GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi
Yasama Yılı:5
Birleşim:77
Tarih:16.03.2015

CEVDET ERDÖL (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime başlamadan önce hepinizi saygıyla selamlıyorum. Sağlıklı, mutlu uzun ömürler diliyorum.

14 Mart Tıp Bayramı'na keşke bu kanun yetişmiş olsaydı, yetişmedi. İnşallah, sizlerin de katkılarıyla bu kanunu çıkarırız. Bu vesileyle sağlık çalışanlarından ebediyete intikal edenleri rahmetle anıyorum.

Yarın 18 Mart Çanakkale Deniz Zaferi'nin yıl dönümü. Bu vesileyle gerek Çanakkale Deniz Zaferi esnasında gerek Kurtuluş Savaşı'nda ve gerek diğer zamanlardaki tüm şehitlerimizi rahmetle ve minnetle anıyorum.

Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; yaklaşık on üç yıla yakın bir zamandır "İnsanı yaşat ki devlet yaşasın." prensibi çerçevesinde, sağlıkla ilgili çok önemli kanunlara Türkiye Büyük Millet Meclisi imza attı. 22'nci dönemde, 23'üncü dönemde ve bu dönemde, uzun zaman Sağlık Komisyonu Başkanlığını yapmış bir kişi olarak büyük ölçüde bu kanunlara katkı verdik. Bu vesileyle katkı veren tüm milletvekili arkadaşlarıma saygılarımı ve teşekkürlerimi arz ediyorum milletim adına.

Özellikle, sağlık ve sosyal güvenliğin atbaşı gitmesi gereken hususlar olduğunu bir kez daha sizlere hatırlatmak istiyorum. Özellikle, sağlık sunumunun ve buna erişebilirliğin çok önemli olduğunu bu vesileyle tekrar, şu misalle hatırlatmak isterim: Özellikle sağlık sunumunun iyi ama sosyal güvenliğin iyi olmadığı ülkelerde çok ciddi sağlık harcamaları olur. Sosyal güvenliğin çok iyi, sağlık hizmetinin iyi olmadığı ülkelerde yurt dışından sağlık hizmeti satır alınır. Sağlık hizmetinin kötü, sosyal güvenliğin kötü olduğu yerleri zaten söylemeye gerek yok. Hem sağlık hizmeti sunumunun hem de sosyal güvencenin çok iyi olduğu dünyada nadir ülkeler var; Bunlardan birisi de Türkiye'dir. Bunu, burada büyük bir mutlulukla ifade etmek isterim.

Özellikle, hastanelerin birleştirilmesi, aile hekimliği, genel sağlık sigortası, Sosyal Güvenlik Kurumu gibi radikal değişikliklerin yapıldığı ülkemizde gelinen noktayı iki misalle söylemek ve bilgilerinize arz etmek isterim.

2002 yılına kadar ambulansla bir yerden bir yere gitmenin imkânının hemen hemen olmadığı, imkân bulan kişilerin de ambulanslara mazot parası verdiği bir dönem vardı. Şimdi ise başka ülkeleri örnek alarak gösterdiğimiz hava ambulans sistemine sahip bir ülke hâline geldik. Gerek helikopterle gerek jet ambulanslarla ülke içinden, ülke dışından hastalarımızı alıyor, hastalarımızı gönderebiliyoruz. Bu, gerçekten, pek çok ülkenin iftiharla bizi takip ettiği hususlardan biridir.

Bir diğer konu da şu: Yine, İzmir'de mesela bir Tepecik Hastanesi, herhangi bir sigorta hastanesi konumundayken şu son değişikliklerden sonra geldiği noktada ince bağırsak naklinin yapıldığı, kök hücre uygulamalarının başarıyla uygulandığı bir sağlık merkezi olmuş durumdadır. Nitekim şehir hastanelerini ve sağlıktaki diğer değişiklikleri burada zikretmeye artık gerek görmüyorum, bunları hepimiz yaşıyoruz.

Kanunla ilgili bir kısa bilgi arz etmek istiyorum. Üzerinde konuşulan teklifle ilgili şunu söyleyeyim arkadaşlar: Gerçekten, çok hayırlı bir kanuna hep birlikte imza atacağız. Bu, milletimiz tarafından da hayırla yâd edilecek olan bir durumdur. Kurulacak olan, kıymetli oylarınızla kurulacak olan Sağlık Bilimleri Üniversitesi, aynen değerli milletvekili arkadaşımızın söylediği gibi, YÖK Kanunu'na tabi bir üniversite olacak yani YÖK'ün kuralları dışında, Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanunu'na eklenen bir kanun olması, bir üniversite olması hasebiyle YÖK'ün kuralları dışında hiçbir kuralın işlemeyeceği bir üniversite olacak. Sayın vekilimi düzeltmek istiyorum: Bütün üniversitelere Sağlık Bakanlığı eşit uzaklıkta değil eşit yakınlıkta olacak.

RAHMİ AŞKIN TÜRELİ (İzmir) - Aynı şey.

CEVDET ERDÖL (Devamla) - Öyle, eşit yakınlıkta olacak. Ama, bizim bakış açımız biraz değişik. Eşit yakınlıkta olacak bir üniversite ve Sağlık Bakanlığı olacak. Bütün üniversitelerimize Sağlık Bakanlığı elbette eşit olacak.

Burada şunu söylemem gerekiyor ki: Bir tıp fakültesi kuruyoruz İstanbul'da. Modern tıp fakültesinin ilk yapıldığı, ilk uygulandığı bina olan Mekteb-i Tıbbiye-i Şahane binası bu tıp fakültesine devrediliyor kanunla.

Bir diğer önemli değişiklik: Tıp fakültesi yani lisans eğitimi sadece İstanbul'da yapılacak. Bunun yanı sıra, Türkiye'deki tüm uzmanlık eğitimlerinin yaklaşık yarısını veren eğitim hastaneleri de bir çatı, şemsiye altında bu üniversiteye bağlanacak. 59 eğitim araştırma hastanesinde de eskiden olduğu gibi uzmanlık eğitimleri verilmeye devam edilecek ama fark şu olacak: Orada doçent olan kişiler, doçentlik unvanına sahip olan kişiler doçentlik kadrosuna atanabilecekler, profesörlük kadrosuna atama yapılabilecek yani şimdi, kulağı tersten gösterir şekilde, x hastanesinde -devlet hastanesinde- olan bir kişi profesör olabilmek için y üniversitesine gitmeyecek, bulunduğu mekânda, bulunduğu hastanesinde, üniversiteye bağlı bir şekilde doçent veya profesör kadrosuna atanabilecek. Bunun hem özlük hakları bakımından önemli hem de o hastanelerin eğitim seviyesini artırmak bakımından çok önemli olduğunu ifade etmek istiyorum.

Bir diğer konu bu kanunda, ebelerle ilgili olan değişikliktir. Hemşirelerimiz uzman hemşire olabiliyorlar, lisans eğitimlerinin sonrasında yüksek lisans ve doktora yapabiliyorlardı, öğretim üyesi olabiliyorlardı ama hemen hemen aynı eğitimi alan ebelerimizin bu hakları yoktu. İşte, bu kanun bunu getiriyor. Ebelerimiz bundan sonra yüksek lisans ve doktora yapabilecekler, öğretim üyesi olma imkânları açık bir yol olarak kendilerine sunulmuş olacak. Ayrıca ne yapılacak? Bu uzman ebelerimiz sezaryen oranlarını mümkün olduğunca asgariye indirecek olan hasta bilgilendirmelerini ve hasta eğitimlerini de başarıyla yapmış olacaklar.

Kızılayla ilgili konuya gelince şunu ifade etmem gerekiyor: Kızılay aldığı yardımlarla beslenen önemli bir kurumumuz, marka olmuş bir kurumumuz. Kızılay yaptığı insani yardım faaliyetlerinde maalesef vergi ödüyor; çadır yaptırıyor vergi ödüyor, ne bileyim, battaniye alıyor vergi ödüyor. Bunlardan Kızılayı kurtarmak lazım çünkü bu insani yardım faaliyetleri için yapılacak olan hizmetlerde Kızılaya bir vergi kolaylığı getiriliyor; bir de aynı zamanda kendisine devletin imkânlarından binalar tahsis edilmesi, arazi tahsis edilmesi mümkün hâle getiriliyor. Şöyle ki: Kızılay bir kan merkezi kurmak istiyor, kan merkezi açmak istiyor fakat şehrin merkezinde bir devlet kurumu binası atıl duruyor, Kızılaya verilemiyor. Kızılay parayla satın alacak, Kızılay kiralayacak. Halbuki kan hizmeti hepimiz için lazım. Dolayısıyla, Kızılaya bu imkân getiriliyor.

Aynı şekilde, Yeşilayla ilgili konuşulanlara da dikkatinizi çekmek isterim ki Yeşilay, Türkiye'deki ve bütün dünyadaki gençliğin en büyük sorunu olan bağımlılıkla mücadele eden bir çatı örgüttür, bütün insanların, bütün insanlarımızın ihtiyacı olan bir örgüttür. Şöyle ki: Tütün olsun, alkol olsun, uyuşturucu olsun, uçucu maddeler olsun, şimdi "sanal bağımlılık" dediğimiz internet bağımlılığı, e-bağımlılık olsun, bunlarla ilgili mücadelede Yeşilaya mutlaka herkesin ihtiyacı oluyor. Çünkü, çocuğu evinde olan bir kişi bilgisayarı eline aldığı zaman çocuğu elinden uçup başka bir yere on-line olarak gidiyor. Çocuklarımızın uyuşturucu bağımlılığından kurtulabilmesi, o işlere, uyuşturucuya, kumara, alkole hiç bulaşmaması için, tütüne, uçucu maddelere bulaşmaması için Yeşilaya büyük görev düşüyor. Bütün sivil toplum kuruluşlarına görev düşüyor ama Yeşilayın bunların bir çatı örgütü olarak bu faaliyetleri yerine getirebilmesi için onlara oldukça imkân tanınması gerekiyor. İşte, Yeşilaya tanınan bu mali imkânın ve diğer imkânların esas esprisi budur, bunu da sizin takdirlerinize sunuyorum.

Sayın Başkanım, değerli arkadaşlar; on üç yıla yakın bir zamandır, üç dönemdir Türkiye Büyük Millet Meclisinde görev yapan bir arkadaşınız olarak son konuşmamı muhtemelen yapıyorum çünkü bundan sonra program gereği konuşma yapamayacağım. Ben hepinizden haklarınızı helal etmenizi istirham ediyorum çünkü gerek Sayın Başkan, Başkanlık Divanı gerek milletvekili arkadaşlarım...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

CEVDET ERDÖL (Devamla) - Tamamlıyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN - Hakkınızı helal edeceğiniz için açıyorum.

Buyurun.

CEVDET ERDÖL (Devamla) - ...bürokratlar ve stenograflar, değerli arkadaşlarım, herkesin mutlaka anlamadan birbirimizi kırdığımız bir şey olabilir, bunun için ben hepinizden tekrar haklarınızı helal etmenizi diliyorum. Sizlere saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Eminim ki bu kanuna vereceğiniz destek çocuklarınız ve torunlarınız tarafından sizlere şükran olarak geri gönderilecektir, sizlere teşekkür edilecektir. Katkı veren herkese teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum efendim.

Sağ olun, var olun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)