| Konu: | 2015 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı İle 2013 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı |
| Yasama Yılı: | 5 |
| Birleşim: | 36 |
| Tarih: | 21.12.2014 |
MHP GRUBU ADINA ERKAN AKÇAY (Manisa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2013 Yılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısı'nın 4'üncü maddesi üzerine söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Müsaadenizle biraz evvelki konuşmamdan devam etmek istiyorum. Şimdi, 17-25 Aralık yolsuzluk hadiseleri başladıktan sonra kamuoyuna bazı sözler yansıdı ve bunlardan birisini hatırlatmak istiyorum.
Dönemin Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkan Vekili ve şimdi Gümrük ve Ticaret Bakanı olan Sayın Nurettin Canikli 2012 Sayıştay raporlarının Meclise gelmemesinden bahisle şu ifadeleri kullanmıştı: "İyi ki gelmedi çünkü raporlar çok berbat." Yani "Çok berbat." demek ne demek bir iktidar partisi grup başkan vekili bakımından? Demek ki çok sağlam, ciddi birtakım sıkıntıya sokacak hususlar gelmiş. Yani "Hükûmeti ciddi anlamda..." diyor. Bu ifadelere dönemin Başbakanı Erdoğan'ın Özel Kalem Müdürü "Buna bir çözüm bulmak lazım Başkanım." cevabını veriyor ve Sayın Grup Başkan Vekili de "Beyefendi talimat verdi." diyor. Beyefendi kimse, kim talimat vermişse bilmiyoruz, onu Meclisin takdirine bırakıyoruz. "...talimat verdi. Şimdi, var ya, bu raporlar gelmiş olsaydı Hasan Bey..." demişti, "...duman oluruz." ifadeleri kullanılmıştı ve şimdi, bu münferit bir hadise değildir; bir zihniyeti, bir oluşumu, olanı, bir ruhu, bir özü ifade ediyor değerli arkadaşlar.
En son örnek de şimdiki Ulaştırma Bakanı Sayın Lütfi Elvan'a ait. 4 Aralık 2014'te Sayıştay Başkanını ziyarette bir diyalog, bir konuşma geçiyor aralarında. Nedendir bilinmez, bu görüşmede Bakanlığın harcama ve ihalelerini denetleyen Sayıştay Ulaştırma Grubu denetçileri de yer alıyor. Ulaştırma Bakanı Sayıştay Başkanını ziyaret ediyor; bu ziyarette Ulaştırma Bakanlığının hesaplarını inceleyen Sayıştay denetçileri, ilgili daire başkanı vesaire de bulunuyor. Neden bulunur? Bu nasıl bir ziyarettir? Bakan Elvan görüşmede şu cümleyi kullanıyor, ben yalanlandığını görmedim: "Kanuna aykırı davranabiliriz, bizi bazen idare edin." Bunların hepsi birer çürümüşlük ifadeleridir. Hiç kimse kusura bakmasın, ifade ağır gelebilir ama bu bir gerçektir. "Kanuna aykırı davranabiliriz, bizi bazen idare edin." Siz, neden kanuna aykırı davranıyorsunuz, neden idareimaslahat peşindesiniz? Doğru düzgün yapamaz mısınız? Ya kanunları siz çiğnemek için mi çıkartıyorsunuz?
Bir başka husus, denetim yapan personelle ilgili yani Sayıştay denetçileriyle ilgili. Sayıştay dergisinin 92'nci sayısında "Sayıştay Denetçilerinin Denetimle İlgili Algıları, Beklentileri ve Görüşleri Üzerine Bir Anket Çalışması" başlıklı bir yazı var. Bu yazıda Sayıştay denetçilerinin yüzde 54'ü baskı altında denetim yaptıklarını ifade ediyorlar. Yani yüzde 54'ü baskı altındayız. Kimin baskısı altında? Elbette iktidarın ve Sayıştay üst yönetiminin. Ankete katılanların yüzde 21'i "Denetim yapılırken etki altında kalınıyor." diyorlar ve yüzde 33'ü kısmen etki altında kaldıklarını ifade etmiş. Peki, denetim yapılırken nasıl etki altında kalınır? Soruşturma yapılırken nasıl etki altında kalınır? Değerli arkadaşlar, eğer haklarında rüşvet ve yolsuzluk iddialarıyla bakanlar istifa etmişse ve istifa eden bakanları otobüste, balkonda, miting meydanlarında halka el sallatmışsanız bütün herkese selam veriyorsunuz ve etki altında bırakıyorsunuz demektir; yargıyı etkiliyorsunuz, görev yapan görevlileri etki altında bırakıyorsunuz demektir ve yapılan yanlışlıkların da arkasındayım demektir bu. Başka türlü örnek verilemez.
Sayın bakanların çocukları gözaltına alınınca "Bir şey çıkmaz." denildi. "Bir şey çıkmaz." mesajı bile etki altına almaya yöneliktir polisi, hâkimi, savcıyı. Yani "Bir şey yok." diyemedi arkadaşlar, "Bir şey çıkmaz." dediler. Şimdi, bir şey çıkmaması için de hakikaten çok büyük bir gayret içerisinde.
Ve bu ankete katılanların yüzde 67'si, Sayıştayın, bütçenin uygulama sonuçlarıyla ilgili düzenli aralıklarla kamuoyunu bilgilendirmediğini ifade ediyor. Şimdi, bu, bir taraftan bakanların skandal ricaları, diğer taraftan Sayıştay denetçilerinin baskıdan şikâyetleri; işte, Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarının yönetim anlayışı budur.
Devlet yönetimini milletin verdiği bir emanet değil de aile şirketi gibi görüyor. Siz ülkeyi tapulu malınız gibi görmeye başladınız bu on iki yıllık rahat iktidarınız döneminde ve bu iktidarın getirdiği kibirle birlikte. Ama, şunu unutmayın: Bu ülke iktidarın tapulu mülkü değildir.
Şimdi, bugüne geldiğimizde, Sayıştayın 2013 için hazırladığı raporlardan 148'i merkezî yönetim kapsamındaki kamu idarelerine, 2'si sosyal güvenlik kurumlarına ve 7'si diğer kamu idarelerine ait olmak üzere toplam 157'si Meclise sunulmuş. Bunların dışında 243 rapor ise gereği yapılmak üzere ilgili kamu idarelerine gönderilmiştir. Bu raporlarda neler yazıyordu, hangi tespitler var, bunları bilmiyoruz. Bu durum, Meclisin kendi yetki ve sorumluluklarını yerine getirememesine sebep olmaktadır. Bu konunun, bu işin bir numaralı faili de Hükûmettir.
Değerli arkadaşlar, işte, yaşanan bu süreçte, mevcut iktidarın, tarihimizin hiçbir döneminde -ne Selçuklu'da ne Osmanlı'da ne cumhuriyet tarihinde- hiçbir devresinde böyle şaibeli, böylesine fazilet ve adaletle ters düşmüş bir Hükûmet görülmemiştir. Bu dönemde yani Adalet ve Kalkınma Partisi döneminde yolsuzluklar bir virüs gibi ülkeyi sarmış, sosyal ve ekonomik dokuyu tahrip etmeye başlamıştır. Yolsuzluğun bulaşmadığı bakanlık, kurum, kuruluş neredeyse kalmadı gibi bir şey. Deniz Feneri, özelleştirmeler, ihaleler, belediyeler; kamu bankalarından yandaşlara verilen, hortumlanan krediler; Enerji Bakanlığında, Sağlık Bakanlığında ve diğer bakanlıklardaki yolsuzluklar ve gayrikanuni işlemleri burada saatlerce anlatmamız gerekir. Sadece, Türkiye Kömür İşletmelerinin maden üzerine yaptığını, sadece Soma maden ocaklarındaki usulsüzlüklerini burada saatlerce tartışmamız gerekir.
Sayıştay denetim yapamaz hâle getirilmiş, teftiş denetim kurulları felç edilmiş, Kamu İhale Kanunu ve Kamu İhale Sözleşmeleri Kanunu'nda 170 defa değişiklik yapılıyor ve 64 konuda Kamu İhale Kanunu muafiyeti getiriliyor. Bize göre de bu yolsuzlukların önü de büyük ölçüde bu düzenlemelerle açılmıştır.
TOKİ'ye verilen, Çevre ve Şehircilik Bakanlığına verilen imar yetkileri üzerinde, iktidar mensubu kişilerin ve Hükûmetin tekrar bir gözden geçirmesi ve öz eleştiri yapması gerekir.
Dün, Sayın Maliye Bakanı Kamu İhale Kanunu'yla ilgili değişiklikleri izah etmeye çalıştı. Ancak, yaşanan hadiseler maalesef bu izahı geçersiz kılmaktadır.
Bu düşüncelerle hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)