GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi
Yasama Yılı:5
Birleşim:77
Tarih:16.03.2015

İZZET ÇETİN (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Tabii, 688 sıra sayılı torba teklif üzerine söz aldım.

Sayın Erdöl 22'nci Dönemde bizim Sağlık Komisyonu Başkanımızdı, veda konuşması yaptı. Bizim de önümüzü kesti ama dost acı söyler, doğru söyler. Kusura bakmayacaksın Sayın Başkan, belli konularda farklılıklarımız var, farklı düşüncelerimiz var. Tabii, bu torba kanunun -sizden önceki arkadaşlar, hemen hemen 3 konuşmacı da söyledi- teklif olarak gelmesi, bir milletvekili arkadaşın ya da arkadaş grubunun imzalayarak vermiş olması, bunun Hükûmet tasarısı olma şeklini değiştirmiyor, sadece Sayın Arınç'ın, Sayın Meclis Başkanının daha evvel söylediği sözlere karşı mahcupluğun bir ifadesi olarak verilen kanun teklifi.

Şimdi, değerli arkadaşlar, bunun gerçekten teklif olarak bakıldığı zaman içine ya da kanun tasarısı olarak, 25-26 kanunda ya da kanun hükmünde kararnamede değişiklik yapan 36 maddelik bir kanun yani çorba kanun da değil, ne diyebiliriz bilemiyorum?

Sayın Erdöl konuşmasında, özellikle bu tasarı içerisinde yer alan Sağlık Bilimleri Üniversitesinin YÖK'e bağlı olduğunu, YÖK'teki üniversitelerin tabi olduğu kurallar neyse bunun da o kuralları taşıyacağını söyledi ama bu Sağlık Bakanlığı üniversitesi yani özerklikten oldukça uzak ve diğer üniversitelerin özerkliği tartışmalıyken Türkiye'de "kaldıracağız" deyip hiç yaklaşmadığınız YÖK'ü bile aratacak düzeyde düzenleme yapılan bir üniversite. Böyle bir üniversite, Plan ve Bütçe Komisyonunda da tartıştık, Türkiye'de ya da demokrasiyle idare edilen bir ülkede olabilmesi mümkün olmayan bir üniversite.

Diğer taraftan, tabii ki konuşmanın hemşirelerle ilişkili olarak yapmış olduğu bölümüne ben de iştirak ediyorum, biz de muhalefet partileri olarak ona hiçbir şey söylemedik ama bu kanunun esas ruhunda var olan düzenleme ne bu üniversite ne hemşirelerin, ebelerin özlük haklarına ilişkin düzenleme. Bu "torba" demeyeceğim artık "çorba teklif" içinde var olan düzenlemeler, çoğunluğu birkaç kez, 3-4 kez yapılan düzenlemeler ki en son Anayasa Mahkemesinin reddettiği ama ısrarla, kör gözüme parmak misali getirip Meclisin önüne dayadığınız o İnternet erişimine ilişkin düzenleme en önemlisi belki.

Diğer taraftan, değerli arkadaşlar, Sayın Erdöl Kızılay ve Yeşilaya, özellikle Yeşilaya herkesin ihtiyacının olabileceğini söyledi. Yeşilaya evet, Yeşilaya hepimizin ihtiyacı var. Peki, Yeşilay Vakfı neyin nesi? Hangi ihtiyaçtan doğdu? Neden Yeşilay dururken, Kızılay dururken, Kızılaya ve Yeşilaya yaslanarak Yeşilay Vakfı yaratıyorsunuz? Birisi bana bunun bir cevabını versin. TÜRGEV yıprandı. TÜRGEV, başında oğlunun ya da yakınlarının, akrabalarının, birkaç milletvekili arkadaşımın da içinde olduğu bir vakıftı, kamuoyunda deşifre oldu. Şimdi, Yeşilayın kuruluş kanununu da ben çıkardım getirdim Sayın Erdöl. 6487 sayılı Bazı Kanunlar ile 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun içerisinde bu Yeşilay Vakfının üç ay içinde kurulması öngörülmüş. Ne zaman? 2013 yılının Mayıs ayında. Şimdi, vakfı kuruyorsunuz; vakfın kurucusu belli değil, mütevelli heyeti belli değil, yönetimi belli değil, daha vakıf ortada yok, bütçeden 15 milyon para aktarıyorsun.

Değerli arkadaşlar, bu, gerçekten, tam anlamıyla, kamuya ait, hazineye ait taşınmazların, kamu kurum ve kuruluşlarına ait taşınmazların hatta mazbut vakıflar ve Vakıflar Genel Müdürlüğüne ait malların bile kırk dokuz yıllığına bedelsiz olarak Yeşilay Vakfına ya da Yeşilay yahut Kızılay da oraya eklenerek -demin söylediğim- ona yaslanmak suretiyle, bir yolsuzluk ağı insanların hizmetine sunulmuş iki güzide kuruluşun adına yaslanılarak gerçekleştirilmek isteniyor. Bu kabul edilebilir bir durum değildir. Göreceksiniz, Yeşilay Vakfı en az TÜRGEV kadar tartışılacak bir vakıftır ve giderek bataklığa o da saplanacaktır.

Değerli arkadaşlar, biraz evvel Sayın Türeli konuşmasında bu düzenlemelerin neler olduğunu söyledi. Bakınız, içindeki 17'nci madde -yanılmıyorsam- kayıp kaçakla ilgili. Şimdi, elektrik özelleştirilmesi sırasında siz "İyi olacak, güzel olacak her şey." diyordunuz hani! Ona ilişkin de güzel bir fıkra vardır, yeri değil. Şimdi, kayıp kaçak oranları belli, risk alanları belli, oralardaki durum belli iken yüklenici firma ihaleye girmiş, ihaleyi almış. Şimdi, kayıp kaçak oranlarında dengesizlikler var diye siz, EPDK'ya oradaki değerleri yeniden belirleme yetkisi vermeye kalkışıyorsunuz. Ya, ihale vardı, o koşulları bilerek girdi, ihaleyi aldı, ticarette kâr da var, zarar da var. Ben illa ki birilerini kayırmak için ona devlet desteği, kamu desteği aktarmak zorunda değilim ki. Şimdi, sizin yaptığınız düpedüz kanunla, yapılan bir özelleştirme ihalesine fesat karıştırmaktır. Kanun zoruyla, kanun yoluyla o özelleştirme sözleşmesini şahıs lehine -yurttaş lehine değil- değiştiriyorsunuz. Bu da kabul edilebilir bir durum değil.

Değerli arkadaşlar, "Kızılaya KDV istisnası getirdik." deniliyor. Arkadaşlar, Kızılay son zamanlarda ne zaman akla geldi, gündeme? Kızılay son zamanlarda Rıza Sarraf adına Abdullah Happani'nin yaptığı faiz bağışıyla gündeme geldi; ikinci bir kez daha gündeme geldi, o da 17-25 Aralık yolsuzluk ve rüşvet operasyonlarıyla ilgili karikatürleri sosyal medyada paylaştı diye Isparta Kan Bağış Merkezindeki Doktor Şerafettin Kılınç'ı siz işten attınız, Kızılay olarak attılar, Kızılay öyle gündeme geldi. Yani Kızılay son zamanlarda başka neyle gündeme geldi? Geçtiğimiz yıllarda içindeki yolsuzluklarla gündeme geldi. Yani böyle güzide kurumları biz elbette en az sizin kadar koruruz değerli arkadaşlar ondan hiç kuşkunuz olmasın.

Değerli arkadaşlar, mesela bizim hiç itiraz etmediğimiz düzenlemeler var bunun içinde. Gençlik ve Spor Bakanlığının teşkilat kanununa ilişkin düzenlemelere parti olarak biz de diğer muhalefet partileri de itiraz etmedik bir ihtiyaç ürünü diye. Ama, siz bu tür torba kanunlarla yapmış olduğunuz düzenlemelerle sürekli olarak bir tarafa bir rant aktarımı peşindesiniz.

Bakınız, ben size Kızılay ve Yeşilay gibi kamu yararına faaliyet gösteren dernek, vakıf, sandık vesaire kuruluşlara... Siz -2006 yılını baz alarak geliyorum, iktidarınızın orta yeri olduğu için- dernek, birlik, kurum kuruluşlara 2006'da 5 milyon, 2007'de 7 milyon -küsuratlarını atıyorum- 2008'de 55 milyon, 2009'da 88, 2010'da 111, 2011'de 172 milyon, 2012'de 354, 2013'te 449 yani 450 milyon kaynak aktarmışsınız. Kimdir bu kurum, kuruluş, sandıklar? Sorulara ne bakanlar cevap veriyor ne Başbakan cevap veriyor ne Komisyon Başkanı cevap veriyor. Bir de "diğerleri" kalemi var; orada da "2 milyon, 2 milyon, 2 milyon, 3 milyon, 3 milyon, 11 milyon, 54 milyon" iken birdenbire 435 milyona çıkıyor 2013 yılında. 2014 yılının ilk dokuz ayında da dernek, birlik, kurumlara yapılan bağış, yardım, hazineden yapılan yardım 902 milyon lira.

Arkadaşlar, şimdi, Kızılaya, Yeşilaya, evet, yapıyoruz, onun dışında -biraz evvel arkadaşım da isimlendirdi- kamu yararına faaliyet gösteren, yoksullara yardım eden, fukara öğrencileri okutan Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği, ADD ya da ona benzer pek çok kamu kurum kuruluşu var. Şimdi, siz kalkıp da sadece, hazineye ait varlıkları eğer Yeşilay Vakfına devretmeye kalkarsanız "Bu kanunda şaibe vardır." denilir.

Değerli arkadaşlar, demin söylediğim kanunla ilgili bir şey söyleyeyim, gerçekten, siz 23 Mayıs 2013'te Yeşilay Vakfının kurulmasını kanuna soktuktan sonra, eğer üç günde bu vakfı hem kurup hem de Meclis gündemine o teklifi getirip Yeşilay Vakfına kaynak aktarıyorsanız...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

İZZET ÇETİN (Devamla) - ...bütün AKP'li vekillerin "Bu neyin nesidir?" diye sorması gerekir. Onun için böyle bir kanun olmamalı, Türkiye Cumhuriyeti'ne böyle bir yasa yakışmaz.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)