GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi
Yasama Yılı:5
Birleşim:77
Tarih:16.03.2015

EKONOMİ BAKANI NİHAT ZEYBEKCİ (Denizli) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Sayın Alim Işık Hocamızın sorduğu sorudan başlayarak vaktim elverdiğince cevaplamaya çalışayım çünkü son günlerde en önemli veyahut da en gündemde olan veyahut da en fazla bir şekilde kamuoyunda farklı, yanlış algılamalara sebep olan bir bilgi bombardımanı görüyoruz. Her ne kadar, hakkımda verilen gensoru da aynı mahiyette olsa da çarşamba günü geniş kapsamlı bir şekilde konuları cevaplamaya çalışacağım.

Sizin de söylediğiniz gibi, Sayın Cumhurbaşkanımızın son bir buçuk, iki aydan beri... "Cumhurbaşkanı şurada konuştu, dolar arttı; Cumhurbaşkanı şurada konuştu, dolar zıpladı; Cumhurbaşkanı sustu, dolar düştü; Ekonomi Bakanı konuştu, dolar zıpladı." diye bir grafiği bana getirdiler, hatta üzerine de yazmışlar saat saat, gün gün. Onun üzerine biz de aynı tarih, aynı günü, aynı saatlerle ilgili euro ne yapmış diye bir çalışma yaptık. Şimdi yanımda yok ama çarşamba gün göstereceğim size onu. Aynı gün, aynı tarihlerde euroyla yaklaşık olarak yüzde 95 oranında bir uyumla Türk lirası hareket etmiş. Orada biz kendi kendimize şunu sorduk ve burada da sizlerin huzurunda bunu paylaşmak istiyorum: "Tamam, Türk lirası belki Cumhurbaşkanımızın konuşmasıyla değer kaybetti veya o hızlı grafikleri çizdi de euroya kim ne yaptı?" diye biz tabii bunu sormak zorundayız. Euroyu da mı Cumhurbaşkanımız artık değer kaybettir hâle geldi?

Değerli arkadaşlar, 2014 Haziran ayından itibaren aldığımız değerlendirmeye göre, euro dolar karşısında yüzde 29 değer kaybetti, 2014 Haziranından bugün öğleye kadar. Aynı tarihte, 2014 Haziranından bugüne kadar Türk lirası yüzde 22,5 değer kaybetti. Aynı şekilde "dolar endeksli" dediğimiz euro, Japon yeni, İngiliz sterlini, İsviçre frangı, Avusturalya doları olmak üzere 6 ana para birimi dolar endeksli, 2014 yılı Haziran ayından itibaren bugüne kadar dolar karşısında yüzde 23 değer kaybetti, Türk lirası da yüzde 22,5, yüzde 23 aralığında değer kaybetti. Bakın, bu bir dalgalanmadır.

Dünyada dolar karşısında diğer paralar değer kaybetmektedir. Burada Brezilya realinin yüzde 40'ın üzerinde değer kaybettiğini... Onları klasmana almıyorum. Rubleyi değere almıyorum veya Arjantin pesosunu değerlendirmeye almıyorum. Buna benzer paraları değil, muhatap aldığımız paraları ben burada değer alıyorum.

Şimdi burada, diğer konu da Sayın Kuşoğlu'nun "Merkez Bankası faiz oranları indirilmesin diyor musunuz?" diye... Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının, sizlerin de, bu Meclisteki bütün milletvekillerinin de, bu ülkede "Faizler yükseltilsin, faizler artırılsın." diye hiç kimsenin böyle bir şey söyleyeceğini ben tahmin etmiyorum.

Değerli arkadaşlar, Amerika'da başlayan bu FED'in uygulamalarıyla yani 2013 sonlarındaki Amerikan Merkez Bankasının parasal genişlemeyi durdurarak, faiz artışı yapabileceği beklentilerini yarattığı andan itibaren, Brezilya, Arjantin, Şili, Türkiye, Güney Afrika, Hindistan gibi ülkelerde Amerikan dolarının yani dünyadaki rezerv paranın bolluğunun ortadan kalkması ve bundan sonra kolay ulaşılamaz hâle gelmesi yani Amerika'nın 750 milyar dolardan likiditesini 4 trilyon doların üzerine çıkaran o ortamdan daha geriye doğru adım atmasıyla dünyada bir faiz beklentisi oluşmuştur. Dünyada oluşan bu faiz beklentisinin çıktığı anda biz şunu söyledik, dedik ki: "Türkiye'nin, doğru, bundan etkilenmesi beklenen bir şeydir ama dış ticaretin yüzde 40'ını Avrupa Birliğiyle yapan, doğrudan yabancı sermaye girişinin yüzde 72'sini Avrupa Birliğinden yapan Türkiye'nin, ABD'nin tam tersine, "Parasal genişlemeye gideceğim." ve 2014 yılının Şubat ayının sonunda Avrupa Birliği Merkez Bankası Başkanının "Euronun değerlenmesine müsaade etmeyeceğiz." sözündeki o gizli şifreyi açacak olursak, Türkiye'nin yüksek faize katlanmasının gereksiz olduğunu, böyle bir risk taşımayacağını, ABD'den negatif etkilenmesini, Avrupa Birliğinden etkilenmesini nötr edeceğini, hatta artıya geçireceğini hep söylemeye devam ettik.

Burada şu an itibarıyla Türkiye'de hâlâ faizlerin yüksek olduğunu, faizlerin düşmesi gerektiğini, eğer enflasyon ile faiz kıyaslamasının yapılması gerekiyorsa beklenti enflasyon ile faizin kıyaslamasının yapılacağını ve dolayısıyla Türkiye'nin beklenti enflasyonunun 2015 yılıyla ilgili yüzde 5,5'lar seviyesinde olması hasebiyle şu anda faizin hâlâ yüksek olduğunu söylüyorum.

İŞKUR'a müracaat eden işsizlerin yüzde 28 arttığı... Bunu bilmiyorum ama -yani bugün itibarıyla kontrol edemedim- şu değeri ben size söyleyeyim: Doğrudur... Türkiye, 2009 yılı başından itibaren bugüne kadar yaklaşık olarak 20 milyon civarında olan sigortalı çalışan sayısını 26 milyonun üzerine çıkardı yani 6 milyon civarında yeni vatandaşını iş sahibi yaptı. Diğer taraftan, 2014 yılında Türkiye 1,4 milyon vatandaşını yeni iş sahibi yaptı ama buna rağmen işsizlik oranı yüzde 9'lardan, 9,4'lerden 10,4'lere, 10,5'lere doğru çıktı. Sebep, niye? Aynı sürede Türkiye 2006-2007'lerden itibaren iş gücü oranında, iş gücü oranının içindeki kadın oranını yüzde 18'lerden yüzde 30'lara yaklaştırdı. Yani artık kadınlarımız daha çok iş gücüne dâhil olmak istiyor ve Türkiye, son üç dört yıl içinde iş gücü katılım oranını yüzde 44'lerden yüzde 51-52'lere çıkardı. Yani, bu, tabii, Türkiye için yeterli mi? Yeterli değil tabii ki.

Önümüzdeki süreçte hedef olarak koyduğu 2023 hedeflerindeki o ortama varması için Türkiye'nin yakalaması gerektiği oranın, iş gücü katılım oranının yüzde 70-72'ler civarına çıkması gerekiyor yani yüzde 40'lardan yüzde 51-52'lere geldik ama asıl olmamız gereken yer yüzde 70'ler -Türkiye olarak varmamız gereken yer- ki işte o zaman o muasır medeniyet seviyelerine doğru vardığımızı iddia edebilelim.

Peki, buraya varması için Türkiye'nin, onun için bunun kavgasını hep beraber veriyoruz. Hepimizin doğrusu müşterek, Türkiye yüzde 5'in altında büyüyemez. Türkiye, yüzde 5'in altında bir büyümeyle geleceğe kendini taşıyamaz yani yüzde 3'lerle, yüzde 2'lerle, yüzde 4'lerle Türkiye bunu başaramaz. Türkiye bugüne kadar hakikaten büyük bir başarı sağladı. Son on üç yıl içinde Türkiye, ortalama olarak yüzde 5,1 büyümeyi başardı. Son yirmi çeyrekte 2008 krizi arkasından başlayan o dönemde, Türkiye, yüzde 5,6 büyüdü, yirmi çeyrekten beri ortalama ama son yılda Türkiye'nin şu andaki performansı bizleri de mutlu etmiyor, Türkiye'de hiç kimseyi mutlu etmiyor. Yani yüzde 3 seviyesi. Bunun için ne olması gerekiyor? Aklın yolu bir. Türkiye'de hep beraber aklımızı kullanarak, birlik ve beraberlik içinde, şu anda Türkiye'nin yatırım yapılmasını zorlaştıran faiz oranlarını aşağıya düşürmek. Son dönemdeki bu kur tartışmalarıyla da, bakın, bunda endişe edecek hiçbir şey yoktur. Türkiye'nin kur endişesi yoktur. Türkiye şunu yapamaz: Türkiye, Merkez Bankasıyla Türk lirasının değerini korumak amacıyla döviz satarak kura müdahale edemez, etmemesi gerekir, faiz artırarak da kura müdahale etmemesi gerekir. Neden? Çünkü dalgalanma, bizden kaynaklanan bir dalgalanma değil, dünyadan kaynaklanan bir dalgalanma. Bu, sürdürülebilir mi? Sürdürülebilir değildir, Amerikan ekonomisi için bu sürdürülebilir değildir. Çünkü en basit örneği size vereyim. Bundan bir sene önce, bir Amerikan arabası ile bir Alman arabası veya bir Fransız veya Türkiye'de üretilen, yabancı patentle üretilen bir arabayı kıyasladığımız zaman Avrupa arabası daha pahalıydı şimdi Avrupa arabası daha ucuz hâle geldi, Amerikan arabası daha pahalı hâle geldi yani Amerika ihracatta zorlanır hâle geldi.

Sonuç şu: Bütün kaynaklar ve imkânlar değerlenen dolardan dolayı ABD'ye aktığında: Bir, yatırım artacak; iki, kapasite artacak; üç, üretim artacak, istihdam zaten arttı. Sonuç, üretilen ürün ne olacak? İhracat yapmak zorundalar. İhracat yapmak için de değerli dolar ihracat dostu değil onlar için, gün gelecek bununla ilgili de gerekli kararları almak zorunda kalacaklar.

Kamu özel finans sorunu şu anda, arkadaşların bana verdiği bilgiye göre, olmadığını söylüyorlar. Bazılarında, evet, onu ben de biliyorum, bazı illerimizde araziyle ilgili, arazi birleştirmeyle ilgili sorunlar yaşanıyor. Ama şu anda kamu özel ortaklığıyla ilgili ihaleler bütün hızıyla devam ediyor, Türkiye'de bu kamu özel ortaklığıyla ilgili yapılmış olan tüm ihalelere gerek Türkiye'den gerekse dünyanın her yerinden finans kurumları bunları finanse etmek için inanın bana aralarında yarışa giriyorlar. Yani bu ihaleyi alan firmalar, dünyadaki finans kurumları şu anda ruhsat alanlar ve devam edenler, Ankara, Adana, Isparta...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)