GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2015 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı İle 2013 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı
Yasama Yılı:5
Birleşim:36
Tarih:21.12.2014

MHP GRUBU ADINA ERKAN AKÇAY (Manisa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Uzunca bir süredir bütçe görüşmelerini yaptık ve bugün de önemli bir kısmını tamamlamış bulunuyoruz, yarın da inşallah, tümü üzerindeki görüşmelerden sonra bütçe görüşmeleri bitecek. Sözümün başında bütçenin hayırlı uğurlu olmasını temenni ediyorum.

Şimdi, değerli arkadaşlar, Türkiye, maalesef, kurum ve kurallarıyla yönetilemeyen bir ülke hâline geldi. Türkiye, şu anda şahsi ve keyfî bir yönetim altındadır. Yasama, yargı, yürütme âdeta tek kişide toplandı, Türkiye bir polis ve parti devleti hâline getirildi.

"Millî irade" kavramını bile iktidar mensupları, maalesef, fevkalade yanlış anlıyorlar ve yanlış yorumluyorlar. Biraz evvel iktidar partisi adına konuşan değerli milletvekili arkadaşımız aynen diyor ki: "Türkiye, milletin adamına emanet edilmeyip 2000 öncesindeki gibi yönetilseydi..." Bu bile bir zihniyet tezahürüdür yani ülkeyi... "Milletin adamı"ndan kimin kastedildiği belli, bir tek kişi kastediliyor; o da Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanı. "Türkiye, milletin adamına emanet edilmeyip 2000 öncesindeki gibi yönetilseydi..." demek şahsi bir yönetim anlayışının itirafıdır. Yerel seçimler sonrası -Sayın Başkan, tutanaklarda da var- 30 Mart seçimlerinden sonra, Pursaklar Belediye Başkanının havaalanına giden yol üzerinde bir teşekkür afişi ve billboardu vardı, o afişte diyor ki belediye başkanı, seçimleri de kazanmış: "Millî iradeyi seçtiğiniz için teşekkür ederiz." Yani, muhterem kendini millî irade zannediyor ve Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarının Başbakanında ve Cumhurbaşkanında, bazı bakanlarında da bu anlayış var; kendini millî irade zannetme anlayışı. Aslında, millî irade onu o makama, o mevkiye getiren; seçen millî irade, seçilen kendisi, seçilen kendini millî irade zannetmeye başlıyor. Bu gerçekten, tamamen yanlış bir algılamadır ve son derece, düzeltilmesi gereken bir zihniyettir.

Diğer bir husus: Adalet ve Kalkınma Partisi on iki yıl boyunca hiçbir zaman tek başına iktidar olmadı. Biz bunu hep tek başına iktidar gibi tanımladık söyledik ama bir siyasi realite bakımından Adalet ve Kalkınma Partisi, esasında, bir paralel yapılar, cemaatler, tarikatlar ve bazı çıkar gruplarının bir koalisyonundan oluşmuştur. Aslında, Adalet ve Kalkınma Partisi tek Hükûmet, çoklu bir iktidar yapısıdır; bunca birtakım çıkan sorunların, paraleldi, Haşhaşi'ydi, feryatlar figanlar, "Ne istediniz de vermedik?" sözlerinin altında yatan bu.

Şimdi, paralel yapıları sayalım: Cemaatler, KCK, en sonunda da bir sendika çıktı "EĞİTİM-BİR-SEN" diye; Türkiye'de 8 bin okul müdürünün tayinine karar veren, âdeta Millî Eğitim Bakanlığını yöneten bir güç hâline geldi. Şimdi, Adalet ve Kalkınma Partisi bu sendikal paralel yapının sıkıntısını çekiyor, "Acaba bundan nasıl kurtulacağız?" diye. MİT bir paralel yapı hâline getirildi. Millî İstihbarat Teşkilatı Türkiye'de, bu son MİT düzenlemeleriyle birlikte bir paralel yapı hâline getirilmiştir. Şimdi de Cumhurbaşkanı Erdoğan bir paralel yapı oldu, oluyor, şimdi onun yapılanmaları söz konusu. Parti teşkilatlarına, bazı vali ve kaymakamların icraatlarına da baktığımızda bu parti devletinin icraatlarını görürüz.

Biraz evvel, değerli Bursa milletvekili arkadaşımız soru sordu Sayın Bakana, "indiragandi haftası"yla ilgili bir afiş asılmış bir siyasi partinin, polis tarafından indiriliyor. Sayın Bakanın cevabından şunu anladım, İndira Gandhi ile Mahatma Gandhi'yi karıştırdı Sayın Bakan. Söz konusu olan, "indiragandi", orada bir ima var; Türkçede, Türkiye'de bir deyimdir, biraz da argolaşmış bir deyimdir "İndiragandi yapma." diye.

EKONOMİ BAKANI NİHAT ZEYBEKCİ (Denizli) - Ona da cevap veririm, sen merak etme.

ERKAN AKÇAY (Devamla) - Şimdi, ben burada desem ki: "Bugün hava bulutlu.", iktidar partisi bana dava açabilir "Bize ördek dedin." diye. "Neden?", "Hava bulutlu, bulutlu olunca ne olur? Yağmur yağar, yağmur yağınca su birikir, su birikince göl olur, gölde ördek yüzer, 'Ördek dedin bize.'" Şimdi, bakın, geleceği nokta şu: Yakında "kutu" kelimesi yasaklanacak, "Bilal", "havuz", "ayakkabı kutusu" filan deyince yasaklanacak. Vatandaş bağırıyor, feryat ediyor "Hırsız var." diye, polisler tutup götürüyor. Ya, polis "Hırsız nerede?" diye soracağına, bunu haber verene veya tepki gösterene tepkisini gösteriyor.

Değerli milletvekilleri, 17-25 Aralık tarihlerini biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak yolsuzlukla ve rüşvetle mücadele haftası ilan ettik ve bu hafta etkinlikleri kapsamında da 9 günde 9 ilimizde toplantılar gerçekleştiriyoruz, programlar yaptık. Ancak, Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarı bu toplantılarımızdan müthiş rahatsız oldu. Rahatsız çünkü yarası olan gocunur ve gocunuldu. Her alanda, her yerde Milliyetçi Hareket Partisinin bu toplantılarının iptal edilmesi, kiralanan ve tahsis edilen salonların verilmemesi için bütün gayretleri gösteriyorlar ve toplantıları yaptırmamak için her türlü baskı ve faaliyet içerisindeler. Yolsuzluk haberlerine yayın yasakları getiriliyor. Millî iradeyle iktidara geldiğini söyleyip duran Adalet ve Kalkınma Partisi, nedense bu yolsuzlukları, rüşvet hadiselerini sadece 17-25 Aralık itibarıyla değil, geçmiş müktesebat itibarıyla da konuşulmasını istemiyor. Yani, millî iradeyle geldiğini söyleyen AKP, millî iradeden bunları saklıyor ve yolsuzluk ve rüşvet hadiselerinin soruşturmasının yapılmaması, yayınlanmaması, halkın bu konuda bilgi edinmemesi için her türlü faaliyeti yürütüyor, hatta diyebiliriz ki iktidar olarak mesaisinin belki de yüzde 80'inde, yüzde 90'ında bu örtbas etmeye, soruşturmaları yaptırmamaya yönelik gayretler içerisinde çünkü kendisinde bu hadiseler çok ciddi sarsıntılar ortaya çıkarmıştır ve âdeta, kendini bu zor durumdan kurtarmak için yapmayacağı hiçbir şeyin kalmadığı anlaşılmaktadır. Herhangi iddia ne yargıda ne Türkiye Büyük Millet Meclisinde soruşturulamaz bir hâle gelmiştir. Hükûmet yargının soruşturma yapmasını engellemek için hukuk düzenini alt üst eden, hatta hukuku yok eden uygulamalara girmektedir. Yargı takipsizlik kararı veriyor, soruşturmuyor, Meclis soruşturması engelleniyor. Ondan sonra, oylamada ne gibi bir sonuç çıkacak, doğrusu merak ediyoruz. Yayın yasağı getiriliyor. Neticede polis hırsızı kovalarken hırsızlar polisi kovalamaya başlamıştır. Böyle bir ortam içerisinde, âdeta, Adalet ve Kalkınma Partisine bütçe emanet etmek kediye ciğer emanet etmek gibi bir durum meydana gelmiştir çünkü denetim yok, şeffaflık yok, hesap verebilirlik yok ama bu yoklukların durumunda yetki var sorumluluk yok.

ENGİN ALTAY (Sinop) - Cumhurbaşkanı gibi!

ERKAN AKÇAY (Devamla) - Hepinize saygılar sunuyorum. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)