GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Perakende Ticaretin Düzenlenmesi Hakkında Kanun Tasarı ve Teklifi
Yasama Yılı:5
Birleşim:42
Tarih:14.01.2015

CHP GRUBU ADINA HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; perakende ticaretin düzenlenmesiyle ilgili kanun tasarısıyla ilgili görüşmeleri yapıyoruz ve ikinci bölümün geneli üzerinde görüşlerimi açıklayacağım.

Evet, Sayın Bakan da geldi kürsüye, konuştu. Yaklaşık on sekiz yıl süren ve birkaç tane bakan eskiten, her bakanın da bu Meclise getirmeyi taahhüt ettiği, esnafın da beklediği, AVM sahiplerinin de, büyük sermayedarların da, hipermarket sahiplerinin de beklediği bir yasayı konuşuyoruz. Bakan da şöyle dedi: "Aslında on sekiz yıl veya yirmi yıl bekleyen yasayı on sekiz saat çalışarak, hatta, beyaz dumanın tütmesini bekleyerek çıkardık. İstenilen olmuş mudur, ideal bir yasa mıdır? Hayır, ideal bir yasa değil." Peki, bununla birlikte, TESK yani Türkiye Esnaf ve Sanatkârları Konfederasyonu da "Eksik olsa da bir adım atmış olacağız." diyor, o da yasadan memnun değil. Yasaya baktığımız zaman da bu görünen beyaz dumanı herkes bekliyordu yani esnaf bekliyordu, vatandaş bekliyordu, hipermarket sahibi, AVM sahibi, herkes bekliyordu. Beyaz duman göründü ama beyaz dumanı görünce herkes şok oldu. Gerçekten içinin boş olduğunu, sadece bugün mevcut durumu düzenleyen, tüketiciyi de koruyan -Tüketici Kanunu'yla korunuyor gerçi de- tüketiciyi de çok ilgilendiren ya da yerel esnaf ve sanatkârları ilgilendiren bir yasa olmadığını hep birlikte görüyoruz.

Şimdi, dedim ya, on sekiz yıl, yirmi yıl raflarda bekledi bu yasa. 2002'de yine Sanayi ve Ticaret Bakanı Sayın Ahmet Kenan Tanrıkulu bu yasayı getirmeye çalışmış ama başaramamış, hemen peşinden 59'uncu Hükûmette Ali Coşkun getirmeye çalışmış başaramamış ve özür dilemiş insanlardan "Bu yasayı getiremedim." diye. Sonra 60'ıncı Hükûmette 2 Bakan... Birini söylemeyeceğim çünkü biri bugün Yüce Divanda yargılanması gereken bir Bakan olduğu için adını da ağzıma almak istemiyorum ama diğeri benim kentimin Bakanı Sayın Nihat Ergün "Banda koyduk, yola çıktı, geliyor." demişti bu yasa için. O bant bir türlü bu Türkiye Büyük Millet Meclisine ulaşamadı, o yasayı göremedik. Yine 61'inci Hükûmet döneminde de Sayın Hayati Yazıcı "Tüketici Kanunu'ndan sonra bu yasayı çıkartacağız." demesine rağmen, yasa bir türlü gelmedi. Bu yasa Sayın Canikli'ye nasip oldu. Gerçekten yirmi yıldır getirilemeyen yasayı getirmeyi başardınız ama içini boşaltarak getirdiniz ayrı konu çünkü bu yasa için tasarı dışında kanun teklifi veren AKP milletvekilleri ve diğer muhalefet partisi milletvekillerinin taleplerinin veya öngörmüş olduğu yasa tekliflerinin hiçbiri bu yasanın içerisinde yok. Hatta, yaptığınız oylamalarda Komisyonda AKP milletvekilleri -biraz sonra söyleyeceğim- kendi yasa tasarılarının içerisinde olan maddelere bile ret oyu verdiler ya da bunun içinde olması için çaba sarf etmediler. Böyle bir durumla karşı karşıyayız.

Peki, şimdi bu yasa geldi ne oldu, bir de bu boyutundan bakmak lazım. Evet, amaç neydi bizim verdiğimiz tekliflerde? Ben de verdim çünkü bir kanun teklifi. Bir defa, "Haksız rekabete izin vermemeliyiz." diyorduk. Haksız rekabete izin vermemek ne demekti? Mesela bakkallarımız ürün satan üreticilerden çok kısa vadelerde ve peşin fiyatına almak zorunda kalırken ne yapıyordu hipermarketler? Dört, altı ay vadeyle çok büyük alımlar yaptığı için, toptan alımlar yaptığı için daha düşük fiyatla alıyordu ama bakkalın sattığı fiyata yakın bir fiyat koyarak kâr marjını büyük miktarlarda artırıyorlardı. Bu yasanın içinde bunu önleyici hiçbir şey yok.

Yine, hipermarketler savunuluyor, ki niye savunuluyor, bunu da anlamış değilim. Gelişmiş ülkelerde bile bizim kadar hipermarket veya AVM yok. Yaklaşık 400'ü bulan... 400'e henüz ulaşmadı ama Bakan Bey de burada açıkladı "2015 yılı içerisinde 400 rakamını yakalayacağız." dedi. Dünyada yine birinciyiz AVM'lerde ve hipermarketlerde. Eğer hipermarketler çok kabul edilebilir, ülke ekonomisinin gelişmesine katkı sunan kuruluşlar olsaydı gelişmiş ülkelerin bütün kentlerinde bizden fazla AVM olurdu ama o kentlerde, o ülkelerde bu AVM'leri göremiyoruz.

Yine, bu hipermarketlerin yazar kasa kullanmaları veya kredi kartı kullanmaları nedeniyle vergiye çok büyük oranda katkı sağladıkları söyleniyor ama en çok vergi verenler listesine baktığınızda bu uluslararası hipermarketlerin hiçbirinin sıralamada olmadığını görüyoruz, hatta birçoğu zarar bildiriyor, beş kuruş vergi vermiyor. Tabii, uluslararası firmaların kendi ülkelerine parayı nasıl transfer ettiklerini hepimiz biliyoruz. 80 milyar, 100 milyar ciroya yaklaşan bu firmaların vergi verenler listesinde olmadığını bir kez daha ifade etmek istiyorum.

Peki, bu AVM'ler ne yapıyor? "Kentin görsel bütünlüğüne katkı sunuyor." deniyor. Evet, kentin görsel bütünlüğüne ve görselliğine katkı sunuyor. Şuradan Eskişehir yolundan gidin bir bakın bakalım. Oradaki AVM'lerin kentin görseline nasıl katkı sunduğunu hep beraber bir bakalım görelim.

Şimdi, bu AVM'ler kendilerindeki uluslararası güçle kent merkezlerinde kuruluyorlar genelde ve imar planlarını değiştirerek, daha çok yeşil alanları kullanarak yapıyorlar ve hatta kentin yeşil alanlarını kendi sosyal etkinlikleri için de ayrıca ücret ödemeden kullanıyorlar. Tabii, bu AVM'ler aynı zamanda kentin ticari, sosyal ve trafik işleyişini de bozmaktadır. Bunlarla ilgili çok örnek verebiliriz.

Evet, AVM deyince benim kentim de akla geliyor. 1990'lı yılların başında bizim siyasi partimize mensup bir belediye başkanı kente, Kocaeli'ye AVM getirebilmek için çok büyük çabalar sarf etmişti. 1990'lı yılların başıydı. Hatta Türkiye'nin ilk "outlet center"i dediğimiz Outlet Center hâlen mevcuttur, Kocaeli'de kuruldu. İstanbul'dan sonra AVM'lerin açıldığı -Ankara'dan önce- ikinci kentti Kocaeli. Hatta Sakarya'dan, Düzce'den, Yalova'dan, Bursa'dan insanlar otobüs seferleri düzenliyorlardı bu Outlet Center'a, AVM'ye. Bu konuşmamı duyanlar hatırlayacaktır o günleri. Ama gel gelelim ki sonradan açılan, ikincisi, üçüncüsü, dördüncüsü, beşincisini gördükçe kente ne kadar zarar verdiğimizin, kentin geleceğiyle ilgili ne büyük sıkıntılar yarattığımızın farkına vardık. Gittiğimiz esnaf arkadaşlar haklı olarak şunu söylüyordu bize: "Evet, bu AVM'yi kente ilk siz getirdiniz." Doğruydu, o gün ihtiyaçtı ama bunun 2, 3, 4, 5 olması ve kent merkezlerinde olması artık ihtiyacın dışına çıkmış, yerel esnafı yani küçük esnaf dediğimiz esnafı, bakkal dediğimiz esnafı bitirme noktasına gelmiş.

Sayın Bakan, yine, yıllar itibarıyla bakkalların arttığını söylüyordu. Doğrudur, artıyordur, Türkiye'nin nüfusu sürekli artıyor. Nüfusa göre bir oran verdiğinde bu rakamın artmadığını görecektir.

AVM kültürüyle beraber bir şeyi daha öğrendik, tüketim toplumu olmayı öğrendik. 2002 yani 1990'lı yılların sonu ve 2000'li yılların başında başlayan, tüketim toplumu olma ve ekonominin buna dayandırılması, ki AKP Hükûmetinin temel hedefinde bu vardır, tüketerek büyüyen bir ekonomi hesabı yapmışlardır, üreterek değil, tam bunların istediği bir şeydir AVM'ler ve AVM'ler çığ gibi büyümüştür ama insanlar artık borçlanacak bir kurum, borçlanacak bir yer bulamıyor. Herkesin kredi kartı borcu var çünkü bu AVM'ler, bu hipermarketler öyle marketler ki adımınızı atmanızdan itibaren sizi harcamaya zorlayan, istemeseniz de harcadığınız bir duruma getiriyor.

Tabii, bunu söylüyoruz, AVM'ler ne yapılmalı? AVM'ler hızla kent dışına çıkartılmalı.

Bu kanunun içinde yine olmayan bir şey var: AVM'ler cumartesi veya pazar günü, hiç olmazsa haftada bir gün mutlaka kapatılmalı. İki nedenle kapatılmalı: Kent esnafının nefes alması için kapatılmalı. Bir de AVM'de çalışanlar için kapatılmalı. O AVM'de çalışan insanın yirmi yıl boyunca, on yıl boyunca, ne söylerseniz söyleyin, bir pazar günü çocuklarıyla tatil yapma imkânına sahip olması gerekiyor.

Yine, AVM'de çalışan insanların, bu marketlerde çalışan insanların örgütlenmesiyle ilgili en ufak bir madde yok ve sendikalı olmasıyla ilgili bu kanun teklifinin içerisinde en ufak bir madde yok. Onların da insanca yaşama, onların da belirli saatlerde gidip gelme... Ki bu saatler valiliğe bırakılıyor, en az on iki saat daha fazla çalışıyor bu insanlar. Bu köleliğe bir "dur" denmesi gerektiğine inanıyorum. Bu kanun içerisinde yine bununla ilgili bir şey yok.

Yine, Hükûmet her zaman olduğu gibi, "Bir kanayan yarayı çözeceğim." diye yola çıkmış ama sermayedarlara hizmet eden bir kanun tasarısını buraya getirerek yirmi yıl sonra yasalaştığını söylüyor, bununla övünüyor. Dediğim gibi, bunun içinde kent kültürünü bozmayan, kent esnafını tekrar canlandıracak, kent esnafına çare olacak kooperatiflerin kurulabileceğini söylüyorsunuz ama kooperatiflere kredi vermeyi söylemiyorsunuz. Bu yasadan önce de o insanlar bir araya gelip sizin baktığınız mantıkta bunları yapabilirlerdi ama sermayeleri güçlü olmadığı için, bunları yapma şansına sahip olmadılar.

Evet, tekrar bu yasanın gözden geçirilmesi gerektiğini ve gelecekte inşallah Cumhuriyet Halk Partisi iktidarında gerçek anlamda tüketiciyi koruyan, esnafı koruyan bir yasa çıkarılması konusunda çaba sarf edeceğimizi ifade ediyorum.

Hepinize sevgiler saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)