| Konu: | 2015 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı İle 2013 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı |
| Yasama Yılı: | 5 |
| Birleşim: | 34 |
| Tarih: | 19.12.2014 |
MHP GRUBU ADINA ERKAN AKÇAY (Manisa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Maliye Bakanlığı ve Gelir İdaresi Başkanlığı bütçeleri üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz aldım. Muhterem heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, ülkemiz bir devlet ve yönetim krizi içindedir. Ülke yönetimine keyfilik ve kayıt dışılık hâkimdir. Türkiye, kurum ve kurallarıyla yönetilmemektedir. AKP iktidarının bir hükûmet etme ve devlet yönetme bilinci yoktur. Yolsuzluğa batmış, terör örgütüne yakayı kaptırmış bir iktidarla karşı karşıyayız. AKP'nin başlıca kaygısı yolsuzlukları örtbas etmektir, bütçede israf yapmak önde gelen faaliyeti olmuştur. "Alo Fatih"ler, havuzlar, yolsuzluk, rüşvet, imar yolsuzlukları, sıfırlamalar, evdeki para kasaları, ayakkabı kutularındaki paralar, "tape"ler kayıt dışı yönetimin bir yansımasıdır.
Yolsuzluk ve rüşvet olayları, ekonominin ve milletin üzerine bir kâbus gibi çökmüştür. On iki yıl seçimleri kazanmanın rahatlığı ve kibriyle Adalet ve Kalkınma Partisi ülkenin tapusunu da aldığı vehmine kapılmıştır.
17-25 Aralık süreciyle rüşvetçi bakanlar, yolsuzluğa bulaşan evlatlar, yandaş iş adamları, altın kaçakçıları, kara para organizatörleri, hayali ihracatçılar, arazi vurguncuları açığa çıkmıştır. Yolsuzluk ve rüşvet ilişkileri çeteleşmiş bir yapıyı ortaya koymaktadır. Bu çetenin başında da kimin bulunduğu herkesin malumudur.
AKP iktidarı ülkemizin kaynaklarını Türk milletinin refahı, huzuru ve kalkınması için değil, bir avuç iktidar sahibi ve yandaşın zenginleşmesi, çalıp çırpması için kullanmıştır. Bu ortamda, Mecliste devletin bütçe harcamasını ve gelirini yani bütçesini Hükûmete emanet edebilir miyiz? Bu, sanki, kediye ciğer emanet etmek gibi bir durumdur. Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarına para pul emanet edilemez, geçen zaman içerisinde bu ortaya çıkmıştır çünkü, hükûmet etme ve yönetme şekli şeffaf değil, denetlenebilir değil, hesap verebilir değil.
Ben, buradan Sayın Maliye Bakanına sormak istiyorum: MASAK ne iş yapar, Mali Suçları Araştırma Kurulu? Yolsuzluk ve rüşvet vakaları bu kadar açıkken yolsuzlukla mücadele konusunda üzerinize düşeni yaptığınıza inanıyor musunuz? Örneğin, MASAK'ın 13 Mayıs 2008 tarihli R-61 sayılı İnceleme Raporu'nda Rıza Sarraf'ın organizatörlüğünde İran, Arabistan ve Irak üçgeninde altın ihracatı gibi gösterilen uyuşturucu ve kaçakçılık faaliyetleri belirtilmesine rağmen, bu konuda ne yaptınız? Rıza Sarraf Hükûmetinizi elinde oynatırken bu raporu hiç gündeme getirdiniz mi? Evinde ayakkabı kutularında 4,5 milyon dolar çıkan banka müdürü hakkında, kara para aklama şüphesi karşısında MASAK'a neden bir inceleme emri verilmedi? MASAK'ın yolsuzluk, rüşvet, kara para aklama konularında kendiliğinden harekete geçmesi gerekmiyor mu? 2008'den sonra Rıza Sarraf'ı hiç araştırdınız mı? Rıza Sarraf için vergi inceleme elemanları görevlendirdiniz mi? 17-25 Aralık yolsuzluk ve rüşvet çetesinin kara para trafiğini ortaya çıkaran MASAK Başkan Yardımcısı neden görevden alındı?
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bütçe konuşmamız vesilesiyle Maliye Bakanlığı ve Gelir İdaresi personelinin bazı sorunları hakkında da görüşlerimi dile getirmek istiyorum.
Maliye Bakanlığında, maalesef, çalışma barışı kalmamıştır ve personel huzursuzdur.
Kurum içi gelir uzmanlığı, defterdarlık uzmanlığı özel sınav hakkı yeniden tanınmalıdır.
Uzmanlar arasındaki merkez-taşra ayrımı kaldırılmalıdır.
Maliye Bakanlığının merkez ve taşra birimlerinde çalışan tüm kariyer uzmanlarının tek çatı altında toplanması gerekmektedir. Gelir uzmanlarının ortak sınavlardan kaynaklanan mağduriyetleri hâlâ devam etmektedir. Ortak sınavla atanan gelir uzmanlarının yüzde 80'i kurumdan ayrılmıştır. Bu durum, Bakanlığın yetişmiş personelini kaybederek kaynaklarını etkin kullanamadığını göstermektedir.
Maliye Bakanlığının tüm müdür unvanlarında görev yapan personele 3000 ek gösterge veriliyor ancak sadece taşrada görev yapan personel müdürlerine 2200 ek gösterge verilmektedir ve diğer bakanlıkların buna eşit görev yapan personel müdürleri de bu 3000 ek göstergeden yararlanmaktadır ve otuz yıla yakın bir süredir âdeta kangren hâline gelen bu sorunun bir an önce çözülmesi gerekmektedir.
Maliye Okulu, maliye kursu ve iki yıllık yüksekokul mezunu olan şef, memur, veri hazırlama kontrol işletmeni, yoklama memuru, tahsildar ve icra memurlarının özlük durumları ve diğer talepleri yeniden ele alınmalı ve dikkate alınmalıdır.
666 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'yle, bakanlıklarda aynı veya benzer kadro ve görevlerde bulunan personel arasındaki ücretlerin eşitlenmesi amaçlanıyordu. Maliye Bakanlığı ve Gelir İdaresi Başkanlığında görev yapan personelin özel hizmet tazminat oranları ile diğer kamu kurumlarında aynı unvanda çalışan personel -müdür, müdür yardımcısı, uzman, şef gibi- arasında yaklaşık 40-50 puan fark oluşmuştur ve bu da yaklaşık 365 liraya varan bir ücret farkına yol açmaktadır. Özel hizmet oranlarının aynı unvanlar için mutlaka eşitlenmesi gerekmektedir.
Yine,
muhasebat kontrolörü iken 659 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'yle maliye uzmanı kadrolarına atanan personelin 657 sayılı Kanun'un 68/B maddesi gereğince yapılacak atamalarda uğradıkları veya uğrayacakları hak kayıplarının bir an önce telafi edilmesi gerekmektedir.
Muhasebe ve Millî Emlak denetmenlerinin emsallerine göre düşük olan görev, yetki, sorumluluk ve özlük hakları düzeltilmelidir.
Bakanlıkların tamamında uygulanan ancak sadece Gelir İdaresi Başkanlığında bulunmayan servis hizmetinin de merkez ve taşra ayrımı olmaksızın verilmesi sağlanmalıdır.
Ve son olarak da, bütün bakanlıklarda ve kuruluşlarda yeterlik sınavı için -denetim elemanları ve müfettişler için- 2 sınav hakkı uygulaması bulunmaktadır. Fakat, sadece vergi müfettiş yardımcılarına yeterlikte uygulanan 1 sınav hakkı adaletsizliğe yol açmaktadır. Vergi müfettişleri, başta KPSS, kurum sınavı, temel eğitim, mesleki refakat, yetki sınavını içeren ve üç yılı da aşan, neredeyse dört yıla varan bir sürecin sonunda yeterlik sınavına girmektedirler. Vergi müfettiş yardımcıları, kapısında ambulansların beklediği dört gün süren yeterlik sınavında başarısız oldukları anda hemen meslekten ihraç edilmektedirler. Oysa Sosyal Güvenlik Kurumu müfettişliği, BDDK murakıplığı, Sayıştay denetçiliği, mülkiye müfettişliği gibi teftiş ve denetim kurullarında telafi sınav hakkı verilirken Maliye Bakanlığında da bu uygulamaya geçilmesinde büyük fayda vardır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şimdi, 2015 yılı için öngörülen bütçe gelirlerindeki bazı kalemlerde ne kadar artış öngörüldüğünü dikkatlerinize sunmak istiyorum. Teşebbüs ve mülkiyet gelirlerinde yüzde 16'dan fazla artış beklentisi var. Alınan bağış, yardımlar ve özel gelirlerdeki artış beklentisi yüzde 24, sermaye gelirlerindeki artış beklentisi yüzde 19. Bir de vergi gelirlerinin alt kalemlerinde ise 2015 yılında artış beklentileri şu şekilde: Gelir vergisi artışı yüzde 16 öngörülüyor, dâhilde alınan mal ve hizmet vergilerindeki artış yüzde 11, uluslararası ticaret ve muamelelerden alınan vergilerdeki artış beklentisi yüzde 16, damga vergisindeki artış yüzde 10.
Şimdi, 2015 yılında ekonominin yüzde 4 büyümesi öngörülürken bütçe gelirinin de yüzde 13 artışı öngörülüyor. Bu durum, bir zam işareti vermektedir, zam eksenli bir maliye politikasının uygulanacağını göstermektedir.
Şimdi, 2015 yılında yüzde 4 büyüme öngöreceksiniz, enflasyon beklentiniz yüzde 6,3 olacak, deflatör beklentisi yüzde 6, toplam tüketim artışı yüzde 3,8; istihdam artış beklentiniz yüzde 1,9; ihracat artışı beklentiniz yüzde 7,7; ithalat artışı beklentiniz ithalat artışı beklentiniz yüzde 5,7 ancak vergi gelirindeki artış beklentiniz yüzde 12,9 yani yüzde 13. Bu nasıl olacak, nasıl gerçekleşecek? Bütçe gelirlerinde bir artışın gerçekleşmesi için bazı şartlar gereklidir. Büyümenin artması gerekiyor, aksine büyüme düşüyor, artmıyor. Büyüme artmıyorsa enflasyonun artması gerekir, enflasyon artıyor ama siz 6,3 öngörmüşsünüz. Büyüme ve enflasyon artmıyorsa vergilerin artması gerekir, "Vergileri artırmayacağız." diyorsunuz. Vergiler artmıyorsa özelleştirme ve varlık satışlarının artması gerekiyor; evet, özelleştirme gelirlerinde 12 milyara varan bir artış öngörüyorsunuz. Ve bütün bunlar da söz konusu değilse borçlanmanın artması gerekir. 2015'te öngörülen makro gelişmeler vergi gelirlerindeki artışı açıklayamamaktadır. Bu rakamlar, vergi gelirlerinin ve dolayısıyla bütçe gelirlerinin artması için -tekraren söylüyorum- yeni zamların habercisidir.
Bütçenin seçim bütçesi olduğunu da ifade ediyoruz ve bazı sosyal harcamalardaki artışta bunu görebiliyoruz. 2015'teki harcamalarda yüzde 11,9'luk bir artış söz konusudur ve bu oran da büyüme ve enflasyonun neredeyse 2 katına ulaşmaktadır.
Bir diğer dikkat çekici husus da artışı öngörülen para cezalarıyla ilgili, çok ilginç artışlar söz konusudur. 2015 yılı Bütçe Tasarısı'nda en dikkat çekici konulardan birisi de para cezası gelirlerinde öngörülen artıştır. Para cezası gelirlerinde toplam yüzde 21'lik artış öngörülüyor, idari para cezalarında artış beklentisi yüzde 40, trafik para cezalarında öngörülen artış beklentisi de yüzde 46. Bu durum, Hükûmetin bütçede gelir artışı için para cezalarından medet umduğunu göstermektedir. Ben buradan sormak istiyorum: Bu para cezaları artışını nasıl ve neye dayanarak öngördünüz, bir açıklama yapabilir misiniz?
Bir diğer husus da şu: Tabii, sürekli istihdama, işsizliğe, büyümeye ilişkin pek çok rakamlar bütçe sunumlarında baştan bu yana veriliyor. Biraz evvelki sorularımıza ilaveten şu sorunun da mutlaka Hükûmet tarafından, Maliye Bakanlığı tarafından açıklanması gerekir: Büyüme tedricen düşerken işsizliği nasıl azaltacaksınız, istihdamı nasıl artıracaksınız? Cevapsız kalan sorulardan birisi de budur.
Bu düşüncelerle Maliye Bakanlığı ve Gelir İdaresi Başkanlığı bütçesinin hayırlı uğurlu olmasını diler, hepinize saygılar sunarım. (MHP sıralarından alkışlar)