GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: CHP Grubunun, 2/12/2014 tarihinde Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcı ve 24 milletvekili tarafından, sağlık hizmeti verilmesinden kaynaklı sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin (1605 sıra no.lu), Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak 18 Şubat 2015 Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşimde yapılmasına ilişkin
Yasama Yılı:5
Birleşim:57
Tarih:18.02.2015

AYTUĞ ATICI (Mersin) - Teşekkürler Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, sağlık hizmetleri sunumundaki kötüleşmenin Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından ele alınarak sorunların saptanması ve çözüm önerilerinin geliştirilmesi için bir Meclis araştırması komisyonu kurulması gerektiğine dair verdiğimiz önerge lehine Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum.

LEVENT GÖK (Ankara) - Sayın Başkan, lütfen bir sükûneti tesis edelim, arkadaşlarımız iş takibi yapıyor, bakanları yalnız bırakmıyor.

BAŞKAN - Lütfen, arkadaşlar...

Sayın Atıcı, buyurun.

AYTUĞ ATICI (Devamla) - Siyasi kariyerlerini ve kazanımlarını "sağlam irade"nin gölgesine borçlu olmayan ve şiddete bulaşmamış milletvekillerini saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

Değerli arkadaşlarım, Anayasa'mıza göre devlet, her bireyin sağlıklı doğması, sağlıklı büyümesi ve sağlıklı kalmasını sağlamakla yükümlüdür. Devleti yöneten Hükûmet, acaba sesimi duydu mu? Bu ülkede doğan her bireyin sağlıklı ortamda doğması, büyümesi ve sağlıklı kalması anayasal görevdir, bir ticari hizmet değildir. Sosyal devlet anlayışından uzak politikalarınızla maalesef devletimizi öyle bir duruma getirdiniz ki halkın sağlık ihtiyaçlarını, sağlık hakkını, en önemli yaşam hakkını karşılayamaz duruma getirdiniz. Ayrıca, katkı ve katılım payları nedeniyle yoksul vatandaşın sağlık hizmetlerine erişimini de engellediniz. Peki, acaba topladığınız vergiler yetmiyor mu? Acaba doktor mu yetersiz? Acaba insanlar hastaneleri beğenmiyorlar mı? Hayır, doktorlarımız canhıraş çalışıyorlar, sağlıkçılarımız canhıraş gece gündüz çalışıyorlar ama siz sağlığı iyi yönetemiyorsunuz. Bunu sadece kuru bir muhalefet söylemi olarak lütfen ele almayın. Bunu istatistiklere bakarak siz de yorumlayabilirsiniz, herkesin belirli bir seviyesi var bu Mecliste. İstatistiklere yansıyan bozulmalar, sağlık alanındaki bozulmalar artık sizin sağlığı yönetemediğinizi, bu nedenle de bu işi Türkiye Büyük Millet Meclisine havale ederek, bir komisyon kurarak "Nasıl daha iyi yönetebiliriz ve halka nasıl daha iyi hizmet edebiliriz?"in yollarını bulmanız lazım.

Arkadaşlar, sağlık hizmeti doğrudan yaşam hakkıyla ilgilidir. Bu nedenle diğer kamu hizmetlerinden farklıdır. Bu hizmet asla devredilemez, asla ötelenemez. En önemli insan hakkıdır. Şimdi, siz iktidara gelirken "Sağlıkta reform yapacağız, devrim yapacağız." diye bir söylemde bulundunuz ve halk size inandı, sizlere oy verdi. "Sağlıkta Dönüşüm" adı altında bir balon çıkardınız. Bu balonun daha sonra, Dünya Bankasının az gelişmiş ülkelere dayattığı bir program olduğu anlaşıldı. Dönemin Sağlık Bakanı, Dünya Bankası ve IMF'nin ortak bir şekilde hazırladığı ve ileri sürdüğü bu raporun tercümesinin başeditörü oldu, ne kadar gurur duysa azdır. Ve siz, yıllar içinde, bu "Sağlıkta Dönüşüm Programı"yla Anayasa'ya, insan haklarına, daha da ötesi ahlaka ve vicdana aykırı bir şekilde, sağlık hizmetlerini sadece para ile ulaşılabilir bir hizmet hâline getirdiniz.

Örnek mi istiyorsunuz? Çok basit, bakın bakalım, nasıl parayla ulaşılabiliyor, gariban vatandaş nasıl sağlık hizmetlerine ulaşamıyor. Örneğin, bir emekli hastaneye gidiyor. Hastaneye 2002 yılından önce gittiğinde bazı sıkıntılar yaşıyordu ancak cebinden sadece yüzde 10 ilaç katılım payı çıkıyordu. "Sağlıkta bazı iyileştirmeler yapacağız." diye yola çıktınız ve tamı tamına 11 noktada gariban emeklinin cebinden para çektiniz. Vatandaş önce bunu anlamadı çünkü siz bu işi çok iyi biliyorsunuz. Maaşlarından kesmeye başladınız yani vatandaş, randevu alırken para ödemeye başladı, devlet hastanesine gitti, "merhaba" dedi, kayıt yaptırdı, 5 lira kestiniz. Doktor, reçete yazdı, ilave 3 lira kestiniz. E, yaşlı hasta, 4 kalemden fazla ilaç yazıldığında her bir kalem için artı 1 lira para kestiniz. "Eş değer ilaç farkı" dediniz, "özel hastane farkı" diyerek yüzde 200 bindirdiniz, "tetkik farkı ücreti" dediniz, "erken muayene ücreti" dediniz... Ne yapsın emekli gariban? Eğer o parayı vermezse ölecek, mecburen verdi. Öncelikli tetkik parası, istisnai sağlık hizmeti yetmedi -Allah gözünüzü doyursun- "otelcilik hizmeti" adı altında emekliden tam 11 noktada para kesmeye başladınız. Allah'tan reva mı?

MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul) - Sayın Başkan, böyle bir konuşma olabilir mi ya?

AYTUĞ ATICI (Devamla) - Şimdi, "Emekliye sağlık hizmeti vereceğiz." diye geldiniz, emekliler kandırıldıklarını anladılar. Ne zaman biliyor musunuz? Maaşlarından paralar kesilmeye başlayınca. Şimdi yengem diyor ki: "Hastayım." Emekli amcam diyor ki: "Eyvah, eyvah nasıl götüreceğim?" Bir kere "Eyvah!" deyince yengem bu sefer "Ya, ben hastayım." demeye çekiniyor. Karnı ağrıyor, gizliyor, sırtı ağrıyor, "Yaşlılıktandır, geçer." diye eşine söyleyemiyor çünkü maaştan para kesilmesini istemiyor.

ÜNAL KACIR (İstanbul) - Sen 2002'den öncesini söylüyorsun.

AYTUĞ ATICI (Devamla) - O nedenle, emeklilere bu hizmeti fazla gördünüz, onları kandırdınız ama bunu artık çok net bir şekilde anladılar.

Bakın arkadaşlar...

İLYAS ŞEKER (Kocaeli) - Ekranları başında dinleyenler gülüyor size, gülüyor.

AYTUĞ ATICI (Devamla) - Sataşmalar başladığına göre, size bir iki rakam vereyim.

İLYAS ŞEKER (Kocaeli) - Dinleyenler gülüyor size şu an.

AYTUĞ ATICI (Devamla) - Bakın, ben bir muhalefet milletvekiliyim, ömrüm sağlıkta geçti, birazdan grubunuz adına çıkacak ve konuşacak olan arkadaşım, şu söylediklerime cevap versin sizin yerinize.

Ben diyorum ki, ben demiyorum TÜİK diyor aslında: "2002'de emekli veya vatandaş, cebinden 56 lira para harcıyordu, 2012'de 157 lira para harcıyor." Çıksın, zatımuhterem veya hanımefendi desin ki: "Hayır, böyle değil." Peki, Türk parasına güvenmiyor musunuz, dolar bazında hesapladım: 2002 yılında Amerikan doları bazında 37 dolar harcayan vatandaşımız cebinden bugün 87 dolar harcıyor. Hani hizmetiniz? Bu emekli nasıl gidecek doktora, bunu düşünmeniz lazım. Ha, peki, sağlıkta harcamalar azaldı mı? Hayır, tam tersi, sağlıktaki harcamaları çok artırdınız ama artırdığınız bu para, birilerinin cebine gitti, emeklinin sağlık ihtiyacını karşılamaya değil. Rakam mı istiyorsunuz, buyurun, bakın, 2013 sağlık harcamaları. Yine sizin TÜİK'inize yani Türkiye İstatistik Kurumunun, devletin kurumunun rakamlarına göre söylüyorum: 85 milyar lira para harcadınız ama nereye harcadınız? Bunun 54 milyar lirasını SGK eliyle tedavi edici sağlık hizmetlerine yani yurt dışına, yani ilaca harcadınız, yüzde 65'ini, bu paranın yüzde 65'ini tedavi edici sağlık hizmetlerine harcadınız. Oysa sizden bizim beklentimiz nedir, vatandaşın beklentisi nedir? Hastalıkları engelleyin, hastalıklardan koruyun. Peki, buna ne kadar para harcadınız? Sadece, toplam harcamanın binde 1'ini. Ne dediniz: "Vatandaş hastalanırsa hastalansın, biz ondan katkı payını alırız, vallahi billahi zengin oluruz."

Bunu bu şekilde söylediniz, neden biliyor musunuz? Çünkü topladığınız vergiler, bizim ödediğimiz sağlık primleri sizin sağlık giderlerinizin yüzde 90'ını karşılıyor, yanlış duymadınız, sağlık primi, ödediğimiz sağlık primleri devletin harcadığı sağlık parasının yüzde 90'ını karşılıyor. Bunun üzerine siz bir de katkı ve katılım payı aldığınızda kâra geçiyorsunuz. Bunları yine ben söylemiyorum, Sayın Sağlık Bakanı söylüyor. Nerede söylüyor? Bütçe konuşmasında söylüyor. Diyor ki: "Ben, harcadığım paranın yüzde 90'ını vergilerinizden, sağlık priminden alıyorum, katkı, katılım payı da alıyorum, kâra geçiyorum." Ne güzel! Niye vatandaşın sağlığını koruyayım, hastalansın gelsin, ben de buradan para kazanayım!

Peki, hâl böyle olunca ne oluyor? Siz eğer koruyucu sağlık hizmeti yapmazsanız bebekler ölüyor, bebek ölüm hızı artıyor ve yılda 600 bebek fuzuli yere ölüyor sizin bu sağlık politikalarınız yüzünden, anneler doğumda ölüyorlar. 1945 yılından sonra ilk defa bu sene Türkiye'de bebek ölüm hızları artmıştır. O nedenle, siz sağlığı iyi yönetemiyorsunuz. Siz sağlığı iyi yönetemeyince yok olmaya yüz tutmuş hastalıklar hortluyor. Yine ben söylemiyorum. Sağlık Bakanınız diyor ki: "Geçen sene 7 bin kızamık vakası çıktı." 7 bin... Aşıyla önlenebilir bir hastalıktır. Sizin sağlık politikanız budur.

Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)