GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: HDP Grubunun, Şanlıurfa Milletvekili İbrahim Ayhan ve arkadaşları tarafından, Adıyaman ilinin Kömür beldesinde faaliyet gösteren maden ocaklarının yarattığı çevre tahribatının belirlenmesi amacıyla 11/12/2014 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 2 Mart 2015 Pazartesi günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin
Yasama Yılı:5
Birleşim:67
Tarih:02.03.2015

HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Halkların Demokratik Partisinin Adıyaman'ın bir ilçesi veya bir beldesi hakkında vermiş olduğu araştırma önergesi üzerinde konuşacağız.

Tabii, bu belde bana göre özel bir belde; çok sayıda mermer ocağının bulunduğu ve çok sayıda mermer ocağı taleplerinin bulunduğu belde.

Tabii, Adıyaman ili deyince, Adıyaman ilini aslında Cumhuriyet Halk Partili Adıyaman milletvekilinin konuşması gerekiyor doğal olarak ama bizim, Cumhuriyet Halk Partisine oy veren insanların oylarını çalarak başka bir partiye transfer olduğu için önce o arkadaşımı kınıyorum. (CHP sıralarından alkışlar) Sonra, ben de mecburen Adıyaman ilimiz hakkında konuşmak durumunda kaldım ama elimden geldiğince de Adıyaman ilindeki sıkıntıları sizlerle paylaşmaya çalışacağım tüm Adıyamanlılardan özür dileyerek ve onların sorunlarını da dile getirmeye elimden geldiğince gayret edeceğim.

Türkiye'deki mermer madenlerinin yüzde 15'e yakın kısmı Adıyaman'da bulunuyor ve yaklaşık 2 milyar tonluk bir mermer üretimi var. Bu da doğal olarak Adıyaman'ın ekonomisine büyük katkı sağlıyor. Tabii, mermer üretimi deyince mermer üretiminin yaratmış olduğu büyük sorunlar var. Burada bir belde geçiyor ama aynı mermer üretimi Bilecik'te de var ve Türkiye'nin başka kentlerinde de var. Gittiğiniz zaman, o Kömür beldesindeki -beldenin adı Kömür- sıkıntılara Bilecik'teki mermer madenlerinde de rastlıyorsunuz, başka bir kente gittiğinizde mermer madenlerinde de rastlıyorsunuz. Nedir bunlar? En büyük problemler, genelde oralarda beldelere ve köylere yakın olduğu için, o köy ve belde yollarının hızla bozulması, insanların böyle rahat seyahat özgürlüklerinin elinden alınması ve uzun süre tamirat yapılmaması. Bunun nedeni de ağır tonajlı kamyonların o yolları kullanıyor olması. Şimdi, mermerde bunu diyoruz. Baktığınız zaman, bütün Türkiye'deki maden sektöründe -hangi cins maden çıkarılırsa çıkarılsın- bu problemle karşılaşıldığını görüyoruz. Yani, köylere yakın, beldelere yakın maden ocaklarında mermer çıkarın, granit çıkarın, kömür çıkarın, aklınıza hangi tür maden gelirse gelsin, bu yolların hızla bozulduğunu ve bir tedbir alınmadığını görüyoruz. Demek ki burada yapılması gereken bazı işler var. Köylere çok yakın mermer -maden- ocaklarına böyle, siyasi iltimas geçip ruhsat verilirken çevresel etki değerlendirmede bunları düşünmek zorunda olduğumuzu bir kez daha görüyoruz burada.

Yine, mermerin en büyük problemlerinden birisi, toz ve parça hâline getirilmiş olması. Mermerin ham maddesinden, alındığı zaman, yüzde 30'a yakın toz çıkıyor. Şimdi, toz deyince birçok etkisi var tozun; hem insan yaşamına etkisi var hem çevrede yaşayan hayvanlara etkisi var hem bitki örtüsüne etkisi var hem de doğal su kaynaklarına büyük etkisi var. Çünkü, mermer suyla karıştığı zaman su kanallarını bloke ediyor, gerektiğinde su kanallarının, doğal su bölgelerinin yerlerinin değişmesine neden oluyor. Burada yapılması gereken bu yüzde 30'luk atık maddenin Avrupa Birliği standartlarına göre kazanılmasıdır ki bununla ilgili, Adıyaman'daki mermerlerle ilgili 2014 yılında güzel bir rapor hazırlanmış; birkaç maddede bu mermer tozlarının ve mermer parçacıklarının nasıl değerlendirileceği, ülke ekonomisine nasıl katkı sağlayacağı konusunda ciddi çalışmalar, raporlar üretilmiş. Ama, bu raporları önemseyen kim? Bir MİGEM var, siyasilerin etkisinde çalışan bir kurum ve direkt maden arama ruhsatları dönemin Başbakanına bağlı olduğu için siyasi torpillilerin öne geçtiği, çevresel etki değerlendirme raporunun göz ardı edildiği, hatta mahkeme kararlarının bile hiçe sayıldığı bir dönemi yaşıyoruz. AKP döneminde gerçekten, köyler, dağlar, ovalar talan edilmiştir. Sadece ovalar değil Adıyaman'da aynı zamanda meralar talan edilmiştir. Meralar talan edildiği için Adıyaman'da -yanlış söylüyorsam Adıyamanlı arkadaşlarım düzeltirler ki raporlarda da var- hayvancılık bitme noktasına gelmiştir, en önemli tarımsal gelir kaynaklarından hayvancılık bitme noktasına gelmiş, tarımsal alanlar daralmaya başlamıştır. Tabii, bunun sonucu olarak da insanlar göç etmeye başlamış. Adıyaman ili -biraz evvel Adıyamanlı arkadaşlarımla konuştuğumda- çok fazla nüfus artışının olmadığı, daha çok göç veren iller hanesine yazılan illerimizden biridir. O güzelim toprakların aslında değerlendirilmesi gerektiğine inanıyorum.

Şimdi, tabii yolların dışında, sadece yollarla problem bitmiyor, aynı zamanda da sulu tarımla ilgili sıkıntılar oluşuyor. Orada, daha önceleri yapılan sulu tarımda, mermer madenleri yüzünden kapanan yollar ve mermerlerin oluşturduğu bloklar nedeniyle hızla gerileme başlamış, suların yönleri değişmiştir.

Şimdi, arkadaşlar, bu sadece Adıyaman'ın değil, bütün Türkiye'nin problemi dedik. AKP döneminde bu tür tesisler, bu tür madenler hiçbir önlem alınmaksızın yani iş güvenliği, iş sağlığı tedbirleri alınmadan işletmeye açılmaktadır ki bunun en büyük örneklerini 2014 yılında Türkiye içi acıyarak yaşadı. Nerede yaşadı? Soma'da yaşadı. Nerede yaşadı? Ermenek'te yaşadı ve bütün arkadaşlarımız çıktı, burada, bir daha bu olayların tekrarlanmaması için gerekenlerin yapılması gerektiğini ifade ettiler ama hiçbir zaman da gerekenler yapılmadı. Mermer ocaklarında da bu durum devam ediyor. Hiçbir iş güvenliği ve iş sağlığı tedbiri alınmadan o ocaklarda üretim yapılıyor.

Yine bir başka konu... Sadece bununla da bitmiyor. Peki, bunları nasıl önlememiz gerekiyor? Bunlar için ciddi tedbirler, ciddi projeler hazırlamamız gerekiyor. Eğer Adıyaman'da Türkiye'deki mermerin yüzde 15'i üretiliyor ise buna göre mermer organize sanayi bölgeleri oluşturulmalı. Bu dönemde bu sanayi bölgelerine karşı biraz daha bir ilgi, alakanın olduğunu görüyoruz ama yetmiyor. Yani her isteyen her istediği yerde bir tesis açamamalı, mutlaka çevre şartları değerlendirilmeli ve Çevre Bakanlığı da bu çevresel etki değerlendirme işlerini sadece bir hayal olarak yapmamalı diyoruz.

Şimdi, "Buradan sularımız kirleniyor." dedik. Doğal gaz Adıyaman'a yeterince gelmediği için, sadece mermerden kaynaklanan problemleri yok, doğal gaz bütün ilçelere gelmediği için aynı zamanda bir hava kirliliği problemi yaşıyor Adıyaman şehrimiz ama doğal gaz gelse de bunu yaşamaya devam edecek. Niye bunu yaşamaya devam edecek? Çünkü doğal gaz pahalı arkadaşlar. Adıyaman'daki köylü vatandaşlarımızın, emekçi kardeşlerimizin, emeklilerimizin bu doğal gazı yakması mümkün değil. Temennimiz şudur ki: Doğal gazın fiyatını düşürmek. Hatta başka bir önerim var: 4 milyar dolar yakmadığımız doğal gaza ödeyeceğimize, 4 milyar yakmadığımız, taahhüt ettiğimiz doğal gaza ödeyeceğimize -bu doğal gazı kullanmak için- insanlara bedava kömür vereceğinize doğal gaz kullandırtın diyorum. Vereceğiniz miktarda kullandırtabilirsiniz tesisatı olan insanlara. Bunu daha önce de önermiştik, bu doğru öneri. Bedava para ödeyeceğimize bunu kullanalım diyoruz.

Şimdi, buradan, biz ne yapacağız bu işlerle ilgili, hemen buna gelmek istiyorum. Önce sudan başlayayım, çevre konusu olduğu için bu iş sudan başlayayım. Su herkesindir diyoruz ve Cumhuriyet Halk Partisi iktidarında, inşallah, 7 Haziranda bu millet sizi tekme tokat -aynen böyle söylüyorum- kovaladığında...

OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) - Daha önce size öyle mi yaptılar?

HAYDAR AKAR (Devamla) - Hiçbir problemi çözemediniz.

...su kullanım hakkı kamuya ait olacak ve asla devredilmeyecek. Bu, HES'ler için sizin bir kulağınızı çekmek anlamına geliyor. HES'lerde de insanları kandırıyorsunuz. İki tür HES var biliyorsunuz; barajlar ve dereler üzerine kurulan HES'lerdir.

OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) - Bu millet tekme tokat kovalamaz kimseyi, sandıkta cevap verir.

HAYDAR AKAR (Devamla) - Dereler üzerine kurulan HES'ler doğal su kaynaklarımızı kurutmakta ve çevreye zarar vermektedir, ki HES'lerde üretilen yüzde 34'lük enerji üretiminin içerisinde bunun payı sadece yüzde 2'dir. Bunu daha detaylı anlatabilirim. Tüm tarafların katılımıyla bilimsel ölçütler çerçevesinde hazırlanacak adil bir su kanunu çıkartacağız arkadaşlar. HES facialarına "Dur." diyeceğiz. Uluslararası koruma altında olan alanlarda maden araması ve HES yaptırmayacağız. Bunu herkesin bilmesi gerekiyor.

Meralarda özel mülkiyet kesinlikle olamayacak çünkü meraları özel mülkiyete açtınız ve hayvancılığımızı, tarımcılığımızı bitiriyorsunuz, ki bunun da örnekleri çok fazla.

Çevreciler ve yöre halkı toplantı ve gösteri hakkını kullanacaklar, Anayasa'dan almış oldukları toplantı ve gösteri hakkını kullanacaklar, hiçbir şekilde engellenmeyecekler.

Yeşil Yol Projesi'nin maden araması ve HES için yapıldığını tekrar değerlendirilecek, bu konuda endişeler giderilecektir diyorum.

Gelecek kuşakların bunun üzerinde olan hakları korunacaktır diyoruz. Çevre yatırımlarında ÇED raporları bilimsel olarak hazırlanacak. Çevreyi korumayla ilgili mahkeme kararları kesinlikle uygulanacak. En başta bunun uygulanmasını Cumhurbaşkanına öğreteceğiz, sonra iktidardan düştüğünüzde size öğreteceğiz nasıl uygulanacağını. Çevre davalarında mahkeme masrafları alınmayacak, bilirkişi masraflarını hazine karşılayacak diyor, hepinize sevgiler saygılar sunuyor, Cumhuriyet Halk Partisi iktidarında buluşmak üzere diyorum. (CHP sıralarından alkışlar)