GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ KANUNU TASARISI VE TEKLİFİ
Yasama Yılı:2
Birleşim:121
Tarih:19.06.2012

HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle, bugün yaşanan olaydan dolayı hayatlarını kaybeden askerlerimize Allah'tan rahmet, ailelerine başsağlığı diliyorum. Yaralı askerlerimize de acil şifalar diliyorum.

İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu Tasarısı'nın 10'uncu maddesinde vermiş olduğum önerge üzerine söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

İş kazalarında dünya 3'üncüsü, Avrupa 1'incisi olan, ortalama her dakikada 1 iş kazasının meydana geldiği ve her gün 1 işçimizin hayatını kaybettiği bir ülkede yaşıyoruz. Bunlar kayıtlara giren iş kazaları ve bir o kadar da kayıtlara girmeyen iş kazaları mevcuttur. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Sayın Faruk Çelik bir soru önergesine cevaben, Sosyal Güvenlik Kurumu kayıtlarına göre, 2002 yılından 2011 yılına kadar 735.803 iş kazasının meydana geldiğini ve 10.804 kişinin öldüğünü belirtmiş.

Türkiye son yıllarında birbiri ardına yaşanan iş kazalarıyla sarsılmakta olup Tuzla tersanesi ve maden ocakları başta olmak üzere Türkiye'nin dört bir yanında yaşanan iş kazalarında her yıl yüzlerce yurttaşımız hayatını yitirirken binlerce yurttaşımız ise sakat kalmaktadır. Şubat ayında Adana'nın Kozan ilçesine bağlı Ergenuşağı köyü mevkisinde Gökdere Köprü Barajı tüneli kapağının patlaması sonucu 10 işçi yaşamını yitirdi, bunlardan 5'inin hâlâ cesedine ulaşılamadı. Nisan ayında Erzurum'da baraj göletinde 5 TEDAŞ işçisi göz göre göre yaşamını yitirdi, AKP Hükûmeti sadece bakmakla yetindi. Kazaların yaşandığı iş yerlerinin ortak noktası, iş güvenliğinin göz ardı edildiği, denetimin hiç uygulanmadığı, sendikalaşmanın olmadığı, taşeronluğun yaygınlaştığı işletmeler olmalarıdır.

Kamu işletmeciliği anlayışının gerilemesi, sendikalaşma oranının düşmesi  işçi sağlığı ve iş güvenliği konusunun kronik bir sorun hâline dönüşmesine neden olmuştur. Bu sorunlar çığ gibi büyürken, Hükûmetiniz sorunları çözmediği gibi, sorunların çözümü için çıkardığını iddia ettiğiniz yasaları da uygulamayarak, on yıllık İktidarınız boyunca iş kazalarının artmasına yol açtınız. AKP Hükûmeti 2004 yılında bir yönetmelik çıkararak kendi çıkardığı iş yasasını baypas etti. Çıkarılan yönetmelik Türk Tabipleri Birliği, Türk Mühendisler ve Mimarlar Birliğinin görüş ve önerilerini dikkate almadığından, Danıştay 10. Dairesi tarafından birçok maddesi iptal edildi. AKP Hükûmeti, yönetmeliğin iptalinin ardından, yasaya uygun yönetmelik yapmak yerine, 2008 yılı içerisinde 4857 sayılı İş Kanunu'nda değişikliğe gitmiştir. Bu değişiklik açık biçimde yargı kararını işlevsiz bırakmak için yapıldı. Yönetmeliğin yasaya uygun şekilde düzenlenmesi yerine, yasalar yönetmeliğe uydurulmak istendi. Bu yöntem, AKP Hükûmetinin on yıllık iktidar pratiği olup, yapılan, hukuk devleti olmanın ilkelerine aykırı olduğu gibi, demokratik yaşamın gerekleriyle asla örtüşmemiştir. Böylelikle, AKP Hükûmeti, kendi döneminde çıkardığı bir yasanın gereğini yapmak yerine, ikinci kez değiştirmek gibi trajikomik bir durumla karşı karşıya kalmıştır. Şimdi yıl 2012. AKP Hükûmeti yeniden bir düzenleme yapıyor ve kanun yapılırken, yine bu işin olmazsa olmazı olan başta Türk Tabipleri Birliği olmak üzere, meslek örgütleri ve sendikalar yine bu işin içinde yoklar. Bu yasa bu hâliyle çıkarsa, korkarım ki işçi sağlığı ve güvenliği kavramı iş sağlığı ve güvenliği kavramına indirilecektir. Bu yasa işçi sağlığı için değil, işverenlerin önlem almamalarının yolunu açmak için çıkarılmaktadır. Bu yasa sorunları azaltmayacak, daha çok, sorunların sorumlusu olarak çalışanları, iş güvenliği uzmanlarını ve iş yeri hekimlerini suçlayacak şekilde hazırlanmış bir yasadır.

Değerli milletvekilleri, İşçi Sağlığı ve Güvenliği Kanunu Tasarısı'nda denetimin özel kuruluşlar tarafından gerçekleştirilmesi gibi bir süreçle karşı karşıyayız. Bu süreç aslında biraz Yapı Denetim Kanunu'na da benziyor. Binaların denetimi nasıl özel firmalar tarafından sağlanıyorsa işçi sağlığı ve güvenliği denetimi de bu şekilde sağlanmak istenmektedir. Yani bozacının şahidi şıracı olmaktadır. Denetim özelleştirilerek ciddi bir rant alanı yaratılmak istenmektedir. AKP her şeyi metalaştırdığı gibi işçi sağlığı ve güvenliğini de metalaştırmakta ve işçi sağlığı ve güvenliğini bir hizmet olarak görmektedir. Oysa işçi sağlığı ve güvenliği bir hizmet değildir, bir haktır. Eğitim ve sağlık nasıl bir hak ise güvenli bir şekilde çalışmak da bir haktır. "Hak" dediğimiz zaman oraya devlet otoritesinden başka bir otoriteyi koyamazsınız, "hizmet" derseniz, koyarsınız. Zaten, AKP'nin yanılgısı da burada başlıyor. Sağlıklı ve güvenli bir çalışma düzeninin kurulmasının kamusal bir sorumluluk olduğu akıldan çıkarılmamalıdır. Bu konu, kâr mantığı üzerine kurulmuş ticari işletmelerin sorumluluğuna bırakılmamalıdır.

Değerli milletvekilleri, yasa her yönüyle eksik ve sakattır. Bütün çalışanların iş sağlığı ve güvenliği kapsamına alındığı, sağlık ve güvenlik önlemleriyle ilgili çalışanların sınırının kaldırıldığı yönünde açıklamalar gerçek dışıdır. Zira, kamu çalışanları kapsam dışı bırakılmıştır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HAYDAR AKAR (Devamla) - Keza "Bu kanun, çalışan istihdam etmeksizin kendi nam ve hesabına mal ve hizmet üretimi yapanlar hakkında uygulanmaz." ibaresiyle kendi nam ve hesabına çalışanları istisnalar içerisinde saymaktadır.

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.