GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: MHP Grubunun, Grup Başkan Vekili İzmir Milletvekili Oktay Vural tarafından, Ukrayna'da yaşananlar çerçevesinde Kırım Tatar Türklerinin durumu hususunda 26/2/2015 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan genel görüşme önergesinin, Genel Kurulun 26 Şubat 2015 Perşembe günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin
Yasama Yılı:5
Birleşim:65
Tarih:26.02.2015

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Milliyetçi Hareket Partisinin Kırım Türklerinin sorunlarının araştırılması için vermiş olduğu grup önerisi üzerinde söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Konuşmama başlamadan önce... Bu güvenlik paketini tüm halkımızın beklediğini söyledi Sayın Ramazan Can. Aslında "iç güvenlik paketi" denilen bu paketi, dikta yönetimini özleyen, dikta yönetimini kurmaya çalışan ve bu konudaki hevesi kursağında kalacak olan başta Sayın Recep Tayyip Erdoğan ve Başbakan Davutoğlu olmak üzere- çok dar bir- AKP Hükûmetinin kadrosunun dışında bekleyen kimse yok.

KEMALETTİN AYDIN (Gümüşhane) - Kırım üzerine konuş, Kırım.

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) - Aksine, bize gelen talepler bu paketin çekilmesi yönünde ve bu paketin, Adalet ve Kalkınma Partisinin 2002 yılından sonra başlattığı özgürlükçü anlayışla çatıştığını herkes söylüyor. Adalet ve Kalkınma Partisi bugüne kadarki tezlerinde "Siz güvenlikten yana mısınız? Güvenlik politikalarıyla, cezayı artırmakla sorunları çözemezsiniz." diyordu, temel savunması bu argüman üzerine oturmuştu. Ama, şimdi, öyle anlaşılıyor ki cezaları artırmanın dışında, kurumsal olarak faşizmi yerleştirecek bir yasa tasarısını yine güvenlik adına savunmaktan geri kalmamaktadırlar.

Değerli milletvekilleri, 27 Şubat 2014 tarihinde Kırım Ruslar tarafından işgal edildi. 16 Mart 2014 tarihinde Kırım'da referandum yapılıyor, bu referanduma katılım oranı yüzde 83 ve Kırım'ın Rusya'ya bağlanması yönünde Kırım'da yüzde 96, Sivastopol'da yüzde 95 oranında bir oy kullanılıyor. 17 Mart 2014 tarihinde Kırım Parlamentosu Rusya'ya bağlanma talebini iletiyor, 17 Nisan 2014 tarihinde de Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin Rusya'nın Kırım'ı ilhakı kararını onaylıyor ve bir gün sonra da Kırım resmen Rusya'ya katılıyor.

Değerli milletvekilleri, Rusya'nın Kırım'ı ilhakından sonra Rusya, bölgede çok hızlı bir şekilde, kendisine yönelik, kendi yönetimine yönelik grupları, kişileri tasfiye etmeye başlıyor ve Kırım Tatarları, Rus işgaline karşı çıktıkları ve Ukrayna yönetiminden yana olduklarını belirttikleri için bu baskılardan en fazla nasibini alan grup oluyor. Bazı Kırım Tatarları kayboluyor, bazıları da ölü bulunuyor. Kırım Tatarlarının lideri Ukrayna Milletvekili Mustafa Abdülcemil Kırımoğlu'na 2019 yılına kadar Kırım'a giriş yasağı konuluyor. Rusya'nın Kırım'ı ilhakı uluslararası hukukun bir ihlalidir, Ukrayna'nın toprak bütünlüğüne açıkça bir saldırıdır.

Aslında, Kırım ile Suriye arasında bir paralellik var. Akıllı olanlar, aptallar tekrarlasın diye değil, öğrensin diye atasözlerini yaratırlarmış. Suriye'de yaşananlar aslında Türk Hükûmeti açısından, başta Mevlüt Çavuşuoğlu olmak üzere Başbakan Ahmet Davutoğlu açısından bence ders alınması gereken konulardır. Ruslar 1783'te Kırım'ı ilhak ettikten sonra, Osmanlının kendi toprakları olarak gördüğü Suriye'de de hâkimiyeti gittikçe zayıflıyor ve 19'uncu yüzyıldan itibaren Suriye Şam'ı Babıali'den hızla bir kopuş içerisine giriyor. Osmanlıdan alınıp Ukrayna'ya verilen Kırım, Ukrayna'nın Rus hâkimiyetine girişinin 300'üncü yılında bir Rus prestiji olarak algılanıyor. Suriye ve Ukrayna'daki 20'nci yüzyılda kurulan bu rejimler aslında Doğu-Batı arasındaki soğuk savaşın dengelerinin yarattığı rejimler bir yerde.

Değerli milletvekilleri -demin den söyledim- bir Afrika atasözü var gene: "Müzik değişince dansın da değişmeye başlaması lazım." Bu, son dönemde, özellikle bu dönemde dünyada yaşanan çoğu krizlerin ve çatışmaların nedeni Osmanlı ve Sovyetler'in yıkılması, ABD'nin güç kaybederek merkezini Orta Doğu'dan transatlantiğe kaydırması, Pasifik'e atlatması ve Türkiye açısından Kırım ile Suriye arasındaki paralelliğin pekişmesidir.

Değerli milletvekilleri, Batı, Orta Doğu'da Moskova yanlısı olarak gözüken Esad rejimini çeşitli yöntemlerle uluslararası hukuku çiğneyerek devirmeye girişirken Rusya da Ukrayna'da, Doğu Avrupa'da Batı yanlısı AB'ci gözüken Ukrayna yönetimini devirmeye girişmiştir; görüntü budur. Şimdi, aslında bunu bizim görüntü olarak tanımlamamızın nedeni şudur: Ne Esad ne de Ukrayna'nın AB'ciliği ya da Rusçuluğu esaslı değildir. Zira, Rus yanlısı denen Viktor Yanukoviç'in Batı yanlısı denen rakibi Yuliya Timoşenko'yu Rusya'yla doğal gaz pazarlığında daha fazla yumuşak davrandığı nedeniyle hapsettirdiğini unutmamak gerekir. Öte yandan, yine, ABD Dışişleri Bakanı John Kerry'nin 2009 yılında eşiyle birlikte yemek yediği Beşşar Esad'ı Orta Doğu'da barış ve istikrarın önemli oyuncusu olduğunu, övdüğünü de unutmamız gerekir. Güç dengelerindeki mevcut oynaklıklardan her iki lider faydalanmaya çalışmaktadır.

Polonyalı satranç ustası Savielly Tartakower -Allah rahmet eylesin, 1956 yılında ölmüş- bir başka büyük satranç ustasıyla giriştiği oyunda, yarışma öncesinde masaya bakıp her zamanki kötümserliğiyle diyor ki: "Bütün hatalar, satranç tahtasının üstünde yapılmak üzere bizi bekliyor."

Değerli milletvekilleri, şimdi de Kırım'da bütün hatalar Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu'nu bekliyor ve daha önce Dışişleri Bakanı olan, şimdi de Başbakan olan Sayın Ahmet Davutoğlu'nu bütün hatalar bekliyor.

Değerli milletvekilleri, bu vesileyle şunu da söylemek istiyorum: Türkiye'nin, gerçekten, dış politikada Suriye'de yaptığı hataları Kırım'da yapmaması gerekir; Kırım'da sadece Ukrayna'nın toprak bütünlüğünden yana olduğunu söylemesi yeterli değildir. Biz Rusya Dostluk Grubu olarak Rusya'ya gittiğimizde, oradaki siyasi partilerin liderlerine ve ilgililere, hepsine birden, Ukrayna'da Ukrayna'nın toprak bütünlüğünden yana olduğumuzu, Kırım'daki Türklerin haklarının korunması ve Kırım'ın özerk yapısının korunması gerektiğini söyledik ve orada 2019'a kadar yasak konulan liderinin bu yasağının kaldırılması gerektiğini söyledik.

Ben, MHP Grubunun önergesinin, dünya halklarının kendi kaderlerini tayin hakkının da bulunduğunu düşünerek, bu kendi kaderlerinin başka güçlü devletler tarafından tayin ve tespit edilmesinin günümüzde uluslararası hukuku da zedelediğini dikkate alarak gereğinin yapılmasını ve bu konunun araştırılmasının uygun olacağını düşünmekteyim.

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)