| Konu: | HDP Grubunun, Hakkâri Milletvekili Adil Zozani ve arkadaşları tarafından, istiklal mahkemelerinin araştırılması amacıyla, 8/1/2015 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak 4 Mart 2015 Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin |
| Yasama Yılı: | 5 |
| Birleşim: | 69 |
| Tarih: | 04.03.2015 |
İDRİS ŞAHİN (Çankırı) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Halkların Demokratik Partisi grup önerisi aleyhinde grubum adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle, istiklal mahkemeleri, Türk Kurtuluş Savaşı sırasında ayaklanma çıkaran ve yağmaya girişenleri, bozguncuları, orduya ait silah ve mühimmatı çalanları, casusları, asker kaçaklarını ve bağımsızlık hareketini engelleme amacıyla propaganda yapanları yargılamak için özel bir kanunla ilk olarak 18 Eylül 1920 tarihinde kurulan bir mahkemedir. İkinci dönem istiklal mahkemeleri 30 Temmuz 1921'de başladı ve 1923 yılının Ekim ayına dek faaliyetlerini sürdürdü. Üçüncü dönem ve son dönem olarak istiklal mahkemeleri ise 1923 ile 1927 yılları arasında faaliyet gösterdi.
Kurtuluş Savaşı yıllarında görev yapan birinci dönem istiklal mahkemeleri dışında, daha sonraları da dönemlerine göre farklı vazifeler yürüten istiklal mahkemeleri kuruldu. Uğur Mumcu'ya göre bu kurumlar mahkeme değil, savaş ve ihtilal gibi özel durumlarda isyancı, bozguncu ve karşı devrimcilerin yargılandığı antidemokratik infaz kurullarıdır.
İstiklal mahkemeleri yasasının kabulü sonrası 7 bölgede mahkemeler oluşturulmuştur. Bunlar Ankara, Eskişehir, Konya, Isparta, Sivas, Kastamonu ve Pozantı; sonrasında ise Diyarbakır istiklal mahkemeleri kurulmuştur.
Bunları saymamdaki muradım şu: Özellikle araştırma önergesinin gerekçesinde, sadece bir bölgeye hasredilmişçesine istiklal mahkemeleri kurulduğuna yönelik bir imadan bahsediliyor. Oysaki o dönemin şartlarında, Anadolu ve Trakya'da, yukarıda bahsettiğim hususlarda ayaklanmalarda bulunan tüm bölge insanlarını yargılama adına istiklal mahkemeleri kurulmuştu. Bunu özellikle buradan ifade etmek istiyorum.
İstiklal mahkemeleri konusunda bir karara varabilmek için bu mahkemelerin hangi siyasi ve askerî, sosyal olağanüstü durumlarda çalıştıklarını göz önüne almak ve kendi devrinin koşulları içerisinde incelemek gerekir.
Gerçek anlamda bir hukuk devletinde istisnai olarak kurulan her türlü mahkemelerin kararı tartışmalı olmaktadır. Zira hukuk evrenseldir. Her insan için aynı usul ve esasların uygulanması ve savunma hakkının sınırlandırılmadan yargılanan insana tanınması gerekmektedir. İstiklal mahkemeleri, milletin topyekûn olağanüstü bir tehlike içerisinde bulunduğu bir dönemde normal hukuk usullerinin kullanılmadığı, bireyin haklarının üstünlüğünün zaman zaman askıya alındığına şahitlik edilen mahkemelerdir. Olağanüstü tehlikelere ancak olağanüstü çareler aranmış, hukuk ve insan hakları önemli ölçüde ihlal edilmiştir.
İstiklal mahkemesi yargıçları Parlamento içerisinden seçilmiş kişiler olup tamamı hukuk eğitiminden geçmiş insanlar değildir. İlk dönemde verdikleri kararlarda olduğu gibi, ikinci ve üçüncü dönem istiklal mahkemeleri kararları da yıllarca tartışılmış, hakkaniyetten ve adaletten uzak pek çok kararın sonucu günümüze kadar tartışılarak gelmiştir.
Türkiye Büyük Millet Meclisinde o dönemin yargılamalarına ilişkin duruşma tutanakları ve kararlarının günümüz Türkçesine çevrilmesi konusunda çok önemli bir çalışma başlatılmış ve tarihe ışık tutacak olan bu çalışma Meclis arşivlerinde yerini yakın zamanda alacaktır. Bu çalışmalar sonrasında istiklal mahkemelerinin uyguladığı usul ve esaslar tarihçilerimizin, hukukçularımızın ve milletimizin bilgisine rahatlıkla sunulabilecektir.
Bu döneme ilişkin pek çok akademik ve tarihsel çalışmalar olmuş, bu dönem yargılamalarına dair belge, doküman ve raporlar kamuoyunun bilgisine sunulmuştur.
Araştırma komisyonu kurulmasına ilişkin önergede ifade edildiği gibi, istiklal mahkemeleri uygulamaları sadece belirli bölgelerde değil, tüm Anadolu ve Trakya'da büyük acılar yaşatmıştır. Dolayısıyla istiklal mahkemelerinde verilen hukuka uygun olmayan temyizi kabil kararların oluşturduğu acılar hepimizin müşterek acısıdır. Acılarımızı yarıştırmak gibi bir yola girmemiz meşruiyeti daima sorgulanan istiklal mahkemelerinin milletimiz gözünde farklı bir noktaya gelmesine sebep olabilir. Bu yüzden resmin büyüğüne bakıp ülkenin genelinin acısını bir bölgeye hasretmeyelim. Yanlışlıklara hep birlikte yanlış, doğrulara hep birlikte tarih önünde doğru diyebilelim.
Başlangıçta iyi niyetle kurulduğundan şüphe duymadığımız istiklal mahkemelerinin, uygulamaları ve kararlarıyla arkada nasıl büyük acılar bıraktığı hepimizin malumudur. Bu nedenle, istiklal mahkemeleri gibi özel kanunlarla kurulan devlet güvenlik mahkemeleri başta olmak üzere özel yetkili mahkemeleri ortadan kaldıran AK PARTİ iktidarı olarak, Türkiye'de demokrasinin pekişmesi, temel hak ve özgürlüklerin dilediğince yaşanabilmesi için bir ülke yaratmanın gayreti içerisindeyiz. Söz konusu değişiklikleri yerine getiren bir iktidar olarak haklı bir gurur yaşamaktayız ve cumhuriyetin ortak bir değerimiz olduğunu her fırsatta da dile getiren ve her şekliyle de söyleyen bir iktidarın temsilcisiyiz.
Yine, Hazreti Mevlâna'nın dediği gibi "Dün dünde kaldı cancağızım, bugün yeni şeyler söylemek lazım." sözü gereği yeni Türkiye'nin inşasında görev alan ve Parlamentoda grubu bulunan herkesin geçmiş yanlış örneklerden ders çıkarmak suretiyle geleceğe çok farklı bir ufuk ve vizyonla birlikte yürümenin gayreti içerisinde olalım diyorum.
Meclisin gündemi son derece açık ve net; günlerdir iç güvenlik yasa tasarısı görüşülüyor. Bu nedenle -araştırma önergesi işinin- tarihçilerin ve Meclisimizde inşallah doküman olarak hazırlandığı zaman tüm hukukçuların ve milletimizin takdirine bu çalışmaların sunulacağı da göz önüne alınarak önergenin aleyhinde olduğumuzu bildiriyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)