GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: HDP Grubunun, Kars Milletvekili Mülkiye Birtane ve arkadaşları tarafından, kadın işsizliğinin nedenlerinin araştırılması amacıyla 17/12/2012 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 11 Mart 2015 Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin
Yasama Yılı:5
Birleşim:74
Tarih:11.03.2015

ERKAN AKÇAY (Manisa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; HDP'nin kadın işsizliği konusundaki grup önerisinin lehinde söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, tabii, bu konunun sosyokültürel, ekonomik, siyasal, eğitim ve fırsat eşitliği bakımından çok önemli boyutları vardır fakat bu kısa süremiz içerisinde mümkün olduğunca kadın işsizliği ve istihdam üzerinde konuyu değerlendirmeye çalışacağım.

İşsizlik verilerindeki tablolar, maalesef, kadın istidamı konusunda oldukça olumsuzdur. Kadın işsizliği ve istihdamı olunca, diğer işsizlik oranlarına göre daha karanlık, olumsuz bir hâl almaktadır.

2014 yılında kadınların işsizlik oranı yüzde 11,9'dur. Bu işsizlik rakamı göreceli olarak düşük görülebilir ancak burada dikkati çekmek istediğim bir başka veri daha var, o da kadınların iş gücüne katılma oranı sadece yüzde 30,3'tür. Buna göre, Türkiye'de iş gücü olarak kabul edilen kadın sayısı 8 milyon 729 bindir. 2014 yılında ülkemizde sadece 7 milyon 689 bin kadın istihdam edilmiştir. Bu kadınların sadece 94 bini işveren konumundadır. TÜİK rakamlarında, istihdam içerisinde değerlendirilmekle birlikte, esasında gizli işsiz konumunda olan ücretsiz aile işçisi kadınların sayısı ise 2 milyon 266 bindir. İstihdam edilen 7 milyon 689 bin kadına karşılık, tam 20 milyon 112 bin kadın ise iş gücüne dâhil edilmemiştir. İş aramayıp çalışmaya hazır olan kadınların sayısı 1 milyon 501 bindir ve ev işleriyle meşgul olan kadınların sayısı 11 milyon 589 bindir. Buna göre, iş gücüne dâhil edilmeyen her 2 kadından 1'i ev işleriyle meşgul olmak durumundadır. Dikkat edersek, ülkemizde, ev işleriyle meşgul olan kadınların sayısı kadın iş gücü sayısından 3 milyon fazladır; ev işleriyle meşgul olan kadınların sayısı 11 milyon 589 bin, iş gücü olarak kabul edilen kadın sayısı 8 milyon 729 bindir.

Kadınların düşük iş gücüne katılım ve istihdam oranları Türkiye'nin istihdam alanındaki en önemli sorunlarından biridir. Avrupa Birliği ülkeleriyle karşılaştırıldığında Türkiye'deki kadın istihdam oranları son derece düşüktür. Toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlamayı hedefleyen Lizbon Stratejisi'nde belirlendiği üzere, Avrupa Birliği üyesi ülkeler 2010 yılına kadar kadınların istihdam oranını yüzde 60'lara çıkarmayı hedeflerken Türkiye'de bu oran 2014'te yüzde 30,3 seviyesindedir. Lizbon Stratejisi hedefinin çok gerisinde kalan bu oran, Türkiye'de kadın istihdamı konusunun istihdam politikalarının merkezinde yer alması gerektiğini göstermektedir.

Türkiye'de kadın istihdamının artırılması için Hükûmete büyük sorumluluk düşmektedir. Bunları özetleyecek olursak, Türkiye'de çalışma çağındaki her 4 kadından sadece 1'inin iş gücüne katıldığı, bunun Avrupa Birliği ülkeleriyle mukayese edildiğinde son derece düşük olduğu artık istihdamla ilgili tüm kurumların açıklamalarında ve bütün tespitlerde yer alıyor. Avrupa Birliğinin ilerleme raporlarında bu konuya da sürekli atıfta bulunulduğu için, hemen her yerde kadın istihdamının artırılması gerektiğinden söz ediliyor. Ancak, buna ilişkin olarak ne Hükûmeti ne de ilgili bakanlıkları somut, zamanı ve hedefi belli istihdam programlarını uygulama şeklinde maalesef göremiyoruz.

Kadın istihdamını artırmanın yollarından birisi de kadınların kendi hesabına çalışması için onların eğitilmesi, danışmanlık ve kredi hizmeti verilmesidir. Yeni istihdam alanları yaratmaya ve bunların kadınlara açık olmasını sağlamaya ilişkin kamusal sorumluluğun kadın girişimciliğini destekleme projeleriyle sınırlanamayacağı çok açıktır. Mesleki eğitimle kadınların vasıflılık düzeyi artırılmalı ve ilgili kamu kurumları ve mesleki örgütler, sendikalar kadınların ücretli işe yerleştirilmesinde aracı olmalıdır. Hükûmet kadınların ücretli istihdamını artırmak için pozitif ayrımcılık uygulamalı ve yeni istihdam edilecek kadınların sosyal güvenlik primlerinin bir kısmının devlet tarafından üstlenilmesine imkân sağlayacak düzenlemeler yapılmalıdır. Bütün bunların yapılması için ise kadın-erkek eşitliğini çalışma hayatına katmaya niyetli bir iradenin varlığı gereklidir.

Cinsiyete dayalı iş bölümü, kadınları her türlü ev işinden, çocuk, hasta ve yaşlı bakımından sorumlu tutuyor. Bu durum, kadınların eğitimden başlayarak çalışma hayatına ve siyasal alana katılımını engelleyen büyük eşitsizliklerin kaynağında yatmaktadır. Bu iş bölümünü değiştirecek zihnî ve yapısal dönüşüm için, önce kadınların üzerindeki bakım yükünün toplumsal bir sorumluluk olarak kabul edilmesi gerekir. Buna uygun kurumsal altyapının oluşturulması ve eşit şekilde erkekler tarafından da üstlenilmesinin teşviki büyük önem taşımaktadır. Bunu ülkemiz açısından daha somut bir şekilde ifade edersek okul öncesi eğitimin 4-5 yaş grubundaki çocukların tamamını kapsayacak şekilde yaygınlaştırılması, 0-3 yaş çocuklar için çok sayıda çocuk bakım yuvası, kreş ve benzeri kurumların açılması hedeflerini mutlaka yeniden önümüze koymamız gerekir.

Çok sayıda araştırma ev dışında çalışmak isteyen ancak çalışamayan kadınların çocuklarını güvenle bırakabileceği yerlerin olmamasının iş aramalarını engellediğini ortaya koymaktadır. Kadın istihdamını artırmanın ön koşullarından birinin de bakım hizmetlerine yönelik tesislerin yaygınlaştırılması olduğu açıktır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tabii "işsizlik ve istihdam" deyince, mutlaka akla gelen önceliklerden birisi de ekonomi fakat bugün itibarıyla, günümüzde, Türkiye ekonomisi ağır bir bunalımın arifesindedir. Mali piyasalarda, özellikle döviz piyasasında yaşanan sorunlar Hükûmetin ekonomiyi yönetme kabiliyetinin de kalmadığını maalesef göstermektedir. Bu, başlı başına bir yönetim sorunudur.

Ekonomi ile sosyal yapı birbirinden ayırt edilemez bir bütündür. Ekonomimiz ne kadar düzgün işliyorsa sosyal hayat da o kadar barış içerisinde olur. Oysa, bugün Türkiye'de ekonominin patlama noktasına gelmesi sosyal barışı da, sosyal hayatımızı da ciddi manada tehdit etmektedir. Fizikte bir kural vardır: Sıkışırsa patlar. Türkiye ekonomisi ve sosyal yapısı da her geçen gün daha şiddetli şekilde sıkışmaktadır, buna da Türkiye'nin tepe yöneticilerinin konuşmalarının, tutum ve davranışlarının, yanlış uygulamalarının ve politikasızlıklarının neden olduğunu düşünüyoruz. Bu konuda elimizdeki en önemli veriler de işsizlik ve istihdam konusunda ortaya çıkmaktadır.

İşsizlik ve istihdam verileri kalkınmanın önemli göstergelerinden biridir. İşsizlik oranları itibarıyla Adalet ve Kalkınma Partisi döneminde maalesef hiçbir olumlu gelişme yoktur. İşsizlik verilerine orta vadeli program üzerinden baktığımızda, Hükûmetin işsizlik konusundaki politikasızlığını da görmek mümkündür. 2014-2016 Orta Vadeli Program'da 2014 yılı için işsizlik oranı tahmini yüzde 9,4'tür. 2015-2017 Orta Vadeli Program'da ise bu oran yüzde 9,6'ya yükseltilmektedir ve işsizlik oranı tahminindeki 0,2 puanlık artış Türkiye ekonomisine yaklaşık ek 600 bin işsiz vatandaş ilave etmektedir. İşsizlik oranı beklentisindeki bu artış büyüme tahminindeki düşüşte de kendini göstermekte, dolayısıyla istihdam da bu olumsuzluktan nasibini almaktadır.

Bu düşüncelerle muhterem heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)