GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: CHP Grubunun, 2/12/2014 tarihinde Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcı ve 24 milletvekili tarafından, sağlık hizmeti verilmesinden kaynaklı sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin (1605 sıra no.lu), Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak 18 Şubat 2015 Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşimde yapılmasına ilişkin
Yasama Yılı:5
Birleşim:57
Tarih:18.02.2015

CEMALETTİN ŞİMŞEK (Samsun) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisinin Türkiye'de sağlık hizmeti sunumundaki kötüleşmenin araştırılarak alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla verdiği araştırma önergesinin lehinde söz aldım. Bu vesileyle siz saygıdeğer milletvekillerini selamlarım.

Değerli milletvekilleri, bugün Türkiye'de uygulanan sağlık sistemi gerçekten ele alınıp araştırılması gereken bir hâle gelmiştir. Temel bir hak olan sağlık hizmetinde yaklaşık son on üç yıldır uygulanan Sağlıkta Dönüşüm Programı kapsamında birçok değişiklik yapılmış, kendi mantığı içerisinde yapılan bu değişiklikler, sağlık hizmetlerini, maalesef, istenilen noktaya bir türlü getirememiştir.

Bugün sağlık hizmetlerindeki en önemli sorun, nitelikli bir hizmet sunumundan gün geçtikçe uzaklaşılmasıdır. Daha önce de Türkiye Büyük Millet Meclisinde gündem dışı söz alarak dile getirmeye çalıştığım sağlık sisteminin sorunları giderek ağırlaşmaktadır. Gelinen noktada vatandaşlarımızın sağlık konusunda en önemli sorunu nitelikli bir sağlık hizmetini maalesef alamamalarıdır. Ayrıca, sistemin, finansmanı yönüyle de sürdürülebilirliği yoktur.

Değerli milletvekilleri, "sağlıkta dönüşüm" adı verilen ve on üç yıla yakın bir süredir uygulamaya çalışılan bu program, beraberinde birçok sorun yaratmış, asıl amacı nitelikli bir sağlık hizmeti sunmak olması gereken bu programın kendi içerisindeki mantığı nedeniyle ortaya çıkan sorunlardan dolayı sistemden en çok da hastalar zarar görmüştür.

Yine, sistemden kaynaklanan nedenlerle hekimlerin malpraktis korkusu artmış, defansif tıp uygulamaları gelişmiştir. Sistemde hekimler, gelir elde edebilme duygusuyla puan peşine düşmüş, dolayısıyla, yine, nitelikli sağlık hizmetleri sunumundan maalesef ikinci plana itilmiştir.

Türkiye, bugün, Dünya Sağlık Örgütü ve OECD raporlarına göre kişi başına düşen hekim, hemşire, hasta yatak sayısı ve kişi başına düşen harcamalarda AB ve OECD ülkeleri arasında en son sıradadır. Ancak, hasta müracaatında ise bu ortalamanın üzerindedir. Bu da sistemin çarpıklığını ortaya koyması bakımından çok önemlidir.

Bu, bize şunu gösteriyor: Hastalar, sağlık kurumlarına çok müracaat ediyor, çok ilaç kullanıyor, ama az tedavi görüyorlar. Sistemin teşvikiyle oluşan bu yükü sağlık kurumları da kaldıramıyor. Hastalar, hastane hastane dolaşıyor, dertlerine derman bulamıyorlar. Gelinen noktada hekim-hasta ilişkisi bozulmuş, hasta, hekime; hekim, hastaya güvenemez hâle gelmiştir.

Değerli milletvekilleri, kurulan kamu hastane birlikleriyle, sadece bürokrasi artırılmış, hastanelere birer işletme gözüyle bakılıp ne kadar para kazanıp kazanmadığı yönüyle değerlendirilmiş, bu da kamu hastaneleri, dolayısıyla hekimler ve diğer sağlık çalışanları üzerinde ayrı bir baskı oluşturmuştur. Kamu hastanelerinde ihaleyle alınan ve ucuzu tercih edilen hastane ihtiyaçlarının temininde de kaliteli malzeme alma imkânı maalesef yoktur. Ayrıca, kamu hastane birliklerine yapılan atamalarda liyakat esas alınmamış, sadece siyaseten yandaş ataması yapılmıştır.

Yedi yıl boyunca SGK tarafından hastanelere ödenen girişimsel işlem ücretleri hiç artmamış, hatta, bazılarında yüzde 70'e varan indirimlere gidilmiştir. Ancak hastanelerin bu süre içerisindeki girdi maliyetleri bazı kalemlerde yüzde 100'e varan oranda artmıştır. SUT fiyatları göz önüne alındığında, üniversite hastaneleri giderek daha çok borç batağına batmakta ve eğitim ve araştırma faaliyetlerini yeteri kadar yerine getirememektedir. Dolayısıyla, gelinen noktada en önemlisi de bilimin değeri kalmamıştır.

Ayrıca, "sağlıkta dönüşüm" denilen bu süre içerisinde yine, baktığımızda, çıkarılan yasa ve yönetmelikler Anayasa Mahkemesi tarafından 85 defa iptal edilmiş ve Danıştay tarafından yürütmesi durdurulmuştur. En son çıkarılan "tam gün yasası" da Anayasa Mahkemesi tarafından kısmi iptal edilmiş, sağlıkta yine bir belirsizlik dönemi başlamıştır. Esasen bu sağlıkta dönüşüm sistemi, hastane çalışanlarının çok çalışıp iş üretmediği, işi yapanların değil, işini bilenlerin para kazandığı verimsiz bir sistem hâline dönüşmüştür. Bunlar siyasi polemikler değil, sistemin gerçekleridir. Eskiden hekimle hasta arasına paranın girdiğini söyleyenler, bugün hekimle hasta arasına maalesef puanın girdiğini bilmelidirler. Bu sistem, hasta istismarına daha müsait hâldedir.

Değerli milletvekilleri, bu dönemde ülkemizdeki gelişmelere bağlı olarak sağlık alanında önemli değişiklikler yapılmış, ancak her alanda olduğu gibi bu alanda da bir algı yönetimi olarak sanal bir hasta memnuniyeti üzerinden "Ben yaptım oldu." mantığıyla hareket edildiğinden, geçen süre içerisinde maalesef üzerine bir şey konulamamıştır.

Hâlbuki gelinen noktada sağlıktaki gelişmelerin tüm yönleriyle sorgulanmaya ihtiyacı vardır. Gerçekte sistemin hastayı doğru yönlendirmesi ve hastanın doğru hekimini sistem içerisinde bulabilmesi gerekirken bugün hastalar hekimlerini mahalle sohbetlerinden, arkadaş tavsiyelerinden seçmekte, sonuçta hastane hastane dolaşarak derdine derman aramakta, bu arada, devletin kıt olan kaynakları da boşa harcanmaktadır.

Ayrıca Hükûmet, gelişmiş ülkelerde genel sağlığın bir parçası olarak küçük yaşlardan itibaren gerek koruyucu hekimlikte gerekse tedavi edici hekimlikte büyük önem verdiği ve olağanüstü programlarla desteklediği ağız ve diş sağlığı hizmetlerini, tam bir çağ dışı anlayışla, sadece bir külfet olarak görmekte, kamu ağız ve diş sağlığı merkezlerinde nüfusun sadece yüzde 9-10'una ulaşarak, sözde, bu konuda da vatandaş üzerinde bir algı yaratılmak istenmektedir.

Diğer ülkelerle kıyaslandığında ağız ve diş sağlığı konusunda çok geride olduğumuz ortaya çıkmaktadır. Dünyadaki sağlık sistemleri incelendiğinde ülkelerin halk sağlığı ve koruyucu hekimliği öne çıkararak daha çok bu konulara önem verdiğini, hastalıkları daha baştan önleyerek sağlık harcamalarını azaltmayı hedeflediğini görmekteyiz. Tedavi edici hekimlikte ise devletin daha çok koordine edici ve denetleyici olarak görev aldığını, ödeme gücü olmayan veya sigorta dışı ödemelerde ise vatandaşına sosyal devlet anlayışı içerisinde yardımlar yaptığını görmekteyiz.

Ayrıca, aynı zihniyet, önce özel hastanelerin açılmasını teşvik etmiş, ancak daha sonra gerek Sağlık Bakanlığı politikaları gerekse SGK uygulamalarıyla özel hastanelerden hekim kadroları, bakılan hasta sayıları, özel bölümlerde istenen şartlar, katkı payları gibi birçok uygulamalarla, kamu hastanelerinden istenmeyen birtakım şeyler istenerek hastaneler açısından kötü rekabet uygulamaları yapılmıştır. Bu, hakikaten anlaşılabilir değildir. Asıl amacının vatandaşına kaliteli sağlık hizmeti vermek olması gereken devlet, bu uygulamalarıyla âdeta bu amacından uzaklaşmaktadır.

Değerli milletvekilleri, dolayısıyla, sağlık sistemimizde gelinen noktada kamu nezdinde şeffaf sağlık politikalarının etkin bir diyalog ortamında tüm paydaşlarla paylaşılarak kaliteli bir sağlık hizmetinin sunumunun ve finansmanının planlanmasına ihtiyaç vardır. Bunun için öncelikle hizmet kullanımındaki kontrol mekanizmaları ve planlama için veri kullanılması konusunda, öncelikli olarak hastalıkların insidans ve prevelans bilgileri gibi verilere ulaşılarak toplum sağlığında karşılaşılan sorunların doğru bir şekilde tespit edilmesi, mevzuatın yeniden düzenlenerek sağlık alanında mali açıdan sürdürülebilirliğin sağlanması, ayrıca yatırımların teşvik edilmesi gerekmektedir.

Ayrıca, Sağlık Bakanlığı, hizmet sunumundan çok, anayasal görevi olan denetleyen ve koordine eden bir konuma getirilmelidir. Hizmet sunanla denetleyen, koordine edenle rekabet edenin aynı olması hizmetin kalitesini olumsuz yönde etkilemektedir.

Değerli milletvekilleri, bugün, elbette, daha evvel AK PARTİ değerli milletvekillerinin buraya gelip söyledikleri gibi, 2002'den bu tarafa bir Sağlıkta Değişim Programı uygulanmış ama bu, ifade ettiğim gibi hiç sorgulanmamıştır; sorgulanmayınca, ortaya çıkan sorunlar da tartışılmıyor. O bakımdan, bugün sağlık sunumundaki, sağlık hizmetleri sunumundaki en önemli sorun, bu konunun içerisinde de özetlediğim gibi, nitelik sorunudur, kalite sorunudur. Hastanelere gidin bakın, hastaneler dolup taşıyor, hastanelere girilmiyor ancak insanlar netice alamıyorlar, doktor doktor geziyorlar; devletin kıt olan kaynakları da boşuna harcanmakta.

Mutlaka bu değerlendirilmeli ve sağlığın bir sistematiğinin ortaya konulması gerekmektedir diyor, hepinizi saygılarla selamlıyorum tekrar. (MHP sıralarından alkışlar)