GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Katar Devleti Hükümeti Arasında Askeri Eğitim, Savunma Sanayii ile Katar Topraklarında Türk Silahlı Kuvvetlerinin Konuşlandırılması Konusunda İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair
Yasama Yılı:5
Birleşim:80
Tarih:19.03.2015

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; gerek Sayın Cumhurbaşkanı gerekse Başbakan gerek AKP Hükûmetinin bakanları, AKP'nin yetkili arkadaşları ve AKP vekilleri bu kürsüye çıktıkları zaman kendilerine yönelik yapılan eleştirileri hemen hakaret olarak nitelendirip onları bertaraf etmeye çalışıyorlar. İyi, hoş, zaten Sayın Cumhurbaşkanı da kendisine yönelik tüm eleştirilere mahkemeyle karşılık veriyor, ceza davalarıyla karşılık veriyor. Sayın Cumhurbaşkanı Cumhurbaşkanı olduğundan beri açtırdığı dava sayısı 100'ü aşmış vaziyette. Şimdi, millî irade Türkiye Büyük Millet Meclisinde sadece AKP milletvekillerinden ve onların temsil ettiği iradeden ibaret değil. Millî iradeye saygı aslında aynı zamanda yasama sürecine, yasama teamüllerine, yasama kurallarına saygıdan ibarettir. Bugün Türkiye Büyük Millet Meclisinde yasama sürecine saygı gösterilmiyor, millî irade, aksine millî iradeden çokça bahseden kişiler tarafından engelleniyor.

Sayın Cumhurbaşkanı Türkiye'nin dört bir tarafını dolaşarak 400 vekil istiyor. İyi, hoş, aslında 400 vekil olmasa 367'ye de fit; o da olmazsa 330'a da "olur" diyor; o da olmazsa "276 da kabul" diyor. Aslında iktidar olmaya razı.

Şimdi, tam bütün bunlar olurken bir bakıyor ki kendisine göre, kendi deyimine göre "bir Kürt çocuğu" çıkmış grup toplantısında -3 sefer söylüyor- "Ya, seni biz başkan falan yapmayız." diyor. Ee, buna yürek dayanmaz tabii, yani Cumhurbaşkanının yüreği de dayanmaz buna.

RECEP ÖZEL (Isparta) - Ona neler dayanır neler!

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) - Şimdi, evet, evet... Zaten dayanmıyor. En son araştırmalara bakıyorsun, Türk halkının yüzde 78'i başkanlık sistemine karşı.

Şimdi, böyle olunca, Cumhurbaşkanı aslında tabii ne konuşacağını da şaşırıyor. Diyor ki "Ya, diktatör olsa bu ülkede, Allah aşkına, beni diktatör olarak söyleyebilir misiniz?" ama hemen akabinde mahkeme "diktatör" diyen bir üniversite çocuğuna bir yıl hapis cezası veriyor, hapishaneye giriyor. Ee, demek ki Recep Tayyip Erdoğan diktatörmüş kendi deyimiyle. Ee, diktatör olmasa üniversite çocuğu hapishaneye girer mi?

Şimdi, hangi demokratik ülkede bir devlet büyüğüne varsayalım ki hakaret etmek tutuklama nedenidir? Hakaret varsa unsurları, suç işlenmişse yargılama sonunda bir cezayla karşılanır ama Cumhurbaşkanına hakaret ettiği nedeniyle insanların tutuklanması ya da Başbakana hakaret ettiği nedeniyle insanların tutuklanması ...

BEDRETTİN YILDIRIM (Bursa) - Hakaret etmeye hakkı yok.

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) - Ben başka bir şey söylüyorum, sen anlamazsın bu işlerden.

... devlet büyüklerine hakaret etmek sanki bir tutuklama maddesiymiş gibi işlem görür. Bu, hukuk devletiyle bağdaşmayan bir hukuk ilkesidir. Yani tutuklama ayrı bir müessesedir, işlenen suçların cezalandırılması ayrı bir müessesedir. Eğer bir ülkede devlet büyüğüne hakaret ettiği nedeniyle gencecik üniversite öğrencileri tutuklanıp zindanlara atılıyorsa o ülkede diktatörlük vardır. Ne diyeceğiz yani? Şimdi Sayın Recep Tayyip Erdoğan'a demokrat bir kişi mi diyeceğiz? Kediye kedi denilir. Eğer siz bu ülkede gerçekten demokrasiyi rafa kaldırıyorsanız, otoriter, totaliter bir yönetim anlayışına destek veriyorsanız size herkes diktatör diyecek. O zaman siz diktatör denilmekten de alınmayacaksınız, gocunmayacaksınız.

Bakın, değerli milletvekilleri, Adalet ve Kalkınma Partisi, başta Sayın Cumhurbaşkanı Kabataş yalanını ortaya attı, "Dolmabahçe'de rakı içtiler." dedi, tutmadı; "Sayın Sümeyye Erdoğan'a suikast." dedi olmadı, "Bülent Arınç'a suikast." dedi palavra çıktı. Oda TV, Balyoz, Ergenekon, Sauna çetesi davalarının hepsi palavra çıktı. Şimdi, Türkiye Büyük Millet Meclisinde kalkıp bu halktan özür dilemesi gerekirken, canım, bundan bile dem vurulmuyor, "Biz de bu işe alet olmuşuz." diyor Sayın Bülent Arınç, "Benim üstümden bir tezgâh kurmuşlar anlaşılan." diyor. Biz bunu beş sene önce bu kürsüde söyledik. 2010 yılında ben bunu bu kürsüde söyledim. O zaman Sayın Bülent Arınç kendi üzerinden oyuna geldiğinin farkında değil miydi? Biz görüyorduk, o görmüyor muydu?

Değerli milletvekilleri, eğer millî iradeye saygı duyacaksak öncelikle azınlıkların yani Parlamentodaki ve toplumdaki azınlık haklarına saygı duymak lazım çünkü çoğunluğun içerisinden azınlığı çıkarırsanız demokrasi çöker.

Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)