| Konu: | HDP Grubunun, Grup Başkan Vekili Bingöl Milletvekili İdris Baluken tarafından, Karayolları Genel Müdürlüğüne bağlı şube şefliklerinde hizmet alımıyla taşeron işçi olarak çalışan personelin örgütlü oldukları sendikaları tarafından adlarına açılan dava lehlerine sonuçlanmasına rağmen işçilerin mağduriyetinin giderilmesi ve taşeron işçilerinin sorunlarının araştırılması amacıyla 7/1/2015 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 23 Mart 2015 Pazartesi günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin |
| Yasama Yılı: | 5 |
| Birleşim: | 81 |
| Tarih: | 23.03.2015 |
ALİM IŞIK (Kütahya) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Halkların Demokratik Partisi Grubunun vermiş olduğu önerge üzerinde söz aldım. İç Tüzük kuralları gereğince aleyhinde aldığım sözde lehinde konuşacağımı baştan ifade etmek isterim.
Karayollarının değişik şubelerinde taşeron işçisi olarak çalışan işçilerimizin aynı kurumda çalışan kadrolu işçilerin yaptığı işlerle aynı işi yaptıkları gerekçesiyle yargı makamlarınca onanmış ve daimî işçi kadrolarında çalışan işçilerle aynı haklara sahip olmaları gerektiği gerekçesiyle bunların derhâl mağduriyetinin giderilmesine yönelik mahkeme kararının uygulanması gerektiğini başta ifade etmek istiyorum. Bu işçilerin sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla verilen Meclis araştırma önergesinin Genel Kurul gündemine alınıp gereğinin yapılması bu yüce Meclisin temel görevlerinden birisidir ancak bugüne kadar olduğu gibi bugün de sonucun değişmeyeceğini bilerek Türkiye'nin gerçeklerini sizlerle ve bizleri izleyen değerli vatandaşlarımızla paylaşmak bizim görevimiz. Ben de bunu yapacağım, bunu yapmaya çalışacağım.
Değerli milletvekilleri, sadece Karayollarındaki işçilerin en yüksek yargı makamınca onanmış kararlarının uygulanmadığı örneği yok Türkiye'de. Buna benzer birçok örnek var. Değişik bakanlıklarda daha önce aynı şekilde mağduriyete uğradıkları ve kadrolu işçilerle aynı işleri yaptıkları için yargı makamlarına başvurarak mağduriyetlerin giderilmesi talebinde bulunmuş birçok işçilerimize ait mahkeme kararları var. Örneğin 2011 yılında Enerji Bakanlığı aleyhine Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı müfettişleri tarafından açılan bir davada, Kütahya Emet Eti Borik Asit Tesislerinin Hisarcık tesislerinde çalışan işçilerin de aynı gerekçeyle, kadrolu işçilerle aynı görevleri yaptığı için kadro verilmesi yönünde mahkeme kararı var. Aradan geçti dört yıl, uygulanmadı. Burada aradan geçmiş kırk iki ay, uygulanmıyor. Yani Hükûmet, hukuk devletini yok sayan, hukuku ayaklar altına alan uygulamalarına inatla devam ediyor. Bu inadın sonu hayır değil. Bir başka örnek vereyim: 21 Mart 2012 tarihli ve 28240 sayılı Resmî Gazete'de yayınlanmış, Millî Savunma Bakanlığı, Genelkurmay Başkanlığı ve kuvvet komutanlıklarında görevli Devlet Memurlarının Görevde Yükselme ve Unvan Değişikliği Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik hükümleri gereğince bu kurumlarda çalışan mübaşirlerin yardımcı hizmetler sınıfından genel idare hizmetleri sınıfına geçirilmesine yönelik karar alınmış, Türk Silahlı Kuvvetleri ve Genelkurmay Başkanlığı bunun gereğini yapmış ama hukuku uygulamakla görevli olan Adalet Bakanlığı kendi bünyesinde çalışan bu durumdaki mübaşirleri, maalesef, genel idare hizmetleri sınıfına almamaya direniyor.
Buna benzer birçok mahkeme örneğini ve hukuksuzluğu saymamız mümkün. Ama hepsinin ortak bir özelliği var ki Türkiye'yi yönetmekle görevli olan Hükûmet hukuk tanımıyor, adalet tanımıyor, hukuk ilkelerini hiçe sayıyor. Biz de, Hükûmeti, görevinin son döneminde hiç olmazsa hayırla yâd edilecek birkaç konuda adaleti uygulamaya, hukuk ilkelerinin gereğini yapmaya ve vatandaşlarımızın mağduriyetlerini gidermeye davet ediyoruz.
Değerli milletvekilleri, taşeron işçiliği konusu, bu kürsüden birçok milletvekili arkadaşımın defalarca dile getirdiği, muhalefet partisine mensup çok değerli milletvekillerinin ısrarla üzerinde durduğu ve Hükûmeti, çözüm bulmak için göreve davet ettiği önemli bir konudur. Ancak, ne yazık ki, bugüne kadar olduğu gibi bugün de biraz sonra muhtemelen iktidar partisi adına burada söz alacak arkadaşım "Zamanımız yok, vaktimiz kalmadı. Dolayısıyla, daha önemli işler var, bunlara gerek yok." deyip bu önergeyi de reddedecektir. Biz bunu bilerek buraya geldik. Ancak memleketin sorunları giderek çok büyüdü. Özellikle işsizlik, taşeron işçiliği konusunda yaşanan mağduriyetler, vatandaşın, üniversite mezunu evladını taşeron işçisi yapabilmek için özellikle iktidar partisinin il ve ilçe teşkilatlarına gidip önce onlara üye olmaları gerektiğini, daha sonra, partiye üye olduktan sonra durumlarının değerlendirileceğini, partiye üye olanların bir kısmının taşeron işçiliğine uygun görüldüğü ancak ne yazık ki çalışma ortamlarının kötülüğü, özellikle taşeron işçi olarak işe girse dahi iki ay, üç ay maaş alamayan işçilerin her geçen gün sayısının arttığı gerçeğini de sizlerle bir kez daha paylaşmak isterim.
Özellikle bu konuda yaşanan mağduriyetlerin en çok rastlanıldığı illerden birisi benim seçim bölgem Kütahya'dır. Kütahya'da AKP hükûmetleri döneminde özelleştirilmeyen kuruluş kalmadı. Özelleştirmenin arkasından yaşanan gerçeklerden birisi taşeron işçiliği. İşe girenlere bazı alt işverenlerin "Evet, biz seni asgari ücret veya onun üzerinde, az üzerinde bir maaşla alırız. Bordroda ve hesabına yatan maaşta bu rakam olur ancak devam etmek istiyorsan, sigorta istiyorsan bu maaşın bir kısmını ertesi gün çekip geri şirkete yatırman gerekir." şeklindeki bir pazarlık sonucunda ancak işe girebildikleri, dolayısıyla o asgari ücretin bile taşeron işçilerine çok görüldüğü bir Türkiye'de yaşıyoruz.
Hemen çok sıcak bir örnek vereceğim size: Sadece Kütahya'da değil, örneğin, Bitlis'in Tatvan ilçesinde Aile ve Sosyal Politikalar İlçe Müdürlüğünde çalışan taşeron işçileri bugün iki aydır maaş alamıyor. Ona benzer birçok kurumda çalışan taşeron işçilerin maaşlarını zamanında alamadıkları, aldıkları maaşların önemli bir bölümünü şirkete geri vermek zorunda kaldıkları, kalan paraya da mecbur oldukları için o ağır şartlarda çalışmaya devam etmek zorunda oldukları gerçeği bizlere de iletiliyor, değerli iktidar partisinin milletvekillerinin de bildiği bir konu. Yani bu taşeron işçilik konusundan, 2,5 milyona yaklaşmış insanımızın çalıştığı çok zor şartlarda, izin verilmeden, hastası olduğunda hastasını hastaneye götürdüğünde o gün o ücretinden kesintinin yapıldığı bir gerçek üzerinden siyasi rant sağlama peşinde koşması gerçekten akıllara durgunluk verecek bir konudur. Yani bir üniversite mezunu gencimizi partiye üye yaptırıp ondan sonra taşeron işçiliğine layık görmekle oy artıracağını mı zannediyor Adalet ve Kalkınma Partisi? Ama bunlar Türkiye'nin gerçeği.
Bu sorunun çözümü, bu işçilerin muhatap oldukları çok ciddi sorunların çözümü için Meclisin görevini yapması gerekiyor. Tabii ki bunda da en önemli pay yine iktidar partisine düşüyor çünkü sorunları çözmek iktidarın görevi, sorunlarla ilgili uyarılarda ve önerilerde bulunmak da bizim görevimiz. Biz diyoruz ki: Taşeron işçilerle ilgili bu Meclis iradesini ortaya koysun, bu işçilerin hak ettiği kadrolar kendilerine verilsin. Mahkeme kararına rağmen hâlen kadroları verilmeyen bu işçilerin hakkı, inanıyorum ki "Bu sorunlar çözülmesin." diyen değerli iktidar partisi milletvekillerinin oylarıyla bir kez daha verilmemiş olacaktır; bu vebal de herhâlde bu arkadaşlarımıza yeter demek zorunda kalıyorum.
Onun dışında, taşeron işçilerin birçok ilimizde, özellikle çalıştıkları yerlerde ağır şartlarda çalıştırılmalarına rağmen, hak ettikleri ücretleri alamadıkları, özlük hakkı diye bir haklarının olmadığı, çalışma saatlerine asla uyulmadığı; kanunları çıkarıyoruz, sekiz saat, on saat ama bunların en az on iki saat çalışmak zorunda kaldıkları gerçeği de yine hepimizin bildiği bir gerçektir.
Bu duygu ve düşüncelerle önerinin lehinde oy kullanacağımızı ifade ediyor, hepinize bir kez daha saygılar sunuyorum.