GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Vişegraddaki Sokullu Mehmet Paşa Köprüsünün Yapısal Unsurlarının Durumunun Tespit Edilmesi, Restorasyon Projesinin Hazırlanması ve Projenin Uygulanması Konusundaki İşbirliği Protokolünün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
Yasama Yılı:5
Birleşim:55
Tarih:12.02.2015

HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Vişegraddaki Sokullu Mehmet Paşa Köprüsünün Yapısal Unsurlarının Durumunun Tespit Edilmesi, Restorasyon Projesinin Hazırlanması ve Projenin Uygulanması Konusundaki İşbirliği Protokolünün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı'nın üzerinde şahsım adına söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, evladı fatihanın bir mensubu olarak ve aynı zamanda Bosna Hersek-Türkiye Parlamentolararası Dostluk Grubu Başkanı olarak Vişegrad Köprüsü'nün, Sokullu Mehmet Paşa Köprüsü'nün restore edilecek olmasından duyduğum memnuniyeti ayrıca ifade etmek istiyorum.

Tabii, Balkanlar, evladı fatihan deyince, bir acı coğrafyanın bir makus talihi ve tarihi aklımıza geliyor, hatırımıza geliyor. 1878-1879, 93 Harbi dediğimiz Rus Savaşı'ndan itibaren acıların dinmediği ve milyonlarca insanın buradan akın ederek Türkiye'ye sığındığı, ana kucağına sığındığı bir bölgeden bahsediyoruz. Tabii, buradaki keşmekeş, buradaki etnik çatışmalar, buradaki dinî, siyasi çatışmalar hiçbir zaman için son bulmadı, özellikle Sovyet blokunun çökmesinden sonra bölgede ortaya çıkan etnik çatışmalar birçok canın... Hatta, özellikle de Srebrenitsa'da İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra yaşanan en büyük soykırımı burada gördük. Dolayısıyla, bölgeyle ilgili olarak bizim akrabalık ilişkilerimizin, dostluk ilişkilerimizin, özellikle son yıllarda, son derece önemli bir ivme katettiğini görüyoruz ve tarihimizden bize miras bırakılan ancak yıllardan bu yana ne yazık ki atıl olan, yıkık, dökük hâle gelen çeşitli tarihî eserlerimizi, kültürel mirasımızı burada restore ederek, bir nadide eser hâlinde yeniden o güzel günlerine nazire yaparcasına burada gün yüzüne çıkarıyoruz. Bu konuda TİKA'mız çok önemli icraatlar yapmış durumdadır. TİKA bu noktada, gerçekten, ülkemizin, Türkiye'nin, sadece Balkanlar bölgesinde değil, Orta Doğu'da, Kuzey Afrika'da, dünyanın çeşitli bölgelerinde yüzümüzü ağartan bir kurum olmuştur. Dolayısıyla, hatta, bunu çeşitli şekillerde sınıflandırabiliriz dahi. Biliyorsunuz, 2002'li yıllarda 85 milyonluk bir yatırımın yapıldığı TİKA tarafından bilindiği hâlde, bugün artık 5 milyara varan yatırımları telaffuz etmeye başladık. Dolayısıyla, Balkanlarda yaşayan akraba topluluklarımızın, bizim soydaşlarımızın bu noktada yapılan bu yatırımların, bu hizmetlerin kendilerine özgüven tesis ettiğini, o bölgelerde rahat ve huzur içerisinde, özgüvenli bir şekilde yaşamalarına, istikbale daha güzel ve istikrarlı bir şekilde bakmalarına vesile olduğunu söylediklerini burada ifade etmek istiyorum.

Tabii, zaman zaman burada ifade ediliyor bölgeyle ilgili yapılan restorasyonlarda birtakım yanlışlıkların bulunduğu. Hatta yine ifade edildi, özellikle Ohri'yle ilgili olarak bir ifadede bulunuldu burada, denildi ki "Ohri'de bir cami, kilise olarak restore edildi." Arkadaşlar, böyle bir şey mümkün değil, böyle bir şey mevzubahis değil, bu doğru bir bilgi de değil.

Bakınız, Ohri'de 2000 yılında İmaret Camisi restorasyonuyla ilgili bir anlaşma yapıldı. Bu İmaret Camisi'nin altında bir Plaosnik Kilisesi var. Bu restorasyon yapılırken bu Plaosnik Kilisesi'nin de restore edilmesi konusunda bir mutabakata varıldı. Dolayısıyla, burada söylenen sözlere özellikle dikkat edilmesi gerekiyor. Yani, bir caminin, bir ecdat yadigârı caminin yerine kilise yapıldığı hususunda, bunun da TİKA tarafından yapıldığı hususunda bir söylemde bulunurken özellikle dikkat edilmesi gerekiyor. Bu çünkü herkesi rencide edecek bir tutum olarak algılanabilir. Bunlar, üzerinde siyaset devşirilecek, siyaset konusunda istismar edilecek konular değil diye düşünüyorum.

Bakınız, ben size başka bir hususu anlatmak istiyorum. 2009 ya da 2010 yılında -beni hafızam yanıltabilir- Sayın Cumhurbaşkanımız -o zamanki Başbakanımız- Karadağ'a gidiyor. Karadağ'ın Podgorica ilinin Tuzi kasabasına gidiyor. Tuzi kasabasının o zamanki müftüsü Rıfat Feyziç -şimdi de aynı şekilde müftü, hatta geçtiğimiz hafta buradaydı kendisi de- orada bir Türk şehitliğini ziyaret ederken Sayın Cumhurbaşkanımızı -o zamanki Başbakanımızı- bir yere davet ediyor, burası Nizam Camisi. Nizam Camisi'ne gidiyorlar, bakıyorlar ki her taraf yıkık, harabe bir durumda. Ve diyor ki Rıfat Feyziç: "Sayın Başbakanım, bundan tam yüz yıl önce, 1911 yılında bu caminin mütevelli heyeti İstanbul'da Devlet-i Aliyye'ye bir mektup gönderiyor bu caminin birtakım hususlarının karşılanmasına matuf olarak. Ve ondan sonra Balkan Savaşları ortaya çıkıyor, irtibat kopuyor, Karadağ elimizden çıkıyor ve bu caminin bu talebi atıl kalıyor. 1933 ya da 1935 yılında bu caminin imamı da yine bir Hırvat tarafından katledilince camiye kilit vuruluyor, cami kapanıyor. Allah aşkına bu camiyi restore edin." Ve bu cami 2011 yılında TİKA tarafından restore edilmek suretiyle Kadir Gecesi'nde açılışı yapılıyor. Bu açılışta oradaki halk ne diye sesleniyor biliyor musunuz? "Allah aşkına, Türkiye bizim mektuplarımıza cevap vermek için artık yüz yıl beklemesin." diyor. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Devamla) - Arkadaşlar, bizim bakış açımız bu, bizim Balkanlara bakış açımız bu. Bilge Kral'ın söylediği gibi "Biz burada savaşıyorsak İstanbul'u savunuyoruz." diyor.

Çok teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)