| Konu: | 2015 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı İle 2013 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı |
| Yasama Yılı: | 5 |
| Birleşim: | 31 |
| Tarih: | 16.12.2014 |
CHP GRUBU ADINA HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yarın, hepimizin bildiği gibi 17-25 Aralık rüşvet, yolsuzluk ve hırsızlık haftası. Aslında bu hafta "yolsuzluk ve rüşvetle mücadele haftası" olarak kutlanabilirdi, değil mi. Böyle bir haftayı hep birlikte, iktidarıyla muhalefetiyle Türkiye'yi temiz ellere teslim edebilmek için kutlayabilirdik.
Peki, böyle bir hafta kutlanabilir mi? Aslında kutlanabilirdi, dönemin Başbakanı, bugünün Cumhurbaşkanı kızına ve oğluna evdeki paraları sıfırlamak için talimat vermeseydi. Evet, böyle bir hafta kutlanabilirdi, Aksaray Valisini özel uçağıyla aldırıp İstanbul'a Emniyet Müdürü yapmasaydı. Aslında kutlanabilirdi, savcıların, hâkimlerin, emniyet mensuplarının yerlerini değiştirmeseydi. Aslında kutlanabilirdi, Bilal oğlanı kırk beş gün arabada saklamayıp ifade vermeye hemen yollayabilseydi, gönderebilseydi. Aslında kutlanabilirdi bu hafta, 700 bin liralık saati utanmadan koluna takan Bakanı, oğlunun evinde 7 adet para kasası ve para sayma makinesi bulunduran Bakanı, evine çikolata kutularında, elbise askılarında para transferi yapılan Bakanı, "Başbakanın haberi olmadan hiçbir şeye imza atmam." diyen Bakanı Yüce Divana gönderebilseydi, aslında bu hafta bir "temiz eller haftası" olarak kutlanabilirdi. Aslında kutlanabilirdi, rahmetli Özal'ın İsmail Özdağlar'a yaptığını yapabilseydi. Aslında kutlanabilirdi, rahmetli Erdal İnönü'nün kendi bürokratını savcılığa suç duyurusunda bulunduğu gibi dönemin Başbakanı da Halk Bankası Genel Müdürüne ayakkabı kutularındaki paraların hesabını sorabilseydi. Aslında kutlanabilirdi, Bakanınız soruşturma komisyonunda yalvarma yerine Koray Aydın gibi Yüce Divana gidip hesap verebilseydi. Bunların hiçbiri yapılmadı ve bu hafta, AKP'nin utanç haftası olarak tarihteki yerini almaya mahkûm edildi. (CHP sıralarından alkışlar) Peki, yapılsaydı nasıl kutlardık? Örnek bir devlet, güven veren bir devlet, şeffaf bir devlet ve halkıyla iç içe olan, onu soydurmayan bir devlet olarak kutlardık diyorum.
Aslına bakarsanız, 17 ve 25 Aralık yolsuzluklarını bize yaşatanların en çok yuvalandığı bakanlıklardan biri de Enerji Bakanlığı. Burada şu soruyu sormak gerekiyor: Niçin bugün herkes devleti soymaya kalkıyor ya da devlet Hükûmet eliyle niye soyuluyor? Bu sorular çok önemli. Sizin Bakanlığınızı incelediğimizde bu soruların cevabını çok rahat görebiliriz; doğal gaz anlaşmalarında görebiliriz -detayına girmeyeceğim- fakirlere dağıtılan kömürde görebiliriz -detayına girmeyeceğim- redevans ve hizmet alımı yöntemiyle verilen maden ocaklarında görebiliriz; elektrik dağıtım şirketlerinde görebiliriz; en acısı da o kuruttuğunuz derelerdeki HES'lerde görebiliriz diyorum.
Son aylarda madenleri çok konuştuk, özellikle Soma ve Ermenek cinayetlerinden sonra çok konuştuk. Cinayet varsa faili de vardır. Bu seri cinayetlerin mutlaka bir nedeni vardır. Nedeni herkes farklı yerlerde arıyor. Aslında tek nedeni, şu anda Hükûmet sıralarında oturan Enerji Bakanı ve onun yanlış politikalarıdır. (CHP sıralarından alkışlar)
Sayın Bakan, bir tespit yapıyorsunuz, diyorsunuz ki: "Dünyada 2013 yılında 7 milyar ton kömür tüketildi." Doğru. Bunun 106 milyonu Türkiye'de tüketildi, bu 106 milyonun 80 milyon tonu da bizim yaptığımız üretimle karşılandı yani yerli kaynaklarla karşılandı. Şunu söylemeye çalışıyorum: Kömür üretiminde dünyada Türkiye'nin bir esamesi okunmuyor. Bir sıralama yaptığınızda Türkiye kömür üreticisi bir ülke değil. Buna rağmen maden ve kömür sektöründe ölümlü iş kazasında dünyada 1'inciyiz. Bu başarı sizin Sayın Bakan, sizin eseriniz bu başarı(!) Ancak bu başarıyı bizimle paylaşmıyorsunuz, bizimle başka bir şeyi paylaşıyorsunuz, sizin döneminizde ilave edilen 37 bin megavatlık kurulu gücü başarı olarak paylaşıyorsunuz. Bu ilave gücün 34 bininin özel sektör yatırımlarıyla gerçekleştirilmiş olduğunu söylüyorsunuz ama bugün konuştuğumuzda Bakanlığınızın bütçesinden ayrılan bir bedelin, yatırıma ayrılan bir bedelin olmadığını görüyoruz.
Vatandaşın vergilerinin yol, su, elektrik kısmında Bakanlığınızın hiçbir katkısı olmadığını görüyoruz. Baktığımızda, taş kömüründen, linyitten, doğal gazdan, hidrolikten üretilen enerjinin 2014 maliyetinin 13,97 kuruş olduğunu görüyoruz. Peki, halka kaça satıyorsunuz? 38 kuruşa satıyorsunuz. Niye bu fiyata sattığınızı, halka gelip bu kürsüden anlatmıyorsunuz. Niye satıyorsunuz bu fiyatla? Biliyoruz ki doğal gazdaki yolsuzluk, biliyoruz ki kömür ithalatında yaptıklarınız, biliyoruz ki redevans usulü verdikleriniz sonucu bu fiyatın oluştuğunu hep birlikte biliyoruz. Şimdi sormak istiyorum: Aradaki fark kimin cebine gidiyor? Ben cevaplayayım, tabii ki yandaşlarınızın cebine gidiyor, bunu da size çok rahatlıkla ispatlarım.
Buradan hemen Kocaeli'ne geliyorum. Kocaeli'ne geldiniz, dediniz ki: "25 milyon TL'lik yatırım yaptık." Hangi yatırım kaleminden yaptığınızı merak ettim baktım. Yoksa Elektrik Dağıtım Şirketi bu rakamı abonelerinden yani Kocaeli halkından mı tahsil etti? Sayın Bakan, kimden tahsil ettiğini ben söyleyeyim. O yatırımı ben yaptım, o yatırımı Ahmet Efendi yaptı, o yatırımı Ayşe teyze yaptı, o yatırımı benim Balaban köyümün Muhtarı Arap Hasan yaptı Sayın Bakan, onların cebinden çıktı, siz yapmadınız.
Kayıp kaçak için Kocaeli'ne teşekkür ediyorsunuz ama Kocaeli halkına ekstra vergi bindiriyorsunuz çünkü Türkiye ortalamasında, Avrupa ortalamasında sadece kaybı var, kaçağı yok ama Türkiye'nin tüm kaçak parasını Kocaeli'ne ödettiriyorsunuz. Ancak Akmeşe'ye, Balören'e, Avluburun'a, Karaabdulbaki'ye, Ambarcı'ya, Sapakpınar'a doğal gaz getirme konusunda Kocaeli halkını aldatıyorsunuz. Eğer özel sektör doğal gazı getirmiş olsa "Ben getirdim." diye övüneceksiniz.
Size başka bir soru daha sormak istiyorum: Niye 2010 yılında kurumlarınıza Bakanlık Teftiş Kurulunun Sayıştay denetleme taleplerini yapmasına engel olmasını talep ettiniz, niye böyle bir karar aldınız, niye teftiş kurullarınızı çalıştırmadınız? Bunun da hesabını buradan vermek zorundasınız.
Siz biliyorsunuz, korkunun ecele faydası yok, günü gelince sizler de hesap vereceksiniz. Her kazadan sonra "Hesap soracağız." diyorsunuz. Karadon'da, Afşin-Elbistan'da, Kozlu'da hesap mı sordunuz ki? Ama biz, gelecek, bunların hesabını sizden soracağız Sayın Bakan diyor, hepinize saygılar, sevgiler sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)