| Konu: | İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ KANUNU TASARISI VE TEKLİFİ |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 121 |
| Tarih: | 19.06.2012 |
İSMAİL TAMER (Kayseri) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime başlamadan önce Dağlıca'da şehit olan Mehmetçiklerimize Allah'tan rahmetler diliyorum. Yine aynı şekilde Şanlıurfa'da cezaevinde yanarak hayatlarını kaybeden vatandaşlarımıza da Allah'tan rahmetler diliyorum.
Değerli milletvekilleri, İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu Tasarısı'nın ikinci bölümünde şahsım adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Anayasa'nın 49'uncu maddesi "Çalışma, herkesin hakkı ve ödevidir. Devlet, çalışanların hayat seviyesini yükseltmek, çalışma hayatını geliştirmek için çalışanları korumak ve çalışmayı desteklemek üzere gerekli tedbirleri alır." der. Yine Anayasa'nın 56'ncı maddesi "Devlet, herkesin hayatını beden ve ruh sağlığı içinde sürdürmesini sağlar." der.
İş Sağlığı ve Güvenliği Yasası Tasarısı, 1948 Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi'nde herkesin çalışma mesleğini seçme, adil ve uygun koşullarda bir çalışma hakkını tanımakla yükümlülük altına almıştır. Türkiye'de mevcut 4857 sayılı İş Kanunu kapsamında işveren ile sözleşme dâhilinde çalışan işçiler arasında sınırlı bir yapı söz konusudur.
Ülkemizde çalışanların bir kısmı İş Kanunu kapsamı dışında kalmış, dolayısıyla mevzuat kapsamına girmemiştir. İşçiyle işveren kavramı da değişiklikler göstermiştir. Tabii, tüm bunların yanında, (AB) Avrupa Birliğiyle uyum yasaları çerçevesi içerisinde de iş sağlığı güvenliğini düzenleyen daha kapsamlı bir yasanın çıkarılması zorunlu kılınmıştır.
Avrupa Birliği 1989 yılında EEC Çerçeve Direktifi yayınlamıştır; bu direktif hem kamuyu hem de özel sektörü içerisine almaktadır. Özel sektör de sanayi, tarım, ticaret, idari işler, eğitim, kültür vesaire gibi tüm bölümleri kapsamaktadır ancak çok özel olarak silahlı kuvvetler ile polis teşkilatları bunların dışında tutulmuştur.
Yukarıda belirtilen uluslararası sözleşmelerde, yine 4857 sayılı İş Kanunu ile ülkemizde çalışanların büyük bir kesiminin iş sağlığı ve güvenliği hizmetlerinden yoksun olduğunu biraz önce de söylemiştim. Ülkemizde iş sağlığı güvenliği 2009 verilerine göre günde 176 kişi kaza geçirmekte, 3 ila 4 kişi hayatını kaybetmekte, 5 kişi de yine iş göremez hâle gelmektedir. Tabii, dürüstçe şunu ifade etmek lazım ki, kayıt dışını ortaya koyarsak bu kanunun ne kadar önemli olduğunu burada tekrar ifade etmekte fayda var.
Önemle üzerinde duracağımız bir başka konu da, Türkiye'de iş yerlerinin büyük bir kısmı KOBİ'lerde bulunmaktadır, yüzde 99,7'si KOBİ çatısı altında bulunmaktadır. Bunların, yine çalışanların yüzde 83,8'i KOBİ'lerde çalışmakta, aynı zamanda iş kazalarının yüzde 83'ü de yine buralarda olmaktadır.
ILO verilerine göre ülkelerde iş kazası ve meslek hastalıkları nedeniyle ekonomik kayıplar, gayrisafi yurt içi hasılasına göre yüzde 4'ünü oluşturmaktadır. Bu rakam Türkiye'de 2010 cari fiyatlarına göre -iş kazaları ve meslek hastalıklarıyla beraber göz atacak olursak- toplam 44 milyar civarındadır. Tüm bunlar bize, ekonomiyle ilgili ne kadar önemli kayıpların olduğunu ifade edebilmektedir.
İşte biz, bu kanun ile tüm bu gibi olumsuzlukları ortadan kaldırmayı planlıyoruz. Bu kanunun hayata geçmesinden sonra memleketimiz adına hayırlar getirmesini diliyor, hepinize saygı ve sevgilerimi sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.