| Konu: | Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarı ve Teklifleri |
| Yasama Yılı: | 5 |
| Birleşim: | 69 |
| Tarih: | 04.03.2015 |
SEDEF KÜÇÜK (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 684 sıra sayılı Kanun Tasarısı'nın 40'ıncı maddesi üzerine söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, demokrasiye farklı anlamlar yüklense de temelde değişmeyen birtakım özellikler vardır. Mesela, haklarda eşitlik ve bu eşit olan hakları kullanabilme özgürlüğü olmazsa demokrasiden söz edilemez. Mesela, bir ülkede hukuk devleti ve hukukun üstünlüğü yoksa, kişiye göre hukuk uygulanıyorsa, keyfî gözaltılar ve tutuklamalar varsa o ülkede demokrasi laftadır. Mesela, herhangi bir ülkede, herhangi bir yönetim ifade, vicdan ve din özgürlüğünü yok sayıyorsa, e siz de takdir edersiniz ki o demokrasi kâğıt üzerinde bir demokrasidir. Elbette bu saydığım temel hak ve özgürlüklerin var olmadığı ama demokrasi olduğunu iddia eden yönetimler de var ama bu yönetimler birer demokrasi karikatüründen ibaret. Hatta bu demokrasi karikatürünü bir ileri demokrasi masalı olarak yutturmaya çalışanlar var ki işte en tehlikelileri onlar çünkü bu demokrasi karikatürünün muhalif hiçbir sese tahammülü yok. Hak ve özgürlükler yalnızca kendileri gibi düşünenler için vardır, gerisi düşmandır. Böylesi bir anlayış için kendisi gibi düşünmeyen herkes suça meyillidir, suçludur, hatta vatan hainidir.
Bu tip bir anlayışa aslında dünya tarihi hiç de yabancı değildir. Bu tip bir anlayış 30'lu, 40'lı yıllarda Hitler'in Almanya'sında modaydı, 50'li yıllarda Stalin'in Rusya'sında, 70'li yıllarda Pinochet'nin Şili'sinde, 12 Eylül yıllarında ise Türkiye'de modaydı. Bu söylemleri kim kullandıysa, bu tip bir anlayışa hangi yönetim sığındıysa şimdi tarihin çöplüğündedir. Bu tip iktidarlar hem kendi toplumlarına hem dünyaya acıdan, kandan ve gözyaşından başka bir şey bırakmamıştır. İşte bu yüzden, bu tip bir iktidar anlayışıyla mücadele etmek tüm demokratların, tüm yurtseverlerin omuzlarında taşıdığı bir sorumluluktur, topluma ve geleceğe karşı bir görevdir.
Biz burada haftalardır uygulanan tüm şiddete rağmen bu sorumluluğun ve görevin gereğini yerine getiriyoruz, getirmeye de devam edeceğiz. Çünkü biz, bu yasayla kurulacak olan polis devletinin önünde sonunda ülkemizi çöküşe götüreceğini biliyoruz; çünkü biz, keyfiyete dayanan yönetimlerin ve güç zehirlenmesi yaşayan yönetimlerin halkına acıdan başka bir şey vermeyeceğini de biliyoruz. Bütün bunlara karşıyız. Yoksa biz, bonzaiye, molotofkokteyline verilen cezaların artırılmasına tabii ki karşı değiliz. Aklı başında olan herkes de bunlara ceza verilmesine katılır. Bizim karşı olduğumuz, insanlarımızın temel hak ve özgürlüklerinin "güvenlik" adı altında yok edilmesidir. Bu ülkenin inanın daha fazla güvenliğe değil, daha fazla demokrasiye ihtiyacı var, daha gelişmiş insan haklarına ihtiyacı var; hayalî bir ileri demokrasiye değil, gerçek bir demokrasiye ihtiyacı var. İşte bizim mücadelemiz bunu görmeyenlere, görmek istemeyenlere karşı.
Bazıları demokrasiyi bir lüks olarak görebilir,(x) bazıları güvenlik devletini insan hak ve özgürlüklerine yeğleyebilir, bazıları sıkıyönetim kanunlarını gündelik hâle getiriyor olabilir ve bu bazıları ülkeyi uçuruma sürüklediğini umursamıyor da olabilir. Biz umursuyoruz Cumhuriyet Halk Partisi olarak. Acaba diğer muhalefet partileri, HDP ve MHP de bizim kadar umursuyor mu doğrusu şüpheliyim. Çünkü biz, insanların onuruna yakışır, özgürce, barış içinde yaşamalarının birilerinin iktidarından çok daha değerli olduğunu biliyoruz ve bu nedenle o birileri iktidarını koruyabilsin diye göz göre göre bu topluma acı çektirilmesine izin vermeyeceğiz, bu karanlığa ortak olmayacağız diyorum, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)