GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: CHP Grubunun, Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk ve 22 milletvekili tarafından, Mersin'in Yeşilovacık ve Akdere beldelerine yapılması planlanan termik santrallerin çevreye ve insanlara vereceği zararların belirlenmesi amacıyla 20/3/2014 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 2 Mart 2015 Pazartesi günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin
Yasama Yılı:5
Birleşim:67
Tarih:02.03.2015

ALİM IŞIK (Kütahya) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi Mersin Milletvekili Sayın Ali Rıza Öztürk ve arkadaşları tarafından 20 Mart 2014 tarihinde verilen ve ülke genelinde yapılması planlanan termik santrallerin, HES'lerin ve nükleer santrallerin doğal çevreye ve insanlara olan zararlı etkilerinin incelenip tespit edilmesi amacıyla Anayasa'nın 98'inci ve Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü'nün 104 ve 105'inci maddeleri gereğince vermiş oldukları Meclis araştırma önergesi lehinde söz aldım. Bu vesileyle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, biraz önce Mersin Milletvekilimiz Sayın Mehmet Şandır'ın da ifade ettiği gibi, bu önerge içerisinde de yer alan özellikle Yeşilovacık ve Akdere beldelerine kurulması öngörülen 3 termik santralin yapılmasıyla ilgili olarak o bölgede kömür rezervinin bulunmadığı ve termik santrallerin yapılmak istendiği yerin bir tarım arazisi olduğu uyarısını özellikle konuşmamın başında sizlerle bir kez daha paylaşmak istiyorum. Böyle bir alana, kömür rezervinin bulunmadığı bir bölgede, ülkemizin çok değerli bir turizm bölgesinde bu termik santrallerin kurulmasının bilimsel gerçeklere uygun olmadığını ben de özellikle yüce Meclisin değerli milletvekillerine hatırlatmak istiyorum.

Bu hatırlatmanın arkasından, özellikle AKP döneminde dışa bağımlılık oranı yaklaşık 2/3'ten 4/3'e(X) yükselen yani son on yılda yaklaşık 10 puan dışa bağımlılık oranının arttığı bir enerji sektöründe Hükûmetin arayışlarının birbiriyle çelişki içerisinde olduğunu ifade etmek istiyorum. Bir taraftan dışa bağımlılığın azaltılması gerektiğini hepimiz savunuyoruz ama bu iddialarla iş başına gelen AKP hükûmetlerinin son on yıllık dönemde dışa bağımlılık oranını artırdığını görüyoruz. Kolay yolu seçmiş, günlük politikalarla enerji sektörünü idare etmeyi tercih etmiştir.

Değerli milletvekilleri, bugün, Akkuyu nükleer güç santralinin yapımıyla ilgili 2010 yılında Türkiye ve Rusya arasındaki ikili anlaşma çerçevesinde yüce Meclisten geçirilen kanunun beşinci yılına gelmekteyiz. Beş yılık süre içerisinde bu güç santraliyle ilgili yani nükleer güç santralinin yeriyle ilgili bazı çalışmaların yapıldığı ve yaklaşık 550 sondaj çalışması yapıldıktan sonra yer tespiti aşamasında yeni bir sorunla karşılaşıldığı Hükûmet yetkilileri tarafından belirtilmiştir. Bu nedenle Başbakan Sayın Ahmet Davutoğlu'nun imzasıyla 28 Ocak 2015 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisine bir kanun tasarısı sevk edilmiştir. "6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı" başlığıyla Komisyonumuza gelen bu tasarıda iki önemli değişikliğin yer aldığını görmekteyiz. Bunlardan birisi, 2565 sayılı Askerî Yasak Bölgeler ve Güvenlik Bölgeleri Kanunu'nun ilgili maddesine bir ek madde ilavesidir. Bu ek madde ilavesi de özetle şunu söylemektedir: "Askerî yasak bölgeler ve güvenlik bölgelerinde rafineri, petrokimya tesisi ve eklentileri ile milletlerarası anlaşma hükümleri uyarınca yapılması öngörülen tesisler hakkında 3621 sayılı Kıyı Kanunu'nun, kıyılar, sahil şeritleri, doldurma ve kurutma yoluyla kazanılan arazilere ilişkin yapı ve yapılaşmaya dair hükümler dâhil olmak üzere, sınırlayıcı hükümleri uygulanmaz." Yani, AKP Hükûmeti beş yıllık çalışma sonunda Rusya'yla yapmış olduğu ve burada sözleşmenin imzalanması sürecinde şiddetle karşı çıktığımız bir kanunun gereği olarak Mersin Akkuyu'da tesis etmek istediği nükleer güç santralinin yer tespit çalışmalarında tespit edilen yerin Kıyı Kanunu'na müdahale edilecek bir alan olduğunu ortaya koymuş ve şimdi bu tesisle ilgili alanın "Askerî yasak bölgeler ve güvenlik bölgeleri..." bölümünden yararlanarak Kıyı Kanunu'na muhalif maddelerden dışarıda tutulmasını öngörmektedir. Sadece bununla ilgili de değil, kime ne söz verdiğini bir türlü Hükûmetin ağzından duyamadığımız, eğer ileride rafineri, petrokimya tesisi ve benzeri tesisleri kurmak isteyenler olursa aynı bölgede veya Sinop'ta onlara da bu maddelerden yararlanma imkânı tanıyalım düşüncesiyle bir tasarı gündeme getirmiştir. Bu, şunu ortaya koymaktadır: Hükûmet, günü kurtarma adına, bugün aldığı kararın yarın önümüze ne sorunlar getirebileceği konusunda herhangi bir çalışma yapmadan buradaki sayısal gücüne güvenerek kanunu getirip geçirmekte ama uygulama sürecinde karşılaştığı sorunlar için yeniden geri dönmek zorunda kalmaktadır.

Değerli milletvekilleri, böyle bir düzenleme, maalesef, Türkiye'nin enerji politikasının emin ellerde yürütülmediğini göstermektedir. Komisyonumuza geldi, geneli üzerinde bazı konuşmalar yapıldı bu konuda ama bir sonuç alınamadı çünkü Hükûmet bu düzenlemeyi ne için getirdiğini dürüstçe, açık bir şekliyle, bilimsel verilerle Komisyonun önüne seremedi.

Bir başka önemli düzenleme daha yer almakta bu getirilen tasarıda. Bu ikinci düzenleme de, maalesef, Hükûmetin yine yanlış enerji politikaları gereği, enerji faturalarında kayıp kaçak belli bölgelerde çok yüksek değerlere ulaşmasına rağmen tüm vatandaşlarımıza yani 77 milyon insanımıza eşit paylaşacak şekilde siyasi bir tercihte bulunmasının sonucudur. Mahkemeye başvuran vatandaşların, söz konusu kayıp kaçak bedellerinin kendilerinin tüketimi olmadığı gerekçesiyle mahkemeden ödememe kararı aldırıp yapılan ödemelerin de iade edilmesi kararı yargı mercilerince onanınca... Şimdi tedbir almak için getirilen düzenlemede, mahkeme kararlarının uygulanmaması, bundan sonraki tarihte de vatandaşların bu gerekçelerle mahkemeye başvurmalarının önüne geçilmesi amaçlanmaktadır. Yani, bir taraftan geriye yönelik hak kazanmış vatandaşlara para ödemeyecek hem de bundan sonra, artık, kayıp kaçak ödemesi nedeniyle vatandaşların mahkemeye yani yargıya başvurma hakkını elinden alacak bir düzenleme getirmektedir. Bu maddeyle ilgili gerekçeyi aynen sizlerle paylaşıyorum:

"Yargıtayca oluşturulan içtihat karşısında teknik ve teknik olmayan kayıp bedellerinin tüketiciye iade edilmesi söz konusudur. Tüketiciye sunulan her türlü mal ve hizmette olduğu gibi, elektrik için de oluşan tüm maliyetlerin tüketiciye yansıtılması gerekmektedir. Aksi durumda söz konusu faaliyetlerin yürütülmesi imkânsız hâle gelecektir. Bu sebeple kayıp ve kaçak bedellerinin fiyata giydirilmesi suretiyle uygulamanın devamlılığı açısından tereddütler giderilecek, tüketici lehine verilen tüketici hakem heyeti ve mahkeme kararlarının önüne geçilmesi amaçlanmaktadır."

Değerli milletvekilleri, burası hukuk yapan bir müessese. Siz bu hukuku vatandaşın Anayasa'dan ve evrensel insan haklarından aldığı hakları elinden alacak şekilde düzenlerseniz, işte, AKP'nin enerji politikalarının ne kadar yanlış olduğunu buradan da tescillemiş olursunuz. Yapılacak olan yatırımların çevreye zarar vermeden, vatandaşın talepleri dikkate alınarak ve mutlaka Türkiye'nin gerçeklerine uygun yapılması gerekir. Siz Mersin'de veya Türkiye'nin başka bir ilinde sadece enerjide dışa bağımlılığı azaltma gerekçesiyle vatandaşın tüm itirazlarına rağmen buradan çıkaracağınız yasalarla bu dayatmayı vatandaşa uygulayıp orada bir tesis yapmaya kalkarsanız Türkiye'nin sorununu azaltmaz, çoğaltırsınız.

Bu nedenle, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu tarafından verilen ve Türkiye'nin gerek HES'ler gerek nükleer güç santralleri gerekse termik santrallerle birlikte yaşadığı sorunların araştırılması konusunun yerinde bir öneri olduğunu belirtiyor, Milliyetçi Hareket Partisi olarak bu araştırma önergesinin gündeme alınması yönünde görüşümüzü ifade ederek tekrar hepinize saygılar sunuyorum. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)