| Konu: | İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ KANUNU TASARISI VE TEKLİFİ |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 120 |
| Tarih: | 14.06.2012 |
AK PARTİ GRUBU ADINA MEHMET DOMAÇ (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 277 sıra sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu Tasarısı hakkında AK PARTİ Grubu adına söz almış bulunuyorum. Sizleri saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, ülkemiz, son on yılda önemli dönüşüm göstermiştir, dinamizmiyle sanayisi, ekonomisi gelişmiş, dünyanın 16'ncı büyük ekonomisi konumuna yükselmiştir. Türkiye, gelişmiş ekonomilerin krizlerle boğuştuğu bu dönemde gelişimi ve istikrarlı büyümesiyle dünya kamuoyunun dikkatlerini çekmektedir. Çalışma hayatında işverenlerin uluslararası pazarda rekabet gücünün artması, diğer yandan çalışanların sağlığının ve güvenliğinin sağlanması sürdürülebilir ve sağlıklı bir ekonomik büyüme için vazgeçilmezdir. Türkiye'nin hızlı gelişimi ve dünyanın lider ülkeleri arasına girmesine rağmen, iş sağlığı ve güvenliği alanında gelişmiş ülkelere kıyasla eksikliğimiz olduğu hepimizin farkında olduğu bir durumdur.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; "ekonomik alanda gelişmiş ülke" denildiğinde, sadece belirli bir büyüklüğe sahip ülke değil, aynı zamanda iş sağlığı ve güvenliği alanında gereken önlemleri almış, çalışanların yaşam hakkını her şeyin önünde gören ülkeler akla gelmektedir. İş sağlığı ve güvenliği konusu, sadece iş yeri ve çalışan düzeyinde değil, ülke ekonomisini, insanlarımızın refahını, toplumun tamamını doğrudan ilgilendiren, aynı zamanda ulusal ve uluslararası düzeyde ele alınması gereken bir önceliktir.
Bugün Genel Kurulun gündeminde olan İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu Tasarısı çalışma hayatında mevcut önemli eksikliğimizi giderecek, uluslararası platformda karşımıza çıkan bu eksikliğin ortadan kalmasını sağlayacaktır.
Yirmi yedi Avrupa Birliği ülkesinde iş sağlığı ve güvenliği kanunu bulunuyor, ayrıca İsviçre'de, ABD'de, Güney Kore'de, Yeni Zelanda'da, Kanada'da ve birçok gelişmiş Batı ülkesinde iş sağlığı ve iş güvenliği kanunu yaşama geçirilmiş durumda.
Görüşmekte olduğumuz kanun tasarısı, 61'inci Hükûmet Programı'nda ve Dokuzuncu Kalkınma Planı'nda -2012- öngörülmüş, 155 ve 161 sayılı ILO sözleşmeleri, Avrupa Birliği direktifleri, Avrupa Sosyal Şartı'na paralel olarak hazırlanmıştır. İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu Tasarısı yasalaşınca ülkemizdeki çalışma hayatında önemli eksiklikleri giderecek, Türkiye'nin sadece ekonomik büyüklüğüyle değil, çalışanlarına verdiği önemle de dünyanın gelişmiş ekonomileri arasında yer almasına katkı sunacaktır.
Sayın milletvekilleri, ILO kaynaklarına göre, biraz önce Sayın Çelebi de bahsetti, dünyada her yıl 1 milyon kadın ve erkek iş kazaları ve meslek hastalıkları dolayısıyla hayatını kaybetmektedir. Yine aynı kaynaklara göre her yıl 250 milyon insan iş kazaları, 160 milyon insan ise meslek hastalıkları sonucu ortaya çıkan zararlara maruz kalmaktadır. Türkiye'de her gün 172 iş kazası olmakta, 4 kişi iş kazası nedeniyle yaşamını kaybetmektedir ve 6 kişi ise sürekli iş göremez hâle gelmektedir.
İş kazası ve meslek hastalıkları nedeniyle ortaya çıkan maliyet, görünür ve görünmeyen maliyetlerin toplanmasıyla bulunmaktadır. Maddi kayıplar ülkelere göre farklılık göstermekle birlikte, gayrisafi yurt içi hasılalarının yüzde 5'i ile 3'ü arasında değişmektedir. İş kazası ve meslek hastalıkları maliyetleri üzerinde ülkemizde yapılan çalışmalar sonucunda, Türkiye'nin bu alanda yıllık 7 milyar Türk lirası değerinde bir kaybı olduğu öngörülmektedir. Bu rakamlardan da anlaşılacağı üzere, iş kazaları ve meslek hastalıkları sonucu maddi ve manevi kayıplar hem ülke ekonomisi açısından önemli boyutlara ulaşmakta hem de ailelerin yaşadığı, telafisi mümkün olmayan derin acılar tüm toplumun vicdanını sızlatmaktadır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kişinin çalıştığı iş nedeniyle sağlığını kaybetmesine asla izin verilemez. Çağdaş ülkelerde olduğu gibi, sağlıklı iş ortamının geliştirilmesi, sağlığın korunması, çalışanların ve işverenlerin eğitilmesi, bilinçlendirilmesi, gerekli güvenlik önlemlerinin alınması vazgeçilmezdir.
Yapılan araştırmalar iş kazalarının yüzde 50'sinin kolaylıkla önlenebilecek kazalar olduğu, yüzde 48'inin sistemli bir çalışmayla önlenebileceği, yüzde 2'sinin de önlenemeyeceğini ortaya çıkarmıştır. Bu da bizlere iş kazalarının yüzde 98'inin önlenebileceği gerçeğini ortaya koymaktadır. İş kazasında kaybettiklerimizi engellenebilir nedenlerden dolayı kaybettiğimizi biliyoruz. İnsan hayatının önlenebilir nedenlerle kaybedilmesi, bizlere, tüm topluma ve işverenlerimize önemli sorumluluklar yüklemektedir. Çalışma hayatına atılan vatandaşlarımızın sağlığını ve güvenliğini sağlamak, vicdanlarımızın kabul etmeyeceği iş kazalarını ve meslek hastalıklarını önlemek şu anda bizlerin sorumluluğundadır. Onun için bu kanun tasarısının Genel Kurulda kabulünde hepimizin desteği önemlidir.
Saygıdeğer milletvekilleri, çalışanların mesleklerini icra ederken sağlık ve güvenlik endişesinden uzak bir ortamda iş görmeleri, verimliliğin yanında sağlıklı ve huzurlu bir toplumun oluşmasında temeldir. İş yerlerinde işin sağlıklı ve güvenli bir ortamda yapılması için işyerinin tasarımından başlayarak inşasına, yerleşim düzeninden iş yapımı sırasında tüm süreçlerde bilimsel ve teknolojik gelişmeler dikkate alınarak önceliğin iş sağlığı ve güvenliğine verilmesi gerekmektedir.
Görüşmekte olduğumuz kanun tasarısı ile işle bağlantılı olan ya da işin yürütümü sırasında ortaya çıkan kaza ve yaralanmaların, çalışma ortamında bulunan risklerin önlenmesi, önlenemeyen risklerin ise asgari seviyeye indirilerek sağlıklı ve güvenli bir çalışma ortamının sağlanması amaçlanmaktadır.
Günümüzde işçi ve iş yeri tanımında yaşanan değişimler dikkate alındığında, işçinin "İş yerine ve işverene bağlı olarak ücret karşılığında çalışan kişi." olduğu biçiminde tanımın yetersiz kaldığı ortaya çıkmaktadır. Kanun tasarısı ile "işçi" değil "çalışan" kavramı getirilmektedir. "Çalışan" kavramı, farklı statülere sahip geçici, kısmi, tam zamanlı tüm çalışanları kapsamaktadır. Bu sayede artık kamu dâhil tüm çalışanlar iş sağlığı ve güvenliğiyle ilgili hizmetlerden yararlanacaktır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; çalışanların iş yerinden ve yaptıkları işten kaynaklanan tehlike ve risklere karşı sağlıklarının korunması ve güvenliklerinin sağlanması işverenlerin genel yükümlülüğüdür. Ancak, iş güvenliği konusunda tüm tedbirlerini almış iş yerlerinde dahi iş kazaları görülmesinin en önemli nedeni, iş güvenliği kültürünün olmaması, iş sağlığı ve güvenliği konusundaki kurallara uyulmamasıdır.
İşe başlama eğitimi almadan istihdam edilen çalışanlarda iş kazası görülme oranının fazlalığı istatistiki verilerden anlaşılmaktadır. İş kazalarına neden olan işe yeni başlama, çalışma yeri ya da iş değişikliği, iş ekipmanının değişmesi hâliyle yeni teknoloji uygulanmasından doğan mesleki acemiliğin giderilmesi eğitimle mümkün olup bu eğitimin verilmesi görevi işverene yüklenmiştir.
Kanun tasarısıyla, işe yeni alınanlar ve diğer çalışanlar yapacakları ya da yaptıkları işlerin riskleri konusunda bilgilendirilerek, iş yerinde sağlık ve güvenliklerini sağlanmayı amaçlayan eğitimlerden geçirilmesi düzenlenmekte, böylece iş yerinde iş sağlığı ve güvenliği kültürünün oluşturulması hedeflenmektedir.
Değerli milletvekilleri, kanun tasarısında önemli düzenlemeler arasında iş yeri hekimleri ve iş güvenliği uzmanları başta olmak üzere işverenlerin profesyonel yardım almasıyla ilgili değişimler bulunmaktadır. İş sağlığı ve güvenliğinin çok disiplinli ve kapsamlı bir alan olması ve bilgi birikimi, uzmanlaşma ve ekip çalışmasını gerektirmesi nedeniyle işverenlere profesyonel yardım ihtiyacı doğuyor olması kaçınılmazdır.
İş yerlerinde karşılaşılan sorunların başında iş sağlığı ve güvenliği alanında yetişmiş insan gücünün eksikliği gelmektedir. Kanun tasarısıyla çalışanların sağlık ve güvenliği açısından çalışma ortamlarının iyileştirilmesi amacıyla iş yeri hekimi, iş güvenliği uzmanı ve iş yeri hekimi dışındaki diğer sağlık personeli gibi iş sağlığı ve güvenliği personellerinden yararlanmaları bu hizmetin teminiyle ilgili modeller ve iş sağlığı güvenliği profesyonellerinin yetki ve sorumlulukları düzenlenmektedir. Bu düzenlemeleri şöyle sıralamak mümkün:
Bütün çalışanlar sayı sınırlaması ve iş yeri türüne bakılmaksızın, kamu çalışanları da dâhil olmak üzere, iş yeri hekiminden ve iş güvenliği uzmanından yararlanma hakkı kazanmaktadır.
İş yeri hekimi ve iş güvenliği uzmanlarına iş yerinde alınması gereken tedbirleri işverene yazılı olarak bildirme ve bildirilen hususlardan hayati tehlike arz edenlerin işveren tarafından yerine getirilmemesi hâlinde Bakanlığın yetkili birimine bildirme yükümlülüğü getirilmektedir.
İş yeri hekimi ve iş güvenliği uzmanlarının iş sağlığı ve güvenliği hizmetlerinin yürütülmesindeki ihmallerinden dolayı hizmet sunumları işverene karşı sorumlu oldukları kanun hükmü olarak düzenlenmiştir.
İş kazası veya meslek hastalığı sonucu ölüm meydana gelen iş yerinde bu ölümde ihmali tespit edilen iş yeri hekimi veya iş güvenliği uzmanının yetki belgesi askıya alınabilecektir.
İş sağlığı güvenliği profesyonellerinin mesleki bağımsızlığı ve etik ilkelere uyma zorunluluğu ilk defa kanunla düzenlenmektedir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kanun tasarısıyla getirilen en önemli değişikliklerden birisi de tehlike sınıfları ve risk değerlendirmesi temelli koruyucu, önleyici bir yaklaşımdır. Uluslararası uygulamalar ve özellikle Avrupa Birliği mevzuatında yer alan risk bazlı yaklaşım temelli olan risk değerlendirmesi kavramı iş yerinde var olan ya da dışarıdan gelebilecek tehlikelerin belirlenmesini, risklerin analiz edilerek derecelendirilmesini ve kontrol tedbirlerinin kararlaştırılması amacıyla yapılması gerekli çalışmaları içermektedir.
İş yerleri az tehlikeli, tehlikeli, çok tehlikeli olarak sınıflandırılmaktadır. Çok tehlikeli sınıfta yer alan maden işletmeleri, inşaat, metal, mobilya üretimi, kimya sektörü ile tersaneler ya da büyük endüstriyel kazaların oluşabileceği iş yerlerinde risk değerlendirmesi yapılmaması işi durdurma sebebi sayılacaktır.
Değerli milletvekilleri, iş sağlığı ve güvenliği sağlanması ile meslek hastalıklarıyla mücadele konusunda üzerinde önemle durulması gereken iş yerlerimiz küçük ve orta ölçekli işletmelerdir. Türkiye'de iş yerlerinin yüzde 99,7'si 1 ve 49 kişi arasında istihdam sağlayan KOBİ'lerden oluşmakta olup, çalışanların yüzde 83,8'i bu iş yerlerinde istihdam edilmektedir. İş kazalarının ise yüzde 83'ü KOBİ'lerde meydana gelmektedir. KOBİ'lerin yönetsel ve finansal imkânsızlıkları nedeniyle iş sağlığı ve güvenliği konusunda yeterince önlem alamadıkları uzmanların vurguladıkları hususların başında yer almaktadır.
Tasarıyla, kamu kurum ve kuruluşları hariç 10'dan az çalışanı bulunan tehlikeli ve çok tehlikeli sınıfta bulunan iş yerlerinde görev yapacak iş yeri hekimi ve iş güvenliği uzmanı ve diğer sağlık personelinin vereceği hizmet bedellerinin Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından kaynak aktarılarak karşılanması düzenlenmekte, kurulacak olan sağlık güvenlik merkezleri, ortak sağlık ve güvenlik merkezleri ile iş sağlığı ve güvenliği hizmetlerinin KOBİ'ler tarafından finanse edilmesi konusunda kolaylıklar sağlanmaktadır.
Değerli milletvekilleri, iş kazaları ve meslek hastalıklarıyla mücadele konusunda önemli engellerden birisi de yeterli kayıt tutulmaması ve istatistiki bilgi eksikliğidir. Kanunla, iş kazaları ve meslek hastalıklarının tespit edilmesi, takibi ve önlenebilmesi için artık çalışanların tamamına sağlık gözetimi zorunluluğu getirilmiştir. Ayrıca, işe girişlerde çalışanın iş yeri hekimi tarafından görülmesi ve sağlık raporunun düzenlenmesi zorunlu hâle gelmektedir. İşverene, iş kazalarını ve meslek hastalıklarını tek bildirim esasıyla iş kazaları için rapor hazırlama zorunluluğu getirilmektedir. Sağlık kuruluşlarına intikal eden iş kazası ve meslek hastalıkları vakalarını bildirme yükümlülüğü getirilmektedir. İş yeri hekimi ya da sağlık hizmeti sunucularına meslek hastalığı ön tanısı koyma ve Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından yetkilendirilen sağlık hizmeti sunucularına sevk etmelerine imkân tanınmıştır. Bu düzenlemeyle, iş yerinde çalışan ilk muayene etme imkânına sahip olan iş hekimi ile sağlık hizmet sunucularına meslek hastalığı ön tanısı koyma yetkisi verilmektedir. Böylece, yılda en az 40 bin civarında olan meslek hastalığı vakalarının tespit sayılarının artırılması hedeflenmektedir.
Saygıdeğer milletvekilleri, iş yerlerinde iş sağlığı ve güvenliğiyle ilgili konularda çalışanların doğrudan temsil edilmesinin sağlanması ve bu temsilin çalışanların kendi aralarından biri olmasının temini için, Avrupa Birliği direktiflerine uygun olarak "İş sağlığı ve güvenliği çalışan temsilcisi" tanımı yapılmıştır. Bu düzenlemeyle, iş sağlığı ve güvenliği konularında iş yerinde çalışanların görüşlerinin alınması ve katılımlarının sağlanması düzenlenmektedir.
İş sağlığı ve güvenliğiyle ilgili yapılan çalışmaların başarılı olmasında en önemli aktörlerden birisi aynı zamanda çalışmaların büyük ölçüde uygulayıcısı çalışanlar olup, alınan tedbirlerin çalışanlarca benimsenmemesi ve sürekliliğin sağlanmaması gelmektedir. Bu sayede çalışanların iş sağlığı ve güvenliği konularında çalışmalara müdahil olma imkânı ve yönetime katılma hakkı getirilmektedir.
Değerli milletvekilleri, kanun tasarısıyla, geçici iş ilişkisiyle işverene gelen çalışanlara da İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu konusunda işveren tarafından bilgilendirilme yükümlülüğü getirilmektedir. Çalışanların yükümlülükleri özel olarak düzenlenmektedir.
Ulusal İş Sağlığı ve Güvenliği Konseyinin çalışma esasları kanuni dayanağa kavuşturulmaktadır.
Birden fazla iş yerinin bulunduğu iş merkezleri, iş hanları, sanayi bölgeleri ve siteleri gibi yerlerde iş sağlığı ve güvenliği yönünden koordinasyon sağlanması zorunluluğu getirilmektedir.
Hayati tehlikenin tespitinde işin durdurulması şeklinde bir düzenlemeye gidilmektedir.
İlkyardım, yangınla mücadele, kişilerin tahliyesi, ciddi ve yakın tehlike gibi acil durumlar için önceden planlama ve hazırlık yapma şartı getirilmektedir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz kanun tasarısı Türkiye'deki çalışma hayatının, ülke ekonomisinin en önemli noksanlarından biri olan iş sağlığı ve güvenliği sorunuyla mücadele konusunda çok önemli bir adımdır. Ülkemizde çalıştığı kurum, iş yeri, sektör, çalışanın statüsü ve iş yerindeki çalışan sayısı gibi sınırlamalara bakılmaksızın, artık her bir çalışan, sağlık ve iş güvenliği koruması altına alınmaktadır.
Yasanın yürürlüğe girmesiyle beraber, ilerleyen yıllarda, iş kazaları ve meslek hastalıklarından arınmış, iş barışı sağlanmış, ekonomisi ve refah seviyesi daha da yükselmiş bir Türkiye diliyor, sizleri saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.