| Konu: | 2015 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı İle 2013 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı |
| Yasama Yılı: | 5 |
| Birleşim: | 36 |
| Tarih: | 21.12.2014 |
MHP GRUBU ADINA ERKAN AKÇAY (Manisa) - Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 2013 Yılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısı'nın 3'üncü maddesi üzerine söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, eğer bir bütçenin vergi gelirleri neredeyse yüzde 70 oranında dolaylı vergilerden oluşuyorsa, eğer bütçenin 12 milyarı özelleştirme gelirlerinden oluşuyorsa, eğer bir bütçede idari para cezalarından ve trafik para cezalarından dahi medet umuluyorsa, eğer bir bütçede yatırıma, üretime yeterince katkı verilmiyorsa, eğer Atatürk Orman Çiftliği'nde bir taraftan 16.500 ağaç kesilirken diğer taraftan 280 tır ağaç ithal ediliyorsa, israf varsa, denetim yoksa, hesap verilemiyorsa hangi dengeden bahsedeceğiz? "E, dengesizlik de bir dengedir." diyorsanız, onu bilemeyiz.
Ağır ve üstü örtülemez vahim iddialar var. Burada sayın milletvekilleri defaatle bu yolsuzlukla ilgili iddiaları dile getiriyor, sayın bakanlar "Bunlar iddiadır." diyor. E, bunlar yenilip yutulmayacak, altında kalınmayacak vahim iddialar. 630 milyon Türk liralık medya için havuz oluşturulduğu, salma salındığı iddia ediliyor.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Dolar, dolar.
ERKAN AKÇAY (Devamla) - Dolar... Siz bunları "Bunlar iddiadır." diyerek geçiştiremezsiniz. Maliye Bakanı olarak ne yaptınız? Üzerinize düşen vazifeler var, Hükûmet olarak ne yaptınız?
HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Yaptılar, muhasebe hesaplarında düzeltme yapabilmek için kanun çıkarttılar.
ERKAN AKÇAY (Devamla) - Bunların cevabını vermek zorundasınız. Artık, kesinlikle, halkta ve bizlerde uyanan kanaat, bu yolsuzluk iddiaları birer gerçektir; bir cürmümeşhut hâline dönüşmüştür.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) - 200 milyon dolarını da Ziraat Bankasından kredi olarak aldılar paraları çıkmadığı için, bir telefonla.
ERKAN AKÇAY (Devamla) - Evet.
Şimdi, hesap veremeyen, hesap vermekten kaçan bir iktidarın kesin hesabı sağlıklı olabilir mi? Tamamlayıcı ödeneklerle ilgili sorular soruluyor, cevap alınamıyor; yatırımları hızlandırma ödenekleriyle ilgili bilgiler soruluyor, cevap alınamıyor. Eğer bu soruların cevabı alınamıyorsa bu kesin hesap nasıl görülecek veya şeffaflık, saydamlık nasıl sağlanacak? İlla hesap sorma meselesi değil, bir de şeffaflık var, bilgi almak istiyoruz. Demek ki, dengede, Hükûmetin iki yakası bir araya gelmemiş, dağılmış, dün de değimiz gibi Hükûmetin şakulü kaymış.
Değerli milletvekilleri, Sayıştay denetimi diyoruz. Değerli Komisyon üyesi arkadaşımız Sayın Bilgiç, bütçenin ilk görüşme gününde -ben çok iyi hatırlıyorum- konuşmasında "Muhalefet yanlış şeyler söylüyor 'Efendim, Sayıştay denetim yapmıyor.' diyor." dedi. Muhalefet "Sayıştay denetim yapmıyor." demiyor. Sayıştayın denetim raporları Meclise getirilmiyor ve Sayıştayın denetim yapma imkânları kısıtlanıyor, dediğimiz bu. Bizim söylediğimiz doğru, iktidar mensuplarının söylediği yanlış.
İşte "Ödenek üstü harcama, bakanların yetkileri dâhilinde kullanılmıştır." diyor. Bana birisi anlatsın bakalım, 5018 Sayılı Kanun'da hangi bakana ödenek üstü harcama yetkisi verilmiş? Ödenek üstü harcama yetkisi diye bir şey de yok. Onun istisnası, millî savunma ve güvenliğe ilişkin hususlarda yüzde 15 ödenek üstü sarfiyat yapılabileceği öngörülüyor, ödenekler sınırlarında bu yetkilerin kullanılacağı ifade ediliyor yani iktidar sahiplerinin bunları da bilmemesine doğrusu hayret ediyoruz.
Adalet ve Kalkınma Partisi, rant ve yolsuzluk üçgeninde ülkenin temel meselelerini bırakmış, günübirlik idareimaslahatla hareket ediyor ve temel sorunlar da derinleşerek devam ediyor. Ülkemizin kaynakları, milletimizin refahı, huzuru ve kalkınması için değil, bir avuç yandaşın zenginliği ve kendi çıkarları için kullanılmaktadır. Kamu harcamalarında bir denetim olmadığını defaatle de belirtik.
Bütçenin bir ayağı harcama yetkisi ise diğer ayağı da denetimdir. Hükûmete harcama yetkisi veren Meclis, aynı yetkinin devamı olarak harcamaları denetleme yetkisini de haizdir. Bu anlamda bütçe hakkı, aynı zamanda bir denetleme hakkıdır; yetkiyi veren, aynı zamanda denetim hakkına da sahiptir ancak yetkiyi ben alayım, hiçbir şeyden de sorumlu olmayayım. Her konuda olduğu gibi, Hükûmet her şeyde muktedir görüyor kendisini, "Ben her şeye muktedirim, her şeyi yaparım, her şeye yetkim var. Ben millî iradeyi temsil ediyorum." diyor. Millî iradeyi de temsil etmiyor da... Millî irade bir küldür, bütündür, bir bütün hâlinde temsil edilir. Fakat her şeye yetkili gören Hükûmet, kendisini de hiçbir şeyden sorumlu görmüyor. Yetkiyi kullanan, aynı zamanda sorumludur.
Meclis adına, millî irade adına denetimleri Sayıştay yapıyor. Sayıştay sadece bir denetim mekanizması da değil, aynı zamanda Türkiye'nin demokratik ve şeffaf niteliklerini de ifade etmesi gereken bir kurumdur. Sayıştayın etkin bir denetim süreci ortaya koyabilmesi yolsuzlukları büyük ölçüde engelleyecektir. İşte, bu yaşadığımız süreçte, maalesef, Sayıştayın pasifize edilmesi ile yolsuzluk hadiselerinin bir yanardağdan fışkıran volkanlar gibi ortaya çıkması arasında da bir paralellik vardır. O yüzden, diyoruz ki: Bir yerde etkin denetim yoksa yolsuzluk vardır. Bu, "2; 2 daha 4 eder" bir kuraldır.
Bir yıldır tartıştığımız ancak kökleri on iki yıllık geçmişinden de evveline, 1990'lı yıllara kadar giden... Bugün, Türkiye Büyük Millet Meclisinde bekleyen dokunulmazlık dosyalarında İstanbul Büyükşehir Belediyesi faaliyetleriyle ilgili raporlarda, açık açık, bir cürüm işlemek amacıyla suç teşekkülü oluşturulduğu ortaya konulmuş, bunlar bekliyor. Ee, peki, bunlar konuşulmazsa, bunlar yargıya gitmezse, bunlar denetlenmezse bunlar bir yanardağın volkan patlamaları gibi devam edecek demektir.
Yolsuzlukların ortaya çıkmasını istemeyen Hükûmet, on iki yıldır Sayıştayı bir tabela kurum hâline getirmek için çabaladı. Örneğin, 1996 yılından 2010 yılına kadar kamu kaynaklarının kullanımında performans denetimi de yapan Sayıştay, 6085 sayılı Sayıştay Kanunu'yla yüzeysel bir performans ölçümüne indirgendi, kanunuyla yüzeyselliğe indirgendi.
Yine, kamu kaynaklarıyla kurulan belediye şirketlerinin Sayıştay denetiminden kaçırılması da bu niyetin bir ürünüdür. İktidarın tek hedefi, hesapsız, kitapsız bir şekilde denetimden kaçarak harcamaktır. "Ben harcamaya yetkiliyim, istediğim gibi de harcarım." ama sorumluluk yok, denetim yok, şeffaflık yok; o zaman, yolsuzluk vardır, kirlenmişlik vardır ve bugüne kadar konuştuğumuz sorunlar vardır.
Şimdi, AKP neden bu yaklaşım içerisinde? Demek ki kamuoyunun bilmesini, milletin bilmesini istemediği bazı faaliyetleri var. Madem sen millî irade adına görev yaptığını iddia ediyorsun, madem millî iradeyi temsil ettiğini söylüyorsun, yaptığın faaliyetleri neden milletten gizliyorsun, saklıyorsun, açık açık bunların hesabını veremiyorsun? Kaç defadır soruyorum Maliye Bakanına: 2012 Hazirandaki Başbakanlık Genelgesi'yle devlete ait, devletin hüküm ve tasarrufundaki gayrimenkullerin satışı, kirası, devri, irtifak hakkı tesisi gibi işlemlerin Başbakanın uhdesine alınmasının amacı nedir? Bugüne kadar sonucu nedir? Kaç talep bekliyor, kaç talep geldi? 50 defa soruyoruz, Maliye Bakanlığından ve Hükûmetten cevap alamıyoruz. Burada işte apse var değerli arkadaşlar, burada kirli ilişkiler var. O yüzden cevap da veremiyorsunuz. İddia ediyorum, burada yolsuzluk var. Bu iddiaların altında da kalmaya mahkûmsunuz, bunların pek çoğu da iddia değil, tespite dönüşmüş durumdalar.
Diğer görüşlerimizi de bundan sonraki maddelerde dile getirmek üzere hepinize saygılar sunuyorum. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)