GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: HDP Grubunun, Grup Başkan Vekili Bingöl Milletvekili İdris Baluken tarafından, Karayolları Genel Müdürlüğüne bağlı şube şefliklerinde hizmet alımıyla taşeron işçi olarak çalışan personelin örgütlü oldukları sendikaları tarafından adlarına açılan dava lehlerine sonuçlanmasına rağmen işçilerin mağduriyetinin giderilmesi ve taşeron işçilerinin sorunlarının araştırılması amacıyla 7/1/2015 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 23 Mart 2015 Pazartesi günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin
Yasama Yılı:5
Birleşim:81
Tarih:23.03.2015

İZZET ÇETİN (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Halkların Demokratik Partisinin grup önerisi lehinde söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, bu dosya YOL-İŞ Sendikası tarafından hazırlanmış, başlangıcı 17 Mayıs 2010 ve bugüne kadar çözümlenememiş, Karayolları işçilerinin sorunlarını anlatan bir dosya. Bu dosya Cumhurbaşkanına, Başbakana, ilgili bakanlara, Devlet Personel Başkanlığına pek çok kere verildi ama bugüne kadar bir çözüm bulunamadı. En son, on beş gün evvel, YOL-İŞ Sendikası Genel Kurulunda Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı salona alkışlarla alındı, söz verdi, benim dinlediğim ikinci müjdeyi orada verecekti, olmadı. Anlıyorum, duyuyorum ki bugün, yarından sonra, Başbakan, çarşamba günü, YOL-İŞ Sendikasını ziyaret edip işçilere müjdeyi orada verecekmiş. İnşallah verir.

Değerli arkadaşlar, alt işveren uygulaması, bir başka deyimle taşeron uygulaması, özellikle kamu kesiminde, AKP'nin 3 Kasım 2002'de ilk Hükûmetinin başlamasıyla birlikte uygulamaya geçen bir sistem. Esasında İş Kanunu'muzda 1936'dan bu yana var olan bir düzenleme ama özel sektörde uygulanıyor, AKP iktidara gelinceye kadar kamu hizmetleri, kamu çalışanları eliyle ağırlıklı olarak görülüyor idi. 1990'lı yılların sonunda, kısaca, iş yerlerinde yemekhane, temizlik ve güvenlik hizmetlerinde başladı, bugün artık salgın hâlini aldı, AKP'nin uygulamaya koyduğu politikalarla da ana çalışma biçimine dönüştürüldü. Asıl amaç ücretleri düşürmek, baskılamak, esnek çalışma biçimlerini yaygınlaştırmak, kuralsızlığı kural hâline getirmek idi, AKP bunu başardı.

Bir başka başarısı AKP'nin, 4/C'li çalışanlara ilişkin idi. AKP iktidara gelmeden önce, 3 Kasım 2002 öncesi, üçlü koalisyonla TÜRK-İŞ anlaşmış ve özelleştirme sonrasında işsiz kalan çalışanları kadroya alarak 4/C'li sorununu ortadan kaldırmış idi. 3 Kasım 2002'de sadece 164 olan 4/C'li çalışan sayısı bugün 23 binlerde. Taşeron çalışma da, özel sektörü bir kenara bıraksak bile kamuda 1 milyonu aştı.

Değerli arkadaşlar, Karayollarıyla ilgili hikâye çok uzun. Gerçekten, YOL-İŞ Sendikası bunu sistematik hâle getirdi. İlk davasını açtığından bugüne kadar geçen süre bir buçuk ay sonra tam beş yıl olacak. Karayolları Genel Müdürlüğü iş yerlerinde, kağıt üzerinde "taşeron işçisi" olarak gösterilip İş Kanunu'nda yer alan pek çok temel haktan ve iş yerlerinde imzaladıkları toplu sözleşmelerdeki haklardan mahrum olarak çalışan 8.371 işçi için sorun hâline gelmiş bir konu bu konu. Bu işçilerle ilgili olarak YOL-İŞ Sendikası, önce zamanın Bayındırlık ve İskân Bakanı Faruk Nafiz Özak'la bir anlaşma yaptılar. "İş yerlerinde ücretler yüksek. Biz taşeron uygulamasına geçeceğiz. Siz ücretleri düşük tutarsanız biz de buna onay veririz." dedi sendika, işten atılma yerine. O zaman, asgari ücretin biraz üzerinde işçi alım sözüyle o günkü Bakanla anlaştılar ama olmadı, Bakan 1.000 kişi aldı. Diğerlerini taşeron işçisi olarak alınca, YOL-İŞ Sendikası "Sen taşeron işçisini dışarıdan almadın, bizim işçilerimizi, yirmi yıldan, on beş yıldan beri bizim iş yerlerimizde çalışan sendika üyemiz işçileri taşeronun emrine verdin, iş yerlerine, bölüp parçalayıp ihale ettin. Bu böyle olmaz." deyip dava açtı. Davaları peş peşe kazandı. İlk dava da 10 Mayıs 2011 günü sonuçlandı. İşe ilk girdiği tarihten itibaren işçilerin Karayolları işçisi olduğu kanıtlandı. Akabinde -konunun zaman darlığı nedeniyle fazla ayrıntısına girmeyeceğim ama- o günkü Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Sayın Binali Yıldırım'la görüştüler, kadro istediler. Kadro için Bakan yazı yazdı. Maliye Bakanlığı "Hayır." dedi, Maliye Bakanlığının "Hayır."ı üzerine sendika yeniden dava açtı, o "Hayır." kararını kaldırttı. O arada Çalışma Bakanlığına bu işçiler için çağrı yaptı, toplu sözleşme imzaladı. İmzalanan toplu sözleşmedeki TÜHİS yetkisine itiraz etti Kamu İşverenleri Sendikası. İtirazı yargı kaldırdı ve imzalanan sözleşme işçilere uygulanmadığı gibi bazı işçilerin işten atılması üzerine işe iade davaları açıldı, onlar da kazanıldı.

Şimdi, değerli arkadaşlar, bunu hem 2013 hem 2014 bütçe görüşmeleri sırasında ilgili bakanlara da söyledik. Bakınız, Çalışma Bakanlığı, Maliye Bakanlığının, Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığının yazılarına rağmen yargı kararını uygulamadı. Neden? Çünkü "Taşeron kanununu çıkaracağım, taşeron işçisi yapacağım bunları." diye çıkartmadı. İşte, geçtiğimiz sene bu ısrar, bu inat sonucunda Soma'da 300, Ermenek'te 18 madenci yaşamını yitirdi. İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu getirecektiniz, getirdiniz ama unutturdunuz, iç güvenlik kanununu dayattınız. Oysa iş güvenliği sorunu çözüm bekliyor, taşeron sorunu çözüm bekliyor, 4/C'lilerin sorunları çözüm bekliyor. Şimdi, çözüm için "Yargı kararlarını, hukuk devletinde, uygulamıyorum." diyen bakanların hesap vermesi gerekirken, Meclisin o bakanlara "Bizim çıkarttığımız kanunları neden uygulamıyorsun?" diye hesap sorması gerekirken; pişkin pişkin bakanlar, başbakanlar sorunun ana merkezinde, odağında kendileri olmalarına rağmen sanki sorunu başkaları yaratmış gibi çözmeye uğraşıyorlar. Zaten AKP iktidarlarının takdir ettiğim en büyük başarısı önce bir sorun yaratıp sonra o sorunu çözmek için çabalayarak iş yaptıklarını zannetmek ve bunu da halka yutturmak.

Değerli arkadaşlar, şimdi, yapılması gereken iş, verilen sözleri yerine getirmektir. Çalışma Bakanı taşeron kanununu çıkartmak için bu işçilerin haklarını beş yıldır gasbetmiştir, vermemiştir. Şimdi, bu konudaki araştırma önergesi son derece yerinde bir önergedir, zamanlaması da iyidir. "Başbakan çarşamba günü TÜRK-İŞ'e gidip işçilere müjde verecek." diye dellâl yapıp herkesi beklentiye sokacağınıza, haksız bir şekilde elinden aldığınız işçi haklarını teslim etmeniz gerekiyor. Yapmanız gereken bu kanunu uygulamaktır.

Değerli arkadaşlar, esas sorun taşeron sisteminin kendisidir, yani sistem acımasız bir sistemdir. Düşük ücretle, iş güvencesinden yoksun, asgari ücretin bile altında, kimi yerlerde kayıt dışı hâle gelmiş... Yani bugün söylüyorsunuz, Maliye Bakanı olarak Bakan çıkıyor diyor ki: "Çalışanların yüzde 48'i asgari ücretli, ekonominin yüzde 35'i kayıt dışı." E buralarda çalışan işçilerin hâlleri nedir? Niye hiç... İnsan değil misiniz, vicdanınız yok mu? Biraz da çalışanları düşünün. Hep havuza para atan, devlet kesesinden zengin ettiğiniz müteahhitleri, iş adamlarını göreceğinize; biraz da bu ülke için alın teri döken, emek veren, ülkenin kalkınmasına katkı koyan işçileri, emekçileri, işsizleri görseniz ya. Sıra onlara geldi mi "Bütçe imkânları."

Değerli arkadaşlar, YOL-İŞ Sendikasının Hükûmete sunduğu önerinin asıl özü şuydu, dediler ki: "Siz müteahhide yani taşerona, adamınıza, yandaş müteahhidinize ne kadar veriyorsanız onu verin, biz bu ücreti işçilere bölüştürelim, fazla da zam istemeyeceğiz." Hükûmet de buna "evet" demişti ama işverenlerin, taşeron firmaların baskısına Hükûmet her zaman olduğu gibi boyun eğdi. Beş yıldan bu yana yargıyı hiçe sayıyor, hakkı teslim etmiyor, hukuku ayaklar altına alıyor. Bu hukuksuzluğu başlatan iktidar, hukuksuzluğu sonlandırırken, bir şey veriyormuş gibi değil, özür dileyerek vermesi gerekir. Yani Cumhurbaşkanının bazı davalarda, beş yıl sonra, bu kadar acıdan sonra "Pardon." dediği gibi, ne Çalışma Bakanının ne Başbakanın "Pardon, yanlış yapmışız Karayolu işçileri." demesine gerek yok, yargı kararını uygulayın yeter.

Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum, teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)