| Konu: | HDP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin "Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler" kısmında yer alan, tüketici hakları alanında yaşanan sorunların araştırılması amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin (10/77) ön görüşmelerinin Genel Kurulun 9 Mart 2015 Pazartesi günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin |
| Yasama Yılı: | 5 |
| Birleşim: | 72 |
| Tarih: | 09.03.2015 |
ALİM IŞIK (Kütahya) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Halkların Demokratik Partisi Grubunun vermiş olduğu tüketici hakları alanında yaşanan sorunların araştırılması ve bu konuda yürütülecek çalışmaların ve alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amaçlı Meclis araştırması önergesinin Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurul gündemine alınması yönündeki talebinin usulen aleyhinde söz aldım ancak içerik olarak lehinde konuşacağımı ifade etmek isterim sözlerimin başında.
Değerli milletvekilleri, tabii, tüketici haklarının korunması konusunda bu yüce Meclis 28 Kasım 2013 tarihli ve 28835 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun'u 7 Kasım 2013 tarihinde çıkardı. O kanun görüşmeleri sırasında gerek komisyon görüşmelerinde gerekse Genel Kurul görüşmelerinde hem yaptığımız konuşmalarla hem verdiğimiz değişiklik önergeleriyle tüketicilerin korunması gerektiğini defalarca ifade ettik, buna yönelik önlemlerin alınmasına ilişkin yasal düzenlemelerde katkıda bulunmaya çalıştık. Ancak, bugün geldiğimiz noktada görülüyor ki o günkü yaptığımız ama Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu tarafından ve Hükûmet tarafından bir türlü dikkate alınmayan önergelerin ne kadar yerinde olduğunu hep beraber anlamış olduk. Normal şartlarda Kasım 2014'te çıkarılmış olması gereken yönetmelikler hâlen çıkmadı değerli milletvekilleri. Dolayısıyla, iktidarın tüketici hakları konusuna bakışı bu kanun görüşmeleri sırasında da zaten kamuoyuyla paylaşılmıştı. Buna rağmen, her türlü yasal düzenlemenin gereği olan yönetmeliklerin hiç olmazsa zamanında çıkartılarak tüketicinin bu anlamda bazı haklarına müdahale edilmemesi gerektiğini bir kez daha ifade ediyorum. Buradan da Hükûmeti ve ilgili Bakanlığı bu yönetmeliklerin tamamlanması konusunda hiç olmazsa -gecikse de- biraz daha yoğun çalışmaya davet ediyorum.
Değerli milletvekilleri, tabii, tüketicinin bugün içinde bulunduğu sorunların altında ekonomik buhran yatmaktadır, Adalet ve Kalkınma Partisi hükûmetlerinin son on iki yılda izlemiş olduğu yanlış ekonomik politikaların yol açtığı sorunlar yer almaktadır. Sadece birkaç rakam vereceğim. Sayın Kaplan da biraz önce bazı verileri paylaştı ama eksik bıraktığı önemli verilerden birisini de ben sizlerle paylaşmak isterim: 2002 yılında AKP Hükûmeti işbaşına geldiğinde bu ülkede yaşayan vatandaşlarımızın icralık dosya sayısı yani dava dosya sayısı yaklaşık 8,5 milyon adet idi, aradan geçen on iki yıl sonunda 23 milyona varan dava dosya sayısına ulaşıldı. Yani daha önce her 2 aileden yaklaşık 1 ailede bir dava dosyası gündemdeyken şimdi her aileye 1,5 dava dosyası düşüyor. Bu icraatıyla AKP hükûmetleri ne kadar övünse azdır. Bu dava dosyalarının önemli bir bölümüne baktığınız zaman da tüketici haklarının yok sayıldığı konularda yargıya ulaşan davalar olduğunu görürsünüz.
Bir başka konu, tabii ki bankalara olan, gerek tüketici kredisi gerekse kredi kartları borçları nedeniyle vatandaşın düştüğü önemli darboğaz ve ödeme sıkıntısıdır. Hâlen, bankalar, kendilerinin vermiş olduğu kredi dosyalarından almış oldukları dosya ücretlerini ödememekte ısrar etmektedirler. Vatandaş dava açmakta ya da tüketici hakem heyetlerine başvurmakta. Kararın gereği bankalarda yerine getirilmemek üzere, sürekli zaman kazanmaya yönelik bir uygulamaya dönüşmüştür. Son birkaç yılda tüketici hakem heyetlerine bu konuda yapılan başvuru sayısının çok katlı olarak arttığı ve buna rağmen, maalesef, tüketici hakem heyetlerinin aldığı kararları bankaların geri ödeme şeklinde vatandaşa yapmadığı gerçeğiyle karşı karşıyayız.
Yine, bir başka önemli konu, Tüketici Hakları Derneğine ya da tüketici hakem heyetlerine yapılan önemli başvurulardan ve tüketici mahkemelerine yapılan başvurulardan dolayı yargı kararı onanmış kayıp kaçak bedelinin, kaçak elektrik kullanmayan, elektrik çalmayan vatandaşlarımızdan alınmasının uygun olmadığı. Dolayısıyla, 2006 yılından 2014 yılına kadar yapılmış olan buna yönelik "kayıp kaçak bedeli" adı altındaki kesintilerin geri ödenmesi yönündeki yargı kararı maalesef yerine getirilmemekte, getirilmemekle kalmamakta, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı bugün Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminde olan ve Bakanlar Kurulu tasarısı şeklinde Komisyonun gündemine gelmiş bir kanunu geçirmeye çalışmaktadır. Bu kanunun özü şudur: Kayıp kaçak bedelleri konusunda verilmiş olan mahkeme kararlarının yerine getirilmemesi için, kayıp kaçak konusunda yeni bir tanımlama yaparak tüketicinin mağdur edildiği bir yasayla yeniden arkasından dolanıp hem tüketici hakem heyetlerinin ve tüketici mahkemelerinin vermiş olduğu karar gereği ödemeyi engellemek hem de bundan sonra bu kuruluşlara tüketicilerin bu konudaki müracaatlarını engelleyen bir yasal düzenleme peşindedir. Bunun asla hukuk devleti ilkeleriyle uyuşması mümkün değildir, buna karşı olduğumuzu Komisyon görüşmeleri sırasında da söyledik. İnşallah, bu süreçte yeniden gündeme getirilip böyle bir hukuksuzluk örneğini bu Meclis bir daha yaşamaz diye umut ediyorum.
Yine, özellikle döviz kurundaki aşırı yükselmelerden dolayı, son dönemde Sayın Cumhurbaşkanı ve onun hedefindeki Merkez Bankası Başkanı arasında geçen tartışmaların ardından, bu ülkenin diyanet işlerinden sorumlu, milletin inancıyla, hakkıyla, hukukuyla ilgili fetvalar vermeden sorumlu bir başkanlık, Diyanet İşleri Başkanlığı, hemen Cumhurbaşkanının talepleri doğrultusunda artan kur gereği, daha önce avro bazında hacca gidecek vatandaşlarımızdan almış olduğu ve bunu karara bağladığı 2.780 euroluk hac bedelini, akıllı bir şekilde, pratik zekâsını kullanıp 3.600 dolara değiştirerek dinî inancı gereği hacca gitmek için yıllarca beklemiş vatandaşımızın cebinden, yani tüketicinin cebinden bir anda 1.500 TL'yi almak istemektedir. Yani bir kişinin bu ülkenin ekonomisine yaptığı darbenin sonucunda, tüketici konumundaki normal vatandaşın cebinden para çalmayı amaçlayan bir zihniyet bu ülkede fetva veremez, bu parayı derhâl TL bazına dönüştürüp neyse hakkı hukuku, sabit bir bedelle vatandaşlarımızın ibadet özgürlüğüne vurduğu engelin kaldırılması yönünde derhâl çalışmasını yapması lazım, kararını geri alıp Türk lirası bazında bir hac bedeli belirlemesi lazım. Buradan hacca gidecek vatandaşlar Türkiye Cumhuriyeti'nin vatandaşı, ne Avrupa Birliği ne Amerika ne başka ülkenin vatandaşı değil. Hem "Türk parası güçlendi." diye övüneceksiniz hem başka döviz cinsinden kurlardaki değişimi de dikkate alarak ticaret yapacaksınız. Bu kabul edilebilir bir uygulama değildir. Bunu bir kez daha buradan vurgulamakta yarar görüyorum. Özellikle söz konusu Meclis araştırması önergesinde yer alan gıda güvenliği, bazı kaçak mal ve hizmetlerin Türkiye piyasasında tüketicileri mağdur ettiği konularına aynen katıldığımızı da ifade ediyorum.
Halkların Demokratik Partisi Grubunun vermiş olduğu bu önergenin Genel Kurul gündemine alınarak, daha detaylı bir şekilde tüketici haklarının korunmasına yönelik çalışmaların yapılmasında yarar olduğu düşüncesini paylaşarak tekrar yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)