| Konu: | 2015 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı İle 2013 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı |
| Yasama Yılı: | 5 |
| Birleşim: | 36 |
| Tarih: | 21.12.2014 |
CHP GRUBU ADINA MEHMET ALİ EDİBOĞLU (Hatay) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2013 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı, bütçe dengesi üzerine konuşmak için söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, 2013 yılında olduğu gibi 2014 yılı da durgunluğun, enflasyonun, işsizliğin ve borçların tırmandığı bir yıl olarak bitmek üzeredir. 2015 yılındaysa vatandaşımızı bu basiretsiz ekonomik anlayış ve öngörüsüz dış politika nedeniyle benzer ve zor günler beklemekte.
2014 enflasyon hedefini yüzde 5,3 olarak öngören iktidar, neredeyse 2 katı gerçekleşen enflasyon karşısında ücret artışlarını frenleme yoluna gitmiş ve çalışanları enflasyona ezdirmek durumunda kalmıştır.
2015 yılında, çalışanların ücretlerinde ilk altı ayda yüzde 3, ikinci altı ayda yüzde 3,63 oranında artış yapılması da öngörülmektedir. Yani daha bugünden, kamu çalışanlarımızın ve emeklilerimizin gelirleri enflasyon karşısında erimiş durumdadır.
Sosyal ve ekonomik sorunların en tehlikelisi olan işsizlik giderek yükselmekte, fiilî işsizlik yüzde 17'leri aşmış, işsiz sayısı ise 5,5 milyonu geçmiş durumdadır. 2013 yılı itibarıyla resmî rakamlara göre 20 milyon civarında insanımız yoksulluk sınırı altında yaşamaktadır. Bütün bu veriler Türkiye'nin durumunu gözler önüne sermekte, yokluğun, yoksulluğun, işsizliğin ve dışa bağımlı ekonominin resmini çizmektedir.
Değerli milletvekilleri, bütün bu yolsuzluk, hırsızlık, işsizlik, ayrıca ekonomik olarak devlet ve halkının sıkıntılı bir süreçten geçmesinin yanında, özel olarak seçim bölgem Hatay'da esnaf, tüccar, sanayici, köylü, turizmci, nakliyeci, ihracatçı, çiftçi, emekli, ev kadını, öğrenci, üniversiteli işsiz gençler, atanamayan öğretmenler, taşeron işçiler, yoksul halk kesimleri AKP Hükûmetinin dışa bağımlı ekonomi ve sıfırcı dış politikası nedeniyle âdeta sıfırı tüketmiş, kan ağlamakta. Erzin, Dörtyol, Payas, İskenderun, Arsuz, Belen gibi ilçelerimizde narenciye para etmiyor, portakal, mandalinalarımız dalında çürümeye terk edilmiş. Bu ilçelerimizde nakliye sektörü ve demir çelik sanayisi Orta Doğu'daki yanlış politikalarımız nedeniyle can çekişiyor, ihracatta büyük sıkıntılar var, işsizlik hızla artıyor, esnaf kepenk kapatıyor. Bölgede çok sayıda yazlık ev bu sorunlar nedeniyle birkaç yıldır kapalı, yazlıkçılar evlerine gidemiyor, turizm sektörü zararda. Durumun daha vahim olduğu Amik Ovası'nda yetişen binlerce ton pamuk, geçen yılki fiyatın yarısına dahi satılamıyor. Dolayısıyla, Reyhanlı, Kırıkhan, Kumlu, Hassa gibi ilçelerimizde 300 binden fazla vatandaşımız borç batağı içinde yüzmekte, gelecek yıl tarlalarını ekmemeyi bile tartışır hâle gelmişler. Reyhanlı, Altınözü, Yayladağı ilçelerimiz Suriyeli sığınmacıların istilası altında Hükûmetten gördükleri korumacı anlayış nedeniyle başta bu 3 ilçemiz olmak üzere Suriyelilerin yüzlerce iş yeri açması, ticaretle uğraşmaları nedeniyle de bölgede binlerce vatandaşımız işsiz kalmış durumda. Hatay'da bulunan, Türkiye'nin en büyük tır filoları sınırların kapalı olması nedeniyle işsiz kalmış, Antakya'da devasa satılık tır pazarları oluşmuş. Antakya'nın ticaret merkezi tarihî Uzunçarşı esnafı ekonomik durgunluk nedeniyle kepenk kapatma durumuna gelmiş, ekonomik durgunluk yetmiyormuş gibi, şehir merkezine açılan 2 tane AVM ve yine Suriyelilerin ruhsatsız işyeri açmalarına göz yumulması küçük esnafımızı bitirmiştir.
Bir zamanlar Türkiye'nin önemli yaş sebze meyve üreten ilçeleri Defne ve Samandağ'da üretim durma noktasında, buna bağlı olarak nakliye sektörü de yok olmayla karşı karşıyadır.
Sonuç olarak, son dört yılın faturası emeğiyle geçimini sağlamaya çalışan Hatay halkına çıkmış, gelir hızla gerilerken, ilimizde para kazanacak sektör maalesef ki sadece ve sadece kaçakçılık olmuştur; evet, sadece kaçakçılar Hatay ilimizde para kazanır hâldedir.
Hataylı hemşehrilerimi aylardır çileden çıkaran ilginç bir konu da bir süredir çözümlenemeyen elektrik kesintileri. Trafolardaki kedi yuvalarının bir an önce yok edilmesini istiyorlar.
Değerli milletvekilleri, bir önemli konudan daha bahsedeceğim. Türkiye, izlediği taşeron dış politika nedeniyle Pakistanlaşmaya, Hatay ise Peşaverleşmeye adım adım sürükleniyor. Birazdan yapacağım karşılaştırmada nasıl da benzerliklerin olduğunu göreceksiniz.
Bildiğimiz gibi daha geçen gün Pakistan Peşaver'de bir okul baskınını haberlerde izledik. Bu baskında Taliban militanları, bir askerî okulda 500 -çoğu çocuk- öğrenciyi rehin aldı. Bu baskında da 150 -yine çoğu çocuk olmak üzere- çocuğu katlettiler.
İnsanlık dışı Taliban, Afganistan iç savaşı sırasında, hem de Pakistan'ın kucağında doğdu, bunu biliyoruz; tıpkı ÖSO'nun yani Özgür Sureyi Ordusu'nun Türkiye'de doğduğu gibi. Pakistan'ın basiretsiz, öngörüsü olmayan siyasetçileri tarafından kurulmasına yardım edilen Taliban, çatışmalar sonunda Yontma Taş Devri'ne dönen Afganistan'da iktidar da oldu bir dönem. Ortaçağ'da bile olmayan baskıcı uygulamalara imza attı Afganistan'da. Tıpkı bugün Suriye'de sözde ÖSO gibi ılımlısı, IŞİD, Nusra gibi radikali olan örgütlerin kendi kontrolündeki bölgelerde yaptıkları uygulamalar gibi.
Zamanın Pakistanlı yöneticileri, ABD'nin başrol oyunculuğunda komşuları Afganistan'da rol kapmak istediler. Tıpkı Orta Doğu'da rol kapacağız diye Türkiye'deki stratejik derinliği olmayan, bir koyup üç alacağız kolaycılığı ve Neoosmanlı soslu sığ politikalar gibi.
Afgan iç savaşı nedeniyle Pakistan'a milyonlarca mülteci yerleşti, tıpkı Türkiye'ye taşınan 2 milyon Suriyeli ve Iraklı sığınmacı gibi. Başta Taliban olmak üzere birçok silahlı örgüt kümelendi Pakistan'ın kuzeybatı topraklarına, onlarca ülkenin istihbarat örgütünün ajanları da cirit attı yıllarca o topraklarda, tıpkı Türkiye'nin güney sınırlarına yerleşen terör örgütleri ve çeşitli ülkelerin ajanlarının güney illerimizde cirit attıkları gibi. Bu süreçte Pakistan iç barışını yitirdi, toplumsal düzeni altüst oldu, eğitim sistemi çöktü. Eğitim, radikal örgüt ve cemaat tipi örgütlerin kendi siyasal amaçlarına uygun duruma getirildi. Okullardan bilim yok edildi, hurafe egemen kılındı, tıpkı Türkiye'de bugün yaşadığımız süreç gibi. Tüm bu olanlar yüzünden Pakistan ekonomisi altüst oldu. Yolsuzluk her geçen gün arttı, Afganistan sınırı yolgeçen hanına döndü, güvenlik ortadan kalktı, tıpkı bugün Türkiye'de yaşanan süreç gibi.
Pakistan güvenlik güçleri, ülkesinde yuvalanan Taliban teröristlerine karşı operasyon yapması neticesinde Taliban güçleri son Peşaver saldırısını öç alma adına gerçekleştirdi. Bu saldırı Pakistan'da Taliban örgütünün gerçekleştirdiği terör saldırılarının sadece sonuncusu ve devam edeceği de herkesçe biliniyor. İşte, Pakistan gibi koca bir ülke terör üssü olmanın bedelini çok ağır ödedi yıllar boyunca. Bu da gösteriyor ki Pakistan, komşu ülke Afganistan'ın iç işlerine karışmanın bedelini çok ağır ödemekte, ödemeye devam da edecek gibi görülmekte.
Değerli milletvekilleri, Pakistan'da yaşananlar Türkiye'ye ders olmalı ancak ders alacak yetkin bir dış politika uygulamasını ne yazık ki bu Hükûmette göremiyoruz.
Saygıdeğer milletvekilleri, bu kürsüden tarihe not düşme adına Hükûmeti uyarıyorum: Suriye, Türkiye'nin Afganistan'ı olma yolundadır; dolayısıyla Türkiye de Pakistanlaşma yolunda ve benim güzel ilim Hatay da Peşaver olma yolunda. Cilvegözü, Reyhanlı patlamaları ve istihbarat sayesinde engellenen birçok terör eylemi bunun açık işareti.
Değerli milletvekilleri, son yıllarda bölgemizde yaşananlar maalesef Pakistanlaşma ve Peşaverleşme tespitimi doğrulamaktadır. AKP Hükûmetinin dışarıdan dayatmayla aldığı eğit-donat projesiyle örgütlerin eğitilip donatılması geri dönüşü olmayan bir yoldur, gelin bu çıkmaz yoldan bir an önce geri dönün. Çünkü IŞİD, Nusra ve El Kaide gibi, kadın, çocuk, yaşlı, sivil demeden öldüren, elleri titremeden kör bıçaklarla kafa kesen teröristler ile Hama İkrime'de ilkokul öğrencilerini katleden ÖSO gibi sözde ılımlı teröristlerin hiçbir farkı yoktur. Daha bugün CIA'nın açıklaması basına düştü, eğitip donattıkları 2 bin ÖSO militanının IŞİD saflarında savaştığını bugünkü haberlerden okuyabilirsiniz. Daha önce de ÖSO'ya gönderdiğimiz silahların IŞİD'in eline geçtiğini de defalarca haberlerde okuduk.
Emperyalistler kendi çıkarları için İslam ülkelerini bölüp parçalamakta, bölgeyi istikrarsızlaştırmakta, sömürgeleştirmekte, bir varil petrol için 10 binlerce insanın kanı akıtılmaktadır. Gelin bu konuda ABD'nin ve İsrail'in değirmenine su taşımayalım, bunun vebali büyüktür. Bu nedenle, Atatürk'ün bağımsız akılla ortaya koyduğu "Yurtta barış, dünyada barış." anlayışına ivedilikle gereksinim vardır. Atatürk'ün ortaya koyduğu bu anlayışa dönüş hem ülke barışı hem de bölge barışı için önemlidir.
Son olarak şu gerçeği de açıklamak durumundayız: Bölgede emperyalistlerin çıkarları için Truva atı olmak ne bölge halkları için ne de Türkiye halkı için hiçbir yarar sağlamaz, tarih bu gerçeği bizlere defalarca göstermiştir.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)