GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ KANUNU TASARISI VE TEKLİFİ
Yasama Yılı:2
Birleşim:121
Tarih:19.06.2012

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan kanun tasarısının 5'inci maddesinde verilen önerge üzerinde söz aldım, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, bugün Türkiye'de "iş kazası" denilen olayların aslında cinayet olduğunu söylersek abartı sayılmaz çünkü Türkiye bu konuda derecelere sahiptir; dünyada üçüncü, Avrupa'da birinci konumdadır.

Aslında, "kaza" hepimizin bildiği gibi, gerçekleşmesi önceden öngörülemeyen ve dolayısıyla, gerçekleşmemesi için herhangi bir önlem alınması olanağı bulunmayan bir riskin gerçekleşmiş olması hâlidir. Oysa Türkiye'de "iş kazası" adı altında yaşanan cinayetlerin pek çoğunda önceden gerçekleşmesi tahmin edilemeyen herhangi bir risk söz konusu değildir. Bile bile, bağıra bağıra olaylar olmakta, insanlar ölmekte ama, bundan önceki Çalışma Bakanımızın söylediği gibi, güzel güzel ölmektedir. Hâlâ bugün, Afşin Elbistan'da, 2'si mühendis olmak üzere 10 kişi toprak altındadır. Zonguldak'ta 17 Mayıs 2010'da meydana gelen kazada, 2'si maden mühendisi olmak üzere, 30 emekçiden 2 tanesi gerçekten aylar sonra kurtarılmıştır.

Değerli arkadaşlarım, bugün işçiler, çalışanlar iş kazasının nedeni değil, korumasız tarafıdırlar. Bugün, çalışan, üretim sürecinin parası ödenerek kolayca tedarik edilebilen bir unsuru hâline getirilmiştir. Bugün, çalışanın değeri emeğinin fiyatıyla ölçüldüğünden, çalışanın bir insan olarak taşıdığı yaşama hakkı bu üretim sürecinde dikkate alınmamaktadır. Türkiye'de bugüne kadar, üretim, işletme çıkarları, bireysel çıkarlar, üretim için üretim her zaman iş güvenliği ve işçi sağlığından önce gelmiştir. AKP İktidarında sorun daha da büyümüştür. AKP İktidarında uygulanan neoliberal politikalarda özelleştirme, taşeronlaştırma, işletme kârları, ihracat ve benzeri olgular temel başarı ölçütleri olarak ele alınmış, hiçbir şekilde bu unsurların arka planında üreticiye, yani emeğe, çalışana yer verilmemiştir. Üretim sürecinin merkezine insan konulmadığı için, işçi sağlığı sorunu toplumun genel sağlığının bir parçası olarak görülmediği için sorun yanlış bir temelde tartışılmıştır.

Gerçekten bugün yapılması gereken, iş kazalarını basit bir sağlık sorunu veya üretime ilişkin teknik bir mesele olarak görmemektir. İş kazasını, insanla ilgili, sosyal yanı ağır basan bir sorun olarak görmek gerekmektedir. Bu nedenle, iş kazası ve meslek hastalıklarının sosyallikten soyutlanarak teknik bir sürecin yol açtığı sağlık sorunu olarak görülmemesi gerekir. Üretim sürecinin merkezine insan ve çalışan konulmadığı sürece, işçi sağlığı sorunu toplumun genel sağlığının bir parçası olarak görülmediği sürece sorun yanlış bir temelde tartışılıyor demektir. Bu nedenle iş kazası ve meslek hastalıklarının sosyallikten soyutlanarak teknik bir sürecin yol açtığı sağlık sorunları olarak ele alınmaması gerekir.

Değerli milletvekilleri, işçi sağlığı ve iş güvenliği konusunu önemsediğimiz için ve Türkiye'de gerçekten işçi sağlığı ve iş güvenliği konusunda yaşanan kazalar, üretim kayıpları, yaralılar ve iş günü kayıpları "korkunç facia" denilebilecek boyutlara eriştiği için 23'üncü Dönemde Meclis araştırması açılması istemiyle bir önerge vermiştim ama bu önergemiz kabul görmedi. 24'üncü Dönemde de yine bu önergeyi verdik.

Bugün gerçekten Türkiye'de artık işçi sağlığı ve iş güvenliği konusunda alınacak önlemler maliyet artırıcı unsurlar olarak görülmektedir ve işverenler sürekli korunmaktadır, mevcut yasal mevzuatlar bile uygulanmamaktadır ve bunların denetimi de yapılmamaktadır.

1976 yılında staj için Zonguldak Havzası'na gittiğimde kafam basınçlı boruya çarpmıştı. Ben çıkardım bareti, baktım kafamda bir şey var mı diye, bir maden çavuşu bana "Kafana bakma, stim borusuna bir şey olmuş mu ona bak çünkü burada insanın canı stim borusundan daha değerli değildir." dedi.

Ben çalışanların da insan olduğu gerçeğini unutmamamız dileğiyle hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.