| Konu: | Ceza İnfaz Kurumları Güvenlik Hizmetleri |
| Yasama Yılı: | 5 |
| Birleşim: | 39 |
| Tarih: | 07.01.2015 |
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan kanun tasarısıyla ilgili görüşlerimi açıklamak istiyorum.
Adalet ve Kalkınma Partisi iktidara geldiği günden bugüne kadar sürekli yargıyla bir didişme, yargıyla bir kavga içerisinde olmuş. Yargı, kendi beklentisine uygun kararlar verdiğinde övülmüş ama kendi beklentisine aykırı kararlar verdiği zamanda Başbakan tarafından, AKP'nin yetkilileri tarafından ve ilgili bakanlar tarafından yerden yere vurulmuştur. Sayın Başbakan "Siyasi parti başkanları hâkimler yerine geçemez; medya, gazeteler, televizyonlar, yazarlar hâkimin, savcının yerine geçemez." demiş, maşallah, kendisinden başka hâkim ve savcıların yerine geçen başka bir insan olmamış. Adalet ve Kalkınma Partisine dokunan yargı kararlarında hoplayıp zıplamış ama kendisinin beklentisine uygun kararlarda da "Yargı görevini yapıyor." demiş. Şimdi "Yargı kendi görevini yapıyor, yürütme olarak biz de görevimizi yapıyoruz." diyor çünkü bu karar, 28 Şubat darbesine yönelik, o zamanki paşalara soruşturma açılmasıyla, yargılanmasıyla ilgili, işine gelen bir karar, 14/2/2013 tarihinde söylemiş. Yine, Sayın Başbakan -bu sefer işine gelmemiş- kayıp trilyon davasında "Biz Türkiye'ye hizmet etmek istiyoruz -yani, Sayın Başbakan dediğim, Davutoğlu'ndan bahsetmiyorum, Sayın Recep Tayyip Erdoğan, o zaman Başbakan olduğu için- ama biz engelleniyoruz yargı kararları tarafından." Demiş. Ve Recep Tayyip Erdoğan demiş ki: "Yargı yanlış yaparsa kim denetleyecek?" E, hani siyasi partinin başkanları karışmayacaktı bu işe? Yine, o zamanki Sayın Başbakan "HSYK'ya kim karşı gelecek? Yetkim olsa HSYK'yı ben yargılarım." diyor. Yine, Sayın Başbakan Recep Tayyip Erdoğan o zaman diyor ki: "Yargı görevini yapmazsa anayasal suç işler." E, şimdi, yargı görevini yapmazsa anayasal suç işliyor da yolsuzluk, rüşvet iddiasıyla dünya çalkalanıyor, buna karşı faaliyete geçen savcılar, yargıçlar görevini yapmazlarsa anayasal suç işlemiş olmayacaklar mı?
Yine, Sayın Haberal'ın davasıyla ilgili Başbakan diyor ki, bakın, o zaman: "Bu karar ideolojiktir. İdeolojik bir kararla hâkimlerimizi, savcılarımızı korkutmaya, yıldırmaya, sindirmeye yönelik bir hukuk skandalıdır." Allah Allah! "Hukuk herkese şüphesiz eşit uygulanmalıdır. Sade bir vatandaşa uygulanan hukuk ile zengine, güçlüye uygulanan hukuk farklı olamaz." Ey Recep Tayyip Erdoğan, mademki hukukun herkese eşit uygulanması gerekiyor ise senin bakanlarına, senin yandaşlarına niye hukuku uygulamıyorsunuz, niye onlara uygulanmaya çalışılan hukuku engellemeye kalkıyorsunuz?
Yine, değerli milletvekilleri, şimdi, Recep Tayyip Erdoğan'ın Başbakan olduğu dönemde, bakın, bu Anayasa referandumunu göklere çıkartıyor. "Yargıyı ideolojik bataktan, kast sisteminden kurtaracak, küçük bir grubun kontrolündeki kapalı devre işleyişi katılımcı bir anlayışla değiştirecek süreci başlattık." diyor. "Anayasa Mahkemesinin değişimi birçok şeylerin önünü açıyor, HSYK'nın değişimi birçok şeylerin önünü açıyor. Artık telefonlarla 'Filancayı falan yere atayalım.' deme süreci bitiyor." diyor Recep Tayyip Erdoğan. Yine "12 Eylül referandumuyla yargı bağımsız ve teminat altına alındı." diyor yani 12 Eylül referandumunu övüyor Başbakan o tarihte. "Biz HSYK'nın yapısını demokratikleştirdik, yargı bağımsız ve tarafsız oldu; üstünlerin hukuku değil, hukukun üstünlüğü egemen oldu." diyor. Ne zaman söylüyor? 12 Eylül 2010 Anayasa referandumundan sonra.
Ama, değerli milletvekilleri, yine devam ediyor, "12 Eylül 2010 halk oylaması yargı için bir milat niteliği taşıyor. Yargıya millet eli değdi. Yargı, bir hizbin, dar bir anlayışın, bir grubun arka bahçesi olmaktan çıktı, milletin yargısı oldu." diyor. Ne zaman? 31/1/2012'de söylüyor bunu. Yani, demek ki siz, daha önce, 12 Eylül 2010 Anayasa referandumuyla yargıyı bir hizbin elinden kurtarmışsınız, milletin yargısı hâline getirmişsiniz ama devam etmişsiniz, Sayın Bekir Bozdağ da o zaman AKP Grup Başkan Vekili olarak ne kadar övgüler düzmüş: "Değişime direnenler kaybetmiştir." diyor yani o günkü HSYK'nın yapısını övüyor, "Demokrasinin standardını yükseltmek istemeyenler, yargının tarafsız ve bağımsız, milletin yargısı, sadece hukukun emrinde olan bir yargı arzusuna karşı çıkan, yargıyı arka bahçesi görenler kaybetmiştir." diyor, o zaman diyor. Demek ki o yargı, sizin tabirinizle "milletin arka bahçesi" olmaktan çıkmış, milletin yargısı olmuş size göre, övmüşsünüz. Şimdi, aynı Bekir Bozdağ ne demiş 21 Aralık 2013'te? "Yolsuzluk adı altında yürütülen iftira kampanyası ve siyaset mühendisliği kirli bir operasyondur." Kim yapıyor bunu? Sizin "milletin yargısı" dediğiniz yargı yapıyor. E, kardeşim milletin yargısı yapıyorsa niye karşı çıkıyorsunuz ya? Bırakın yapsın.
Şimdi, değerli milletvekilleri, yine Sayın Bülent Arınç da bu sefer referanduma övgüler diziyor. Şimdi, o zamanki Sayın Başbakanımız diyor ki: "Eğer devlet yasaları yapıp, milletine bu yasaları dayatırsa orada hukuk değil zulüm doğar." İşte siz, yasalar yapıyorsunuz, yasaları millete dayatıyorsunuz. Parlamentoda çoğunluk eliyle siz yargıya müdahale ederken aslında milletin iradesine şey yapıyorsunuz.
Şimdi, tabii, yine, Cumhurbaşkanının söylediği bir laf "Birtakım kirli, faili meçhul cinayetlere dahi bulaştığını görüyoruz." diyor. E, görüyorsanız açıklayın kardeşim ya. Madem bunlar kirli, faili meçhul cinayetlere karışıyorsa gördüğün şeyi niye açıklamıyorsun? "Daha şaşırtıcı şeyler duyacaksınız." diyor. Biz bu laflara alışkınız. Ergenekon ve Balyoz davalarında, Danıştay katliamından sonra o zamanın bakanı, Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin de söylemişti "Daha neler göreceksiniz." demişti, Abdullah Gül de söylemişti "Çok güzel şeyler olacak." demişti.
Değerli milletvekilleri, şimdi, Sayın Cumhurbaşkanı, bugünkü Cumhurbaşkanı diyor ki: "İşini yeraltından götürenler karşısında yargıyı bulacaktır." Aha, işte. "Şimdi, Recep Tayyip Erdoğan sıfatıyla konuşuyorum, Cumhurbaşkanı sıfatıyla değil." Ve yandaşları işini yeraltından götürmeye çalıştığı iddiasıyla soruşturma açıldığı içindir ki yargı karşısındadır. Bir zamanlar İstanbul'a gidip de arabanıza aldığınız, onları kahraman savcı ilan ettiğiniz savcılar şimdi bu iddiayı soruşturmuşlardır. Ve en sonunda da Sayın Cumhurbaşkanının, bir hukuk devletinin cumhurbaşkanının söylememesi gereken ibretlik bir anlayışını paylaşıyorum, diyor ki: 17, 25 Aralığı millet zaten 30 Mart ve 10 Ağustos seçilerinde yargılamış. Arkadaşlar, 17, 25 Aralığı millet zaten 30 Mart ve 10 Ağustos seçimlerinde yargılamış. Eğer, bu milletin, Adalet ve Kalkınma Partisine ya da Cumhurbaşkanlığı seçiminde Sayın Recep Tayyip Erdoğan'a oy vermiş olması Adalet ve Kalkınma Partisine yandaş iş adamlarının, bakanlarının, milletvekillerinin aklandığı, onların yargılandığı anlamına geliyorsa, bugün bu ülkede Adalet ve Kalkınma Partisine oy veren 20 milyon insan suç işlediği iddiasıyla soruşturulmamalıdır, onlar da aklanmışlardır. Ya, seçimler milleti aklamaz. Yani, Parlamentonun bir yargılama faaliyeti yoktur, Parlamento yasa çıkartır, millet adına yasa çıkartır; yargı da millet adına yargılama faaliyeti yapar, yargılama faaliyeti milletindir. O zaman, siz hırsızlık yapın, ırza tecavüz edin, seçimlere gidin "Bizim parti oy aldı." Şimdi, ben her türlü suçu işleyeyim, Cumhuriyet Halk Partisi de seçimi alsın "Canım, millet bizi akladı, yargıladı." Geçin arkadaşlar bunları.
Bakın değerli milletvekilleri, Ali Canani, Cengiz Altınkaya, Cumhur Ersümer, Güneş Taner, Hilmi İşgüzar, Hüsamettin Özkan, Koray Aydın, Muhtar Katırcıoğlu, Mesut Yılmaz, Recep Önal, Sefa Giray, Suat Hayri Ürgüplü, Tuncay Mataracı, Yaşar Topçu, Zeki Çakan, İhsan Eryavuz, İsmail Özdağlar, Şerafettin Elçi; hepsi gitmiş Yüce Divanda yargılanmış. Hiçbirisi giderken "Bize darbe yapıldı." ya da "Bizim Hükûmete darbe yapıldı." dememiş, yargılanmışlar. O Anayasa Mahkemesi ki onlar tarafından atanmamıştı. Bu Anayasa Mahkemesi sizin çıkardığınız kanunla oluştu, bunun üyeleri tamamen sizin döneminizde Abdullah Gül tarafından atandı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) - Bu Parlamentoda AKP'li milletvekilleriyle seçildi o baroların gönderdiği temsilci bile. Siz, kendi seçtiğiniz, kendi atadığınız adamlardan korkuyorsunuz. İşte bu, bu suçu işlediğiniz konusundaki iddianın toplumda ne kadar kuvvetli olduğunun somut göstergesidir.
Yapılacak tek bir şey vardır. Böyle ayak oyunlarını bırakın. O Soruşturma Komisyonunun Başkanı Hakkı Köylü dürüst bir hukukçu, dürüstlüğüne sonuna kadar güveniyorum, hukukçuluğuna güveniyorum. O insanı zorlamayın arkadaşlar. Soruşturma Komisyonu ayak oyunlarıyla böyle bir karar verecek, aklandı. Aklanmadı, tarih önünde aklanmadılar.
AKP'li arkadaşlar, siz de lütfen, bırakın, gitsinler, Yüce Divanda yargılansınlar, hiç olmazsa onlar da kurtulsunlar bu şaibeden Parlamento da kurtulsun.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)