| Konu: | 2015 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı İle 2013 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı |
| Yasama Yılı: | 5 |
| Birleşim: | 34 |
| Tarih: | 19.12.2014 |
DEMİR ÇELİK (Muş) - Çok teşekkürler Sayın Başkanım.
Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; ben de sizleri şahsım ve partim adına saygıyla selamlıyorum. Görüşülmekte olan 2015 bütçesinin 5'inci maddesi üzerine şahsım adına söz aldım ama ben, daha çok demokrasi ve demokrasiden ne anlaşılması gerektiğine dair düşüncelerimi paylaşacağım.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tarih boyunca hiçbir düşünce, zamanı geldiğinde, hiçbir egemenlikçi güç tarafından engellenememiştir, engellenemez de. Tarih sürekli değişecekse değişimin dönüşüme yönelik olan ivmesini hiçbir güç, hiçbir erk, hiçbir zalim, padişah da olsa, kral da olsa, imparator da olsa engelleyemez. Zamanı gelmiş düşüncenin kendi mecrasında demokratik ve meşru zeminde yürümesine yardımcı olmak insan olmanın da tarihsel, sosyal varlık olmanın da gereğidir. Ama ne yazık ki "kör gözüm parmağına" misali inat ve mevcudun tekrarından öte bir anlam ifade etmeyen yaklaşımlarımız bize zaman kaybettiriyor, emek kaybettiriyor. "İsrafın kendisi günahtır." diyor olmamıza rağmen, emeğin de kaynağın da zamanın da kaybedilmesine göz yumuyoruz.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye'de, otuz iki yıldır 5 askerî diktatörün var ettiği Anayasa'yla yönetilmeyi kendimize hak gördük, görüyoruz. Bu Anayasa'dan beslenen, bu Anayasa'nın ruhuyla şekillenen kanunlarla, yasalarla bu toplumu, toplumun dinamiklerini yönetmeye çalışıyoruz. 5 faşist generalin hazırladığı Anayasa'dan kaynaklı kendilerini, yaşlı ve hasta olmalarına bakmaksınız yargılıyoruz -bu yargılamanın da zaman aşımına uğrayacağı muhakkaktır- ama gelin görün ki zihniyetiyle, Anayasa'sıyla, kanunlarıyla hesaplaşmıyoruz. Bu bir paradokstur, bu bir ironidir, bu bir çelişkidir. Ya gerçekten biz darbelerle yönetilmekten haz duyuyoruz, hesaplaşmak istemiyoruz ya da gerçekten bu konudaki düşüncelerimizle çelişiyoruz.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; otuz iki yıldır dünya şampiyonluğunu elimizde tutuyor olabiliriz; yüzde 10 seçim barajlarıyla biz, 208 devlet arasında 1'inciliğe oynamış olabiliriz. Ama, bu bizi ileri demokrasiye, bu bizi demokratik hukuk devletine götürmez, götürmeye de yeter bir kıstas değil.
Seçimle, Siyasi Partiler Yasası'yla, genel başkanlarımızın iki dudağıyla seçilen kişiler olmaktan kaynaklı, görevimizi ifa ettiğimizi düşünüyor olabiliriz ama demokratik ve bu manada katılımcı olmadığımızdan hareketle sorunları, sıkıntıları yaşıyoruz.
Hazine yardımı: Düşününüz bu Mecliste 550 milletvekilinin 35'ini teşkil eden Halkların Demokratik Partisi hazineden yardım almıyor. 3 siyasi parti, Anayasa'nın ve ilgili yasaların verdiği haktan hareketle hazineden yardım alabilmenin haklarına sahipken, adil ve eşitlikçi bir seçime girdiğimiz iddiasında kimse bulunamaz. Hazineden kuruş para almayan, örgütleri ve siyasal faaliyetleri engellenen bir Halkların Demokratik Partisiyle, katrilyonları götüren siyasi partilerin eşit koşullarda mücadele ettiği söylenemez. O nedenle, gerçekten, bu ülkede biz kalıcı işler yapmak istiyorsak hukuka uygun, demokratik anlayışın, zihniyetin egemenliğine inanan bir noktadan soruna yaklaşmamız lazım. Yüzde 10 seçim barajı ayıbından kurtulamadığınız, farklı düşüncelerin, kimliklerin kendini temsil edebilme hakkının ve yolunun açılmadığı bir ülke demokratik olamaz.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; o nedenle, bir düşünce nasıl ki zamanı geldiğinde zalimler tarafından engellenemezse, düşünceden korkarak, düşünceden sinerek ve farklı düşüncelerin sinerjisinden ürkerek kendinizi demirden kafese de hapsetseniz, kendinizi kaledeki surların arkasına da hapsetseniz, gizleseniz de kurtuluş yok. Ya değişeceğiz ya değişeceğiz. Değişmeyen tek şey, değişimin kendisidir. Değişime direnmek tarihi tersine döndürmektir. Bu da ilericilik sayılamaz, olsa olsa statükonun devamından beslenmektir, bunun da kimseye bir faydası olmadığını ifade ediyor, saygılar sunuyorum. (HDP ve CHP sıralarından akışlar)