GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: MHP Grubunun, 25/11/2014 tarih ve 2311 sayıyla Adana Milletvekili Seyfettin Yılmaz ve arkadaşları tarafından, Atatürk Orman Çiftliği'nin birinci derece tarihî doğal sit alanından üçüncü derece sit alanına dönüştürülmesinin nedenlerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 16 Mart 2015 Pazartesi günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin Genel Kurulun 16 Mart 2015 Pazartesi günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin
Yasama Yılı:5
Birleşim:77
Tarih:16.03.2015

SEYFETTİN YILMAZ (Adana) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Milliyetçi Hareket Partisi olarak vermiş olduğumuz, başkentin göbeğinde yer alan Atatürk Orman Çiftliği'nin birinci derece tarihî ve doğal sit alanı iken üçüncü dereceye dönüştürülmesinin yasal olmayan uygulamaları hakkında söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Konuşmama başlamadan önce, ünlü "Ormancı" türküsünün bestecisi, devlet sanatçısı Nazmi Yükselen Hakk'ın rahmetine kavuşmuştur, kendilerine Allah'tan rahmet diliyorum.

Değerli milletvekilleri, sarayın yapıldığı alan, "Gazi Yerleşkesi" olarak adlandırdığımız bu alan 1954 yılında Orman Genel Müdürlüğünün tapulu yeri olarak alınmıştır. Vefakâr Türk ormancısının elli altmış yıldır, uzun süren çalışmaları neticesinde, "çorak" diye adlandırabileceğimiz, yer yer ağaçların olduğu bu alanda Türkiye'nin en güzel botanik bahçelerinden birisini oluşturacak çalışmalar Türk ormancıları tarafından hayata geçirilmiştir.

Şimdi, burası, saray yapılmadan önce ormanlarla kaplı, üzerinde sedirden ıhlamura, dişbudaktan akçaağaca, meşeden çama kadar her türlü orman varlığını üzerinde barındıran bir alandı. Yine, baykuşundan tutun, tilkisine, kargasına kadar yaban hayatının orada hayat bulduğu bir alandı ve bu alanda Türk ormancılarının teknik ve olağanüstü çalışmaları neticesinde 68'i doğal ve 65'i de egzotik olmak üzere 133 bitki türünü bünyesinde barındıran, Ankara'nın büyüyen nüfusunun olduğu bir ortamda Ankara'nın göbeğinde insanların nefes almasını sağlayan, doğal görünümüyle bir botanik bahçesi şeklinde bu yıllar içerisinde yapılandırılmıştı. Ta ki Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın bu alanı görüp saray hevesine kapılmasıyla beraber kamuoyunda şu oluşmaya başladı: "İşte, Türkiye'de Başbakanlık binası yeterli değil, bu Başbakanlık binasının daha muazzam bir yere taşınması gerekiyor." Peki, nereye taşınacak? En kolay yol, emek sarf etmeden, katkı koymadan, Türk ormancısının emeğiyle ortaya çıkan, Atatürk'ün de vasiyeti olarak adlandırabileceğimiz -bir bütünlük arz ediyor- Atatürk Orman Çiftliği'yle... Bakın, burada, 11 Haziran 1937 yılında Atatürk'ün vasiyeti var. Ne diyor vasiyetinde? Kendi uhdesinde bulunan bütün demirbaşları, malları, arsalar dâhil olmak üzere hazineye bağışlıyor. Hazine kimindir? Hazine milletindir. Bu hazineye bağışlanırken burasını hazinenin olması için devretti ama birilerinin lüks ve şatafat aşkı ortalığa çıkarak Atatürk'ün hazineye devrettiği bu alanı bir şatafat merkezi hâline getirdiler.

Değerli milletvekilleri, şimdi, burasına TMMOB (Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği) dava açtığında Atatürk'ün vasiyeti soruluyor. Atatürk'ün vasiyeti, 54'üncü Hükûmette -rahmetli Necmettin Erbakan'ın da içinde olduğu- kararlarının tamamı devlet arşivlerine gönderilmesine rağmen... Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliğinin müracaatı üzerine mahkemenin sorusuna karşılık bir başbakan yardımcısının kardeşinin başında bulunduğu birim Atatürk'ün vasiyetinin yok olduğunu ifade ediyor. İşte Atatürk'ün vasiyeti, yok falan değil, 11 Haziran 1937 tarihli yazılan vasiyet burada.

Değerli arkadaşlar, bu alan daha sonra ne oluyor? Değerli milletvekilleri, buraya hem Orman Mühendisleri Odası hem TMMOB dava açıyor. Biliyorsunuz, Başbakan buraya göz koyduktan sonra buna direnecek bürokrat, milletvekili, bakan nerede? "Başbakanın talimatı" diye bizim Orman Bakanı Sayın Veysel Eroğlu Başbakandan hızlı bir şekilde "Emriniz olur." diyerek harekete geçiyor. Birinci derece sit alanı, biliyorsunuz, inşaat yapılmasına müsaade edilmiyor. Diyorlar ki: "Burayı önce birinci derece sit alanından üçüncü derece sit alanına çevirelim." Çünkü burası 1997 tarihinde sit alanı olarak ilan edilmiş ve burada inşaat yapılması mümkün değil. Bunu talimat kabul eden Veysel Eroğlu'nun talimatı bürokratlara iletiliyor. Peki, ne yapılacak birinci derece sit alanının üçüncü derece sit alanına dönüştürülmesi için? Kırk beş yıl bu mesleğe hizmet etmiş Orman Genel Müdürü Mustafa Kurtulmuşlu, şimdi emekli, şu 80 yaşındaki sedir ağaçlarının olduğu bu yere ne diyor biliyor musunuz? Birinci dereceden üçüncü derece sit alanına çevirecek ya. Bakın arkadaşlar, bunlar 80 yaşında. Bırakın bir kırk beş yıllık orman mühendisine, çocuğa gösterseniz bunun 70-80 yaşında olduğunu görür. Burada bunun yüzlerce örneği var. Buradaki binlerce ağacın olduğu yere, sanki buradaki ağaçlandırmalar on yılda başlamış gibi "Efendim, bu yere ağaçlar 11 yaşındadır." diyerek bir rapor tutuyorlar, uydurma bir rapor ve bir hafta içerisinde jet hızıyla Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu buranın birinci dereceden sit alanını üçüncü dereceye çeviriyor. Böyle gayriyasal, böyle gayriahlaki bir şey olabilir mi değerli arkadaşlar? Bunun hesabının sorulmayacağını mı sanıyorsunuz? Çok net soruyorum. Bunun biz takipçisiyiz.

Şimdi, bu kaçak sarayı hafiye gibi tespit ediyorum, yarın, bir gün belgelerini de açıklayacağım. Hani "1 katrilyon 300 trilyon" diyorlar ya, rakamlar ne 1 katrilyon 300 trilyon, bunun kat kat üzerinde. Belgeleriyle beraber iki gün sonra bunları da açıklayacağım.

Sayın Başbakan hani diyordu ki: "Ya, milletin başbakanlarını yolun içinde mi karşılayalım, devletin itibarı yok mu?" Ne oldu devletin itibarına? Başbakanlık orada duruyor. Siz Başbakan olsaydınız oraya gidecektiniz, şimdi oraya saray yaptırdınız. Kaç katrilyon olduğunu iki-üç gün sonra açıklayacağım. Ve diyorlar ki: "Devletin itibarını düşünmeyelim mi?" Değerli milletvekilleri, devletin itibarı ilimle olur, erdemle olur, ahlakla olur, faziletle olur; lüksle, şatafatla itibarın olduğu bir yer görülmemiştir.

Şimdi, millet açlıktan kömür toplayarak evine ekmek götürecek, ayağında yırtık ayakkabısı olanlar bu memlekette gezecekler. (Hatip elindeki fotoğrafları göstererek) İşte burada bakın Recep amca, sırtında çuvalla kömür taşıyarak evine ekmek götürmenin derdindeki Ayşe teyze burada. Çocuğunun cenazesini bile sırtında taşıyarak karda, yolda yürüyen insanların olduğu yerde hangi itibardan bahsediyorsunuz? Bunları görmeden saraylarla şatafatlarla itibardan bahsediyorsunuz. Ben size buradan şunu ifade etmek istiyorum: Siz sarayın içerisine Fin hamamı yaptınız, sauna yaptınız, jakuzi yaptınız, yetinmediniz havuzlar yaptınız. Orada yapılan bir kongre sarayını bozdunuz yeniden yaptınız, milyon dolarları toprağa gömdünüz. Oranın granitlerini özel getirttiniz. Burada, Türkiye'de yetişen dişbudak yapraklı akçaağaç, mevcut olan ağaçlar varken, Almanya'nın bir kentinden, özel fidanlıktan tırlarla buraya getirip ağaç diktiniz Türkiye'de yetişen bütün ağaçlara rağmen. Bu kadar şatafatın olduğu yerde siz hangi itibardan bahsediyorsunuz? Eğer itibar arıyorsanız, ülkenin insanlarının insanca yaşadığı ortamı sağladığınızda itibardan bahsedebilirsiniz. Çok açık söylüyorum, bugün 1.350 odalı, 5 katrilyonu geçen rakamlarla saray yaptınız, eğer itibar sarayda olsaydı Çavuşesku'nun 1.150 odalı sarayında itibar olurdu.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) - Sen ne yaptın?

SEYFETTİN YILMAZ (Devamla) - Sayın Bartın Milletvekili, eğer itibar olsaydı Suudi Arabistan'ın kralında itibar olurdu. Şimdi bunların hesabının sorulmayacağını mı...

YILMAZ TUNÇ (Bartın) - Üç buçuk yıl iktidarda kaldın, kendine genel merkez yaptın değil mi? Nasıl yaptın onu?

SEYFETTİN YILMAZ (Devamla) - Ha, sana genel merkezden de bahsedeyim.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) - Sen kendi genel merkezinden bahset.

SEYFETTİN YILMAZ (Devamla) - Atatürk Orman Çiftliği'nin olduğu yerde Söğütözü Millî Parkı Türkiye'nin en önemli millî parklarından birisiydi, oraya Adalet ve Kalkınma Partisinin Genel Merkezini oturttunuz.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) - Sen kendi genel merkezine bak, kendi genel merkezine. Üç buçuk yılda nasıl yaptın onu?

SEYFETTİN YILMAZ (Devamla) - Siz şimdi orada kaçak olan genel merkezin üzerinde oturuyorsunuz. Ne zaman yaptınız bunu? 2007 yılında yaptınız.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) - Ülke kriz içindeyken üç buçuk yılda genel merkezi nasıl yaptınız? Üstüne helikopter bile iniyor.

SEYFETTİN YILMAZ (Devamla) - Orada büyük binaların yapılabilmesi için ne lazım? Otopark ve yeşil alan lazım. Hemen Büyükşehir Belediyesi imar değişikliği yapıyor. O Sögütözü Millî Parkı, insanların içerisinde nefes aldığı, orada her türlü bitkinin, hayvanın yaşadığı bir yeri ne yaptınız? Adalet ve Kalkınma Partisinin otoparkına dâhil ettiniz. İşte, ben buradan söyleye söyleye iki üç senedir, şimdi Büyükşehir Belediyesi ile Orman Genel Müdürlüğü takas yapmış. Ha, şimdi bunlardan kurtulduğunuzu sanmayın. Ne yaparsanız yapın, bunların gün geldiğinde hesabını sormak bizim boynumuzun borcu.

Açık söylüyorum: Kim kul hakkı yemişse, kim usulsüz iş yapmışsa bunun hesabını hem yargıda verecek hem de Allah indinde verecek.

Hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)