| Konu: | Türkiye Cumhuriyeti ile Kosova Cumhuriyeti Arasında Gelir Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme ve Vergi Kaçakçılığına Engel Olma Anlaşması ve Eki Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı |
| Yasama Yılı: | 5 |
| Birleşim: | 53 |
| Tarih: | 10.02.2015 |
ERKAN AKÇAY (Manisa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 466 sıra sayılı Türkiye Cumhuriyeti ile Kosova Cumhuriyeti Arasında Gelir Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme ve Vergi Kaçakçılığına Engel Olma Anlaşması'na ilişkin Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, ülkeler arası ilişkilerde sermaye, teknoloji ve ticaret ilişkilerinin geliştirilmesine ve her iki ülkenin iş birliği ve dostluğunu artırmaya yönelik bu tür anlaşmaların her iki ülkenin de refahına katkıda bulunacağını düşünüyoruz. Anlaşmayla, kişilerin aynı gelir üzerinden iki devlette de birden vergilendirilmesinin önlenmesi amaçlanıyor ve bu anlaşma da bu amaca yönelik bir düzenlemedir ve destekliyoruz.
Şimdi, sayın milletvekilleri, bugün mutlaka bu kürsüden dile getirmemiz gereken bir hususu dikkatlerinize sunmak istiyorum, tabii, başta Hükûmetin dikkatine sunuyorum: Biliyorsunuz, 13 Mayısta Soma'da meydana gelen maden faciasında 301 maden işçimiz hayatını kaybetmişti ve bunların kıdem tazminatlarının ödenmesi söz konusuydu. Ancak, yaklaşık dokuz aya varan bir süre geçmesine rağmen, bu işçilerimizin aileleri bu işçilerle ilgili kıdem tazminatlarını maalesef alamadılar, bu birincisi.
İkincisi: Soma Anonim Şirketi maden ocaklarında çalışan -ki bu ocakların başında da kazanın yaşandığı Eynez Maden Ocağı gelir- 2.831 işçinin işine 1 Aralık tarihinde firmanın bir cep telefonu mesajıyla son verildi yani işçiler işten atıldılar ve kıdem tazminatları da yaklaşık bu iki buçuk aylık süre içerisinde hâlen ödenmemiş durumdadır. Peki, bunu kim ödeyecek? Elbette kıdem tazminatlarını ödemesi gereken, işçileri çalıştıran firmadır ancak firma bunu ödemek istemesine rağmen, firmanın mal varlığında blokaj olması, para ve mal varlığına tedbir konulması nedeniyle gayriiradi bir şekilde firma bunları ödeyememektedir çünkü bu tedbiri koyduran da 301 maden şehidinin ailesidir kıdem tazminatlarını almak üzere. Burada, aradan geçen bunca zaman içerisinde bu kıdem tazminatlarının ödenmesi konusu sürüncemede kalmıştır.
Şimdi, öncelikle, verilen bazı sözleri hatırlatmak istiyorum. Bu sözleri veren iktidar partisinin yöneticileri ve Hükûmetin sayın bakanlarıdır, başbakanlarıdır. Söz çok önemlidir, söz namustur değerli arkadaşlar. Hükûmet tarafından verilen bu sözlerin tutulması gerekir. Kaza sonrası bazı bakanların ve yetkililerin şöyle söylediklerini çok iyi hatırlıyoruz: "Efendim, kimse işsiz kalmayacak, hiç kimsenin işine son verilmeyecek, hiçbir işçi işten atılmayacak." Defaatle bu tekrarlandı Soma'da ve Ankara'da. Ne oldu? 1 Aralıkta 2.831 işçi cep telefonu mesajıyla işten atıldı. Mesajda bir de dediler ki "Bundan sonraki hayatınızda mutluluklar ve başarılar dileriz." Ee, bundan sonraki hayatında işten atılan bir işçinin mutlu olması, huzuru bulması ve geleceğine güvenle bakması mümkün mü? Elbette değil. Ee, ondan sonra, tekrar bir söz daha verildi Başbakan Yardımcısı Sayın Bülent Arınç tarafından. Efendim "Kimse aç ve açıkta bırakılmayacak." denildi. Ee, bu sözlerin de üzerinden yaklaşık iki buçuk aylık bir süre geçti. Şu anda işçiler aç, işçiler açıkta ve işsiz, gelecekleri belirsiz.
Dün akşam, gece saat onda Soma'dan yola çıktılar, yaklaşık 700 kilometrelik bir yolu bu karda kışta ve malum, kış şartlarında trafik güvenliğini de dikkate alırsak zorlu bir yolculuktan sonra sabaha karşı Ankara'ya intikal ettiler. Çalışma Bakanlığı önünde, Türkiye Kömür İşletmeleri bahçesinde kendi sorunlarını ve taleplerini tekrar Hükûmet yetkililerine hatırlattılar ve daha sonra da Türkiye Büyük Millet Meclisine geldiler. 400 kişilik kalabalık bir grup olduğundan dolayı ve salı gününün grup toplantılarının yoğunluğu da dikkate alınarak 20 işçi kendi aralarından seçildi, bazı sendika görevlileri ve milletvekili arkadaşlarımızla, Cumhuriyet Halk Partisinden Manisa Milletvekili Sayın Özgür Özel, Milliyetçi Hareket Partisinden ben Erkan Akçay, Kütahya Milletvekilimiz Sayın Alim Işık olmak üzere refakat ettik ve bütün partilerin grup başkan vekilleri ziyaret edildi ve bu işçilerin tazminatlarının ödenmesi konusunda gerekli görüşmeleri hep birlikte yaptık.
Geçtiğimiz günlerde görüştüğümüz bu Maden Kanunu'nda da aynı husus dile getirildi. Biz öyle hatırlıyoruz ki Sayın Doğan Kubat Bey de konuyla yakinen ilgilendi. Bu 2.831 işçinin kıdem tazminatlarının ödenmesi için yaklaşık bir fikir birliği oluşmasına rağmen, Enerji Bakanlığının uzlaşmaz tutumu nedeniyle maalesef, Maden Kanunu'na bu konulamadı. Mutlaka, verilen sözlerin yerine getirilmesi bakımından da olsa bu tazminatların Türkiye Kömür İşletmeleri tarafından işçilere ödenmesi ve hemen akabinde de yine Türkiye Kömür İşletmeleri tarafından firmalara, maden şirketlerine rücu edilmesi şu an görünen en sağlıklı yoldur. Firma diyor ki: "Ben bunları, bu tazminatı ancak uzun vadede, taksitler hâlinde ödeyebilirim." Peki, bunu ödemeyi devlete, Türkiye Kömür İşletmelerine, Enerji Bakanlığına yapsın firmalar. Aksi takdirde, işçiler hakikaten açlık derecesine gelmişler, kimileri ev kiralarını ödeyemiyor. Bunlar tarımdan kopan, tarım işçiliğinden kopan insanlar, başka bir güvenceleri yok, yapacak işleri yok. İstihdam sorunları da apayrı bir sorun. Şimdi, nerede istihdam edeceksiniz? Aylardır Hükûmetin dikkatini bu kürsülerden de çektik. Madenlerin kapatılmaması gerekir. Madenler güvenli hâle getirilerek işçiler çalışmaya devam etmek istiyor. Ancak, ciddi manada iktidar partisi grubuna da hatırlatmak istiyorum: Enerji Bakanlığı, Türkiye Kömür İşletmeleri çok anlamsız ve bizi de endişeye sevk eder ve şüpheye de düşürür bir şekilde ayak sürüyor değerli arkadaşlar. Bunun lâmı cimi yok, açıkça çözümden uzak duran bir tutum içerisinde. Neden ödenmek istenir?
Şimdi, termik santral yeni özelleştirildi. 1.500 çalışanın acaba kaçının işine oradan son verilecek? Yine, verilen sözler tutulacak mı? "Kimse aç, açıkta bırakılmayacak." deniyor, daha sonra da oradan oraya işçiler hallaç pamuğu gibi atılıyor.
100 küsur bin nüfuslu Soma'da 3 bin, 4 bin kişinin bir anda işsiz kalması büyük bir sorundur değerli arkadaşlar. Soma ciddi manada bir sosyal patlamanın eşiğindedir. Bunu defaatle uyarıyoruz, sonra söylemediniz de demeyin. Bizler yapıcı, çözüm üreten, ilkeli bir politikayla bu konuların çözülmesini istiyoruz. Hükûmetin ve iktidar partisinin bu konuda duyarlı olması için çalışıyoruz.
Banka borçlarının ertelenmesi lazım. Bankalar, hacizler işçilerin kapısına dayanmış durumda. Aylık 800, 850, 900 liralık İşsizlik Fonu'ndan alınan geçici paralarla bu medarımaişet motorunun dönmesi mümkün değil. Gelecek karanlık ve endişeli bir bekleyiş söz konusu. Bir an evvel verilen sözlerin tutulmasını diliyor, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)