| Konu: | Askeri Hakimler Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair |
| Yasama Yılı: | 5 |
| Birleşim: | 54 |
| Tarih: | 11.02.2015 |
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan tasarı üzerinde şahsım adına söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, genel olarak hâkim bağımsızlığı kavramıyla aynı anlamda kullanılan yargı bağımsızlığı hâkimlerin kararlarını verirken özgür olmaları, hiçbir dış baskı ve etki altında bulunmamaları, baskı yapılması kadar yapılma olasılığının ve tehlikesinin de bulunmaması, hâkimin kimseden emir almaması, hukuka ve vicdana göre karar vermesi biçiminde tanımlanmaktadır. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi yargının bağımsızlık ve tarafsızlığına iki açıdan bakıyor; objektif yönden ve subjektif yönden. Subjektif bağımsızlık ve tarafsızlık, yargılamayı yapan hâkimlerin kendi şahıslarına ilişkin olup bu hâkimlerin kişisel anlamda ön yargılı olmamaları ve tarafsız olmaları ya da ön yargılı olup olmamaları ya da tarafsız olup olmamalarına ilişkin bir husus. Çünkü yargı bağımsızlığında önemli olan kurallardan bir tanesi, yargılama faaliyetini yürüten hâkimin kendi iç dünyasından gelen yanlı rüzgârlara karşı da direnebilmesidir. Objektif bağımsızlık ise -buna kurum bağımsızlığı da denilmektedir- genel olarak yargılama organının her türlü kuşkudan uzak olmasını sağlayacak biçimde hâkimlerin ve savcıların gerekli güvencelere sahip olup olmadıkları yönündedir. Aslında, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, baktığımız zaman, yargılamanın objektif yönden bağımsız ve tarafsız olmasını o ülkelerde anayasaya, yasalara ve vicdanlara göre karar verilip verilmediği noktasında değerlendirmektedir. Bu noktada, yargı bağımsızlığının objektif olarak sağlanması demek yargının yürütme organına ve yasama organına karşı kurumsal anlamda bağımsız olması demektir.
Değerli milletvekilleri, adli ve idari yargı açısından getirilen bu düzenleme aslında askerî yargı açısından da hayli hayli geçerlidir. Aslında bizde öteden beri klasikleşmiş bir anlayış, bu, askerî hâkimlerin tayin, terfi, atama ve disiplin cezaları gibi özlük işleri konusunda doğrudan yürütme erkinin etkin olduğu ya da olması gerektiği gibi yanlış bir görüş hâkimdir. Askerî yargı da yargıdır, idari ve adli yargı da yargıdır. İdari ve adli yargı için getirilen güvenceler ya da yapılan düzenlemeler askerî yargı için de yapılmalıdır. Anayasa'mızın 145'inci maddesinin son fıkrasında "Askerî yargı organlarının kuruluşu, işleyişi, askerî hâkimlerin özlük işleri, askerî savcılık görevlerini yapan askerî hâkimlerin görevli bulundukları komutanlıkla ilişkileri, mahkemelerin bağımsızlığı ve hâkimlik teminatı esaslarına göre kanunla düzenlenir." hükmü öngörülmektedir. Yani, Anayasa'mız şunu söylüyor: Bu konuda siz kanun yaparken bir şeye bakmak zorundasınız -sınırlama- hâkimlik mesleği ve teminatını gözetim altında, önünüzde tutacaksınız. Eğer bu yasal düzenlemeyi yaparken siz hâkimlik mesleği ve teminatının güvencelerini dikkate almazsanız bu, Anayasa'ya aykırı olur.
Değerli milletvekilleri, aslında -bu tasarının odak noktasını- tasarının 13'üncü maddesindeki kurul bence eleştiri konusudur. Burada, aslında, getirilen kurulla işte, Millî Savunma Bakanının teklifiyle ve Başbakanın onayıyla atanacak 4 kişi var. Burada, mevcudundan daha geriye gidiş söz konusu. Burada resmen askerî hâkim ve savcılar siyasi iradenin gölgesinde bırakılmaktadır. Yani, siyaset, askerî kışlaya girdiğinden daha fazla askerî yargı ve savcılar arasında nüfuz etme olanağı bulmuştur. Aslında, kanundaki tanımıyla yapılan şey şudur değerli arkadaşlarım: Burada resmen öyle bir kurul var ki bu kurul, bakana, onun da ötesinde Başbakana terk edilmiş bir siyasi heyettir. Yani, burada resmen siyasetin müdahalesi vardır.
Şimdi, öyle bir kurul düşünün ki bu kurulun üyelerini Millî Savunma Bakanı teklif edecek, Başbakan atayacak. Esasen, burada getirilmek istenen düzenlemenin bağımsız ve tarafsız bir kurul oluşturmak olduğu ifade edilse de işin özünde öyle olmadığı, Bakanın ve Başbakanın yürütme organının doğrudan üyeleri olduğu dikkate alındığında ve ayrıca, bu üyelerin belirlenmesi hususunda anayasal bir düzenleme olmadığı gibi kanunda da hiçbir düzenleme getirilmiyor, sadece birinci sınıf olma şartı getiriliyor.
Ayrıca, bu kurulda geniş tabanlı temsil ilkesine dayanmayan, demokratik ve çoğulcu bir yapıya hizmet yapmayan ve tamamıyla oluşumu ve işleyişi itibarıyla yürütme organına bırakılan bir kurul yapısı söz konusudur. Bu yönlerden baktığımızda, bu kurul, aslında, Anayasa'mızın başta 145'inci maddesi olmak üzere pek çok maddesine aykırıdır. Çünkü, bu kanun her şeyden önce hâkimlik teminatı esaslarına göre düzenlenmemiştir, dikkate alınmamıştır. Nitekim, gerek Avrupa Birliği müktesebatı ve ilgili belgelerde gerekse Anayasa Mahkemesinin kararlarında askerî hâkim ve savcıların da diğer hâkim ve savcılar gibi özlük hakları bakımından güvenceye kavuşturulmaları gerektiği belirtilmektedir. Bu noktada, mahkemelerin bağımsızlığı ve tarafsızlığı ilkesiyle hâkimlik teminatı ve hukuk devleti ilkesi açıkça çiğnenmektedir. Bu bakımdan, mesleğe kabul etme, atama, nakletme, izin, terfi, disiplin, görevden uzaklaştırma, genelge düzenleme, yönetmelik çıkarma gibi özlük ve kariyer hakları bakımından önemli yetkilerle donatılan Askerî Hâkimler Kurulu ile oluşumuna dair bir maddenin ve Askerî Hâkimler Kuruluna verilen yetkilerin düzenlendiği diğer maddelerin açık biçimde Anayasa'ya aykırı olduğundan kuşkum bulunmamaktadır. Anayasa Mahkemesinin kararları ışığında söz konusu düzenlemelerin Anayasa'ya aykırılığına baktığımız zaman bu hususların aslında giderilmesi gerekmekteydi.
Değerli milletvekilleri, aslında, hâkimlerin bağımsız ve tarafsızlığını sağlayabilmek için bunların lafla ya da Anayasa'ya, yasalara konulan maddelerle olamayacağı çok açıktır. Hâkimlerin her şeyden önce tarafsız ve bağımsız olabilmeleri için güvenceye sahip olmaları lazım yani yargı güvencesine sahip olması lazım. Öyle bir şey düşünün ki, kurula atanmaları ya da kuruldan çıkarılmaları bakanın ve Başbakanın iki dudağı arasından çıkacak söze bağlı olan hâkimlerin hiçbir güvenceye sahip olmadıkları çok açıktır ve bu Askerî Kurulda görev almak isteyen hâkimler, iktidar partisinin parti binalarında dolaşırsa şaşırmamak lazım çünkü o noktada, Askerî Kurul üyesi olmak için bakanın ya da Başbakanın takdirini alması gerekir. Bunun için de bundan sonra Askerî Kurul üyeleri iktidar partisinin parti binalarında dolaşacaktır. Bu da yargının görüntüde bile tarafsız olmadığına dair toplumda bir kuşku yaratacaktır yani yargının görüntüde bile tarafsız olması ilkesine aykırı olacaktır.
Dolayısıyla Anayasa'ya aykırı olan bu hükümlerin değiştirilmesi gerektiğini, en azından bu kurulun demokratik yapıya kavuşturulmasını ve çoğunluk temsil esasına dayandırılması gerektiğini, yürütme organının buradan alınması gerektiğini düşünmekteyim. Burada HSYK'nın yapısına benzetilmiş ama teftiş hakkı verilmemiştir.
Ben, ileriki maddelerde sözlerimi devam ettireceğim.
Hepinize teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)