| Konu: | Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarı ve Teklifleri |
| Yasama Yılı: | 5 |
| Birleşim: | 83 |
| Tarih: | 25.03.2015 |
HDP GRUBU ADINA DEMİR ÇELİK (Muş) - Teşekkürler Sayın Başkanım.
Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 705 sıra sayılı torba yasa tasarısının ikinci bölümü üzerine grubumuz adına söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
İkinci bölümde karşılaşacağımız temel paradokslardan biri, kişiyi çok çocuklu olmaya teşviktir. Türkiye gibi yoksulluğun, açlığın, işsizliğin had safhada olduğu, genç işsizlik oranının yüzde 20'ler seviyesine çıktığı, 13-14 milyon civarında işsizimizin olduğu bir yerde, işsizlerimizin üretim ve istihdam alanlarında iş sahibi olmasını, meslek sahibi olmasını teşvik etmek, onun gereklerini yerine getirmek yerine bu manada insanlara çocuk sahibi olmaktan kaynaklı bir kısım sus payı vermek, her şeyden önce hukuk devletinin işi değildir. Bu, olsa olsa demokraside geri kalmış üçüncü sınıf ülkelerin işidir; popülizmle insanların açlığını, yoksulluğunu terbiye edip oradan oy devşirmeye çalışan bir siyasal yapıdır. O nedenle, çocukları ve çocuk başına parayla insanları böylesi bir teşvike mahkûm etmek, her şeyden önce ahlaki değil, etik değil. Yanı sıra, bugün bile gensoruda birçok hatibin dile getirdiği Türkiye'nin mevcut tarım ve hayvancılık potansiyelinin 78 milyon insanın ihtiyacını karşılayamayacak düzeydeki tespitinin beraberinde okuduğumuzda, insanları 3 çocuğa teşvik ettiğinizde, bugün 77 milyonun yüzlerce, binlerce, on binlerce, yüz binlerce ailesi 3 yerine 5'i, 5 yerine 7'yi, 8'i doğurmaya kalkıştığında, nüfusunuzun 150 milyon olduğunu varsaydığınızda, bu yetmez potansiyelleri nasıl yeter hâle getireceksiniz? Yoksa, yine yoksul halk çocuklarını vekâlet savaşlarıyla ölümlere teşvik ederek nüfusu kontrol edilebilir bir noktaya mı çekeceğiz?
Keza, insanlara iş bulacağınıza, insanları meslek sahibi yapacağınıza, meslek sahibi olan ziraat mühendislerini, meslek sahibi olan öğretmenleri, meslekten insanları bu konuda atamada bulunup görevlendireceğinize, iş ve meslek icrasına yardımcı olacağınıza, siz çeyiz parasıyla evliliği teşvik eder bir noktada âdeta insanların mevcut, var olan duyarlılıklarını suistimal eden bir pozisyonda kalıyorsunuz. İnsanlar her şeyden önce sana bana, size bize muhtaç olmadan, kendi ayakları üzerinde kendi mesleki faaliyetlerine dayalı yaşamlarını sürdürmek, idame etmek gibi bir hakkı kullanmak istiyorlar, devlete ve Hükûmete düşen de bunun işini kolaylaştırmaktır. 81 ile açtığınız üniversitelerle övüneceğinize, 81 ilin yanı sıra vakıf üniversiteleriyle mezun ettiğiniz insanların sayısal çoğunluğuyla övüneceğinize, özgür ve özerk olmayan bu üniversitelerde asimilasyonist eğitim politikalarıyla övüneceğinize, bırakınız insanlar aldıkları eğitimi, edindikleri mesleğin gereğini ülkeye, insanlığa faydalı olabilecek bir faaliyet içerisinde bulunabilsinler. Siz onları faaliyetten alıkoyuyorsunuz, onların mesleklerini geliştirmelerine yardımcı olacağınıza işsizliğe mahkûm ettiğiniz gençlerimiz, meslekten insanlarımız bugün psikolojik buhranla karşı karşıyadır. Psikosomatik sorunlarını aşamayan, yer yer intiharı tek seçenek olarak gören genç kardeşlerimizin olduğunu unutmayacaksınız. Sorunu çözeceğinize, sorunu radikal çözüm parametreleriyle artık ülke halklarının gündeminden çıkaracağınıza palyatif bir kısım çözümlerle, göz boyama yol, yöntemleriyle insanların açlığını, yoksulluğunu, işsizliğini sömürmeye çalışan bir zihniyetle soruna yaklaşıyoruz ki işte kaybettiren budur.
Benzeri bir şey, mülkiyet sahibi olmayan insanların mülk sahibi olmasını teşvik etmek. Allah aşkına, ya gerçekten mevcut var olan enflasyonist yolun açtığı yüksek rakamlardan bir haberiniz yok ya yoksulların, muhtaçların duygularıyla âdeta oynarcasına onların ev sahibi olmasına katkıda bulunacağınızı bilerek, isteyerek söyleyerek onlara umut vadediyorsunuz. On iki yıldır yasaklar, yolsuzluklar ve yoksulluklarla mücadele edeceğinin vaadiyle iktidara gelmiş, her seferinde umut pazarlayan, umut pazarlamanın tacirliği üzerinden geleceğini kurgulamak isteyen iktidar zihniyeti, bu alanda da yine mülk sahibi olmayan mülksüzlerin var olan ihtiyaçlarını karşılayacağının umuduyla geleceği pazarlayan bir pozisyonda kalmıştır. 15 bin lirayı üç yıl süreyle biriktirene katkıda bulunacağını söyleyen bir iktidarla karşı karşıyayız. 15 bin lirayı üç yıl boyunca kim, ne adına, nasıl biriktirecek; biriktirse bile rakamları 100 binlerin üzerine çıkmış olan hangi daireyi, hangi parayla, nasıl satın alacak? Sosyal güvenlikten yoksun, işi yok; kredi almak istese finans kurumları, bankalar bu kişiye her şeyden önce sigortası, işi olmadığından dolayı kredi vermeyecek.
O nedenle, ne olursunuz, her yerde ve her zaman yaptığınız gibi artık torba yasalarla halklarımızın geleceğini karartmaya hakkınız yok. Onların, her şeyden önce işe, aşa ihtiyacı vardır; işe, aşa ihtiyacı olduğu kadar artık hava kadar, su kadar, ekmek kadar ihtiyaç duyduğumuz özgür bir geleceğe, barış içerisinde bir arada yaşayacağımız bir ülkeye ihtiyacı var. Bunun için evrensel hukukun, demokratik toplum hukukunun bir gün kulak arkası edilmeden ciddiyetle ele alınması, bu ciddiyetle yasama faaliyetinin yürütülmesi gerekiyor.
Bakın, 7 Haziran 2015; seçimlere yetmiş küsur gün kaldı. Bu yetmiş gün içerisinde ülke bir tarihî eşikle karşı karşıya. Tarihin belki de en önemli seçimlerden birini yaşıyoruz. Artık, siyasi partilere ve bu siyasi partiler içerisinde de Mecliste temsiliyetini kazanmış 4 siyasi partiye tarihî bir misyon düşüyor. Bizim, yüz yıldır, inkâr, asimilasyon, ret politikalarıyla bu ülkeyi getirebildiğimiz yer burası. Buradan ötesi, artık mevcut politikalarla mümkün değil. Demokratik, ekolojik ve sosyal bir devlet olmanın gereklerini yerine getirenin, her şeyden önce toplumun ihtiyaçlarını karşılayan bir pozisyonda olması gerekiyor. Torba yasalarla bir azınlığın, bir kesimin, iktidara yan ve yandaş olanların çıkarlarını kollayan bir anlayışla soruna yaklaştığınızda belki onların işlerini kolaylaştırmış olabilirsiniz ama sayısal çoğunluğu itibarıyla milyonları bulan yoksulların, işsizlerin, kimsesizlerin, siz, ekonomik, demokratik, siyasal ihtiyaçlarını meşru zeminde karşılamayı başaramadığınızda, size belki uzun vadede hizmet etmeyecek ama kısa vadede de zararı olacak bir kısım politikalara da neden olacaksınız.
O nedenle, her şeyden önce bugün yapılması gereken, torba yasalarla bir kısım umutların karşılanabileceğinin beklentisi içerisine toplumu sokarak değil; nitelikli, ciddiyet ve samimiyet içeren uygulamalarla, politik duruşla yapılması gereken tek şey vardır: Adalet, hukuk ve de barış, özgürlük içerisinde özgürlük için mevcut, var olan antidemokratik, otuz üç yıllık darbe Anayasa'sını rafa kaldırıp demokratik, eşitlikçi, özgürlükçü bir sivil anayasa; bu sivil anayasanın yol açtığı demokratik seçim, Siyasi Partiler Yasası ve her fikrin, her düşüncenin, her kimliğin kendini eşit, özgür vatandaş temelinde temsil ettiği demokratik cumhuriyet ve bu demokratik cumhuriyetin yasama faaliyeti olmalıdır. Yasama faaliyeti, yürütme faaliyeti, yargı faaliyeti birbirini tamamlayan, bütünleyen demokratik cumhuriyetin olmazsa olmazları konumunda kalmalı. Bunu harekete geçirmek de bu siyasetin bizatihi mekânı olan yasama organınındır diyor, saygılar sunuyorum. (HDP sıralarından alkışlar)