| Konu: | Bakanlığına bağlı kurumlarda kayıtlı olan bazı çocukların kayıp olduğu ve bu kurumlarda kaç çocuğun olduğunu tespit edemediği iddiasıyla, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Ayşenur İslam hakkında gensoru açılmasına ilişkin önergesi (11/52) |
| Yasama Yılı: | 5 |
| Birleşim: | 80 |
| Tarih: | 19.03.2015 |
AK PARTİ GRUBU ADINA ALEV DEDEGİL (İstanbul) - Çok değerli milletvekili arkadaşlarım, Cumhuriyet Halk Partisinin Aile ve Sosyal Politikalar Bakanımız hakkında verdiği gensoru önergesi için huzurlarınızdayım. Sözlerime başlarken sizleri, yüce heyeti saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle düzeltmek isterim: Önerge sahibi olan siyasi parti Cumhuriyet Halk Partisi hatipleri devamlı "Aile ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı" diye söyledi ve tutanaklara da hep bu şekilde geçti. Gensoru verdiğiniz bakanlığın adı Aile ve Sosyal Politikalar.
Şimdi, burada, AK PARTİ hükûmetleri olarak tabii, bu alanda yaptığımız işleri, attığımız adımları, gerçekleştirdiğimiz reformları saymak istemiyorum. Bu, açıkçası çok fazla zaman da alacak olan bir şey ama çok özel ilgilenen ve bütün detaylarla tek tek ilgilenen çok değerli milletvekili arkadaşlarıma tavsiye ediyorum, Bakanlığımızın 2014 yılı faaliyet raporu yani resmî raporu yayımlanmıştır ve uluslararası çalışmalarda da bir referans belge olarak hâlihazırda yayındadır, bundan istifade edebilirler.
Tabii, şunu da belirtmek istiyorum: Bu reformların en başında -yani hiçbirini saymasak dahi- Anayasa'ya, mevcut hukukumuza ve çocuk konusundaki politikalarımıza baz olarak aldığımız "çocuğun yüksek menfaati" kavramını da getirmiş bir iktidardan söz ediyoruz.
Şimdi, çok vakit almayalım dedik, o yüzden toparlayalım. Zaten bu gensorunun teknik, rakamsal, "mış", "miş" kısmıyla ilgili gerçekler konusunda Sayın Bakanımızın önemli açıklamaları olacak. Ben, sadece şunu isterdim: Bu kadar zaman içerisinde bu konuda yazılı ya da sözlü birçok önerge verildi, sorular soruldu, Sayın Bakanımızın bu konuda verdiği yazılı ve sözlü cevaplar var, keşke bunlara bakılsaydı.
Şimdi, bir grup diyor ki: "Bunlara cevap verilmedi.", diğer siyasi partimiz de verilen cevapları kaldırarak verilen cevaplar üzerinden, verilerden bir eleştiri getiriyor. Ben de anlamadım, bir partiye bakıyorum, cevaplar verilmemiş, diğer parti verilen cevaplar üzerinden bir gensoru üretmiş, bu çelişkiyi de anlamak açıkçası çok mümkün değil.
Şimdi, tabii, defalarca sorulmuş, defalarca cevaplanmış bir konuda Parlamento böyle yoğun bir gündemle çalışırken niye bir gensoru verilir? Zannediyorum, burada bir seçim çalışması yapılmak arzu ediliyor. Bunu da tabii, ben açıkçası burada çok uygun bulmuyorum. Çünkü milletin bizden beklediği çok önemli kanunlar var, onlar üzerinde çalışmamız gerekirken, defalarca konuşulmuş, açıklanmış bir konuyu tekrar buraya getirmek çok adil de olmuyor. Ama tabii, millet de bu hakikati biliyor, bu oturumları izliyor, zannediyorum 7 Haziranda bununla ilgili mevcut iktidara güvenini tazeleyip belki de bu kez muhalefete millet bir gensoru verir artık diye düşünüyorum, çünkü sıkıldık.
Şimdi, çok değerli arkadaşlar, Bakanlığa bağlı kuruluşlarda kalmakta olan korunmaya muhtaç çocuklarımız bizlere milletin emaneti, sadece bize değil, bu salondaki herkese emanet, bu toplumdaki herkese emanet. Hepimiz hepimizin çocuğundan sorumluyuz, korunmaya muhtaç olsun olmasın sorumluyuz ve "İnsanı yücelt ki devlet yücelsin." diyen ve "Her bir ferdi bana emanettir." diyen bir siyasi anlayışı bu şekilde eleştirmiş olmanızı da çok adil bulmuyorum.
Biz, AK PARTİ iktidarı olarak topluma dokunuyoruz, elimizden gelen bütün sosyal, ekonomik çalışmaları yapıyoruz. Eksikler olabilir, "Her yer tamam, hiçbir eksik yok." iddiasında bulunmak bizim gibi aklı başında bir iktidarın kuracağı bir cümle tabii ki değil. Ama nedir? Bu eksiklikler üzerinden istişare edip bu modelleri geliştirmek, birlikte siyaset yapmak varken bütün yapılanları yok sayan bir anlayışı da adil bulmuyorum, burada paylaşmak isterim.
Şimdi, bu kurumlarda kalan çocuklarımız var. Tabii, rakamlar var, sizlerin de elinde istatistikler var, birtakım veriler var, Sayın Bakanım da bu konulara girecek. Bu kurumlarda kalan çocukların önceki şartlarını aranızda hatırlayan var mı? 2001 şartlarını hatırlayan var mı? Yani bir hortumla dövülen çocuklardan veya işte, farklı sorunlar yaşayan çocuklardan bahsedildi, eski Türkiye'den bahsedildiğini düşünüyorum. Şimdi, şu anda yaşadığımız, 2015 yılında geldiğimiz noktada bunu da çok insafsız ve gerçek dışı bir beyan olarak kabul ediyorum. Şu anda görüşülmekte olan konudan bahsediyoruz, tabii, kuruluşlarımızda kayıtlı olduğu hâlde fiilen bulunmayan çocuklar var ve iktidar mensubu ve muhalefet mensubu milletvekili arkadaşlarım gayet iyi bilirler ki, bunların teknik ve manevi sebepleri de var. Yani izinli çocuklar var, o yurtlarda kalırken suça itilmiş, psikolojik olarak rahatsızlık geçiren çocuklar, ailesini daha sık görme ihtiyacı olan çocuklar, izinli gönderilen, tatile gönderilen veya hastanede olan çocuklar var ama muhalefet milletvekili arkadaşlarım da gayet iyi biliyorlar fiilî durumla kayıtlı durum arasındaki farkın ne olduğunu ama ilgilenmişler; ben yine de memnun oldum, zahmet etmişler, bunları sormuşlar; önemlidir. Ama bir şeyi bekliyorum, kaç kere gitmişler, en son ne zaman gittiler? Mesela ben önerge sahibi değerli hocamıza sormak istiyorum: En son hangi yetiştirme yurduna, hangi yuvaya, hangi sevgi evine gittiniz? Kaç kere gittiniz? Oradaki çocukları dinlediniz mi? Oradan gelen sorunlarla ilgili kalkıp Bakanlığımıza bir ziyarette bulundunuz mu? "Şöyle bir önerim var." dediniz mi? Bir el uzattınız mı? Ben bunu bilmiyorum, belki de kendileri bunu cevaplarlar.
Şimdi, haklarında tabii, korunma, tedbir kararı alınan bütün çocukların devlette kaydı vardır. Türkiye Cumhuriyeti devleti ciddi bir devlettir ve biz, hepimiz bununla iftihar ederiz. "Nerede olduğu bilinmeyen çocuk" tanımlaması, bu şekilde sunulması, bu çocukların kendilerine de, bu çocukların ailelerine de zarar vermektedir, üzmektedir.
Yani biz burada siyaset yapacağız diye, kendi seçmenimize seçimlerden önce birtakım mesajlar vereceğiz diye sert cümleler kuruyoruz ama, bunun ucunda, bu cümlelerin gidip de nereleri tahrip ettiğini hiç düşünmüyoruz, çünkü odaklandığımız bir tek yer var, şu kürsüden seçmene biraz daha fazla mesaj verebilmek. Şimdi, bunu da adil bulmuyorum açıkçası.
Gidelim, birlikte gidelim. Bakın, ben buradan çok açık bir öneride bulunuyorum iktidar partisinin bir milletvekili olarak, burada çok değerli milletvekili arkadaşlarım da var, hep beraber, yani iktidar-muhalefet diye de ayırmıyorum, birlikte gidelim, hatta isterseniz muhtelif gruplar oluşturalım, bu çocuklar yaş gruplarına göre devlet tarafından korunuyor, bakılıyor, birazımız bir kurumu ziyaret etsin, diğer grup diğerini ziyaret etsin, konuşalım, sonra Bakanımızla oturalım, eğer varsa gördüğümüz bir eksiklik, aksilik, bunun üzerinde tartışalım ve en iyi modeli oluşturmaya çalışalım.
Yani yetimler üzerinden ve çocuklar üzerinden sürekli siyaset yapmak, mağdur kadınlar üzerinden sürekli siyaset yapmak, açıkçası ben bunu da çok adil bulmuyorum. Yani eğer sizin anlattığınız kadar vahim bir durum varsa, bence bunun yöntemi çözüme odaklanmış ve çözüme yönelik katkı sağlayacak bir hareket yapmaktır. Yani buradan sert, son derece olumsuz ve yapılmış bütün her şeyi, bütün iyi çalışmaları, hepsini birden hükümsüzleştiren bir üslup, bunu da hiç adil bulmuyorum.
Şimdi, değerli milletvekili, herhangi bir kurumdan izinsiz olarak ayrılan çocuklar var mı? Evet, var. Biraz önce bahsettim, bu çocukların birçoğu zaten çok problemli. Ya bir şekilde suça itilmişler, farklı alışkanlıklar edinmişler, sokaklarda yaşamışlar. Bu çocukların ailelerinden uzakta ve belli bir disiplin altında işletilmesi gereken bu kurumlara anında adapte olmalarını ve orada bütün kurallara uygun olarak hemen benimseyip yeni bir davranış modeline geçmelerini hiçbirimiz beklemiyoruz, zaten bu doğru da olmaz. Bu tip çocukların zaman zaman izinsiz olarak, bu kaldıkları, korundukları yerlerden çıktıklarını da biliyoruz. Ama bunun arkasındaki asıl felsefe ne? Bütün bu kurumlar açık kapı sistemiyle yönetiliyorlar. Buralar hapishane değil yani sistem açık kapı sistemi. Çıkabiliyor, gidebiliyor, oynayabiliyor, okula gidebiliyor, aile ziyareti için gidebiliyor; gittiği zaman, örneğin beş gün için gittiyse aile yanına bu on beş güne çıkabiliyor. O anda kayıtlı olanla fiilî olarak o fiziksel ortamda bulunmayan çocukların tamamının kayıp çocuk, nerede olduğu bilinmeyen çocuk, asla takip edilmeyen çocuk kategorisine sokulmasını da adil bulmuyorum.
Yani burada işimiz, burada görevimiz sadece millete değil, birbirimize de doğruları söylemek. Bunların hepsi bizim göz bebeği kurumlarımız. Bakın, nereden nereye geldik. Ben konuşmamın bir bölümünde söyledim. Hepsi bitti mi? Tabii ki bitmemiştir. Eksikler yok mudur? Tabii ki vardır. Ama olan her şeyi de yok saymak, bir felaket tablosu çizmek ve bunu milletle bu şekilde paylaşmak bence sizin için de çok faydalı olmuyor, olmayacaktır da.
Şimdi, burada, uyum sorunu yaşayan çocuklarla ilgili, açık kapı sisteminden istifadeyle izinsiz olarak hareket eden çocuklarla ilgili, o çocukların o kurumlarda daha bağlı, daha mutlu yaşamaları için bildiğiniz bir model varsa -ki çalıştığımız bir sürü model var- lütfen buyurun, masaya gelin ve katkı sağlayın. Hep birlikte çalışalım bunları, biz bunları çok önemsiyoruz.
Şimdi, gensoruya gerekçe olarak sunulan, fiilen de kuruluşta bu, bakım altında olmayan çocuklara tekrar bir değinmek istiyorum. Bu çocuklar çok ciddi travma almış çocuklar ve başlarına gelenlerle tek başına, ailelerinden uzak ve kendilerine tamamen yabancı bir sosyal ve fiziksel ortamda başa çıkmaları her zaman çok kolay olmuyor, her çocuğun başarabileceği bir şey değil bu. O yüzden, ya özellikle ekstra destekler verilmesi gerekiyor ya da bu çocukların aile yanlarında kalışlarında, izinlerinde biraz daha toleranslı olmak gerekiyor.
Bu çocuklar, kuralları kabul etmekte, davranışlarının sonuçlarını öngörmekte biraz farklılar. Nasıl biz üstün yetenekli çocuklarla ilgili çok özel çalışmalar yaptıysak, araştırdıysak, çalıştırdıysak, özel ilgiye muhtaç olan çocuklarla da ilgili bu tip çalışmalar devam ediyor ve bunların, kurumun o aşırı, olması gereken disiplinli ortamında ama açık kapı sisteminde bir şekilde ruhsal olarak da, bedensel olarak da sağlıklı muhafaza edilmesi ve yetiştirilmeleri gerekiyor. Örneğin, bunların içinde madde bağımlısı olan çocuklarımız var, suça eğilimli, suça bulaştırılmış ve kendisine o suç ortamında bir sosyal ortam oluşturmuş çocuklarımız var. Mutlaka bunlarla ilgili de eminim söyleyecekleriniz vardır. Ama, olumlu, çözüme yönelik, katkı sağlayan. Bütün yapılanları hükümsüzleştiren bir anlayışı hiç adil bulmuyorum. Şimdi, bu ne oluyor o zaman? Yani, sadece eksikler, bütün yapılanları silip sürekli, zaman zaman da bireysel trajediler, bakın "trajedi" diyorum, bizler de o konularda tabii ki son derece üzüntülüyüz ama bunlar üzerinden geliştirilmiş bir dil, bunlar üzerinden geliştirilmiş bir muhalefet anlayışı o zaman bana bir tek şeyi düşündürüyor; ben yürümek istiyorum, halletmek istiyorum ama beni çeken, durdurmaya çalışan bir muhalefetle de bir yandan baş etmek zorundayım. Bu benim yükümü çok artırıyor. Hâlbuki bütün modern toplumlarda muhalefet biraz daha yapıcı, muhalefet iktidarın yüklerini önerileriyle, çözüm önerileriyle, tabii ki denetimleriyle de biraz daha azaltıcı bir fonksiyon üstleniyor. Şimdi, tabii, ben Sayın Bakanımıza bütün bu çalışmalarda güveniyorum, kişisel olarak güveniyorum, bir milletvekili, bir vatandaş olarak Sayın Bakanımıza güveniyorum ve 7/24 çalışan bir Bakanla ilgili bu kadar sert konuşmaları, bunu da çok adaletsiz buluyorum.
Değerli konuşmacılar şunu da söylediler: "Ne yapılıyor, bilmiyoruz. O öyle mi oluyor, bilmiyoruz." Biz biliyoruz. Bunlar kapalı çalışmalar değil ki bunlar gayet açık çalışmalar. Resmî raporlar yayımlanıyor, bütün kurumların kapısı açık, yirmi dört saat açık. Buradan seçim bölgenize giderken arabanızı herhangi bir kurumun önünde durdurup içeri girseniz, belki de burada çok daha güzel şeyler konuşacaktık, belki de çok daha olumlu katkılar sağlayacaktınız ama bunu yapmıyorsunuz. Yani verilen soru önergelerinin içerisinden en olumsuz iki üç rakamı alıp, oradan siyaset üretip, bilmiyorum yani milletin gündemini de bu şekilde meşgul etmek ne kadar ağır!
Bir de çok yadırgadığım bir şey var: Yani niye bu "aile" kavramından bu kadar rahatsız oluyoruz? Aile çok önemli bir şey. Aile hepimiz için bir çatı. Yani hepimizin bir aileye ihtiyacı var. Aile olması, sağlıklı bir aile olması, o ailenin birtakım sosyal, ekonomik desteklerle ayakta tutulması, niye bundan bu kadar rahatsız oluyoruz, onu da anlamadım. Yani sürekli bir kadın problemi konuşulurken, bir kadınla aile karşılaştırması yapılıp sanki kadın bunun içine hapsedilmek istenmiş, aile farklı bir yere konmuş gibi bir algı oluşmasına sebebiyet veriyorsunuz. Böyle bir algı yok çünkü böyle bir politika yok ama siz baktığınız yerde neyi, nasıl görüyorsunuz, ben bilmiyorum.
"Denetlemeleri bilmiyoruz." diyorsunuz. Ben eminim, Sayın Bakanım onları bu Genel Kurulla paylaşacaktır. Her türlü denetleniyor, inanın her türlü denetleniyor ve bunun başında devletin, olması gereken, birinci derecede partneri STK'lar da işin içindedir. Sivil toplum kuruluşları da bu denetimin içinde, muhalefet de bu denetimin içinde, iktidarın bizatihi kendisi de bu denetimin içinde. Burada gördüğünüz iktidar partisine ait her bir milletvekili, hepsi bu denetimin bir parçasıdır ve hepsi oralara giderler ve hepsi gördüklerini gelip paylaşırlar. Size de aynısını temenni ediyorum.
Ben, bu vesileyle yine de teşekkür ediyorum. Birtakım şeyleri açıklamamıza, yeniden milletimizle paylaşmamıza vesile olacak bu gensoru. Sayın Bakanıma başarılı çalışmalarında sabırlar diliyorum ve biz Adalet ve Kalkınma Partisi olarak hem Bakanımızın hem de bütün bu sosyal politikaların arkasında olduğumuzu belirtiyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)