GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarı ve Teklifleri
Yasama Yılı:5
Birleşim:63
Tarih:24.02.2015

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlarım.

Bugün yaşanan elim kazada hayatını kaybeden pilotlarımıza Allah'tan rahmet diliyorum.

Sayın milletvekilleri, eğer bir parlamentoda görev yapıyorsanız ve yaptığınız kanunlar bir demokraside uygulanacak ise sizden, esaslı bir demokrasi bilincine sahip olmanız beklenir. Ama bugün ortaya konan kanun tasarısını Meclis gündemine getiren iradenin bırakın esaslı bir demokrasi bilincini, asgari bir demokrasi bilincini bile barındırdığını söylemek gerçekten güç.

Bir parlamentoda yasama ve yargıyı yürütmenin emrine verecek, yürütmeye bağlayacak, yürütmeyi de âdeta bir kişinin insafına ve uygulamalarına terk edecek bir kanun yapamazsınız. Parlamentonun yasa yapma yetkisi, parlamentoların yasa yapma yetkisi anayasasıyla, iç tüzükle ve en önemlisi evrensel hukuk normlarıyla sınırlıdır. Demokrasilerde yaşam hakkını ortadan kaldıracak yasa olmaz, böyle bir yasa teklifi veremezsiniz. Demokrasilerde, demokrasiyi askıya alacak bir yasa olmaz, bunu yasalaştıramazsınız. Kuvvetler ayrılığını ortadan kaldıracak yasaları parlamentonun gündemine getiremezsiniz. Bir yasa yapıp, polise, kolluk güçlerine, vatandaşın seyahat özgürlüğünü, vatandaşın özel hayatının gizliliğini, toplantı ve gösteri özgürlüğünü kısıtlayacak, askıya alacak yetkiler veremezsiniz. Ancak üzerinde görüştüğümüz bu yasa, âdeta ülkenin gündemine polis devletini getirmektedir. Suriye ve İran'da dahi tartışılan ve eleştirilen maddelerin 2015 Türkiyesi'nin gündemine getirilmesi, tartışılması fevkalade üzücüdür.

Sürekli bir algı yönetimine alışmış ve gerçeklerle değil, yarattığı algı üzerinden ülkeyi yöneten iktidarın, Başbakan, İçişleri Bakanı, hatta Cumhurbaşkanı eliyle ve ağzıyla, bu ülkede bu yasaya karşı çıkanları "bonzaiciler" diye nitelendirmesi, siyasi nezaket bir yana genel ahlak kurallarına da aykırıdır. (CHP sıralarından alkışlar)

Bunu dün verilen önergelerde gördük. Sizin dışınızda, asgari sizin standartlarınıza bütün muhalefet partileri iştirak etti, ama onların bonzaiyle daha etkin mücadele etmek için verdikleri önergeleri sizin grubunuz reddetti. Şimdi, o meydanlara çıkıp Sayın Genel Başkanımızın adını ağzına alarak "Sizi gidi bonzaiciler!" diyen Başbakan, bakalım o meydanlardaki insanların suratına bundan sonra nasıl bakacak?

"Bu yasaya karşı çıkanlar molotofçudur." diyecek kadar meseleyi ileriye götüren Başbakana cevap İdris Naim Şahin'den geldi. Bu dönem Bakanınızdı, buradaydı. Bizler eleştiriyorduk, siz onu savunuyordunuz. Dedi ki İdris Naim Şahin: "2009'da, İstanbul Küçükçekmece'de, lise öğrencisi Serap Eser'in İETT otobüsünde yanarak ölmesine sebebiyet veren molotofu MİT mensupları atmıştı." Bunu yalanlamadınız, bunun üzerine bir soruşturma açmadınız, bunu kabullendiniz. Şimdi, siz kim oluyorsunuz da dönüyorsunuz, muhalefet partisine "molotofçular" diyorsunuz.

Bir de Başbakanın ifadesi, diyor ki: "Hangi Avrupa demokrasisinde molotof suç değil?" Sanki Türkiye'de mevcut mevzuatta suç değilmiş gibi. Bunlar vicdanla bağdaşacak yaklaşımlar değil.

Şunu da çok açıkça söyleyelim: En büyük yanılgı, en büyük yanıltmaya çalışma, en büyük algı operasyonu. Bu yasadaki pek çok madde, hatta daha fevkindeki maddeler Avrupa'da var, Alman hukukunda var. Açtık baktık Alman hukukuna, gerçekten de Alman hukukunda "koruyucu gözaltı yetkisi" diye bir şey var polisin ama uygulamadaki örneğini yazmışlar vakalarla. Alman kolluk hukuku, parkta donma tehlikesindeki alkollü bir şahsı, direnmesine rağmen, donmasın diye gözaltına alıp hastaneye götürmeyi koruyucu gözaltı yetkisi olarak tanımlamış. Yine, aynı Alman kolluk hukuku diyor ki: "Kendini elinde benzin bidonuyla yakmak üzere olan ve psikolojik bunalımdaki bir şahsı direnmesine karşı gözetim altına almak önleyici gözaltı yetkisine örnektir." Şimdi siz ne yapmaya çalışıyorsunuz? Alman kolluk hukukunda, Angela Merkel'i protesto edeceğinden şüphelenip Uşak'tan Ankara'ya doğru gelen öğrencileri bir gece otobüsün içinde tutma diye bir şey yok veya Ermenek'e giden madencileri gözaltına almak diye bir şey yok. (CHP sıralarından alkışlar)

Valilere, kaymakamlara olağanüstü hâl bölge valisi yetkileri veren, savcının ve hâkimin yetkilerini veren yani yargı yetkisiyle donatan ve devlet adamı olması gereken valileri Hükûmetin ve Recep Tayyip Erdoğan'ın adamı yapan bu yasaya sonuna kadar karşıyız.

Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)