| Konu: | Polis Vazife ve Salâhiyet Kanunu, Jandarma Teşkilat, Görev ve Yetkileri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarı ve Teklifleri |
| Yasama Yılı: | 5 |
| Birleşim: | 72 |
| Tarih: | 09.03.2015 |
İZZET ÇETİN (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; gecenin bu saatinde hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, adı iç güvenlik yasası ama bu yasaya bütün olarak baktığımda şunu söylemeden geçemeyeceğim: Eğer Hitler ve Mussolini yaşasaydı "Ya, bizim böyle düzenlemeler neden aklımıza gelmedi?" deyip sizi kesinlikle kıskanırlardı. Yani bunun altını çizerek söylüyorum. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
Gerçekten, bakın bugün bir uygulama daha yaptınız. MİT gibi bir kurumun Müsteşarı siyasal iradesini açıklamış, partinizden aday olduğunu beyan etmiş, bütün Türkiye, bütün dünya biliyor. Tabii, Cumhurbaşkanı kabul etmemiş olacak ki bugün yeniden MİT Müsteşarlığına atanıyor. Biraz evvel, akşamki bölümde grup başkan vekili arkadaşımız bunun "kepazelik" olduğunu söyledi, tepki gösterdiniz. "Kepazelik" kelimesi bunu ifade etmeye yetmez arkadaşlar.
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) - Hafif kalır.
İZZET ÇETİN (Devamla) - Kesinlikle o kelime bunun karşılığı değil. Bu, rezaletle, kepazelikle açıklanamaz. Bu, düpedüz Türkiye Cumhuriyeti devletinin yönetim tarzını faşist bir rejime doğru sürüklüyor olmanızdan başka hiçbir anlam taşımaz. Ben şöyle düşündüm bu konuya ilişkin: Gerçekten, o 27 Nisan 2007'deki "e-muhtıra"dan sonra 4 Mayısta Büyükanıt ile zamanın Başbakanı Dolmabahçe'de buluştular, yüz otuz beş dakika görüştüler, arkasından her ikisi de ayrı ayrı "Birbirimize söz verdik, kimseye anlatmayacağız." demişlerdi. Daha sonra, o günkü Başbakan, şimdiki Cumhurbaşkanı "Bir Allah, bir ben, bir de Genelkurmay Başkanı bilir." demişti.
Şimdi, ben Hakan Fidan'ın acaba neden, yeniden MİT Müsteşarlığına iade edildiğini, o göreve yeniden atandığını, açıklanamayacak ne tür kirli ilişkiler olduğunu düşünmeden edemiyorum.
Değerli arkadaşlar, bu maddeye gelince: Gerçekten polis devletini yaratıyorsunuz yani devletin polisi değil, AKP'nin polisini yaratıyorsunuz. Jandarma da elbette bir güvenlik birimi, güvenlik kurumu ama büyük oranda bu Jandarma Teşkilat Kanunu'nda görev ve yetkileri belirlenmiş, sınırları belirlenmiş, düzenlemeleri yapılmış. Şimdi, siz, polise, polis devletine ya da AKP'nin polisine yüklediğiniz görevlere jandarmayı da bulaştırarak yeni sıkıyönetim kanununu gerçekten yürürlüğe sokmak istiyorsunuz. Artık jandarma da halkın içinde sıkıyönetim dönemlerinde olduğu gibi daha çok görünecek, daha çok polisle iş birliği yaparak size suç ortaklığı yapmış olacak. Jandarmayı siyasallaştırıyorsunuz, Silahlı Kuvvetleri jandarmayı kullanarak siyasete doğrudan doğruya bulaştırıyorsunuz. Hani, herkes diyor ya "Asker kışlada olacak." Askerin, evet, yeri kışla ama siz doğrudan doğruya onu siyasal mücadelenin, siyasal kavganın içine davet ediyorsunuz. Asker ile polisin görev alanları farklı. Şimdi, siz burada sanki yokmuş gibi (1)'inci fıkraya bir madde ekleyerek "Gerektiğinde -ne diyor orada- hizmet gerekleri bakımından uygun görülen yerler jandarma bölgesi olabilecek." diyorsunuz.
Arkadaşlar, zaten bu düzenleme, eğer niyet iyiyse, niyet jandarmayı bu işe bulaştırarak Silahlı Kuvvetleri iyice çökertmek değilse, mevcut 10'uncu maddeye baktığınızda bu düzenleme zaten var. Böyle bir maddeye ihtiyaç yoktu. Yani böyle bir kanunla siz Türkiye'yi yönetmeye kalkışıyorsunuz. Bu, inanın, bumerang gibi en çok sizi vuracak çünkü yani her çıkışın bir inişi var, inişe geçtiniz zaten. Cumhurbaşkanının feryatları, MİT Müsteşarını yeniden göreve iade ettirmesi, Merkez Bankası Başkanını vatan hainliğiyle suçlaması, bütün bunlar kötü gidişi görüyor. Seçimlere giderken bu kanuna milletvekili vaatleriyle sizleri de alet ediyor.
Sevgili arkadaşlar, eğer Cumhurbaşkanınızı seviyorsanız onu ikaz ediniz, ona da iyilik yapmış olursunuz ikaz ederseniz, aksi takdirde onu hiç kimse kurtaramaz.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)