| Konu: | İstanbul Milletvekili Aydın Ağan Ayaydın ve 56 milletvekilinin; 2013 yılında yapılan Seviye Belirleme Sınavı'nın iptaline ilişkin Ankara 18. İdare Mahkemesinin kararını uygulamadığı ve bu eyleminin Türk Ceza Kanunu'nun 257'nci maddesinde düzenlenen görevi kötüye kullanma suçuna uyduğu iddiasıyla Anayasa'nın 100'üncü ve TBMM İçtüzüğü'nün 107'nci maddeleri uyarınca Millî Eğitim Bakanı Nabi Avcı hakkında bir Meclis soruşturması açılmasına ilişkin önergesi (9/11) |
| Yasama Yılı: | 5 |
| Birleşim: | 38 |
| Tarih: | 06.01.2015 |
YÜKSEL ÖZDEN (Muğla) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; ben de Millî Eğitim Bakanı Nabi Avcı hakkında verilmiş olan soruşturma önergesi üzerine söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Sözlerime başlarken, 2015 yılının bu ilk oturumunda bu yılın hepimize, ülkemize, insanlığa sağlık, huzur, mutluluk getirmesini, Meclisimizin de daha huzurlu, daha sağlıklı, daha verimli toplantılarla geçmesini temenni ediyorum. Ayrıca, vefat eden milletvekilimize de Allah'tan rahmet diliyor, ailesine, sevenlerine, yakınlarına da başsağlığı diliyorum.
Şimdi, yaklaşık kırk dakikadır konuştuğumuz konuyla ilgili ne olduğunu bir kez de ben söylemek istiyorum: Evet, 2013 yılında yapılan SBS sınavında Fransızca ve Almanca cevap anahtarı olarak yanlışlıkla İngilizce cevap anahtarı kullanılmıştır. Bu, 718 öğrenciyi ilgilendirmektedir ilk etapta. Sınav sonuçları açıklandığı gün, 12 Temmuz 2013 gününde idare bunu fark etmiş ve gerekli düzenlemeyi anında yapmıştır. Burada söz konusu olan 718 öğrenci iken esasen sınavı tartışmalı hâle getirdiğinizde, sınavı sorgular ve biraz belirsizlik ortamı oluşturmaya çalıştığınızda etkilenecek olan öğrenci sayısı ise, biraz önce de söylendi, 1 milyon 112 bin kişi.
Şimdi, yapılanları tek tek sıralayalım: Evet, bir yanlışlık var ve idarenin davranışına bakalım. İdare, gereğini anında yapmış. 718 öğrencinin puanını tekrar düzenlemiş ama haklı bir itiraz var; o itiraz da şu: Şimdi, 718 öğrencinin puanı değişince geri kalan 1 milyon 112 bin öğrencinin puanı da değişecektir. Özellikle puanlar standardize edildiği için burada bir değişiklik olacaktır. Bakanlık da bu çalışmayı yapıyor çünkü bunları yapmak çok kolay, an meselesi, düğmeye bastığınızda çıkarabileceğiniz bir şey ve bu çalışma yapıldığında Bakanlığın değerlendirmesinde öğrencilerin puanlarının virgülden sonraki 3'üncü hanelerinde birer, ikişer basamaklık değişme oluyor. Ne oluyor? Bir öğrencinin puanı 372,126 iken 372,129 oluyor, evet, değişiyor. Bir başkasınınki 361,534 iken 539 -virgülden sonraki kısmını söylüyorum- 410,545 410,547'ye çıkıyor. Böylesine bir değişikliğin nelere yol açabileceğinin de hesaplaması yapılıyor ve evet, söylediğiniz gibi, Bakanımız defalarca söylüyor, diyor ki: "Müsterih olun, kimse mağdur olmayacak, öğrencilerimizin kafası karışmasın, veliler asla kuşkuya düşmesin çünkü biz bu sistemi işleteceğiz ve bu çark dönecek. Öğrencilerimizin, sınav stresinden yeni çıkan öğrencilerimizin tekrar bu kaygıya düşmesini istemiyoruz ve buna mahal vermeyeceğiz."
Şimdi, bir tarafta, burada söz konusu olan davranışlar içinde baktığımızda, idarenin davranışı. Burada açıklık var, burada şeffaflık var, burada hesap verebilirlik var, burada 1 milyon 112 bin öğrenciyi, onun annesini, babasını ve önceki, sonraki, bu sistemden etkilenecek olan öğrencileri düşünmek var, hesaba katmak var.
ALİM IŞIK (Kütahya) - Yüksel Hocam, fen lisesine gitmesi gereken öğrenci gidemedi. Kaç kişi var?
YÜKSEL ÖZDEN (Devamla) - Arkadaşlarımız sık sık şunu söylüyorlar, diyorlar ki: "Efendim, her bir sınav kaosa dönüştü, her bir sınav sistemi, işte, şöylesine, böylesine olaylarla geçti." Evet, şimdi, buna bakalım; burada bir şey var, her bir sınavı kaosa dönüştürmek isteyenler var, bu kesin. Bu durum karşısında bir beraberce bakalım. Yani burada bu çocuklar üzerine konuşuyoruz ama önce bu çocukların davranışına bakalım. Kim davranıyor? Çocukların davranışı var, idarenin davranışı var, yargının davranışı var ve siyasetin davranışı var. Öğrencilerin davranışına bakalım. Toplam 103 öğrenci, en son mahkemenin istediği değişiklik yapıldıktan sonra standart puanlar da yani 1 milyon 112 bin öğrencinin puanı değiştikten sonra 99 kişinin gidebileceğinden daha yüksek puanlı okula gittiği tespit ediliyor. Burada bu çocuklara yönelik olarak geriye dönük aleyhlerinde bir işlem yapma mahkeme kararı da olsa kimseyle ilgili yapılacak bir şey değil artık. 4 tane öğrenci için de daha yüksek puanlı bir okula gidebileceği tespit ediliyor. Şimdi, bakalım, öğrenci davranışı çok anlamlı, bu 4 öğrenciye teklif ediliyor, deniliyor ki: "Siz bu okula girmişken, yeni puanınızla bir üst puandaki şu okula gidebilirsiniz." O okula da yazı gönderiliyor "Kontenjan varsa kullanın, yoksa yaratın, ek kontenjan çıkarın." 4 öğrencinin hepsi de diyor ki: "O iş bitti, biz onu geçeli çok oldu, artık biz önümüze bakıyoruz, derslerimize bakıyoruz, ben üniversiteye çalışıyorum, beni rahatsız etmeyin."
Bir gecede, bir günde, bir haftada karar veren mahkeme 1 milyon 112 bin öğrenciyi ilgilendiren konuda temmuz, ağustos, eylül, ekim, kasım, aralık, ocağın 10'unda karar veriyor. Şimdi, öğrenci davranışını koydum, mahkemenin davranışı da burada. Yılın ortası olmuş, o zamandan sonra ne yaparsınız? Ki yapılması geren şeyi de Bakanlık gene yapıyor. Çıkardığı şey ne? Diyor ki: "Bunlar bunlar olacak." ve yapılmış.
Diğer tarafta, bu sefer siyasetin yaptığına gelecek olursak... Üstünden bir buçuk yıl geçmiş. Bu çocukların derdi artık üniversite. Bırakın, rahatsız etmeyelim. Çocukları artık kendi hâllerine bırakalım, okullarında mutlu olduklarını derslerinde gösteriyorlar ve lütfen çocuklar üzerinde bunları konuşuyorken... Ben öncelikle bu çocuklarımızın daha yüksek puanlı okula gidebilecek iken hiç kılını kımıldatmayan, ben okuluma alıştım, öğretmenlerime alıştım, önüme bakıyorum diyen öğrenciler sadece bununla mı konuşuyor? Diyorsunuz ki her bir sınav sistemi... Evet, Türkiye büyük bir ülke, Türkiye'de sınava giren öğrenci birçok Avrupa ülkesinin nüfusundan çok çok fazla. Onun için her bir seferinde biz bu işi titizlikle yapıyor olmamıza rağmen, evet, bazen engeller çıktığında gereği yapılıyor ve sınav değiştiriliyor.
Şimdi diyorsunuz ki: "Çocukları düşünmüyorsunuz." Değerli milletvekili arkadaşlarım, biz hepimiz burada sınav söz konusu olduğunda hep şunu söyledik: "Bir eğitim sistemini sınav üzerinden konuşmak kadar yanlış bir olay yok." Çocukların kazanımları, bireysellikleri, sosyallikleri, kendi kişisel gelişimleri, hiçbirisini konuşmuyoruz; sadece sınav üzerinden konuşuyoruz. İşte, Bakanlığımız bunu değiştirmeye çalışıyor; bu sınavı böylesine bir sınav olmaktan, yılda 1 defa olan, 2 defa olan ve -herkesin- mazeret sınavının olmadığı, çocuklar için böylesine bir baskı olmaktan çıkaralım ve diyor ki: "TEOG'u getirelim." Kalan sürem içerisinde...
Diyorsunuz ki: "Öğrenciler bu kadar mağdur, öğretmenler bu kadar mağdur." Daha birinci dönemin sonunda bununla ilgili yapılan çalışmaların sonucunu sizinle paylaşayım.
İlki, bakın en önemlisi: Soruluyor TEOG sınavı, okulu ve öğretmenleri ön plana çıkarmakla ilgili görüşler. Burada 1.526 öğretmenimizin görüşü var ve daha ilk uygulama yani ilk dönem, bir dönem uygulamanın arkasından öğretmenlerimizin yüzde 57'si diyor ki: "Sınav, okulu ve öğretmenleri ön plana çıkarmıştır. Bu sonuç bize yeter." Eğer öğretmenlerimiz bugün Türkiye'de okulun ve öğretmenlerin ön plana çıkmaya başladığını söylüyorsa bu bizim gurur duymamız için yeterli.
Bununla kalmıyor, ikincisi, yine, öğretmenlerimiz diyor ki: "TEOG sınavı öğretmenleri müfredatın takibinde daha çok disipline etmiştir." Kim söylüyor? Öğretmenlerimiz söylüyor. Ne kadarı? Gene yaklaşık yüzde 55'i, diyor ki: "Artık, müfredat takibine disiplin gelmiştir."
Üçüncüsü: Öğretmenlerimize soruyoruz kanaatlerini, diyorlar ki yaklaşık yüzde 58,32'si: "TEOG sınavıyla okula devamlılık daha fazla sağlanmıştır." Biz bunun derdindeyiz ve bu ülkenin çocuklarının önüne bakarken sınavın bir stres malzemesi olmaktan çıkmasını istiyoruz.
Öğrencilerimize de sorduk, öğrencilerimizin yüzde 50'si şu kanaatte: "TEOG sınavıyla öğrencinin dersi derste öğrenmesi sağlanmıştır." Bu, bir eğitimci için ve bu iktidar partisinin bir milletvekili için, benim her zaman gurur duyacağım bir tablodur. Hemen arkasından "Okula devamlılık sağlanmıştır." diyor öğretmen ve öğrencilerimizin yüzde 60'ı. Evet, daha söylenecek belki çok şey var ama tablo budur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
YÜKSEL ÖZDEN (Devamla) - Ben huzurlarınızda, Bakanımızla ilgili verilen soruşturma önergesinin gerçekten lüzumsuz yere olduğunu söylüyor, görüşümüzün bu soruşturmanın aleyhinde olduğunu belirtiyor ve hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)