GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: (2/1674) esas numaralı İfade Özgürlüğünün Eksiksiz Sağlanması Bağlamında; Terörle Mücadele Kanunu ile Türk Ceza Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi'nin doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/225)
Yasama Yılı:5
Birleşim:38
Tarih:06.01.2015

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlarım.

İç Tüzük'ün 37'nci maddesi uyarınca komisyona sevk edilmiş ve ilgili sürede değerlendirilmediği için doğrudan gündeme alınmasını önerdiğimiz bir teklifle karşınızdayız.

Öncelikle, Adana Milletvekilimiz rahmetli Murat Bozlak'ı bir kez daha buradan özlemle anıyoruz. Grubuna ve sevenlerine de başsağlığı diliyoruz.

Kanun teklifimiz ifade özgürlüğüne yöneliktir. İfade özgürlüğünün Türkiye'deki sınırları özellikle Ceza Kanunu'nda son derece belirsiz ve muğlaktır; iktidar partisinin kendisine ilişkin tehdit, darbe, kumpas algısı veya kendi bünyesindeki korkuyu ölçme biçimine göre değişmektedir ve yorumlanmaktadır. Zaman zaman da, iktidar partisi tarafından, yargı paketleriyle bir geçen gün kapsamı genişletilen bir konunun, bir diğer zaman da kapsamı daraltılmaktadır. Biz, kanun teklifimizde, son derece sorunlu olan, sınırları net çizilmemiş Türk Ceza Kanunu'ndaki ilgili maddelerin bazılarının değiştirilmesini, bazılarındaki ifadelerin netleştirilmesini, bazılarının ise tamamen yürürlükten kaldırılmasını öneriyoruz. Kanun teklifimizin temel hareket noktası, Uluslararası Af Örgütünün Türkiye'ye yaptığı eleştiriler ve yayınladığı raporlardaki tespitler üzerinden ilgili kanun maddeleri üzerinde değişiklik yapılması şeklindedir. Örneğin, TCK'nın 318'inci maddesi, halkı askerlikten soğutma -buradan zorunlu askerliği savunduğumuz gibi bir şey anlaşılmasın ancak- son derece esnek olarak yorumlanmakta. Bir yandan da 15 bin lira parayı verenin bedelli askerlik yapabildiği, Başbakanın havaalanında, uçaktan inerken "Öyle bir şey yok." deyip Başbakanlık konutunun girişinde bedelli askerlik müjdesi verdiği bir ülkede kim kimi askerlikten soğutuyor? Bu davranışlar askerliği yaklaşanlar ile kendileri arasına buz dağı koyuyor zaten. Sahada ölçülen budur. Bundan dolayı kimsenin ceza alması vicdanla bağdaşmaz.

Suçu ve suçluyu övme konusu ise herhâlde iktidar partisine mensup milletvekillerinin, yöneticilerin son zamanlarda en çok iştigal ettikleri konudur. Geçen sene yaptıkları yolsuzluklar çarşaf çarşaf yayınlanan, içeriğine itiraz edilmeyen, "Paraleller koydu." denen paraların faiziyle geriye talep edildiği bir süreçte, neredeyse 4 bakana iktidar partisi İstiklal Madalyası verecek kadar meseleyi ileriye götürmüşken suçluyu ve suçu övmenin suç olmasını TCK 215'te kabul etmemiz mümkün değil.

Terör örgütü üyesi olduğu kanıtlanmadan terör örgütü üyesiymiş gibi cezalandırma meselesi var. Cezaevi Komisyonunun bir üyesi olarak cezaevine gittiğimizde özellikle öğrenciler, gençler, 18 yaş altındaki kanunen çocuk durumundaki hükümlülerde ya da tutuklularda gördüğümüz mesele, bir terör örgütüyle ilişkilendirilememiş ama onunla bir bağlantı kurulmadan sanki üyesiymiş gibi cezalandırma. Bu, bir tek Türkiye'de olan ve iktidar partisi eliyle yapılmış büyük bir haksızlık. Tabii, bu, kimleri kapsıyor? Şu paragrafla birlikte değerlendirildiğinde -terör örgütlerinin cebir, şiddet, tehdit içeren bildiri ve basın açıklamalarına iştirak etmek- öyle bir noktaya geliyor ki Başbakanın ODTÜ ziyaretindeki öğrencilerden 1 Mayıs basın açıklamasını dinleyenlere, 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü'ndeki basın toplantısına iştirak edenlerden Denizleri, Mahir'i, Ulaş'ı, İbrahim Kaypakkaya'yı anma törenleriyle ilgili yapılan basın açıklamalarını örgütsel faaliyete sokmaya kadar geniş bir yorumlama var.

İzmir'de, Kızlarağası Hanı'nda bir derneğe gelip giden çocuk bir kapıdan giriyor çıkıyor ve onu izleyen polis kamerası şöyle rapor tutmuş, diyor ki: "Derneğin yan tarafıyla ilişki içindeler, zaman zaman elinde rulo şeklinde örgütsel doküman var." Söylediği yerin yanındaki kapı Kızlarağası'nın ortak tuvaleti, elindeki kâğıt da tuvalet kâğıdı ama rulo şeklinde örgütsel doküman diye ceza alıyor öğrenciler, hiç olmazsa iddianamelere giriyor.

Soruşturmanın gizliliği ilkesine gelince, askerî casusluk davalarından şimdi "kumpas" dediğiniz o zaman "darbe planı" dediğiniz davalara kadar, bizler "soruşturmanın gizliliği" derken sizler "Allah'ın bildiğini kuldan mı saklayacağız." diye bağırıyordunuz ya oradan veya bizler masumiyet karinesini ifade ederken sizler "Ateş olmayan yerden duman çıkmaz, darbeci bunlar." diyordunuz ya, sizler 3 partinin 8 milletvekilini terör örgütü üyesi olmakla suçlayıp Meclise geldiğinde tebrik sırasına giriyordunuz ya, bir tutarlılığa davet etmekten başka bir şey değil, vicdanlara sesleniyoruz, birbirimizi kandırmayalım. Bu yönde oy kullanmanızı bekliyoruz.

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)