GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Milli Mayın Faaliyet Merkezi Kurulmasına İlişkin Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Yasama Yılı:5
Birleşim:46
Tarih:22.01.2015

CHP GRUBU ADINA OSMAN FARUK LOĞOĞLU (Adana) - Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

Değerli milletvekili arkadaşlarım, Milli Mayın Faaliyet Merkezi Kurulmasına İlişkin Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı'nın maddeleri üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi adına söz almış bulunuyorum.

Konuşmama "Göreve geldiğimde artık torba yasa olmayacak." sözünü veren Başbakan Davutoğlu'na, görüşülen torba yasanın 19 ayrı kanunda değişiklik önerdiği gerçeğine işaret ederek başlamak isterim.

MEHMET GÜNAL (Antalya) - Yukarıda bir daha var Sayın Loğoğlu, şu anda görüşüyoruz.

OSMAN FARUK LOĞOĞLU (Devamla) - Öyle mi?

"Başbakan Davutoğlu verdiği sözü tutmak ister." varsayımından hareketle, bu torba ya kendisinin bilgisi dışında Genel Kurula getirilmiş ya da ona rağmen getirilmiş olmalıdır gibi garip bir durum ortaya çıkmaktadır. Bunun izahını herhâlde kendisi ileride bize verecektir.

Ancak, bu bağlamda daha ciddi olan sıkıntı ise iktidar partisinin, Adalet ve Kalkınma Partisinin torba yasa yöntemini bir alışkanlık hâline getirmiş olmasıdır. Torba yasa iyi işleyen parlamenter sistemlerde, olağanüstü hâllerde belirli bir ihtiyaca yanıt vermek için başvurulan bir yöntemdir. AKP ise aklına her gelen ve birbiriyle ilgisi bulunmayan konularda bu istisnai vasıtayı sıradanlaştırmış ve bu nedenle, sağlıklı, iyi düşünülmüş, dört dörtlük yasalar yerine, sürekli tadil edilmesi gereken, eksik, yanlış, yetersiz yasalar çıkartılmasına sebep olmuştur. Torba yasa ihtiyacının bu kadar sık ve yoğun olması, AKP'nin planlı bir yönetim tarzı yerine, fırsatçı, perakendeci bir yönetime kendisini mecbur hissettiğini göstermektedir.

Değerli arkadaşlar, Cumhuriyet Halk Partisi olarak millî mayın faaliyet merkezinin kurulmasını gecikmiş bir adım olarak görüyor ve Hükûmetin getirdiği tasarının eksiklerle dolu olduğunu gözlemliyoruz. Bu nedenle, konuşmamın ilk bölümünde millî mayın faaliyet merkezine ilişkin olarak 15 Ocak tarihinde yapılan görüşmelerde Cumhuriyet Halk Partisinin dikkat çektiği hususlara ve söz konusu tasarının eksiklerine vurgu yapacağım.

Suriye'yle 1998 yılında imzalanan Adana Mutabakatı'ndan beri mayınların temizlenmesi konusu Türkiye'nin gündemindedir. O zaman Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı olduğum için bu konunun geçmişini gayet iyi hatırlıyorum. Bildiğiniz gibi, Türkiye, 1 Mart 2004 tarihinde taraf olduğu Ottawa Sözleşmesi uyarınca Nisan 2014 tarihine kadar temizlenmesi gereken döşeli kara mayınlarını on yıl içerisinde temizleyememiş ve sekiz yıllık ek bir süre almıştır. Döşeli kara mayınlarının taahhüt edilen sürede temizlenememiş olmasının iki vebali vardır. Bunlardan birincisi ve en önemlisi: Toplamda 1 milyon civarında mayının döşeli olduğu 17 ilimizde vatandaşlarımızın ve son yıllarda ülkemize gelen sığınmacıların can güvenlikleri tehdit altındadır, tehlike içindedir.

İkincisi: Altında imzamızın olduğu uluslararası bir sözleşmenin gereklerini zamanında yerine getirmemek Türkiye'nin dünyada zaten kötü bir durumda olan itibarını daha da sarsmaktadır. Ek süre isteyen başka ülkeleri örnek göstermek Türkiye'nin itibarını kurtarmaz, sadece ve sadece yapmanız gereken bir işi layıkıyla ve zamanında yapmadığınızı gösterir.

Genel Kurulda 15 Ocak günü yaptığımız görüşmelerde, kurulması planlanan millî mayın faaliyet merkezinin çalışmaları konusunda iki husus öne çıkmıştı. Bunlardan birincisi, temizlendikten sonra tarıma elverişli hâle getirilecek topraklar meselesi; ikincisi ise temizlik çalışmalarında Türk firmalarının yer alması konusudur.

Cumhuriyet Halk Partisinin bu konulardaki görüşlerini kısaca hatırlatmak isterim. Birincisi: Hükûmet, Anayasa'nın 44'üncü maddesinin gereğini yapmalıdır. Bir başka ifadeyle, temizlenerek tarıma elverişli hâle getirilecek topraklar topraksız ve az topraklı köylülerimizin kurdukları kooperatiflere ya da birliklere dağıtılmalıdır. Bu yönde atılacak bir adım toplumsal barışa da hizmet edecektir, bölge ekonomisine de yarar sağlayacaktır. Bu bağlamda, ihtiyaç duyulursa tarıma yatkın olan Ahıskalı Türklerden de yararlanma imkânı üzerinde durulabileceğine işaret etmek isterim. Bu başka bir konu ama burada sırf "Ahıska Türkleri" tabirini kullanmak istediğim için bu konuya işaret ettim.

İkincisi: Sayın Millî Savunma Bakanı mayın temizleme işinin neden Türk firmalarına verilmediği sorusunu "Temizlemiş olduğu mayınlı alan için 'Bu alan mayından arındırılmıştır.' şeklinde sertifika verebilecek Türk firması yoktur." diyerek yanıtlamaya çalışmıştır. Bunu anlamak veya kabullenmek mümkün değildir. Mayınları temizleyecek tecrübesi olduğunu beyan eden ve bunu 1999 yılında açıklamış olan Türk Silahlı Kuvvetlerinin mayınları temizlemesi neden hâlâ sağlanamamaktadır? Öte yandan, Hükûmet ve iktidar partisi mensupları, mayınlı arazilerin bulunduğu illerde yaşayan vatandaşlarımızı yakından ilgilendiren mayın temizleme faaliyetlerinin denetimine ilişkin bir bilgi şimdiye kadar vermemişlerdir. Biz, Cumhuriyet Halk Partisi olarak mayın temizleme faaliyetlerinin bu alanda uzmanlaşmış uluslararası ve ulusal kuruluşlar tarafından izlenmesinin, tekrar ediyorum, izlenmesinin yararlı olacağını düşünüyoruz.

Kısacası, ülkemizdeki mayın temizleme işlemleri Türk Silahlı Kuvvetlerinin ve yerel unsurların katkısıyla hızla sonuçlandırılmalı, tarıma elverişli hâle gelen toprakların topraksız ya da az topraklı çiftçilere verimli işletme gerekçeleriyle kurulacak kooperatifler yoluyla verilmesi sağlanmalı ve bu işlemler için güvenilir bir denetim mekanizması kurulmalıdır.

Değerli arkadaşlar, bu torba yasa asker intiharları konusunda önemli bir noktaya temas etmektedir. Asker kişilerin görev esnasında veya görev yerlerinde ölümü hâlinde, ölenin mirasçılarının seçtiği ya da baro tarafından görevlendirilen avukatın ücretinin ilgili bakanlık tarafından karşılanacak olmasını olumlu buluyoruz fakat bu düzenleme aynı zamanda eksik ve yetersizdir. Daha önce, Meclis çatısı altında da ifade edildiği gibi, son on yılda askerde intihar eden gençlerimizin sayısı şehitlerin sayısını geçmiştir. Bu torba içindeki küçük düzenlemeler, toplumun kanayan yarası hâline gelen asker intiharlarına çözüm bulmaktan uzaktır. Ayrıca, askerlik görevinin yerine getirilmesi sırasında gerçekleşen intihar olaylarında ölenlerin yakınlarına, sakat kalınması durumunda da asker kişinin kendisine tazminat ödenmemesi adil, hukuki ve eşitlikçi bir davranış değildir.

Öte yandan, Cumhuriyet Halk Partisinden Komisyon üyesi arkadaşlarımızın ifade ettikleri gibi, sadece parası olanın askerlik hizmetinden muaf tutulmasına ilişkin düzenleme eşit ve adil değildir. Bu konuda sosyal adaletin sağlanmasına, farklı gelir gruplarında yer alan gençlerimizin arasında adaletin tesis edilmesine ihtiyaç vardır. Anlaşılan iktidar partisi milletvekilleri bu ihtiyacı ciddiye almıyorlar ki konuya ilişkin verdiğimiz önerge ve tasarıları bugüne kadar hep reddetmişlerdir.

Değerli arkadaşlar, tasarıdaki eksikliklerden biri de disiplin kararları ve yargı denetimine açık olan idari işlemler nedeniyle Türk Silahlı Kuvvetleriyle ilişiği kesilenlerin özlük haklarının iadesi ve bu nedenle yaşadıkları mağduriyetlerin giderilmesi hususudur. Tasarı, bu konuyu neden içermemektedir? Ayrıca, resen emekliler için de yapılan düzenlemelerin bu torba yasa tasarısı içinde yer alması gerekirdi.

Sözlerime son verirken görüştüğümüz yasanın Türk Silahlı Kuvvetlerindeki haksız düzenlemelerin eşitlik temelinde giderilmesi için adım attığını teslim ediyorum fakat bedelli askerlik, resen emekliler, er ve erbaşların silah altında olduğu dönemde sigorta primlerinin devlet tarafından ödenmesi, subay ve astsubayların ek göstergelerinin düzenlenmesi, intihar vakalarında mirasçılara tazminat ve maaş sağlanması gibi konular hâlâ eşitlikçi bir anlayışla ele alınmayı beklemektedir. Bu konularda halkımızın beklentileri doğrultusunda adım atmadığımız sürece bu tasarı eksik bir şekilde yasalaşacaktır ve bunun giderilmesi için vakit geç değilse gerekenin yapılmasını istirham ediyorum ve hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)