GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: CHP Grubunun, 18/4/2013 tarihinde Erzincan Milletvekili Muharrem Işık ve arkadaşları tarafından, 12 Eylül 1980 askerî müdahalesinden itibaren günümüze kadar yaşanan olaylardan kaynaklanan mağduriyetlerin araştırılması amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin (848 sıra no.lu), Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak, Genel Kurulun 24 Şubat 2015 Salı günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin
Yasama Yılı:5
Birleşim:63
Tarih:24.02.2015

YILMAZ TUNÇ (Bartın) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisinin aleyhinde söz aldım. Bu vesileyle Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum.

Cumhuriyet Halk Partisi, grup önerisiyle, 12 Eylül darbe sürecinde Sayın Başbakanın yani şu andaki Cumhurbaşkanımızın nasıl mağdur edildiğine ve 1980 darbesinde kimlerin mağdur edildiğine ilişkin hususların araştırılmasına yönelik önergenin bugünkü gündemde yer almasını istiyorlar. Tabii, isterdik ki Cumhuriyet Halk Partili sözcü arkadaşımız önergesiyle ilgili biraz açıklamalarda bulunsun ancak aynı, bildiğimiz hususlarda bir konuşma yaptı. Önergeyle ilgili ben konuşacağım.

Geçmiş uygulamalara baktığımızda, 1990 yılında, aynı, benzer önerge merhum Cumhurbaşkanımız Turgut Özal hakkında da verilmiş. O dönemki Genel Kurul, görevdeki bir Cumhurbaşkanının geçmişteki göreviyle ilgili de olsa siyasi sorumluluğunun olmayacağı gerekçesiyle -Genel Kurul kararıyla- o araştırma önergesini gündeme almamış; bunu da bir tarafa koyuyoruz.

Araştırma önergesiyle Sayın Cumhurbaşkanımızın 12 Eylül darbe sürecinin mağduru olmadığını iddia ediyorsunuz. Sayın Cumhurbaşkanımız o dönemlerde hem 12 Eylül darbe süreci öncesinde hem darbe sırasında hem de darbe sonrası devam eden vesayetçi sistemin mağduru olmuştur. Hatta üniversiteye kaydolabilmek için bile imam-hatip lisesinden sonra normal liseyi de bitirmek, fark derslerini vermek zorunda kalmıştır, iki liseyi bitirdikten sonra üniversiteye kaydolabilmiştir.

Sayın Cumhurbaşkanımız 1976 yılında MSP Beyoğlu Gençlik Kolları Başkanıydı. Ardından 1980 yılına kadar da MSP İstanbul Gençlik Kolları İl Başkanlığı görevini yaptı. 12 Eylül darbesi, bütün partileri kapattığı gibi, o dönemde Sayın Cumhurbaşkanımızın Gençlik Kolları Başkanı olduğu partisini de kapattı ve siyaset yapmasını engelledi. 12 Eylül darbe süreci 1980 yılıyla elbette ki sona ermedi. AK PARTİ'nin kurulduğu 2002 yılına kadar 1990'lı yıllar ekonomik ve siyasi krizlerin yanı sıra, temel hak ve özgürlüklerin kısıtlandığı yıllar oldu. 1994 yılında İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı seçildi Sayın Cumhurbaşkanımız. Millî Eğitim Bakanlığının ders kitaplarında yer alan Ziya Gökalp'ın şiirini okuduğu için Belediye Başkanlığından indirildi ve hapse atıldı. Yine bu süreçte, üyesi olduğu, yönetim kademelerinde görev yaptığı partileri birer birer kapatıldı. Milletimizin çektiği katsayı adaletsizlikleri, başörtüsü problemleri gibi sorunları, çocukları ve ailesiyle birlikte yaşadı. 2001'de parti kurdu, iki hafta sonra partisi hakkında kapatma davası açıldı. 2002'de Genel Başkanı ve kurucusu olduğu AK PARTİ'de milletvekili adaylığı düşürüldü. Partisi Parlamentoya girdi ancak kendisi antidemokratik bir şekilde dışarıda kaldı. Daha sonra Başbakan oldu, ülkenin kronik sorunlarına çözüm üretirken, çözülemeyen sorunları bir bir çözerken türlü türlü darbe girişimleriyle karşılaştı, 27 Nisan bildirileriyle karşılaştı, 2008'de yine parti kapatma davasıyla karşılaştı. Gezi olayları, Kobani provokasyonları, 17, 25 Aralık operasyonlarına maruz kaldı. Ancak, iktidarda on iki yıl boyunca hem darbeci zihniyeti, vesayetçi sistemi hem de önüne konulan tüm engelleri milletimizin desteğiyle aşarak Türkiye'yi ekonomide 4 kat büyüttü, demokrasinin çıtasını yükseltti.

12 Eylül darbesinin izlerini silen de yine Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan oldu. 12 Eylülün mirası olağanüstü hâli kaldırdı ilk kez, göreve gelir gelmez AK PARTİ. 12 Eylül darbecilerinin yargılanmasının önündeki engeli Anayasa'nın geçici 15'inci maddesini değiştirerek kaldırdı. 12 Eylül darbesinin ürünü olan kamu kurum ve kuruluşlarında askerî üye uygulamasına son verdi. Darbelere gerekçe olarak gösterilen Türk Silahlı Kuvvetleri İç Hizmet Kanunu'nun 35'inci maddesi yine onun döneminde değiştirildi. Yıllardır hiçbir iktidarın başaramadığı, 1 Mayısı, Emek ve Dayanışma Bayramı, resmî tatil ilan etti. 12 Eylül darbecilerinin yurda giriş yasağı koyduğu aydınların ülkemize dönüşünü sağladı. Vatandaşlıktan çıkarılanlara hakları iade edildi.

Yine, bu dönemde, en kapsamlı şekilde çalışmalarını sürdüren Darbeleri Araştırma Komisyonu muhalefetin de desteğiyle önemli tespitlerde bulundu. Parti kapatmalar muhalefetin "hayır" oylarına rağmen zorlaştırıldı. Askerî vesayete son verildi. Millî Güvenlik Kurulunun yapısı sivilleştirildi. Yüksek Askerî Şûra kararlarına karşı yargı yolu açıldı. EMASYA Protokolü bu dönemde kaldırıldı. Askerî yargının alanı demokratik hukuk devleti ilkesine uygun hâle getirildi. 28 Şubat mağdurlarına işe geri dönüş imkânı sağlandı. Devlet güvenlik mahkemeleri ve ardından özel yetkili mahkemeler bu dönemde kaldırıldı. Türkiye İnsan Hakları Kurumu kuruldu, temel hak ve özgürlükler genişletildi. On üç yılda ülkemiz her alanda gelişti, kalkınma sağlanırken diğer taraftan demokratikleşme hamleleri de peş peşe geldi.

İşte, bir haftadan bu yana görüşmelerini sürdürdüğümüz iç güvenlik paketinde de önemli reformlar var, özgürlük ve güvenlik dengesini gözeten önemli düzenlemeler var. Anayasa'mıza, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ne uygun düzenlemeler bunlar. Bu düzenlemelerin burada yasalaşması için çalışıyoruz. Keşke, muhalefet partileri de 132 maddeyle ilgili burada görüşlerini ifade etseler olumlu ya da olumsuz. Haklı eleştirilerini, yapıcı eleştirilerini kendi pencerelerinden burada vatandaşlarımıza aktarsalar aslında çok daha güzel olur. Hangi açılardan bu madde yanlıştır, milletimiz de onu sizin pencerenizden -baktığınız pencere ne ise- burada öğrenme fırsatı bulsa. Keşke o yöntemi izleyebilseniz ama fırsat da kaçmış değil, 132 maddeyi burada hep beraber daha da olgunlaştırarak yasalaştırabiliriz.

Jandarmanın İçişleri Bakanlığına bağlanması yine önerge bağlamında düşündüğümüz zaman çok önemli bir reform. Bu reformu bu Meclis gerçekleştirecek, tarihî bir adım gerçekleştiriliyor.

O nedenle, Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisinin aleyhinde olduğumu belirtiyor, Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)