| Konu: | Türkiye'deki sağlık sorunlarına ilişkin |
| Yasama Yılı: | 5 |
| Birleşim: | 64 |
| Tarih: | 25.02.2015 |
DEMİR ÇELİK (Muş) - Teşekkürler Başkanım.
Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum.
Ben de öncelikle, Malatya'daki kazadan kaynaklı hayatını kaybedenlere Allah'tan rahmet dilerken kederli ailelerine ve Türkiye halklarına başsağlığı dileklerimi iletiyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yönetenlerin yönetemediği, yönetilenlerinse mevcut yönetim ilişkilerinden ve yönetişim ahlakından rahatsız oldukları bir ekonomik ve siyasal krizden bahsedebileceğimiz bir Türkiye'nin, henüz bu krizi aşamadığı gerçeğiyle karşı karşıyayız. Sağlık gibi temel bir problemi bile hâl yoluna koyamamış, liberalizmin, serbest piyasa ekonomisinin hükümranlığıyla sağlığı metaya ve mala dönüştüren, alınıp satılan mal anlayışıyla yaklaşan Türkiye'de, son on üç yıldır özelleştirme furyasıyla sağlık ve kamu hizmetleri sektörü iflasın eşiğindeyken özelleştirilmenin cenderesine alınmış, mal ve metaya dönüştürülmüş sağlık hizmetlerinden kaynaklı özel şirketler de önüne geçilmez bir pervasızlıkla büyümekte, hegemonik güçlerle toplumu esaret altına almaktadır.
Sosyal devlet, kendi vatandaşının sosyal ve siyasal iyi olma hâline hizmet etmek durumundadır. Bundan yoksun olmakla kalmamış, âdeta hastanın parası varsa iyileşebilme olanaklarına kavuşturulduğu, parası olmayanınsa erişimden yoksun kaldığı, mağdur kaldığı, tedavi olanak ve imkânlarından azade bir konumda bırakıldığı Türkiye gerçeği. Bugün, birçok insan sosyal güvenlikten yoksundur, açlık sınırının altında bir maaşı almaya mahkûm kılınmıştır. Buna rağmen, tedavi amaçlı hastaneye ulaşması, tedavi görmesi de paraya bağlanmıştır.
Yetinmiyoruz, sosyal güvenlik sahibi birçok insan sınıflara ayrıştırılmış, 1'inci sınıf, 2'nci sınıf, 3'üncü sınıf sosyal güvenlik hak ayrıştırmasına tabi tutulan toplum bu manada hangi kamu hastanesinin, hangi özel şirketin ihtiyacı karşılayıp karşılamadığını ya da cevap olup olamayacağını bilememenin açmazlarını, çaresizliklerini yaşıyor. O hastanenin kapısından öteki hastanenin kapasına gelgitlerle zaman kaybediyor, hastasını kaybediyor, yaşamını yitiriyor.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bütün bunlar yetmezmiş gibi, ceberut otoriter anlayışımızın gereği olarak sağlık çalışanlarına, emekçilere ya sendikasızlığı dayatıyoruz, taşeronlaştırmayı esas alan bir siyasal ilişki içerisindeyiz ya da yandaşına bağlı sendikada, yandaşına bağlı sivil toplum örgütünde üye olma hakkını verip onu kollayan, koruyan bir noktadan soruna yaklaşarak mevcut sorunu aşmaya çalışıyoruz. Bu her şeyden önce adil değil, hukuk devleti normlarına uygunluk arz eden bir durum değildir. Bu da bizim en büyük ayıplarımızdan biridir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; son on gündür enine boyuna tartıştığımız iç güvenlik paketinde Sayın Başbakan dâhil olmak üzere Hükûmetin birçok yetkilisi, aslında 132 maddesinin sadece 2 maddesini öne çıkararak diğer maddeleri gizleyip sanki bizlerin bonzai karşıtı bir konumda, onun yasağının karşıtı olan bir konumda olduğumuzu ifadeye çalışan söylemlerde bulunuyorlar. Hatırlatmak isterim ki bugün Kürdistan'da, Kürt illerinin birçoğunda madde bağımlısı çocuk yaşı 12'ye indirilmiştir. Birçok okulda, birçok sokakta, meydanda bonzai, eroin, esrar başta olmak üzere birçok madde serbestçe pazarlanıyor, satılıyor. Yeri geldiğinde polisin organize ettiği, yeri geldiğinde devlet kurum ve kuruluşlarının göz yumduğu bu ilişki otuz yıldır Kürdistan'da derinliğine yaşanıyor. Kürt illerinde neredeyse her 3 çocuğumuzdan 1'i madde bağımlısı kılınmıştır. Nedeni, sebebi, politikleşmesinin önüne geçmektir; nedeni, sebebi, sosyal yaşamdan çocuklarımızı, eğitimden çocuklarımızı alıp duyarsız, ilgisiz ve bu manada da psikolojik ve ruhsal noktada onu yetmez, yetersiz kılmaya dönüktür. Biz bu manada Hükûmeti ciddiyete davet ediyor, sağlığın alınıp satılamayacağı noktasında tutarlı politikaları harekete geçirmesini bekliyoruz.
Saygılar sunuyorum.