GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında
Yasama Yılı:5
Birleşim:80
Tarih:19.03.2015

CHP GRUBU ADINA RAHMİ AŞKIN TÜRELİ (İzmir) - Evet, teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın milletvekilleri, 688 sıra sayılı Kanun Teklifi'ne 21'inci maddeden sonra gelmek üzere eklenmek istenen bu maddeyle ilgili söz aldım. Bu vesileyle yüce heyeti saygıyla selamlıyorum.

Şimdi, tabii, önce usulden gitmek lazım, ondan sonra da bu işin esasına, maddenin içeriğinde ne var, onlara bakmak lazım. Usulsüz esas olmaz. Bir kere, en önemli usul hatalarından biri... Usul hatası derken, tabii, burada aynı zamanda olması gereken, Meclisin yasa çıkarma faaliyetlerini layıkıyla yapmasından ve etkin ve verimli bir yasama sürecinden bahsediyorum. Bu açıdan baktığımızda, dün gece yarısı on iki saatlik bir çalışma yapmışken -ki biliyorsunuz ikide başladık, akşam bir buçuk iki civarıydı, on iki saat geçmiş üzerinden- bir madde, ek madde önerisi gündeme geldi. Öncesinde bize bununla ilgili hiç bilgi verilmedi, tartışılmadı ve birdenbire, gece yarısı bu, gündeme getirilerek burada, hemen Plan Bütçe Komisyonunda çoğunluk sağlandı 21 milletvekiliyle. Bir kere, bunu son derece gayriciddi buluyoruz. Yani bunun öncesinde...

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) - Bunları konuştuk...

RAHMİ AŞKIN TÜRELİ (Devamla) - Konuşursunuz sonra, sıranız geldiği zaman.

Bunun öncesinde bu konularla ilgili bize ayrıntılı bilgi verilmesine ihtiyaç vardı.

O zaman, arkadaşlar, komisyonları kaldıralım, madem öyle, hepsini Genel Kurulda görüşelim. Niye komisyonlar var? Çünkü komisyonlarda bu konuların enine boyuna tartışılması için var. Yani bu komisyonlarda tartışmadan, burada getirin bir ek maddeyi, buradan çıkartalım. Bize burada sadece on dakika, on beş dakika bilgi vermekle bu iş olmaz. Onun üzerine zaten itirazlarımız da oldu, görüştük, Sayın Başkan da müdahil oldu olaya ve sonuçta bugüne getirdik ve onun üzerinde de, maddenin üzerinde de çalışma imkânı bulduk. Bunu söyleyeyim, bu yöntemin yanlış olduğunu vurgulayayım.

Diğer taraftan, tabii, bu madde nereden geldi diye merak ettik. Meğerse bu madde, değerli arkadaşlar, şimdi, biliyorsunuz, 687 sıra sayılı bir gene torba kanun var, bekliyor sırada, bundan sonra da onun gelmesi bekleniyor, orada varmış, meğerse varmış arkadaşlar orada. Esas itibarıyla o torba kanun İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu, yani Soma'daki, Ermenek'teki maden kazaları ve buna dayalı olarak ortaya çıkan, yani çalışma hayatındaki ciddi problemleri ortadan kaldırmak, gerekli tedbirleri almak, denetim standartlarını sıkılaştırmaya yönelikti ve önemli bir şey, bütün toplumun, insanların da ciddi anlamda bir an önce çıkmasını beklediği bir düzenleme.

Kaç maddeden oluşuyormuş? 89 maddeden, 1 de geçici madde var, toplam 90 madde. Bir de ne görelim arkadaşlar, işte bugün de şu anda üzerinde konuştuğumuz madde meğerse bu 687 sıra sayılı Kanun Tasarısı'nda yok muymuş? Şimdi, ben buradan şu mesajı aldım: Demek ki siz 90 madde içinden 1 maddeyi çektiniz, aldınız, bizim bu torba kanunun içine getirip koyuyorsunuz, monte ediyorsunuz. Geriye kalan 89 madde ne olacak, bunu çıkarmayı düşünmüyor musunuz? Niye o zaman çalıştı, niye o zaman komisyonları çalıştırdınız, neden buranın gündemine getirdik, muhalefet şerhleri yazıldı? Böyle bir beklenti yarattık toplumda. Ki çok önemli bir konu. İş güvenliği ve sağlığı konusunda da biz de her zaman elimizden gelen katkıyı, desteği veriyoruz.

Buradan ilan ediyorum değerli arkadaşlar: Demek ki siz bunu çıkarmayacaksınız. 90 maddeden 1'ini çekmişsiniz, öbürlerinin, 89 maddenin hiç önemi yok. Bunu getirin, burada çıkartın. Bütün sorun bu kadarmış, böyle gözüküyor. Bunu da son derece yadırgadığımı belirtmek istiyorum ve bu kanunun, iş sağlığı ve güvenliği kanununun çıkması için bekleyen milyonlarca insanın da burada ciddi bir hayal kırıklığına uğrayacağını tahmin ediyorum.

Şimdi, diğer taraftan, içeriğine bakıyoruz. Bize yapılan açıklamalarda da "Görevden alınan kamu yöneticileri için -belli kadrolar orada tanımlanmış ek göstergelerine göre- bir standart getiriyoruz." denildi. Yani "'Kim görevden alındığı zaman -ek göstergesine, yaptığı göreve göre, hangi kurumda çalışıyorsa- nerelere atanabilir?' üzerinden derli toplu bir sistem kuruldu, standart getirildi." deniyor. İyi ama arkadaşlar, standart getirirken diğer taraftan da kamu yöneticilerinin görevden alınmalarını meşru hâle getiriyorsunuz. Yani bir standart var artık. Yani buradan şu sonuç çıkar: "Artık bir mağduriyet doğmaz, problem yok. Nasıl olsa görevden alındığı zaman nereye atanacağı belli. Biz bunları koyduk, artık bir mağduriyet doğmaz." gibi bir anlam ifade edilmeye çalışılıyor. Hayır arkadaşlar, böyle bir şey yok. Görevden alınma ciddi anlamda bir mağduriyettir. Onun neresinde, sonrasında nereye atanacağını, görevden alındıktan sonra, belirlemiş olmak o mağduriyeti ortadan kaldırmaz.

Sonra, diğer taraftan, düşünüyorum: Nereden çıktı bu düzenleme, ne ihtiyacı var? On iki buçuk yıldan beri iktidardasınız, neden şimdi getiriyorsunuz seçime kalmışken iki aylık bir süre? Yani birilerini görevden almayı mı planlıyorsunuz arkadaşlar? Nedir yani? Buradaki amacı, bunun gerisindeki amacı da bilmek isteriz doğrusu.

Gene, başka bir husus: Değerli milletvekilleri, yasama genel düzenleme yapmalı. Burada ise tek tek, kimin hangi görevden alındığı zaman nereye atanacağını hükme bağlıyorsunuz. İyi ama arkadaşlar, bu yasamanın görevi değil, bu yürütmenin görevi. Yürütme de yanlış yaptığı zaman yargı var. Şimdi, yasama yolunu alıyorsunuz, sistemin içine sokuyorsunuz ve yasamayla her şeyi belirliyorsunuz. Yürütme de bir anlamda -baktığınız zaman- sanki sınırlanmış, eli bağlanmış gibi gözüküyor ama diğer taraftan da -biraz önce de söylediğim gibi- esas itibarıyla idarenin olan bir yetkiyi ve aynı şekilde yargının olan yetkilerin hepsini yasama faaliyetiyle, bir yasa çıkartarak hükme bağlamaya çalışıyorsunuz. Bunun da yanlış olduğunu düşünüyorum.

Biraz ayrıntısına inersek, tabii, birkaç teknik hususu da söyleme ihtiyacı var. Değerli arkadaşlar, mesela maddenin (2)'nci fıkrasında otomatik olarak kadro ihdasının yolu açılıyor. Bakın, okuyayım: "(1)'inci fıkra kapsamında atananlar ile anılan fıkranın son cümlesi uyarınca talep üzerine yapılacak atamalar için uygun boş kadro veya pozisyon bulunmaması hâlinde -çünkü kadrolar, biliyorsunuz, açılır, bellidir, bütçe kanununda da belirlenir- bunlar için başka bir işleme gerek kalmaksızın söz konusu kadro veya pozisyonlar ihdas edilmiş sayılır." Ya, nasıl otomatik bir kanun arkadaşlar? Nasıl iş, ben anlamadım. Maliye Bakanının görüşünü almıyorsunuz, Devlet Personel Başkanının görüşünü almıyorsunuz, bütçeye girmiyor, bütçede yeri yok, görevden alıyorsunuz, aldığınız kişilere kadro yok, otomatik kadro kuruyorsunuz, kişi oradan ayrıldığı zaman da o kadro tekrar geriye gidiyor, o kadro ortadan kalkıyor. Böyle bir düzenleme yok. Allah aşkına nerede böyle bir düzenleme var? Böyle otomatik kadro diye bir sistem mi var bütçe kanunlarının dışında? Yani ben hesabını kitabını bilmeyen bir devlet anlayışını çok yadırgıyorum. Devlet bürokrasisinde yetişen birisi olarak devletin hesabını kitabını, her şeyi bilmesinin ve bunları da usulüne göre yapmasının çok büyük önemi var.

Gene, maddenin (3)'üncü fıkrasında görevden alınan kamu yöneticileri için atandığı kadro ve pozisyonda iki yıl süresince önceki görevine ait ödeme unsurlarından yararlanmasını hükme bağlıyorsunuz. Bakınca ilk anda iyi gibi gözüküyor yani kişiyi aldınız, tabii, ekstra birtakım ödemeler hariç tutuluyor görevin niteliğiyle ilgili olan, iki yıl boyunca buna bir anlamda eski maaşını veriyorsunuz, özlük haklarını veriyorsunuz. Ama iki yıl sonra ne olacak? Kişinin daha emekliliğine on beş yıl var diyelim. Ne olacak arkadaşlar? Ondan sonra bu mağduriyet olmayacak mı? Yani iki yıl vererek neyi sağladığınızı anlamış değilim.

Arkadaşlar son olarak vurgulamak istediğim husus: Biraz önce söyledim, yasama yoluyla idarenin görev alanına bir müdahale vardır burada. İdarenin esas itibarıyla kullanması gereken takdir, yasamayla ortadan kaldırılmaktadır.

Diğer taraftan, görevden alındığı zaman insanlar yargıya gider arkadaşlar. İdari mahkeme yolu, idari yargı yolu açıktır ve oradan birtakım kararlar alırlar. Şimdi siz burada bir anlamda idarenin kararlarını da dolaylı olarak baskı altına alıyorsunuz. Şimdi, yargı eskiden ne yapıyordu? Eski görevine iade ediyordu. Şimdi ne olacak peki eski göreve iade ettiği zaman? Burada belirlediniz bunu, hangisi geçerli olacak? Burada görevden alındığı zaman nereye gideceği belli ama yargı da dedi ki: "Hayır, eski görevine gelsin." Çünkü böyle yargı kararları var. Ortada ciddi bir belirsizlik var.

Diğer taraftan, yargının çalışması için de bir usul, bir ilke vardı. Yargı, mağduriyetleri göz önüne alıyordu, bir mağduriyet olmamasını sağlamaya çalışıyordu, hem iptal kararları hem yürütmenin durdurulması kararıyla. Şimdi bunun sonucunda bir mağduriyet doğmayacağı düşüncesi var. Bir anlamda da yargının vereceği kararları dolaylı olarak etkiliyorsunuz. Nasıl olsa artık belli bir mağduriyet yok bunun içinde, yargı da bakacak bunun dışında bir karar verecek. Biz yazın torba kanunu görüşürken de bunları defalarca konuştuk, belli yargı kararları bize gösterildi. Orada da biliyorsunuz kamu görevlilerinin görevden alınmasıyla ilgili maddeler vardı, Anayasa Mahkemesine gittik iptal etti. Orada da yargı kararlarından son derece muzdarip olan bir siyasi iktidarla, hükûmetle karşı karşıyaydık. "Yargının verdiği karar, işte eski görevine atanması, bunları kabul etmiyoruz." diye. İyi ama siz yasama yoluyla şimdi aldınız bunu yürütmenin... Yani yargının bir anlamda yürütmeye müdahalesi olarak görüyordunuz Sayın Bakan, şimdiyse burada aynı şeyi yasama tarafından yapıyorsunuz. Yasama yoluyla bir müdahalenin olmasının yolunu açıyorsunuz. Bu açılardan, bu maddenin, ihdas edilmek istenen bu ek maddenin kanun metninden çıkartılmasının gerekli olduğunu düşünüyoruz.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)