| Konu: | 2015 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı İle 2013 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı |
| Yasama Yılı: | 5 |
| Birleşim: | 35 |
| Tarih: | 20.12.2014 |
CHP GRUBU ADINA HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; yaklaşık on gündür bütçeyi konuşuyoruz. Sizler ve bakanlar yani AKP milletvekilleri ve bakanlar buradan Türkiye'ye pembe tablolar çiziyorlar ama maalesef, eğitimde, sağlıkta, teknolojide, bilimde, sanayide bu pembe tabloların sizin çizdiğiniz gibi olmadığını, sokağın daha farklı olduğunu, böyle bir tablonun olmadığını anlatmaya çalışacağım dilim döndüğünce; sizler de inşallah bunların bir kısmını böyle değiştirmek, dönüştürmek için çaba sarf edersiniz diye düşünüyorum.
Şimdi, vatandaşlarımıza anlattığınız konulardan biri de, sizin sık sık buraya gelip anlattığınız konulardan birisi Türkiye'nin büyüme oranları değil mi? Hep beraber buraya geliyorsunuz, bakanlar, Türkiye'nin büyüdüğünü, çağ atladığını, devrim yapıldığını -siz "devrim" kelimesini pek kullanmazsınız ama onu anlatmaya çalışıyorsunuz farklı kelimelerle, onu anlatmaya çalışıyorsunuz- bir büyüme hızını bir de Türkiye'nin G20 içerisindeki yerini tarif etmeye çalışıyorsunuz. On iki yıldır Başbakanın, Cumhurbaşkanın, Bakanın buraya geliyor "Türkiye 17'nci büyük ekonomi, 16'ncı büyük ekonomi." diyor ama tarihe baktım, gerçekten G20 tarihine baktım; kuruluş tarihinden itibaren Türkiye G20'nin içinde yer aldığında... Hatta rakamları da vereyim: Şu anda 17'nci büyük ekonomi, 1984'te 16'ncı büyük ekonomi olmuş; 1987 ve 1988'de de en büyüğünü yakalamış, 14'üncü büyük ekonomi olmuş. Yani, vatandaşın gözünün içine baka baka on iki yıldır "Türkiye büyük ekonomi, büyük ekonomi; 17'nci, 10'uncu, 14'üncü olacak." diyorsunuz, koca bir yalan söylüyorsunuz. Tarihinde hiç olmamış, sizin döneminizde de en kötü ekonomi olmuş.
Yine, Türkiye'nin büyüme hızlarına bakıyorum. Cumhuriyet tarihine gitmeyeceğim, İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra, 1946'dan 2002'ye kadar 5,21 Türkiye'nin ortalama büyüme hızı. 2003 ile 2014 arası ise Türkiye'nin yıllık büyüme hızı 4,78. Yine koca bir yalan söylüyorsunuz insanlara, Türkiye'nin büyüdüğünü ifade ediyorsunuz. "Yalan" özellikle kullanıyorum ki sataşmadan söz alın, yanlışım varsa bunu gelin, burada düzeltin diye söylüyorum. Gerçekten büyük yalanlar, büyük pembe hayaller kurduruyorsunuz.
Bugünkü bütçeye baktığımızda Sayın Bakan, bu büyüme oranının daha da aşağı gideceğini siz konuşmalarınızda itiraf ediyorsunuz ki son çeyrekteki göstergeler de bunu gösteriyor. Hiç kimseyi aldatmanın bir mantığı yok. Eğer gerçekleri konuşursak daha iyi şeyler yapmak için çaba sarf ederiz, eğer insanları kandırır hayal kurdurursak iyi şeyler yapamayız diye düşünüyorum.
Şimdi, yoksulluk durumumuza bakıyorum. Yoksulluk durumumuza baktığımızda -TÜİK'in rakamlarını konuşacağım, yine Türkiye İstatistik Kurumu rakamlarıyla konuşacağım- 2002'de 4 kişilik bir ailenin açlık sınırı 380 TL, 2014'te 1.225 TL; değişim yaklaşık yüzde 222 yani yüzde 222'lik bir değişim olmuş, o kadar artmış açlık sınırı. 4 kişilik ailenin yoksulluk sınırına bakıyorum -belki rakam olarak bir şey ifade etmeyebilir ama biraz sonra söyleyeceğim- 2002'de yoksulluk sınırı 1.155 TL, 2014'te 3.990 TL TÜİK'in rakamlarına göre; değişim yüzde 245.
Şimdi TÜİK diyor ki: "Nüfusun yüzde 15'i yoksulluk sınırının altında yaşıyor." Yani ne diyor? "Toplumda, 76 milyonluk, 77 milyonluk Türkiye'nin 12 milyonu yoksulluk sınırının altında yaşıyor." diyor. 12 milyon insan yoksulluk sınırının altında yaşıyor. TÜRK-İŞ'e göre rakam daha da vahim; TÜRK-İŞ'e göre de 15 milyon insan yoksulluk sınırının altında yaşıyor.
Bunu da siz ispatlıyorsunuz zaten. Geliyorsunuz, kürsüden övüne övüne bir şey söylüyorsunuz: "Sosyal yardımları biz iktidara geldikten sonra 20 kat artırdık." diyorsunuz. Doğru, bu kadar yoksul olan bir ülkede sosyal yardımlar 20 kat artar.
Sosyal yardımla övünmeyeceksiniz. Neyle övüneceksiniz? İşsizlik oranını düşürmekle övüneceksiniz. Neyle övüneceksiniz? Sanayiyi büyütmekle övüneceksiniz. Bunları başardığınızda o zaman biz de bu kürsülerden sizi alkışlarız.
Şimdi, işsizliğe bakıyorum: Tarihin en büyük işsizlik rakamına ulaştık, yüzde 10'ların üzerine geçti. Çift hanelerde işsizliği yakaladınız tekrar, kriz dönemlerinde yaşanan işsizliği yakaladınız. Bu rakamlara göre, resmî rakamlara göre, TÜİK'e göre 3 milyon; gayriresmî rakamlara göre de 5,5 milyon, 6 milyon arasında işsiz var.
Peki, bu tabloda acı olan ne, biliyor musunuz? Genç işsizlerin oranının yüzde 19, üniversiteyi bitirmiş... Hani her anne-baba heves eder ya "Oğlum mühendis olsun, oğlum doktor olsun..." Ta bebeklikten başlar "Ne olacaksın oğlum, ne olacaksın kızım?" deriz, bütün maddi imkânlarımızı, bütün kazançlarımızı onların eğitimi için harcarız. İşte, oradaki oran da yüzde 30'a çıkmış. Üniversiteyi bitiren her 100 kişinin 30'u Türkiye'de iş bulamıyor. Buna en iyi örnek, söyleyeyim, atanmayan öğretmenler arkadaşlar. Biraz sonra atanmayan öğretmenlerle ilgili konuşurken onların da oranını söyleyeceğim ama bu bütçe Türkiye'nin işsizlik problemini çözmüyor.
Yine en çok kandırdığınız olaylardan, vatandaşı aldattığınız olaylardan bir tanesi de "IMF'ye borcu ödedik." yalanıydı. Doğru, aslında "yalan" demem yanlış oldu burada; IMF'ye borcu ödediniz ama IMF'ye borç öderken son aldığınız 600 milyon doları -Sayın Bakan, ben yanlışsam düzeltin- finans kuruluşlarından aldınız, borç alarak o borcu ödediniz, gittiniz parklarda ayranlarla kutlama yaptınız, "Türkiye'nin dış borcu bitti." diye algı yarattınız.
"Türkiye'nin dış borcu var." dediğimiz zaman vatandaşlar diyor ki: "O, kamunun değil, özel sektörün borcu." Ben şimdi kamu sektörünün borcunu açıklıyorum: 2002'de 86,5 milyar dolar, 2014'te 123,7 milyar dolar kamunun borcu yani 37,2 milyar dolar daha sizin zamanınızda borçlandırmışsınız ülkeyi. Hatta, biraz sonra bunlara yanıt verirken cari açığı kapatabilmek için 2015 bütçesinde kaç liralık daha borç alacağınızı vatandaşlara söylerseniz mutlu ve memnun olurum.
Şimdi, büyümedeki yalanı konuştuk, yoksulluğun çözülmediğini konuştuk.
AHMET AYDIN (Adıyaman) - Millî gelire oranı ne oldu?
HAYDAR AKAR (Devamla) - Onu da anlatırım size ama zamanım yetmiyor.
AHMET AYDIN (Adıyaman) - Yok, yok, anlat, ek süre vereceğiz, sen anlat.
HAYDAR AKAR (Devamla) - İşsizliği konuştuk, IMF yalanını konuştuk.
Şimdi de toplumun en mağdur olan taşeron işçilerine bakalım. Taşeron işçilerine baktığımızda ve öğretmenlere baktığımızda, sizin iktidarınızdan önce Türkiye'de 37 bin taşeron işçi varken bugün 661 bin taşeron işçi var, özel sektörle beraber 1,5 milyonun üzerinde taşeron işçi var ve taşeronların problemi çözülmedi. Kandırdınız, bir yasa çıkarttınız, "Müjde!" dediniz, ülkede taşeronluğu daha da kurumsal hâle getirdiniz. Taşeron işçilerimizin problemlerinin neler olduğunu madde madde hepiniz biliyorsunuz ama bunu çözmek için hiçbir şey yapmıyorsunuz.
Yine, öğretmenlerimize geliyorum. Bugünün Cumhurbaşkanı, geçmişin Başbakanı 2002'de Kocaeli'nde çıktı dedi ki: "Bizim iktidarımızda atanmayan öğretmen kalmayacak." Bugün rakam 350 bin; onun döneminde, bu lafı söylediği zaman 60 bindi, 350 bin rakam. Peki, ne diyor Millî Eğitim Bakanı Nabi Avcı burada açıklamada? "Bizim acilen 25 branşta 120 bin öğretmene ihtiyacımız..." diyor. "Büyük ekonomi" diye laf atıyordunuz bana, hadi büyük ekonominin sahipleri, 125 bin öğretmeni atayın da göreyim. Niye atamıyorsunuz? AB kriterlerine göre de en az 220 bin öğretmen açığımız var, bunu da buradan belirtmek istiyorum.
Öğretmenlerimizi açlığa terk ettiniz. OECD ülkelerinde öğretmenler kişi başına 8.000-8.500 dolar ücret alırken Türkiye'de 1.500 dolarlık bir ücretle karşı karşıya. Maaşlara bakınca da 37 ülkede 31'inci sırada. Bir de ikinci iş bulmak zorundalar geçimlerini sağlamak için.
Bitiyor mu? Bitmiyor tabii. Hiçbir problemi çözmediğiniz gibi -biraz hızlandırmam gerekecek çünkü yine zamanım bitti- taşeronluğu çözmediniz, yoksulluğu çözmediniz, işsizliği çözmediniz, atanamayan öğretmenlerin problemini çözmediniz, gıda mühendislerinin, ziraat mühendislerinin, veterinerlerin problemini çözmediniz, emeklilikte yaşa takılan insanların problemini çözmediniz. Benim kentimde 40 yaşında işten atılan bir vatandaşın iş bulma şansı yok arkadaşlar, iş bulma şansı yok. Bu, çözülmesi gereken önemli meselelerden bir tanesi. 4/C'lilerin problemini çözmediniz. Zenginlere konut yaptınız, öğrencilerin yurt problemini çözmediniz. Emeklileri açlığa mahkûm ettiniz, yetmedi, yüzde 15 sosyal güvenlik destek primi talep ettiniz. Çiftçinin tarlasını, traktörünü sattırdınız, ürününü çürüttünüz. Madenleri toplu mezarlıklara dönüştürdünüz. Yaptığınız kaçak sarayın parasıyla maden işçilerinin problemleri çözülebilirdi. Asgari ücretliyi açlık sınırının altında bıraktınız, ölüme terk ettiniz. Konuşuyorsunuz, konuşturuyorsunuz, sonunda baklayı ağzınızdan çıkartıyorsunuz, "Yol yaptık." diyorsunuz. Tamam da bu yolların hepsini yandaşların cebine yapmışsınız, vatandaşın cebine bir yol yapmamışsınız diyor, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
AHMET AYDIN (Adıyaman) - İnandın mı şimdi Haydar? Haydar Bey, kendi söylediklerine inandın mı?
HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Zaman verirse Sayın Başkan bunların detaylarını size anlatabilirim.