GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: CHP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin "Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler" kısmında yer alan, pamuk sektörünün sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin (10/963) ön görüşmelerinin Genel Kurulun 16 Mart 2015 Pazartesi günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin
Yasama Yılı:5
Birleşim:77
Tarih:16.03.2015

HASAN AKGÖL (Hatay) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisi üzerinde parti grubumuzun görüşlerini ifade etmek üzere söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlarım.

Konumuz, pamuk, Amik Ovası'nın, Harran'ın, Çukurova'nın incisi olan, büyük istihdam alanı sağlayan pamuğun sorunlarının görüşülmesi. Ama ben konuşmama başlamadan da şundan net eminim; Tayyip Erdoğan'ın grubunun, burada yapacağım konuşmanın ne olduğunu bilmeden, ne yapacağını bilmeden mevcut sandalyeler ret oyu verecektir...

RECEP ÖZEL (Isparta) - Ayıp ediyorsun!

HASAN AKGÖL (Devamla) - ...çünkü pamuk sorun değil, çünkü pamuğun bir problemi yok, çünkü pamukçunun bir problemi yok, çünkü pamukçu rahat, çünkü çiftçi rahat.

Bundan adım gibi eminim, talimat gelmiştir, "Cumhuriyet Halk Partisinin pamuk üzerinde vereceği grup önerisine ret vereceksiniz." Bu, kesin. Bir tanesi de çıkar, okey verirse, kabul oyu verirse, ben o arkadaşımızın alnından öperim.

Burada, şunu söylüyorum, ürettiğimiz pamuk, ihtiyacımız olan pamuğun ancak yüzde 30'u kadardır. Peki, ne oldu da pamuk bu kadar düştü? Daha önceleri ürettiğimiz pamuk, ihtiyacımızı karşılarken, ne oldu bu kadar düştü de pamuk ithalcisi konumuna düştük? Bunu sorgulamak gerekir.

RECEP ÖZEL (Isparta) - Hatay'da ön seçim var herhâlde!

HASAN AKGÖL (Devamla) - Hatay'da merkez yoklama, rahat ol! Rahat ol!

Ne oldu da bu hâle düştü, ithalatçı konumuna düştü, bunun sorumlusu çiftçi mi? Bunun sorumlusu pamuğu eken mi? Köylerdeki pamuk üreticilerinin sayısına bir bakar mısınız. 76 milyon nüfusumuzun azalması mı oldu? Yirmi iki yıl önceki, yirmi yıl önceki pamukçuyla şu andaki pamukçu arasında ne fark var? Tüm bunları göz önünde bulundurursak pamuk üreticisinin sorunlarının araştırılması gerektiğine inanıyorum.

Biz bunu 2011 seçim projemizde belirtmiştik, dedik ki: Çiftçinin girdi maliyetlerinin düşürülmesi gerekti. Neydi bunlar? Mazot, gübre, ilaçtaki KDV'nin yüzde 1'e indirilmesi gerekirdi. Ancak, çiftçi, girdilerinin düşürülmesi durumunda dış piyasayla rekabet eder hâle gelir demiştik ama dinleyen kim? Pamuk üreticisi veya diğer çiftçiler umurunda mı iktidarın? Hiç umurunda değil. Zaten çiftçiliği bırakmak için var güçleriyle ellerinden geleni yapmaktadırlar.

Diğer ürünlerde çok mu farklı? Zeytinde, üzümde, tütünde çok mu farklı? Hepsinde aynı, değişen bir şey yok. Şimdi buradan çıkar iktidara ait bir arkadaşım, der ki: "Olur mu arkadaşlar? Bizim verdiğimiz destekleme şuradan şu rakama çıktı. Geçmişte şu kadar TL veriyorduk, bugün bu kadar TL'ye çıktı." Ya, destekleme isteyen yok sizden arkadaşlar, destekleme isteyen yok. Alın desteklemeyi, kafanıza çalın. Siz yeter ki ürüne değer verin. O verdiğiniz desteklemeyi de zamanında ödemiyorsunuz. Buğday, mısır, hububat, pamuk... Mart ayının sonuna yaklaşıyoruz, tek kuruş ödeme yok. Bunlar 2014 yılının ürünleri. Hâlen bunların desteklemesi ödenmedi çiftçiye. Ondan sonra "Biz, çiftçinin yanındayız." diyorsunuz.

Hatay'da bir sel oldu. Yaklaşık 100 bin dekar alan sular altında kaldı. Ha, Hatay'ın kaderi mi bu? Bu, kaçıncı sel? Daha önce, 2011'de biz şunu söylemiştik, 2012'deki selden sonra: ÇKS belgelerine bakmadan bunların tespitini yapın, çiftçinin zararını ödeyin. Nerede? Yok. 3-5 tane çiftçiye ödendi, o kadar. Peki, bu sene ne oldu? Bu sene aynı sel oldu. Nerede? Yok ortada. Bu sene tespite bile giden Allah'ın kulu yok. Bu sene kaç hektar altında su kalmış, ne yapmış, bakan bile yok. Umurunda değil ki çiftçi ne yapmış. Peki, bu çiftçinin ektiği ürünün ne hâlde olduğu, onun zararının karşılanması gündeminizde değil mi?

Ben verdim, bir soru önergesiyle sordum, dedim ki: Bu 100 bin hektarlık alanda ürünü batan çiftçiye ne yapacaksınız? Zararını karşılayacak mısınız, yardımcı olacak mısınız? Peki, bu çiftçinin batan ürününün yerine yeni ekmesi gereken ürün için bir yardımda bulunmayı düşünüyor musunuz? Cevap yok çünkü bu Hükûmet, çiftçiden vazgeçmiş durumda. Tüm bunlar yetmiyormuş gibi, elde avuçta kalan üç beş toprağı ilaçlamak için traktörün girmediği bölgeyi bari uçakla ilaçlamaya izin verin, o da yok; kalan mal da ölsün. Dolayısıyla, böyle bir Hükûmetle, böyle çiftçinin yanında olan bir Hükûmetle çalışıyoruz; vay milletin hâline.

Değerli milletvekilleri, sizi biraz geçmişe götürmek istiyorum. Şu anki Cumhurbaşkanı -geçmişteki Başbakan- yirmi iki yıl önce Bursa'da yaptığı bir konuşmada diyor ki: "Simit 1,5 -o zamanki parayla 1.500- lira, çay 1.000 lira; etti mi 2.500? 5 kişilik bir ailenin günlük masrafı 37.500. Otuz günle çarparsak, 1 milyon 125 bin." Bunu Tayyip Erdoğan söylüyor, ben söylemiyorum. "Asgari ücret 910 bin lira." Tayyip Erdoğan'ın ağzıyla konuşuyorum. "Nerede bunun elektriği, nerede bunun suyu, nerede bunun doğal gazı, nerede bunun kitabı, nerede bunun kıyafeti?" Bunları söyleyen, ben değilim. Diyor ki: "Ey zalim Hükûmet, siz bu vatandaşın neresindesiniz?"

Sene 2015. Simit 1,5 lira, çay 1 lira. 5 kişilik bir ailenin günlük masrafı 12,5 lira, aylık masrafı 1.125 lira. Asgari ücret ne kadar? 950 lira. Ne fark var? Sadece atılmış 6 sıfır farkı var.

Ben de soruyorum buradan, ey Hükûmet, ey zalim Hükûmet, dün böyle söylüyordun, bugün de ben söylüyorum sana: Neredesin? Bu adamın elektriği yok mu, suyu yok mu, telefonu yok mu, kıyafeti yok mu? Hükûmet neredesin? Tayyip Erdoğan'ın yirmi iki yıl önce söylediğini bugün kendisine iade ediyorum. Artı, arada bir fark var, yirmi iki yıl önce bu dediği kıstaslara uyan nüfus sayısı toplam nüfusun kaçta kaçıydı? Yüzde 20 ila yüzde 25'i arasıydı. Bugün kaçta kaçı? Sizin, Çalışma Bakanı Faruk Çelik'in ağzından çıkan kelimeyle: Yüzde 80'i. Bakın, o zaman yüzde 20'yken bugün yüzde 80'i, Tayyip Erdoğan'ın yirmi iki yıl önce söylediği terimin bugüne uyarlanmışına bire bir uymaktadır. Ben de buradan Hükûmete diyorum: Ey zalim, ey zalim Hükûmet; yeter, vatandaşın yanında olun; yeter, sizi buraya getiren insanların yanında olun. Ama Tayyip Erdoğan'ın buradaki sandalyeleri bunu düşünecek kapasitede değil, bunu göremez. (CHP sıralarından alkışlar) "Grubu" da demiyorum, ben grup olarak görmüyorum burayı. Grup olsalar kendi özgür iradelerini, özgür ifadelerini bire bir ederler.

RECEP ÖZEL (Isparta) - Sen de iskemlesin, iskemle!

HASAN AKGÖL (Devamla) - Aranızda çiftçi yok mu, pamukçu yok mu, esnaf yok mu? Hangi vicdanla buradan gidip, seçmeninize çıkıp hesap vereceksiniz?

RECEP ÖZEL (Isparta) - Göreceğiz, göreceğiz.

HASAN AKGÖL (Devamla) - Ama sizin verecek hesabınız yok. Siz insanların cebindeki 5 lirayı alıp verdiğiniz 1 lirayla gönüllerini görmeye çalışan bir Hükûmetsiniz. Ama bu vatandaş, size zamanı gelince bire bir dersini verecek.

Şimdi soruyorum buradan, buradan Tayyip Erdoğan'ın sandalyelerini işgal eden arkadaşlarıma soruyorum...

RECEP ÖZEL (Isparta) - İşgal mişgal, ne demek ya! Ya, biz size "muhalefetin işgalcileri" desek... Terbiyeli ol, terbiyeli!

HASAN AKGÖL (Devamla) - Burada pamukla ilgili sorunların araştırılmasına, gündeme getirilmesine, çiftçinin sorunlarının masaya yatırılmasına var mısınız, yok musunuz? Kesinlikle "Yokuz." diyeceksiniz, "Varız." deme şansınız yok. Bir taneniz de çıksın, "Pamuk sorunlarının burada araştırılmasına varım." desin, kendisini göstersin. Burada bana rakamlarla desteklemelerin şuradan şuraya geldiğini, şu kadar ödendiğini anlatamazsınız. Sizin desteklemelerinize bu çiftçinin ihtiyacı yok, sizin vereceğiniz desteklemelere ihtiyacı yok. Siz, dışarıdan ithal edilen pamuğa vergi koyun, gümrük koyun, iç piyasadaki pamuk bitsin, ondan sonra ithalatı serbest bırakın diyorum ben.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

RAMAZAN CAN (Kırıkkale) - Sen kimin sandalyesisin?

RECEP ÖZEL (Isparta) - Kaç defa geldin sen buraya? Genel Kurulda hiç görmüyorduk seni, seçim de yaklaştı ya herhâlde, geldin.

HASAN AKGÖL (Devamla) - Dolayısıyla, ben grup önerime kabul oyu yönünde oy verilmesini talep ediyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

RAMAZAN CAN (Kırıkkale) - Sen kimin sandalyesisin?

RECEP ÖZEL (Isparta) - Hayırdır, hiç gelmedin buraya ya?

HASAN AKGÖL (Devamla) - Ben hep buradayım.

MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul) - Sayın Başkanım...

RECEP ÖZEL (Isparta) - Yok, hiç gelmedin.

HASAN AKGÖL (Devamla) - Demek ki benim seçmenimin karşısına çıkacak yüzüm var. Sizden de aynı yüzü bekliyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.

RAMAZAN CAN (Kırıkkale) - Sen kimin sandalyesisin?

HASAN AKGÖL (Hatay) - Ben kendimin sandalyesiyim.