GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: CHP Grubunun, Kocaeli Milletvekili Mehmet Hilal Kaplan ve 22 milletvekili tarafından, 1 Mayıs 2013 tarihinde Taksim Meydanında yapılan kutlamalarda yaşanan sorunların araştırılması amacıyla 21/5/2013 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 9 Mart 2015 Pazartesi günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin
Yasama Yılı:5
Birleşim:72
Tarih:09.03.2015

MEHMET HİLAL KAPLAN (Kocaeli) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; vermiş olduğumuz Meclis araştırması önergesi lehinde Cumhuriyet Halk Partisi adına söz almış bulunmaktayım. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, 21 Mayıs 2013 tarihinde vermiş olduğumuz bu Meclis araştırması önergesini, 1 Mayıs 2013 tarihinde Taksim'de yaşanan toplumsal olaylarda dönemin valisinin almış olduğu tavırların, yapmış olduğu uygulamaların, bugün çıkarmaya çalıştığımız, dönem dönem burada gerginliklerin oluştuğu iç güvenlik paketiyle doğrudan ilişkili olduğu için, gündemi beraber paylaşalım diye gündemde öne aldık.

Değerli milletvekilleri, bu pakette dikkatinizi çekmek istediğim bir nokta var: Valiye, kaymakama ve kolluk kuvvetleri yetkililerine henüz bu pakette vermiş olduğunuz veya vermeye çalıştığınız yetki verilmeden, dönemin İstanbul Valisi Sayın Hüseyin Avni Mutlu'nun 1 Mayıs 2013 kutlamalarında yaptıklarını sizinle paylaşmak istiyorum. Neden paylaşmak istiyorum? Belki o dönemde yapılan olumsuzluklardan etkilenerek bir insafa gelirsiniz, belki bu iç güvenlik paketinin olumsuzluklarının bir kısmını geri çekmek durumunda kalırsınız diye düşünüyorum. İnşallah, dediğimde yanılmam.

1 Mayıs 2013'te işçi sınıfı ne yapmak istedi? Taksim Meydanı'nda işçi sınıfının bayramını kutlamak istedi. Neden Taksim? Çünkü, işçi sınıfı haklıydı; 1977 1 Mayısında 37 yoldaşının bu meydanda kontrgerilla ve gizli güçler tarafından öldürüldüğünün anısını yaşatmak için Taksim'de kutlamak istedi. Sayın Vali ne dedi? "Ben Taksim'de kutlatmam." dedi. Muhtemelen, birilerinden yetki alınarak bunu söyledi.

Bir şey hatırlatmak istiyorum: Hükûmetiniz döneminde olan, hâlâ 1977'nin faili meçhul cinayetlerinin katillerinin yakalanmadığını da size anımsatmak istiyorum.

Neydi? Bakın, Valinin ne yaptığını sizinle paylaşmak istiyorum: Taksim'i İstanbullulara yasakladı. Taksim'e çıkan tüm yollar, sokaklar, ana caddeler güvenlik kuvvetleri tarafından kapatıldı. Taksim yönüne Dolmabahçe'den, Mecidiyeköy'den, Unkapanı'ndan, Eminönü'nden yolların hepsini Sayın Vali kesti, hatta daha ileri giderek Unkapanı yönünden Taksim'e gelen köprünün ayaklarını kaldırdı, hatırlatmak istiyorum, köprünün ayaklarını kaldırdı. Yine Sayın Vali, Taksim yönüne giden tüm metro ve metrobüslerin hepsini yasakladı gece 05.00'te. Hızını alamadı Sayın Vali, Anadolu Yakası'ndan Avrupa Yakası'na giden deniz otobüslerini, vapurları, kara yoluyla toplu taşıma araçlarının hepsini 06.00'dan itibaren yasakladı. Yetmedi, şehir dışından, işçi sınıfının yoğun olduğu Kocaeli'nden, Gebze'den Taksim Meydanı'na birileri gider düşüncesiyle Gebze gişelerinde, Bostancı gişelerinde insanları, şehirler arası otobüsle gelenleri indirerek tek tek kontrol etti, tacize buladı ve onların oraya gidişine engel oldu. Yetmedi, Taksim yönünde ve Taksim'de bulunan, o bölgede bulunan 200'e yakın yurttaşımızı gözaltına aldı. Hukuk dışı uygulamalarla, 2 defa yetki kullanarak yirmi dört saatten dört güne kadar gözaltı süresini uzattı. Bölgede yaşayan acil hastaların, yurt dışına çıkmak isteyen -bölgenin turist bölgesi olması nedeniyle- insanların gidemediği bir süreci yaşadık.

Peki, şimdi size soruyorum: Sayın Vali bunları niye yaptı, bu yetkiyi kimden aldı, hangi gerekçeyle İstanbul'u ve Taksim'i yasaklama hakkını kendinde buldu? Olağanüstü bir hâl, durum mu vardı yoksa bir iç savaş mı yaşandı? Şimdi, gerekçesi şu: Kamu düzenini korumak adına Taksim'de işçi sınıfının bayramını kutlamasına izin vermedi. Niye işçi sınıfından bu kadar korkuyorsunuz? İşçi sınıfı Taksim'de bayramını kutlamak isterken ne istedi hatırlatmak istiyorum size.

İşçi sınıfı yaşanabilir bir çalışma ortamı istedi. İşçi sınıfı yaşanabilir bir ücret talep etti, "Taşeronlaşmayı kaldıralım." dedi, "Sendikal haklarımız verilsin." dedi. İşçi sınıfı iş güvencesiyle Taksim'de bir araya gelmek istedi. İşçi sınıfı, emekçiler, asgari ücretin açlık sınırının altında olduğu bir asgari ücret istemedikleri için bir araya gelmek istediler. Ne var bunda peki? Niye bu kadar tepki gösterdiniz? Ben bu tepkinin Sayın Valinin bireysel tutumundan olduğu kanaatinde değilim, dönemin Başbakanının, dönemin Hükûmetinin yetkisinden istifade ederek buraya geldi.

Şimdi, bir şeyi hatırlatmak istiyorum değerli milletvekilleri. Valinin yaptıkları bu kadar net ortada. Bugün, iç güvenlik paketinde biz valiye, kaymakama, onun kolluk kuvvetlerinin amirlerine savcının, hâkimin yetkilerini vermeye çalışıyoruz ya, bakın, bunları, bu yetkileri vermeden uygulama durumu oldu. Sayın Vali Anayasa'nın 23'üncü maddesindeki vatandaşın seyahat etme özgürlüğünü ortadan kaldırdı. Yine Sayın Vali Anayasa'nın 34'üncü maddesindeki herkesin önceden izin almadan silahsız ve saldırısız toplantı ve gösteri yürüyüşü yapma hakkını ortadan kaldırdı. Yani, Sayın Vali görevini kötüye kullandı. Bunları yapan Vali Anayasa'ya aykırı davrandığında, sizin, Hükûmetiniz döneminde ne yaptığınızı merak ediyorum. Vali hakkında bir idari soruşturma açtınız mı ya da herhangi bir idari işlem yaptınız mı? Yoksa, bu Vali gücünü başka birilerinden alıyor, onun için mi sustunuz?

Size hatırlatmak istiyorum. Tüm bu antidemokratik, hukuk dışı, keyfî uygulamaları yaparken, iç güvenlik paketini getirirken de hâlâ sığındığınız bir gerekçe var; diyorsunuz ki: "Biz kamu yararına bu işi yapıyoruz, kamu düzenini korumaya çalıştığımız için bunu yapıyoruz." Allah'ınızı severseniz, size soruyorum: Hükûmetiniz döneminde "kamusal alan" diye bir yer kaldı mı? Sağlığı özelleştirdiniz, eğitimi özelleştirdiniz, bankaları özelleştirdiniz, "KİT" diye bir yapı bırakmadınız; devlete ait ne varsa sattınız, satmaya devam ediyorsunuz ve hâlâ ortada kamusal alandan bahsediyorsunuz. Aslında, kamusal alanı koruma gerekçesiyle yaptıklarınız bir kamu ihlalidir.

Hatırlatmak istiyorum. Siz insanları etnik yapısından, yaşam tarzından, inancından dolayı kutuplaştıran bir Hükûmet değil misiniz? Siz hukuku, yargıyı kendi ekseninizde yönlendiren ve hukukun bağımsızlığını, yargının bağımsızlığını çiğneyen bir Hükûmet değil misiniz? Temel hak ve özgürlükleri kısıtlayan bir Hükûmet değil misiniz? Yoksulluk sayenizde artmadı mı? Huzur kalmadı. Huzurun kalmadığı bir yerde kamu alanını koruma gerekçesi bir bahane. Sizin bu uygulamalarınız aslında kamu düzenini korumak için değil, iktidarınızın yaptığı otoriteyi garanti altına almak için bu iç güvenlik paketini getiriyorsunuz. Bunda kamu düzeninden bahsetmek mümkün değil.

Şimdi, değerli milletvekilleri, valiler, kaymakamlar artık devletin valisi olmaktan çıktı, devletin kaymakamı olmaktan çıktı; Hükûmetin birer temsilcisi olmaya başladılar. Anayasa'ya aykırı olarak şimdi savcıların, hâkimlerin yetkisini bunlara vermekle siz özel hayatın gizliliğini çiğnemiyor musunuz? Çiğniyorsunuz. Kişinin dokunulmazlığını ortadan kaldırmıyor musunuz? Kaldırıyorsunuz. Kişinin hâkim güvencesini ortadan kaldırmıyor musunuz? Kaldırıyorsunuz. E, hani kamu düzeni? Kamu düzenini yok ediyorsunuz.

Size bir uyarım, bu aslında ciddi bir uyarım, lütfen ciddiye almanızı öneriyorum: Bakın, yakın gelecekte olacaklardan, özellikle orantısız güç kullanarak, faili meçhul cinayetleri artırarak sokak ortasında gencecik çocukları yargısız infaz etmenin bedeli ağır olacak ve bunun tek sorumlusu sizlersiniz. Hatırlatırım, siz kamu düzenini korumakla ilgili ikide bir bahsediyorsunuz ya, bu Meclis araştırması önergesine olumlu oy verin, Güneydoğu'da olanlara beraber gidelim. Kamu düzeni diye bir şey bıraktınız mı? Oraya devlet giremiyor, polis giremiyor, jandarma giremiyor. Devletin valisinin, kaymakamının girmediği bir ortamdan bahsediyorsunuz ama buraya gelince "kamu düzeni" diyorsunuz.

Hatırlatmak isterim, Cizre'de 12 yaşında "Nihat Kazanhan" diye bir çocuğumuz polis kurşunuyla vuruldu. Öyle tesadüfen, bir kamu düzeni bozularak falan değil, bu çocuk, dürbün konularak, uzun mesafeden nişan edilerek öldürüldü. Kim sorumlusu? "Kamu düzeni" diye tutturuyorsunuz ama kamunun huzurunu, vatandaşın güvenliğini ortadan kaldırıyorsunuz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET HİLAL KAPLAN (Devamla) - Size son uyarım: İç güvenlik paketini bu noktada geri almanızı öneririm.

Hepinize saygılar sunuyorum. Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)