| Konu: | Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarı ve Teklifleri |
| Yasama Yılı: | 5 |
| Birleşim: | 75 |
| Tarih: | 12.03.2015 |
BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; 684 sıra sayılı Tasarı'nın 64'üncü maddesi üzerinde söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, bu iç güvenlik paketinin üçüncü haftasını şu anda yaşıyoruz. Biz Plan ve Bütçe Komisyonu üyeleri olarak yukarıda, Plan ve Bütçe Komisyonunda bir taraftan da yeni bir torba kanunun bugün müzakerelerine başladık. Bizde bir ay önce çıkan torba kanun henüz Genel Kurula gelmiş değil ama bugün Plan ve Bütçe Komisyonunda yeni, 33 maddelik bir torba kanun daha görüşülmeye başlandı. Daha önceki çıkmadığına göre, bundan sonra çıkacak olan, Komisyondan gelecek olan ne zaman çıkacak doğrusu merak ediyorum. Bir taraftan da bu iç güvenlik paketinin siyaseten devam ettirildiğini, bir süre sonra kadük hâline getirileceğini de düşünüyorum doğrusu. Çok samimi olunmadığını da düşünüyorum ama bu konuyla ilgili olarak şunu özellikle söylemek istiyorum: İç güvenlik paketinin gerekçesinde şöyle bir söz kullanılmış, diyor ki: "Polis vazife ve salahiyetlerini artıran kanun -iç güvenlik paketi- kamu düzenini koruma gerekçesiyle bu şekilde düzenleniyor, yetkileri artırılıyor." Kamu düzeni, maalesef, sadece sokağın asayişi olarak alınmış. Sokağın asayişi olarak kamu düzenini alıyoruz. Hâlbuki kamu düzeni çok daha geniş bir kavram, kamu düzeni çok önemli bir kavram. Kamu düzeni, sokağın asayişinin çok ötesinde, toplumun gelenekleriyle ilgili, adalet anlayışıyla ilgili, ahlak anlayışıyla ilgili bir kavram, Anayasa'da yer alan temel haklarla ilgili bir kavram, dürüstlükle ilgili bir kavram. Yani toplumla ilgili bir kavram her şeyden önce, toplumun kurallarıyla ilgili bir kavram. Biz bunu çok dar anlamda almışız ve bununla asayişi sağlayacağımızı düşünüyoruz.
Değerli arkadaşlar, konuya daha farklı bir vizyonla yaklaşmak lazım. Biz, köyde uzun yıllar yaşamış, köyden kente göçen, hızla kentleşen bir toplumuz. Tabii ki ahlak anlayışımız değişiyor, toplumsal kurallar değişiyor, büyük sıkıntılar yaşıyoruz. Bunu çok iyi yönetmemiz ve yönlendirmemiz gerekiyordu, bu konuyla ilgili olarak eğitimin çok iyi verilmesi gerekiyordu, maalesef bu konularda büyük eksikliklerimiz oldu. Toplumu bu açıdan sadece dinî kurallarla yönlendirmeye kalktık; eğitimi, kültürü ihmal ettik, ekonomiyi ihmal ettik, yeni bir toplumsal yaşantı kuramadık ve bugünlere gelindi. Toplumun bu kadar sıkıntısı varsa dolayısıyla sokakta da asayişi temin etmek mümkün değildir.
Diğer taraftan, bütün bunlara bir sebep de, özellikle son yıllarda toplumda birçok kurumun sıkıntıya uğratılması söz konusu oldu. Bu, biliyorsunuz, Balyoz, Ergenekon, İzmir Casusluk Davası gibi birçok davayla -bu Kozmik Oda bu hafta sonuçlandı biliyorsunuz, Sayın Arınç'a suikast davası- vesaire, bütün bunlarla toplumun değerleri, toplumsal değerler tahrip edildi. Kamu düzeni bunlarla birlikte bozuldu, hiçbir şeyin değeri kalmadı, hiçbir şeye güven kalmadı, düzensizlik bunlarla beraber geldi. Öncelikle düzeltilmesi gereken konular bunlar, ondan sonra sokağın asayişi söz konusudur, o şekilde kamu düzeninin tesis edilmesi daha sonraki bir iştir. Bütün bunları yapmadık ki. Kamu düzeninin sokak asayişi olarak alınmasında da bölgeler arasında büyük farklılıklar var. Biz, doğu ve güneydoğuda kamu düzenini farklı tesis ediyoruz, batıda farklı tesis ediyoruz maalesef. Dolayısıyla, hiçbir zaman kamu düzenini doğru olarak oturtamayız, tesis edemeyiz. Hiçbir şekilde bu anlayışla, iktidarın bu anlayışıyla, Hükûmetin bu anlayışıyla kamu düzeninin oluşması mümkün değildir.
Diğer taraftan, Genelkurmay Başkanının, rektörlerin, hocalarımızın, iş adamlarımızın, gazetecilerimizin tutuklandığı, boş yere suçlandığı, sıkıntılara sokulduğu bir anlayışta da toplumda kamu düzeni olamaz, oluşamaz. En önemli yaralardan bir tanesi de bu açıdan alınmıştır bu toplumda, bunu da unutmamamız lazım. Hatta, en son yaşadığımız şu olay, MİT Müsteşarının istifa etmesi, siyasete giriyorum gerekçesiyle, ancak bir ay sonra "Ben vazgeçtim." deyip tekrar görevine atanması da kamu düzeninin tahrip edilmesidir, yok edilmesidir. Bütün bunlar, kamuda ve toplumda yapılan yanlışlıklar kamu düzenini bozmuştur.
Bu vesileyle hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)