| Konu: | Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt ve 23 milletvekilinin, yanlış politikalar nedeniyle üreticinin zarar gördüğü, ithal edilen et ve hayvan fiyatlarının artmasının ve ülkeye kaçak et girişinin engellenemediği, tarım desteklerinin zamanında ödenmediği ve bu sorunlarla ilgili görevlerin gereklerini yerine getirmediği iddiasıyla Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehmet Mehdi Eker Hakkında Gensoru açılmasına ilişkin Önergesi (11/53) |
| Yasama Yılı: | 5 |
| Birleşim: | 83 |
| Tarih: | 25.03.2015 |
AK PARTİ GRUBU ADINA YUNUS KILIÇ (Kars) - Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; Tarım Bakanımız Sayın Mehdi Eker hakkında verilen gensoruyu AK PARTİ adına cevaplandırmak üzere söz aldım. Hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
Saygıdeğer milletvekilleri, 2 gensoru art arda olunca hemen hemen bütün parti grupları, herkes eteğindeki taşı döktü. Biz de bunları izledik.
Saygıdeğer milletvekilleri, tabii, bazı rakamları, sizin söylediğiniz, bizim söylediğimiz, herkes kendininkini kabul ettiği sürece, bunda direttiği sürece vatandaşın bundan çok anlam çıkarması mümkün değil. Bazı şeyleri anlatırken kronolojik bir sıra içerisinde geçmişten günümüze... Çünkü bu bir süreç ve insanın, hayvanın, canlının içerisinde olduğu süreçleri anlatırken -eskiyi, yeniyi, bugünü ve yarını- projeksiyonlarınızın olması lazım ki insanlar ne dediğinizi anlasın ve bir kıyaslama yapabilsin. Türkiye, aslında, hani hep söyleriz ya, tarımda, hayvancılıkta kendine yeten bir ülke.
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) - İdi, idi.
YUNUS KILIÇ (Devamla) - Tabii, bu, bugünlerde oldukça yanlış olarak anlaşılan ve yanlış olarak kullanılan bir söylem hâline geldi. 1980'li yıllarda Türkiye'nin nüfusu 50 milyonlar civarındayken Türkiye tarımda ve hayvancılıkta kendisi için lazım olanı üreten bir ülkeydi hemen hemen bütün kalemlerde.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Ne zaman?
YUNUS KILIÇ (Devamla) - Fakat 1980'li yıllardan sonra Türkiye'de özellikle tarım ve hayvancılıkla alakalı politikalar oluşturulurken çok ciddi yanlışların içerisine girildi. Neydi bunlar? Darbe Anayasası'yla birlikte, 1982 Anayasası'ndan sonra...
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) - Anayasa'nın hayvancılıkla ne ilgisi var? İnsaf et ya!
YUNUS KILIÇ (Devamla) - ...özellikle, arkadaşlar, tarım politikaları oluşturulurken tasarruf tedbirleri ortaya konulduğu zaman, öncelikle tarımsal desteklemelerin ve hayvancılığa verilen desteklemelerin önü kesildi ve ihracat teşvik edildi. Türkiye'de o zaman 50 milyonun üzerinde koyun varlığı varken bu desteklerin kesilmesiyle, ihracatın teşvik edilmesiyle beraber özellikle alıcısı bulunan Suudi Arabistan'a ve çevresindeki ülkelere ciddi koyun çıkışı oldu. Hayvan varlığımızda 2002 yılına geldiğimizde 25 milyonlara kadar koyun varlığımız düştü, keçi varlığımız 11-12 milyondan 5-6 milyona kadar düştü, sığır varlığımız 13-14 milyondan 9,5 milyonlara kadar düştü. Tabii, bu arada Türkiye'de 2002 yılından itibaren ciddi bir şekilde refahımız artmaya başladı. 30 milyonun üzerinde turist bu ülkeye gelmeye başladı. Köylümüzün millî geliri bin dolardan 3.500 dolara çıktı. Ülkedeki insanların ortalama millî geliri 11 bin dolarlara çıktı. Ve şu kesinlikle kabul edilen bir gerçektir: Ülkelerde refah artıkça özellikle hayvansal ürünlere olan talep artar, kırmızı ete olan talep artar. Ülkemizde de benzer durumlar yaşandı ve ülkemiz bu insanına, turiste ve refahtan kaynaklanan talebe belli dönemlerde cevap veremez hâle geldi.
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) - Hocam, şu hayvancılık ile Anayasa arasındaki irtibatı bir anlat da öğrenelim.
YUNUS KILIÇ (Devamla) - Bu dönemlerde insanlar istediler ama yeterince bulamadılar. Bu durumda hükûmetlerin yapması gereken, tüketicisini de koruması gereken tedbirleri almaktır, hükûmetin yapması gereken en önemli işlerden birisi budur. Dünyadaki emsalleri ile içerideki piyasa kıyaslandığında, o dönemde bizim et fiyatlarını düşünün, oldukça yüksek noktalara çıktı ve karşılanmalıydı insanların ihtiyacı ve evet, ithalat açıldı. Açıldı ancak bir dönem tüketicinin lehine devam eden bu faaliyet daha sonra üreticiyi sıkıntıya sokar hâle geldi. Tarım Bakanlığı bunun takibini çok güzel yaptı ve bunu, belli şekilde gümrük vergilerini artırarak tüketiciyi de, üreticiyi de korur bir noktada bıraktı.
Arkadaşlar, hükûmetler sadece bir tarafı gözettikleri takdirde öbür tarafı göz ardı etmek durumunda olamazlar. Yani, ülkede iki tarafı da birlikte, hem üreteni hem tüketeni korumak durumundadırlar.
Daha sonra, 1982 Anayasa'sıyla, bu tasarruf tedbirleriyle beraber bir başka sıkıntımız daha oluştu o yıllarda. O da neydi? Özellikle küçükbaş hayvancılığın yoğun olarak yapıldığı Doğu ve Güneydoğu Anadolu'da ülkenin başına bir terör belası çıktı ve ondan sonra köylerde, özellikle kırsal alanda küçükbaş hayvancılık artık yapılamaz hâle geldi. Mesela, sadece Doğu Anadolu Bölgesi'nde küçükbaş hayvan sayısında 9 milyon azalma oldu ve bununla birlikte köylerde yaşam standartlarını koruyamayan köylümüz, hızlı bir şekilde köylülükten hemen büyük şehirlere gitti ve büyük şehirlerde ciddi problemlerin oluşmasına sebep oldu. Aynı zamanda yüzde 40'larda olan köylü nüfusumuz, bu göçlerle beraber yüzde 23'lere, 24'lere, 25'lere kadar düştü. Yani eskiden 1 kişi kendinden başka 1 kişiye daha bu ülkede üretmek durumundaydı, bu yıllardan sonra 1 kişi kendinin dışında 3 kişiye daha üretmek zorunda kaldı. Bu üretim baskısı altında geçen yıllar içerisinde tabii ki belli dönemlerde -özellikle tarım ve hayvancılık iklime bağlı, arazi şartlarına bağlı dalgalanmalı bir seyir gösteren bir sektördür- ciddi sıkıntılarımız oldu. Ama neye bakmak lazım? Kümülatif olarak sonuçlara bakmak lazım yani istatistik, istatistik... Herkes "Matematik yalan söylemez." diyor ama kimse kimsenin söylediği rakamlara da inanmıyor. Arkadaşlar, hep iddia edersiniz ya: "Yüzde 1 verilmesi gereken tarıma destek hiçbir zaman bu rakamlara ulaşmadı." Aslında arkadaşlar, oldukça yanlış. Türkiye, bu kanundan daha önceki yıllarda bile hiçbir zaman yüzde 1'lerin altında tarımsal destek vermemiştir. Türkiye'de bugünlerde tarıma ve hayvancılığa verilen toplam destek yüzde 2'nin üzerindedir yani yüzde 1 vermesi gerektiğini söylediğiniz destek şu anda yüzde 2'nin üzerindedir. Bakın, aynı zamanda Türkiye yüzde 2 verirken bu desteği, Avrupa Birliği ortalaması yüzde 0,75; OECD ortalaması yüzde 0,76'dır yani Türkiye, aşağı yukarı bu ülkelerin 3 katı tarım ve hayvancılığa destek veren bir ülkedir.
Bunun içerisinde neler var? Bakın, sadece hani direkt çiftçinin hesabına yatırdığınız paraları tarımsal destek olarak görmeyin saygıdeğer milletvekilleri. Bunun içerisinde, bakın, nakit tarımsal destekler var -11 milyar lira bu yıl nakit tarımsal destekler- DSİ'nin sulama yatırımları, arazi toplulaştırma yatırımları, tarımsal ürün alım destekleri, tarımsal kredilere yapılan sübvansiyonlar, tarım ürünlerinin ihracat destekleri var. Bunların tamamı bizzat tarım ve hayvancılığa yapılan destek kalemlerini oluşturuyor. Bunları topladığınız zaman sizin o bahsettiğiniz yüzde 0,5'in, yüzde 1'in 2 katı, yüzde 2'lerde meydana gelen bir desteğe bürünüyor.
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) - Bu Nasrettin Hoca hesabına benzedi Hocam!
YUNUS KILIÇ (Devamla) - Ayrıca başka bir şeyden daha bahsedeyim: "Üretici destek eş değeri" denilen, dünyanın kullandığı bir kalem var. Üretici destek eş değeri ne demek? Üretici gelirleri içerisinde desteklerin oranını gösterir.
Arkadaşlar, bu çok önemlidir, dünyada kullanılan en önemli kriter budur. Bakın, Türkiye'de 2002 yılında üreticilerin gelirleri içerisindeki desteklerin oranı yüzde 14,3. Bu değer Avrupa Birliğinde yüzde 30, OECD ülkelerinde yüzde 28,8 2001 yılında. Bu yıl, geçen yıl itibarıyla, 2013 yılı itibarıyla Türkiye'de bu yüzde 19,2; Avrupa Birliği ortalamasında yüzde 19,8; OECD ortalaması yüzde 18,2 yani Türkiye'de bu rakam yüzde 100 artmışken bu on yıl içerisinde, Avrupa Birliği ortalaması ve OECD ortalamaları da aşağıya doğru inmiş durumda. Yani, Türkiye, tarımsal desteklerini her geçen yıl artırarak devam ediyor.
Şimdi, Ensar Bey'in iddialarından bir tanesi de hani bu deli dana hastalığı, "bovin spongiform ensefalopati" dediğimiz hastalık, "deli dana hastalığı" olarak bilinen, İngiltere'de çıkmış, Avrupa'ya yayılmış bir hastalık. Orada diyor ki: "Tarım Bakanlığı bir yazı yazmıştı ve bu yazıda diyordu ki: 'Bu iç organları imha edin, uzaklaştırın.'"
Arkadaşlar, bu zaten bu hastalığın doğasında olan bir şey çünkü bu hastalığı meydana getiren prion yapısındaki virüslerden daha küçük olan bu canlılar ısıyla bile inaktive edilemiyor, otoklavda bile 134 santigrat derecede on sekiz dakikada ancak ortadan kaldırabiliyorsunuz. Tedbir olarak... Yani o zaman, elektron mikroskobunda bile zor gördüğünüz, immünohistokimyasal boyalamalarda zor gördüğünüz, mikroskoplarda göremediğiniz canlılar bunlar. O yüzden, bir tedbir olsun diye Bakanlık çok güzel bir şey yapmış. Eğer yapmışlarsa tebrik ediyorum buradan Sayın Bakanı ve ekibini. Bir tedbir olarak bunu Avrupa yapıyordu, biz de insanımızı korumak adına bunu yapmalıydık. Çok da güzel bir uygulama olmuş.
Bunun dışında, yine gensoruda iddia edilen bir şey var, ona da cevap vermek lazım. Deniyor ki: "Tarım Bakanlığı, AK PARTİ hükûmetleri çiftçiye yeterince destek vermediler, kredi kullanmasına yeterince müsaade etmediler, o yüzden gün geçtikçe çiftçinin durumunun kötüleşmesine sebep oldular."
Arkadaşlar, AK PARTİ geldiğinde çiftçinin kullandığı kredinin toplam tutarı 560 milyon Türk lirası 2002 yılında. AK PARTİ geldikten sonra ne kadar biliyor musunuz? 22,5 milyar lira. Yani 45 kat artmış arkadaşlar ve daha da önemli bir şey söyleyeyim: AK PARTİ gelmeden önce bunların geri dönüş oranı, o 560 milyonların geri dönüş oranı yüzde 39 ila 51 arasında Ziraat Bankası ve Tarım Krediye göre ama AK PARTİ'yle beraber çiftçinin aldığı kredinin geri dönüş oranı yüzde 98 ila 99 arasında. Demek ki vatandaş daha çok kredi kullanmış ve bir şekilde çarkını döndürmüş, kazanmış ve aldığını alın teriyle tekrar ödemiş.
Arkadaşlar, Tarım Bakanlığı... Bugün, görmenizi isterdim, gurur duydum bir bilim adamı olarak. Bakın, sayımız artarken, hayvan varlığımız falan da bir şekilde, köy nüfuslarımız azalırken verimliliklerimizi artırmamız gerekiyor. Bu, hamasi söylemlerle, rakamları kavga ettirmekle olmuyor. Bakın, bugün Türkiye'de Biyoteknoloji Merkezi kuruldu. Bu çok önemli bir gelişmedir ve insanımızın bundan sonra ihtiyacı olan sağlıklı, yeterli, dengeli, güvenli ve güvenilir besinin üretimini sağlayacak olan bir kuruldur.
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) - Hocam, Anayasa ile hayvancılığı nasıl bir araya getirdiniz, bir açıkla da öğrenelim Hocam.
YUNUS KILIÇ (Devamla) - Bunu anlamak lazım, eskiye dönük bilgilerimizde kalmamamız, bunu yenilememiz lazım ve Tarım Bakanlığını daha iyi takip etmek lazım geldiğini ifade ediyorum.
BÜLENT BELEN (Tekirdağ) - Hocam, hayvan ithalatçısına ne kadar destek verdiniz, onu söylesene.
YUNUS KILIÇ (Devamla) - Tarım Bakanımıza, AK PARTİ'ye güvenmenizi tavsiye ediyorum ve bir de öneride bulunuyorum.
BÜLENT BELEN (Tekirdağ) - 6,8 milyar dolar gümrük vergilerini bıraktınız ithalatçılara.
YUNUS KILIÇ (Devamla) - Buraya gelen muhalefet parti konuşmacıları genellikle şunu söylüyorlar: "Evet, 7 Haziran, bekleyin ey halkım, geliyoruz." Halk sizi biliyor.
BÜLENT BELEN (Tekirdağ) - Sizi de biliyor, sizi de.
YUNUS KILIÇ (Devamla) - Bunu söylemeseniz, unutturursanız belki gelirsiniz; halkın aklına getirirseniz asla gelme şansınız yok diyor, hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)