| Konu: | HDP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin "Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler" kısmında yer alan, tüketici hakları alanında yaşanan sorunların araştırılması amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin (10/77) ön görüşmelerinin Genel Kurulun 9 Mart 2015 Pazartesi günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin |
| Yasama Yılı: | 5 |
| Birleşim: | 72 |
| Tarih: | 09.03.2015 |
FAİK ÖZTRAK (Tekirdağ) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Halkların Demokratik Partisinin vermiş olduğu Meclis araştırması önergesiyle ilgili olarak grubum adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, tabii, tüketici hakları, tüketicinin sağlığının korunması, bunlar son derece önemli konular ve bugün, Türkiye'de dönüp baktığımız zaman hem ciddi mevzuat eksiklikleri var hem çok ciddi denetim eksiklikleri var, yine denetim eksikliğinin altında baktığımız zaman da önemli teknolojik yetersizliklerimiz var. Dolayısıyla, bu konunun bir an önce Meclisimiz tarafından araştırılması ve bu alanda atılabilecek adımların belirlenmesinin önemli olduğunu düşünüyoruz.
Değerli milletvekilleri, tabii, "tüketici" dediğimiz zaman, aslında baktığımızda, bugün, bütün ailelerin cebinde, hanelerde çok ciddi bir yangın çıkmış vaziyette. Bakınız, dünyada akaryakıt fiyatları düşüyor, bizde akaryakıt fiyatları artıyor; dünyada doğal gaz fiyatları düşüyor, bizde doğal gaz fiyatları düşmüyor. Bugün, Türkiye'de araba almak için, telefon almak için sıraya girmiş vatandaşlarımız var, dövizle paralarını ödeyecekler ama şu anda hiçbiri ne kadar para ödeyeceğini bilmiyor. Yine, bugün, bakınız, Türkiye'de net borçluluk üzerinden bir hesap yaptığımız zaman, sene başından bugüne kadar yaşanan döviz hareketleri Türkiye'de ekonominin tamamına 125 milyar Türk liralık bir fatura çıkarmış vaziyette, sadece şirketlere çıkan fatura 53 milyar Türk lirası. Bu 53 milyar Türk lirası ne olacak değerli milletvekilleri? Şirketler ya zam yapacaklar ya işçi çıkaracaklar ya da şirketi kapatacaklar bunu ödeyebilmek için ya da bunu ödemedikleri durumda. Bu durumda da bütün yük milletin sırtına binecek. Bakınız, bir önemli banka Türkiye'deki bir bankayla ortaklığını bozdu ve yurt dışına çıktı. Bu, son dönemde ilk defa yurt dışına çıkan gerçek para, sıcak para değil, gerçek para. Bu son derece önemlidir.
Yine, şunun altını çizmek istiyorum: Sene başında cebinde 10 bin doları olan bir kişi ya da ayakkabı kutusunda 10 bin dolar saklamış olan bir kişi 2.900 Türk lirası kazandı bugüne kadar. Buna karşılık, Türk lirasına güvenip cebinde Türk lirası taşıyan da 478 dolar zarar etti.
Yine, dolardaki bu son hareketlere baktığımız zaman, Hükûmet yetkililerinin ve Cumhurbaşkanının burada getirdiği açıklama şu: "Bütün dünyada dolar değer kazanıyor, bizde de değer kazanıyor." diyorlar. Şimdi, bakın, bize benzeyen ekonomilerde doların kazandığı değer yüzde 4,4; bu, sene başından bugüne kadar. Peki, Türkiye'de dolar ne kadar değer kazanmış Türk lirası karşılığında? Yüzde 12, 3 katı. Dolayısıyla, arkadaşlar, evde pişen ciddi bir kriz olduğu açık. Bu sıkıntı evde pişen bir şey.
Bakın, işsizlik verilerine dönüp baktığımız zaman, işsizlik oranı Kasım 2014'te yüzde 10,7; son 45 ayın zirvesi. Genç işsizlik oranı yüzde 20, bu da son 56 ayın rekoru. İşsiz sayısı 599 bin kişi artmış, 3 milyon 96 bin kişiye ulaşmış. Sanayi üretimi -bugün belli oldu- ocak ayında yüzde 2,3 gerilemiş. 2009 yılı Ocak ayından bu yana -ocak ayları itibarıyla- ilk daralma bu sanayi üretiminde. İhracat verilerine baktığımız zaman, sadece şubat ayında -TİM'in verilerine göre- ihracatımız yüzde 13 gerilemiş, yılın ilk iki ayında ise gerileme ortalama yüzde 6,7 olmuş. Şubat ayında Rusya'ya yapılan ihracat yüzde 39, Irak'a yapılan ihracat yüzde 26, İtalya'ya yapılan ihracat yüzde 15, Almanya'ya yapılan ihracat da yüzde 12 düşmüş. Bu, her yerde çok ciddi sıkıntılar olduğunu gösteriyor.
Bakınız, geçenlerde Bloomberg bir endeks yayınladı, "Yurttaşları 2015 yılında en fazla sıkıntı çekecek 15 ekonomi hangisidir?" dedi ve yurttaşları en fazla sıkıntı çekecek bu 15 ekonomi arasında Türkiye 9'uncu. Çok ciddi sıkıntılarla karşı karşıyayız.
Peki, bütün bu sıkıntılar yaşanırken, bakıyorsunuz, Cumhurbaşkanı ile Merkez Bankası arasında bir tartışma yaşanıyor. Oysa Anayasa'nın 104'üncü maddesi son derece sarih, Cumhurbaşkanına diyor ki: "Kamu kurumlarının uyumlu çalışmasını temin eder, devlet kurumlarının uyumlu çalışmasını temin eder.", "Devlet kurumlarıyla kavga eder." demiyor ama her nedense Cumhurbaşkanının emirle faiz düşürme sevdası içine girmesi son derece sıkıntılı bir durumu ortaya çıkarmıştır. Hatta, bu kavga o noktalara gitmiştir ki değerli arkadaşlar, yani bir ülkenin Cumhurbaşkanı, Merkez Bankası Başkanını vatanı satmakla suçlamıştır, yetmemiştir ve ilgili Başbakan Yardımcısına "Kendine çekidüzen ver." demiştir. Bütün bunların yaşandığı bir ekonomide istikrarın olmasını, risk algısının azalmasını beklemek mümkün değil. Oysa tam da bu kavganın başladığı günde Türkiye'de faizler azalma eğilimine girmişti, döviz piyasasında belli bir istikrar başlamıştı, bütün dünya Türk ekonomisinin yurt dışında petrol fiyatlarının düşmesi nedeniyle yaklaşık öngördüğünden 0,3 puan daha fazla büyüyeceğini tahmin ediyordu, bugün bu olumlu senaryoların hepsi bitmiştir.
Değerli milletvekilleri, peki, ne var bu işin arkasında diye dönüp baktığınız zaman: Tabii, bu işin arkasında çok büyük bir korku var. AKP iktidarı ilk defa -son üç yılın ortalamasına baktığımız zaman, 2009 yılı dışında- bir seçime yüzde 3'ün altında bir büyümeyle gitmektedir, onun için ekonomi bir an evvel canlansın istenmektedir ama bununla ilgili olarak adımlar atılmamaktadır. Bununla ilgili olarak adımlar atılmadığı için gözler Merkez Bankasına dönmekte, Merkez Bankası faizi indirirse ekonomi canlanır zannedilmektedir ama maalesef, böyle bir imkân ortada yoktur.
Değerli milletvekilleri, ben şunu açık söyleyeyim: Yangın son derece ciddidir. Neden ciddidir? Çünkü, bu ülkenin Başbakanı New York'a gidip yatırımcıları ikna turlarına çıkmıştır. Amerika Birleşik Devletleri yönetimi aslında bu ülkenin Başbakanının hangi nedenle Birleşmiş Milletler toplantısından daha önce Amerika'ya gittiği konusunda bilgi sahibi olmadığını söylemiştir çünkü bir ülkenin Başbakanı -bakanlar bunu yapar, müsteşarlar bunu yapar, müsteşar yardımcıları yapabilir- yatırımcı ikna turuna çıkmış ise o zaman çok büyük bir sıkıntı vardır. Ama bakınız, sıkıntı yurt dışında ikna turlarıyla çözülebilecek bir sıkıntı değildir. Sıkıntı Cumhurbaşkanının Anayasa'nın 104'üncü maddesini çiğnemesinden kaynaklanmaktadır, Cumhurbaşkanının tarafsızlığını yitirmesinden kaynaklanmaktadır, ortada çok ciddi bir yönetişim sorunu vardır. Bu yönetişim sorunu maalesef, ekonomide de kaotik birtakım beklentilere yol açmaktadır. Aslında Sayın Davutoğlu'nun yapacağı şey son derece basittir. Yani bugün bu sıkıntıyla konvansiyonel araçlarla mücadele edemezsiniz, döviz satarak mücadele edemezsiniz, faizi yükselterek mücadele edemezsiniz, takatiniz yok, yeni yapısal reformlar yapamazsınız, mümkün değil. O zaman yapacağınız ve bu millete de maliyeti en düşük olan önlem nedir biliyor musunuz? Başbakan, Başbakan gibi çıkacaktır yukarıya -etkisiz eleman olmaktan vazgeçecektir- diyecektir ki: "Sayın Cumhurbaşkanım, artık konuşmayın. Anayasa'nın 104'üncü maddesi açık. Konuştukça yangın çıkarıyorsunuz. Bu yangını da bizim elimizdeki araçlarla çözmemiz, vatandaşa maliyeti olmadan çözmemiz mümkün değildir."
Değerli milletvekilleri, çok açıkça ifade edeyim: Bu böyle devam ederse bunun faturası millete çıkacaktır. Millet zaten borcunu ödemekte zorlanmaktadır, işini kaybedeceği endişesi içindedir. Bunun böyle devam etmesi hâlinde bütün bunlar gerçekleşecektir.
Sözlerimi bitirirken Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar)