GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Sadık Yakut'un, 684 sıra sayılı Kanun Tasarısı'na İçişleri Komisyonunda eklenen maddelerin gerekçeleri raporda yer almadığı hâlde eksik rapor üzerinden görüşmelere devam etmesinin İç Tüzük hükümlerine uygun olup olmadığı hakkında
Yasama Yılı:5
Birleşim:62
Tarih:23.02.2015

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Mersin) - Sevgili arkadaşlar, bu maddeyle ilgili olarak grubumuzun görüşlerini ifade edeceğim. Esasen, bu polis yetiştirme usullerinin ve kurumlarının değiştirilmesine ilişkin bir yasa maddesi; daha doğrusu, tasarının bu maddesi bu alanı düzenliyor, başka bir dizi düzenlemenin de içinde.

Şimdi, bunun gerekçesi olarak yasa tasarısında açıkça söylenmemekle birlikte, İçişleri Bakanı Efkan Ala, bu yasa Meclise sevk edilirken şöyle demişti: "Bu düzenlemeyi yapmak zorundayız. Eğer paralel yapıyla mücadele edeceksek bu, geçerli çünkü oradaki öğrencilerin büyük bir bölümü paralel yapıya mensup." Şimdi, gözümüzün önüne getirirsek eğer polis akademilerinde ve polis kolejlerinde "paralel yapı" adı verilen bir yapıya mensup öğrenciler var. Yani, peki, ne bu paralel yapı? Bu paralel yapıyla ilgili olarak da Millî Güvenlik Siyaset Belgesi'ne dâhil edilmek üzere, Hükûmetin yürüttüğü çalışmalar sonunda 30 Ekim 2014 Millî Güvenlik Kurulu toplantısında şu tanıma ulaşıldı: "Millî güvenliği tehdit eden ve kamu düzenini bozan iç ve dış legal görünüm altında illegal faaliyeti yürüten tüm yapılanmalar ve illegal oluşumlar."

Demek ki, Sayın Efkan Ala'nın açıklamasına göre, Türkiye'nin bütün polis yetiştiren kurumları illegal bir yapının kontrolü altına girmiş. Hakikaten böyle ise, hakikaten durum bu ise, o zaman polis akademilerini kapatmadan evvel, bu polis akademilerinde okuyan öğrenci ve onları yetiştiren hocaların hepsini hapse tıkmak gerekmez mi? Çünkü anlatıldığına göre, devlet güvenliğine karşı Millî Güvenlik Siyaset Belgesi'ne girecek kadar kategorik bir suç işleme ile meşguldürler, bu suçun icrası önlensin diye polis akademileri kapatılmaktadır. Doğrusu, bu kadar müthiş bir suçun karşılığı olarak, bu kadar müsamahakâr, bu kadar hoşgörülü bir idare bulmak çok zor. Demek ki, aslında bu okullardan dağıtılınca bu öğrenciler, karşı karşıya kalacağımız tablo, esasen başka fakültelerde bu paralel faaliyeti sürdürmekte olacaklarıdır. Belli ki bu gerekçe aslında iddiayla tutarlı değildir. Esasında bunun 17-25 Aralık operasyonuyla ilgili olduğunu görüyoruz ve burada bir "devlet içi çatışmanın sonuçlarını Meclise taşıtmak" diye bir meseleyle karşı karşıyayız.

Bu şartlar altında, aslında değişen hiçbir şey yok. Polis teşkilatı aynı polis teşkilatı olmaya devam edecek, hiçbir şey değişmeyecek, ben böyle anlıyorum çünkü Başbakan Sayın Ahmet Davutoğlu, Bingöl'deki silahlı saldırı sonucunda 2 polis şefinin yaralanması ve 2'sinin öldürülmesinin sonrasında, 4 kişinin kurşuna dizilerek hayatlarının sona erdirilmesini bir cezalandırma operasyonu olarak söylemişti. "Bu teröristler cezalandırıldı." demişti ancak daha sonra yapılan bütün balistik incelemeler, bu kişilerin o polis şeflerinin öldürülmesinden sorumlu olmadığını gösterdi.

Aynı şey bana, Kutlu Savaş raporunda, Kutlu Savaş'ın, Özgür Gündem sahibi Behçet Cantürk'ün öldürülmesini "Türk Emniyet teşkilatı tarafından öldürülmesi kararlaştırılmış ve cezası infaz edilmiştir." demesini hatırlatıyor ve Kutlu Savaş'tan Ahmet Davutoğlu'na, Behçet Cantürk'ten Bingöl'deki masum insanlara değişen hiçbir şey yok ortada. Aslında bütün mesele polis teşkilatının fethi ve yeniden fethiyle ilgilidir, yoksa eskiden nasıl yönetiliyorsa öyle yönetilecektir.

Ben bu koşullar altında muhalefet partilerimizin itirazlarını yeterli görmüyorum(x), özellikle Cumhuriyet Halk Partisi milletvekillerinin bu konuda çok daha atak ve sert bir muhalefet yürütmelerini beklerdim ama bu da sonuçta bu sürecin mağdurları olarak bizlere kaldı.

Bu yasa tasarısına karşı oy kullanılmasını rica ediyorum. Sevgi ve saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)