GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: TÜRKİYE İNSAN HAKLARI KURUMU KANUNU TASARISI
Yasama Yılı:2
Birleşim:123
Tarih:21.06.2012

KEMAL EKİNCİ (Bursa) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; görüşülmekte olan yasanın 22'nci maddesinin 2'nci fıkrasıyla ilgili söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

İnsan haklarının en çok ihlal edildiği bir ülkede insan haklarıyla ilgili yasa üzerinde konuşmanın ne kadar zor olduğunu biliyorum. Dün, bu yasa tasarısı üzerinde konuşulurken sanki nispet oluyormuş gibi Fatih'te bir yurttaşımızın ulu orta 7 güvenlik görevlisi tarafından dövülmesi bugün basında yeterince yer aldı. Bugün de geçmişte de Türkiye hep insan hakları ihlaliyle ilgili gündeme getirildi. Eğer Avrupa İnsan Hakları İzleme Komisyonu Türkiye üzerinde görüş bildirmemiş olsaydı, belki bugün bile görüşmemiş olacaktık veya bu yasa gündeme gelmeyecekti. Bu ülkede yeni yasa ve özellikle insan haklarıyla ilgili yasa keşke kendi isteğimizle, kendi arzumuzla dillendirilmiş olsa, gündeme getirilmiş olsaydı.

Geçmişi şöyle bir gözden geçiriyorum; öyle garip şeyler oldu ki bu ülkede. Bir cezaevinde, yakın bir arkadaşımdan, birinci ağızdan dinlediğim şeyi söylüyorum. Bir ay, her gün sabah foseptik çukuruna, dudağının altına kadar o çukura sokulup çıkarılmış, bir ay boyunca işkence görmüştür.

Yine olağanüstü yasalarla Kürtçe konuşmak bir ara yasaklanmıştı. Bir anneyle oğlunun görüşmesini dramatik biçimde izlemiştim. Oğlunun başında bir asker, annenin başında bir asker ve oğlan Türkçe biliyor, anne bir kelime Türkçe bilmiyor. Bir buçuk saat karşılıklı birbirlerine "nasılsın" diyorlar. Bunları hep gördük. "Sorguda kendini camdan attı." denilen birtakım arkadaşlarımızı gördük. İşkenceden bunalıp, kendini camdan atanları gördük ve atılanları gördük.

Kendi kardeşimin yaşadığı olay var: Bir arkadaşının eşiyle düştüğü ihtilaftan dolayı, "Okuldaki arkadaşların kim?" deyince, kardeşimin ismini veriyorlar. Bir ay işkence odasından çığlık seslerini duydum. İşte, böyle bir ülkede böyle uygulamalardan bugüne geldik. Önümüzdeki zaman içerisinde bu tip şeylerin önüne geçebileceğiz, geçmeliyiz diye bunu çok istiyorum. Fakat görüştüğümüz maddenin fıkrasıyla ilgili söyleyeyim: Personel istihdamı, personelin maaşı, kaynak nasıl temin edilecek; bundan çok, bu yasayı uygulayacak yetkili, etkili kimse, önce o insanın, beynini ve vicdanını özgürleştirmesi lazım. Eğer beyni ve vicdanı özgür değilse, yasa ne olursa olsun, insan haklarına da yasaya da saygılı olmaz.

Hak arayışı içerisinde olan her insana o hak kapısı aralı olmalıdır. Yasalar buna cevaz veriyor ama uygulamalar öyle değil. Yine, geçtiğimiz sene Tekel işçilerinin başına gelenleri biliyorsunuz, hak aramak için sokağa çıkan öğretmenlerin, sendikacıların, işçilerin başına geleni biliyorsunuz ve ilginçtir ki bugün tutuklu olan, ister adına "Ergenekon" deyin ister "Balyoz" davası deyin, haklı haksız bir sürü insan içeride tutuluyor. Daha geçtiğimiz günlerde polis, bir suçluyu veya muhtemel suçluyu gözaltına alırken onurunu kırmak için başına bastırıyor.

Şimdi, önce, yasa çıktıktan sonra, bu konuda uygulamacı kimse, onların ciddi bir eğitimden geçmesi lazım. Onlar eğitimden geçmeden uygulayıcılar?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

KEMAL EKİNCİ (Devamla) - Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)